Türkiye’nin iradesizleştirilmesi süreci ve Bahçeli

0
527

Kürt hareketi ile hala adı konulmamış süreci başlatan Bahçeli Kürt milliyetçilerinin abartılı tezahüratına muhatap olmuştu. Devlet Bahçeli şimdi de bir kısım muhalefetin umuduna dönüşmek üzere. Bu umuda Bahçeli’nin mevcut yargılamalar vb. hakkında bazı yuvarlak sözlerine bakarak ulaşıyorlar. Onun AKP iktidarını devirecek adımı atması bekleniyor. Bahçeli 23 yıl önce Ecevit liderliğindeki DSP-ANAP-MHP koalisyon hükümetini devirerek AKP’nin iktidara gelmesinin yolunu açmıştı. 

Bahçeli’nin ne yapabileceği hakkındaki görüşümüzü bugünkü sürecin niteliğine bakarak kararlaştıracağız. Dünden bugüne kısaca göz atarak başlıyoruz. 

Emperyalizme Karşı Tarihsel Direnişten Teslimiyete

105 yıl önce emperyalist güçlerce dayatılan Sevr Antlaşması günlerinde, bugünkü Suriye’nin durumuna düşmüştük. Emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı vererek işgalci düşmanı kovmuş ve Sevr’i çöpe atmıştık. Zaferimiz, ezilen halklara güçlü bir örnek olmuştu. Ardından cumhuriyet kuruldu, devletin din esaslarına göre yönetilmesine son verildi, kadın-erkek eşitliği ilan edildi, hızlı bir okuma-yazma seferberliği ve bir aydınlanma ve kalkınma gerçekleştirildi. İktidarın bir burjuva diktatörlük rejimi olmasına ve özellikle Kürt sorununda ağır hatalar yapılmasına rağmen, ezilen halkların imrendiği bir ülke durumundaydık.

Ne yazık ki, bir süre sonra iktidarların adım adım emperyalizme ve dinsel gericiliğe teslim olması yüzünden bugünlere geldik. Bugün ülkemiz, dünyadaki en bağnaz dincilik olan Selefiliğin ve Vahabiliğin destekçisi ve gericiliğin merkezi durumuna düştü. İstanbul Belediye Başkanı’nın diploması geçersiz ilan edilmişken birden bire patlayan sahte diploma skandalı nedeniyle Cumhurbaşkanından Diş İşleri Bakanına, profesörlere, doktorlara, mühendislere vb. mevcut diplomaların sahte mi gerçek mi olduğu kuşkulu hale geldi. Üstelik Suriye’de yaşananların benzerinin Türkiye’de yaşanması ihtimali artıyor. 

Suriye’nin İradesizleştirilmesi İttifakı

Suriye’nin geldiği durum, bugün Türkiye’de barışı sağlama ve Türkiye’yi “büyük yapma” iddiasındaki AKP iktidarının aynası ve eseridir. Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. 

AKP, “Suriye’nin yönetimi, Suriye’nin asli halkına verilmelidir” iddiasıyla yola çıktı. Emperyalistler, İsrail, bölge gericiliği ve Kürt milliyetçileri el ele vererek Suriye’de bir çete rejimi kurdular. Başına İsrail’in Suriye’de istediklerini hayata geçirmesine engel olamayacak ve Suriye halkının kabul edemeyeceği dinci bir katil getirildi. Cengiz Holding gibi yandaş şirketler Suriye ihalelerinin derdindeyken, Suriye şimdi parça parça ediliyor. Suriye halkının bağrına İsrail’in hançeri saplanmış durumda. Kurtaracak irade de görünmüyor.

Türkiye’yi de emperyalizmin güdümünde ve sözde Türk-Kürt-Arap ittifakı yoluyla iradesizleştirilme tehlikesi tehdit ediyor. İsrail ve ABD, bölge ülkelerini birbirleriyle sorunlu ufak parçalara bölerek bölgede kendilerine karşı durabilecek bütün iradeleri ezmeye çalışıyor. İsrail ve ABD, Türkiye’yi de parçalamak istiyor. İsrail’in baş düşmanıymış gibi görünen AKP de, iktidara geldiği günden bu yana İsrail’in yolunu açıyor.

Emperyalizmin Bölgesel Planlarına Eklemlenmeyi Tarihsel Fırsat Gördüler 

Sadece AKP değil, Kürt hareketi de emperyalistler ve Siyonistlerle ittifak hâlinde. Bu güçler Kürtleri, bölgede egemenliklerinin ve enerji kaynaklarının bekçisi olarak on yıllar önce kararlaştırdılar. Kürt milliyetçileri, bunun halka açıklanmasını kurnazlık edip “Kemalizm”, “komplo teorisi” diye engellemeye çalışırken, gerçeği gayet iyi biliyordu ve hatta emperyalizmin planını tarihsel bir fırsat gördüler.

Bugün ABD emperyalistleri Irak’ta Barzani yönetimiyle yaptıkları anlaşmayla petrolün ve doğal gazın önemli bir kısmına el koydular. Bağdat yönetimi anlaşmayı yasa dışı görüyor. Kürtleri kullanarak Suriye petrollerine de el koydular. Süreç, bölgenin İsrail’e köleleştirilmesi yönünde ilerliyor.

Türkiye egemenleri sadece Ortadoğu’da değil Kafkasya’da da ABD planlarına eklemlenmiş durumda. AKP iktidarı ABD’nin rakipleri İran, Çin ve Rusya’ya karşı Hindistan’dan Ortadoğu’ya ve Avrupa’ya İsrail merkezli ulaşım ve enerji hattı planına katılmış durumda.

Sözde Devrimler ve Halkların Yedeklenmesi

Halkların kardeşliği, hatta “devrim” edebiyatı ve gösterileri adı altında milliyetçilerin egemenliğindeki Kürt halkıyla bölge halklarını birbirine düşman ediyorlar.

Kürt hareketi, Suriye’de “devrim” yaptığını ileri sürüyor. 20 yılı aşkın zamandır Ortadoğu halklarına karşı kanlı bir savaş yürüten, Ortadoğu ülkelerini mahveden, Filistin’de bugün soykırım yapan güçlerin yedeğinde devrim olmaz. Filistin çocuklarını açlığa mahkûm eden gücün paralelinde giderek devrim yapamazsınız. Gazze’de çocuklar açlıktan ölüyor. 7 Ekim’den bu yana 50 bin çocuk öldürüldü veya yaralandı. Devriminizi halkların aleyhine kullanıyor ve kullanacaklar.

ABD ve İsrail, bölgede dinciliği destekleyerek laik rejimleri yıktı. Halkları, kendi desteklediği dincilik ile bölgedeki laik yandaşları arasında seçime zorluyor. Aynısını Türkiye’de yaptı ve yapıyor. AKP, baskıyı ve dinciliği geliştirdikçe, ona muhalif kesimler Batılı güçlerin hatta İsrail’in yedeğine kanalize ediliyorlar.

Suriye “Türk-Kürt-Arap ittifakı”nın Resmidir

Suriye örneği çok çarpıcıdır. Yolu AKP açtı. ABD ve İsrail, bir yandan IŞİD’i geliştirirken, diğer yandan IŞİD saldırısını kullanarak Suriye’de Kürt milliyetçi hareketini ele geçirdi. Sonra milliyetçi hareketin işbirliğiyle işgalci güç olarak Suriye’ye yerleşti. Kürtleri Suriye’de birleştirdi. Arap aşiretlerini ve bölge halklarını yanlarına çekip hepsini SDG çatısı altında topladı. İnsafsız bir ekonomik ablukayla Suriye halkını açlığa mahkûm bırakırken, SDG’ye enerji, su kaynakları ve tarım bakımından Suriye’nin en önemli bölgesini verdi. 

Suriye dinci karanlığa mahkûm edilirken, Kürt milliyetçilerinin kontrolündeki bölge “modern hayat” ve “kadın-erkek eşitliği” söylemiyle çekici hâle getirildi. Bir yanda Alevilere, Dürzilere, laiklik yanlısı Suriyelilere saldıran Colani çetesi, diğer yanda SDG! SDG, Alevilerin, laiklik yanlısı Suriyelilerin, Dürzilerin ve Hristiyanların tek umudu hâline böylece getirildi. Hem Colani çetesi hem de SDG; ikisi birden Batılı emperyalistlerin müttefikidir.

AKP, Suriye’ye bu yapılanlara engel oluyormuş gibi görünürken, aslında destek oldu. Suriye’deki çok önemli karşı devrim böylece gerçekleşti. Türk-Kürt-Arap ittifakı dediklerinin aslı işte budur! Bahçeli bu sürecin baş destekçisidir. 

Kürt Milliyetçileri de Sürecin Parçasıdır 

Kürt hareketinin Türkiye’de milliyetçilik temelinde bir bilinç ve örgütlenme yaratıyor olması, milliyetçi kutuplaşmayı derinleştiriyor ve sosyalist harekete zarar veriyor. Bu milliyetçilik; “demokrasi” ve “devrim” propagandalarıyla Türkiye solunu kendisine bağımlı hâle getiriyor. Sosyalist hareketin bağımsızlığını önemsemeyen bazı sol örgütler, on yıllardır Kürt hareketinin çevresine sabitlenmiş durumda. Anti-emperyalist yurtseverlik bayrağını yerlere atmışlar.

Solun bağımsızlığını ve anti-emperyalist yurtseverliği savunanlara da “Kürt düşmanı” damgası yapıştırıyorlar.

On yıllardır, “Türk solu Kemalist’tir, MİT’in işbirlikçisidir, Batılı emperyalistlerin uşağıdır” gibi iftiraların iç yüzü ortaya çıktı. Yapılan bütün kötülemelerin aslında kime ve nasıl uyduğunu pratik defalarca gösterdi. Daha fazlasını dememize gerek yok.

Türkofobi ve Solun Yabancılaşması ve Solun Bağısmzlığının Önemi

Kürt halkı, emperyalizm ve Siyonizmin yardımıyla milliyetçiliğe çekiliyor. Devrimci Kürtler buna karşı durmalıdır. Milliyetçi çizginin hâkim kılındığı bütün demokratik kurumlarda Türkler uzaklaştırılıyor. Türkleri, Alevi hareketinden de uzaklaştırıyorlar. Alevi hareketindeki sosyalistler buna karşı durmalıdır. Türkiye solunda Türkofobiyi desteklediler. Türkofobi, Türkiye solunu halkına, ülkesine, tarihine yabancılaştırdı. Bütün devrimciler sosyalist soldaki Türkofobiye karşı mücadele etmelidirler. Sonunda Kürt milliyetçi hareketi, Türk milliyetçisi gördükleri MHP ve AKP ile artık baş başadır.

Türkiye’de bağımsız sol olmazsa, emperyalizme karşı direnecek sağlıklı bir irade kalmayacaktır. Anti-emperyalist geçinen Zafer Partisi, İYİ Parti gibi güçler hem Kürt düşmanıdır, hem emekçi düşmanıdır, hem de aslında emperyalizmin uzantısıdırlar.

Sevr’e Doğru Giden Süreç ve Halkların Gerçek Kardeşliği İçin Mücadele

AKP-MHP-DEM Parti üçlüsünün, Türkiye’nin “barışa ve kardeşliğe” gittiği iddiası doğru değildir. Sevr günlerine doğru gidiyoruz. İsrail, ABD ve Avrupa; süreci bu yönde yürütüyor. “Türkiye’nin büyüyeceği” iddiaları propagandadır. Suriye’de yaşananlar, Türkiye’de yaşanacakların habercisidir!

Süreci eleştirirken ona bir kısım Türk milliyetçisi gibi karşı çıkmıyoruz. Türkleri, Kürtleri, Arapları ve bütün milliyetleri halkımız olarak görüyoruz. Bütün milliyetlerden halkımızın ulusal demokratik haklarını savunduk ve savunuyoruz. Bu hakların sınıfsal ve anti-emperyalist mücadele temelinde kazanılabileceğine inanıyoruz. Ülkelerin milli temelde küçük gruplara bölündüğü, milliyetçiliğin kışkırtıldığı bir coğrafyada demokrasi ve kardeşlik değil, ulusal düşmanlıklar gelişir. Yugoslavya örneği şahittir. Irak’ta ve Suriye’de yaşananlar ortadadır!

Direniş Potansiyeli ve Solun Sorumluluğu

Ülkemizi ve bölgeyi halkların birbiriyle düşmanlığına götüren milliyetçi kamplaşma süreci önlenebilir. Hatta süreç, onu planlayanların amaçladıklarının tam tersi sonuçlara dönüştürülebilir. Yani emekçilerin hak ve özgürlüklerine kavuştuğu; Türklerin, Kürtlerin ve bütün milliyetlerin birbiriyle dayanışma içinde olduğu bir ülke yaratabiliriz. Bu sürece öncülük edecek nitelik ise yalnızca Türkiye solunda bulunuyor. Tek enternasyonalist ve tutarlı yurtsever güç Türkiye soludur. Kurtuluş için en uygun yol da anti-emperyalist çizgide ve sınıf temelinde mücadeledir. Diğer yollar emperyalizme yamanmaya çıkar.

Bahçeli ABD emperyalizminin maşası şovenist bir politikacıdır. Alpaslan Türkeş bile onun MİT ve güvenilmez olduğunu söylemişti. Bahçeli Erdoğan’ın iktidara getirilmesi ve rakiplerini tasfiye etmesi sürecinde hep ABD planlarına hizmet etti ve AKP lehine çalıştı. ABD Türkiye’ye hakim olduğu sürece sahte milliyetçi Bahçeli ABD emperyalizminin onaylamayacağı önemli bir adım atmaz. Ondan ne Kürtlere ne Türklere ne de ülkemize iyilik yapması beklenemez. Bahçeli’den umut üretmek umutsuzluğun ve çaresizliğin resmidir. 

Ülkemiz adım adım Sevr günlerine götürülürken bir yanda halkın umutsuzluğuna rağmen, Türkiye’de aslında büyük bir muhalif potansiyel bulunuyor. 19 Mart sonrası gelişen eylemler bunu ortaya koydu. İşte gerçek umut buradadır! Sol saflarda ise ne yazık ki yılların ürünü ağır bir bireycilik, ümitsizlik, çürüme ve ülkeye yabancılaşma var. Bu havanın mutlaka değişmesi gerekiyor. Bu havayı aşmayı başaran tüm sol güçler gelişiyor, gelişecek ve gelişmelidir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.