Odak Dergisi, 30 Ekim 2025
Sonunda Tele1’e kayyım atayarak el koydular. Merdan Yanardağ bu kez de İsrail, İngiltere ve ABD lehine casusluk yapmakla suçlanarak tutuklandı. Tele1’in susturulmasıyla birlikte muhalif basın ve demokratik muhalefet için yeni bir dönem başlamış oldu.
Tele1’e kayyumun, Merdan Yanardağ hakkındaki iddialar gerekçe gösterilerek atandığı sanılıyor. Ancak önce kayyum atandı ve hatta kayyum atanması, Merdan Yanardağ’ın tutuklanması için yargıya baskı işlevi gördü. Kayyum, daha Merdan Yanardağ tutuklanmadan ve hatta sorgusu bile yapılmadan atandı. Ayrıca Merdan Yanardağ Tele1’in sahibi değildir. Dolayısıyla kayyum atanması mülkiyet hakkıyla da çelişmektedir. Ortada açık bir hukuk ihlali bulunuyor.
Başta ABD, İngiltere ve İsrail’e karşı anti-emperyalist ve anti-Siyonist tutumu gayet açık olan Merdan Yanardağ ve Tele1’i, akla, mantığa ve vicdana sığmayan bu casusluk suçlamasına karşı savunmaya gerek görmüyoruz.
Tele1’e Saldırının Özel Sebepleri
Seçmen desteği sürekli azalan AKP ve Erdoğan, yine de başta kalmak istiyor. AKP-MHP ittifakı bu amaçla Batılı emperyalistlerle bağlarını sıkılaştırmaya ve Kürt hareketiyle ittifakını geliştirmeye çalışıyor. Bu saldırıyla CHP’nin ve aydınların AKP’ye engel çıkarmaması için mesaj verilmiş oluyor.
Yanardağ’a casus iftirasının sebeplerinden biri, Tele1’in Ekrem İmamoğlu lehine yayın yapmasıdır. İmamoğlu, bilindiği gibi Batılı güçlerin ilgisini kazanmış ve AKP’nin tasfiye etmek istediği bir burjuva siyasetçidir. İmamoğlu’nun Batılı emperyalistlerle ilişkisini casusluk olarak gösteren akıl yürütmeyle iddianame hazırlansa, Türkiye’deki bütün işbirlikçi egemenler, başta da herkesin bilgisi dahilinde Batılı emperyalistlerle kurulan ilişkiler sonucunda iktidara gelen AKP yargılanır. Odak okurları, Türkiye egemenlerinin ABD, İngiltere ve Siyonistler eliyle nasıl iktidara taşındığını ve onların desteğiyle iktidarda tutulduklarını biliyor. Merdan Yanardağ ve Tele1’in bunu, Abdurrahman Dilipak, Muhsin Yazıcıoğlu, Abdurrahim Karslı ve Erol Mütercimler gibi doğrudan tanıklarıyla da sık sık dile getirdiğini biliyoruz. En son ABD Büyükelçisi Thomas Barrack’ın “Ona meşruiyet vereceğiz” sözü başlı başına delildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin başındaki kişi meşruiyetini bir emperyalist güçten alamaz. Kimseye de bu sözü ettirmez.
Kanalın hedef alınmasının bir sebebi de, kanalda AKP ile Kürt hareketi arasındaki çözüm süreci aleyhine yayın yapılması olabilir. ABD’nin koordine ettiği bir süreçtir bu. Yanardağ’ın, son çözüm süreci açıklanmadan önce Öcalan ile hükümet yetkilileri arasındaki gizli görüşmeleri ifşa etmesi üzerine 2023 yılında hapis yatması da bu endişeyi destekliyor. Hatta Tele1’e kayyum atanması ile Öcalan’ın bir kısım muhalif başından şikayeti arasında bağ kuranlar da az değildir.
Saldırının bizce en önemli sebebi ise Tele1’in etkili bir şekilde yürüttüğü anti-emperyalist yurtsever çizgisidir. Bunu açmak ve “Ne yapmalıyız?” sorusuna yanıt vermek için önce Merdan Yanardağ’ı ve Tele1’i kısaca tanıtmak istiyoruz.
Merdan Yanardağ Kimdir?
Merdan Yanardağ, Türkiye’nin 12 Eylül 1980’e giden zorlu sürecinde militan solda aktif bir gençti. Hem militanlığı, hem örgütçülüğü hem de topluluklar önünde konuşma yeteneği ile dikkat çekiyordu. 12 Eylül faşist darbesi döneminde hapis yattı. 1985 sonrasında yaşamını gazeteci olarak kazanmaya başladı. Çeşitli yayın organlarında çok aktif bir gazeteciliği oldu. Sonradan ulusalcılık ve Ergenekonculukla suçlanacak olan Merdan Yanardağ, 1992 yılının zor koşullarında Kürt hareketinin yayın organı Gündem gazetesinin kurucularından biri oldu.
Yanardağ, Gülen Cemaati’nin bir kısım sosyalist solu dahi peşinden sürüklediği dönemde, 2011 yılında Yurt gazetesinin kurulmasında inisiyatif almıştı. Yanardağ, Gülen Cemaati’nin AKP ile birlikte iktidarda olduğu bu dönemde Ergenekoncu iddiasıyla hapis yattı. Ergenekon ve Balyoz darbeciliği iddiaları, AKP-Cemaat ittifakının muhalefeti ezmek amacıyla ürettiği iftiralardı. Yanardağ hapishane yıllarını okuyarak, yazarak, dostluklar kurarak ve geleceğe yönelik planlar yaparak çok yoğun geçirdi. Cemaat ile AKP’nin arasının bozulması sayesinde dava düştü ve Yanardağ da özgürlüğüne kavuştu.
Çıktıktan sonra Tele1’i kurulmasına önayak oldu. Tele1 çok küçük bir bütçeyle kurulmuştu. Baskılar dolayısıyla uzun zaman reklam dahi alamadı. İzlenme sayısı kasten küçük gösterildi. İktidar çeşitli bahanelerle kanala sürekli para cezaları verdi. Hatta kanal ekran karartma cezaları da aldı. Bunlar, kanalın hem reklam almasını zorlaştırdı hem de izleyici sayısı üzerinde baskı yarattı.
Yanardağ, 2023 yılında da Öcalan’ı övdüğü iddiasıyla hapis yattı. Aslında o, iktidarın Öcalan’la pazarlıklar yaptığı haberi almıştı. “Öcalan’la gizlice görüştüğünüzü duyuyoruz. Ne görüştüğünüzü kamuoyunun da bilmesi gerekiyor” dediği için tutuklanmış ve 100 gününü hapiste geçirmişti.
Tele1 her şeye rağmen etkili bir şekilde direnmeyi sürdürdü ve demokratik muhalefetin en etkili televizyonu oldu.
Merdan Yanardağ, 2017 yılında kurduğu Tele1 televizyonuyla Yurt gazetesi dönemindeki çizgisini, yani sosyalistlerle CHP’lileri, sol Kemalistleri ve HDP’lileri birbirlerini güçlendirecek şekilde bir araya getiren bir politik çizgiyi kuvvetle sürdürdü.
Tele1, sosyalist solu Türk halkından uzaklaştıran Türkofobiye direnmeyi başardı. Türk halkının ilerici geleneklerine ışık tuttu. Sola açık anti-emperyalist yurtseverliği ve aydınlanmacı geleneği öne çıkardı. AKP ile birlikte iktidardaki Gülen Cemaati’nin devlet kurumlarından tasfiye ettiği ve toplumda damgaladığı, sola açık yurtsever aydınlara olanak sundu. Bu kolay olmadı. Çünkü bu kesim Türkofobik sol tarafından dışlanarak Aydınlık, AKP ve MHP’ye itilmekteydi.
Türkofobikler onu milliyetçilikle suçlasalar da o, bu sayede Kürt halkına etkili bir yardımda bulunmuş oldu. Türkler MHP çizgisine itildikçe, Kürtlerin ulusal demokratik özgürlükleri için mücadele olanakları da zayıflayacaktır. Ayrıca Kürt milliyetçiliğine yakınlığı ilericiliğin ölçütü sayan anlayış, Kürt ulusal hareketi içinde İsrail ve ABD’yi, Erdoğan’ı ve Bahçeli’yi adeta baş müttefik saymaya götürecektir. Bunları yaşayarak görüyoruz.
Samimi dindarların inandığı İslam’ı Emevi İslamı’ndan ayırdı ve İslam’ın ilerici yanlarına yoğunlaşılmasına katkıda bulundu. Biz, İslam’ın sosyalizme engel değil, olanak olarak yorumlanması gerektiğini düşünüyoruz. Yanardağ, ayrıca Alevilik ile Türkleri anti-emperyalist devrimcilikte buluşturma yolunda etkili oldu.
Tele1, Türk ve Türkiye kavramlarını gericilikten, Kürt, Arap, Ermeni düşmanlığından arındırmaya, NATO’cu milliyetçilerle anti-emperyalist milliyetçileri ayırmaya katkıda bulundu. Tele1 bu sayede Türklerin, Kürtlerin, Türkmenlerin, Azerbaycan ve Uygur Türklerinin ve Avrupa Türklerinin giderek artan ölçüde izlediği bir kanal oldu.
Suriye’de Arap halkıyla dayanışma tutumu gösterdi. Filistin halkıyla dayanışmayı savundu. ABD emperyalizmine ve Siyonizme karşı mücadeleyi savundu. NATO’cuların Rusya ve Çin düşmanlığına karşı mücadele yürüttü.
Emre Kongar ile yaptıkları “18 Dakika” güçlü etki yarattı ve başarı sağladı.
Tele1’deki propagandacı ve yer yer üstenci görünen üsluplara katılamadık. Kanalın, Avrupa hükümetlerinin halklarına nasıl ihanet içinde olduklarına yeterince dokunamadığını düşündük. Seçim kampanyalarında kanalın CHP’yi çok desteklemesine de katılamadık, ancak Yanardağ’ın bu konulardaki eleştirel tutumunu muhafaza etmeye çalıştığını görüyorduk.
Merdan Yanardağ ile ilkin Yurt gazetesi döneminde tanıştık. İlişkimiz Birleşik Haziran Hareketi döneminde gelişti. İspanya’da hapse atıldığımızda dayanışmasını gördük. Sosyalist solda Türkofobi’ye karşı ortak yaklaşımı savunduk. AKP tarafından birlikte hedef alındığımız da oldu.
Nasıl Direnebiliriz?
Merdan Yanardağ ve Tele1, esas olarak direnişçi ve anti-emperyalist tutumları dolayısıyla hedef alındılar. Casusluk iddiası aslında esas olarak buraya dayanıyor. 12 Eylül faşist darbesinde çok görüldüğü gibi, ülkemizde emperyalizmin işbirlikçileri yurtseverlere vatan haini damgası vurmaktadır.
Düşman sıkıştıkça saldırılarını artırıyor. Zayıf ve donanımsız insanlar mücadeleden uzaklaşıp özel yaşamlarına kaçarken, direnen yeni insanlar saflara katılıyor. Mücadelede cesaret özel önem kazanıyor.
Zulme ve sömürüye karşı eşitlik, özgürlük ve dayanışma mücadelesini cesaretle sürdürmeliyiz. Devrimcilik, tıpkı İstiklal Marşı’nın ilk sözcüğü “korkma” gibi cesaretli ve umutlu olma çağrısıyla; kişisel yaşama kapanma teslimiyetçiliği yerine halk için, insanlık için mücadele çağrısıyla başlar. Bir yandan Kürtlerin, Alevilerin ve ezilen halk gruplarının demokratik hak ve özgürlüklerini savunmaya devam ederken, diğer yandan da Türk ve Sünni kökenli aydınlara, emekçilere, kadınlara, gençlere devrimci basın ve etkinlikler yoluyla ulaşmaya; onlarla iletişime özellikle önem vermeliyiz.
Devrimci basın asla susmamalıdır. Devrimci faaliyet her koşulda devam ettirilmelidir.
Solda dayanışmayı geliştirmeliyiz.
Emekçiler ve ezilenler için direnenleri örnek almalı ve onları asla yalnız bırakmamalıyız.
Mutlaka kazanacağız!
Tele1’i ve Yanardağ’ı desteklemeliyiz.
Tele1’e atanan kayyum derhal geri çekilmeli, Merdan Yanardağ ve Tele1 serbest bırakılmalıdır!

























