Biz devrimciler Türkiye’nin emperyalizme yeni-sömürgecilik ilişkileriyle bağımlı ve sömürülen bir ülke olduğunu belirtiyor ve demokrasi mücadelesinin anti-emperyalist temelde verilmesi gerektiğini savunuyoruz. Erdoğan’ın ABD ziyareti ne kadar haklı olduğumuzu çarpıcı bir şekilde ortaya koydu. Geride bıraktığımız haftada ülkemizde ve dünyada CHP Olağanüstü Kurultayı, İstanbul İl Kongresi, Erdoğan-Trump görüşmesi ve Filistin halkıyla dayanışma eylemlerini gibi çok önemli gelişmeler yaşandı. Emperyalistler dünyayı paylaşmak için saldırırken AKP kendi iktidarına icazet için halkımızın sırtından Batılı emperyalistlere yeni tavizler veriyor.
Türkiye Gündemi
21–22 Eylül’de Ankara’da toplanan CHP 39. Olağanüstü Kurultayı’nda Özgür Özel, kullanılan geçerli oyların tamamını alarak yeniden genel başkan seçildi. Tek adaylı seçimde Özgür Özel’in tüm oyları alması, parti içinde Özel’e tam destek verildiğini gösterdi.
CHP genel merkezi etrafında birlik sağlandı ama kürsüde işçi direnişlerinin, Türkiye’deki yoksulluk ve hak gasplarının gündeme gelmemesi dikkat çekti. Bu tablo, CHP’nin halkın temel sorunlarına çözüm üreten bir siyaset yürütemediğini bir kez daha ortaya koydu.
25 Eylül’de Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan kongrede Özgür Çelik yeniden il başkanı seçildi. Kongrede “birlik” vurgusu öne çıkarken, kongre salonu dışında CHP içindeki muhalif gruplar tepkilerini dile getirdi. İstanbul gibi kritik bir kentte kongrenin sonuçları, AKP’nin uzun süredir üzerinde çalıştığı “CHP’yi iç tartışmalarla çökertme” planlarının boşa çıktığını gösterdi. Parti içinde farklı sesler olsa da AKP iktidarının CHP’yi parçalama senaryosu başarısız kaldı. Ancak henüz AKP iktidarı CHP’ye atadığı kayyumu geri almadı. Üstelik CHP’nin iç birliğini koruma başarısı CHP içinde muhalif sesleri düşmanlaştırma dinamiğinin güçlendirilmesi pahasına sağlanmıştır. CHP yanlısı medyanın yürüttüğü fanatik yayınlarda da görüldüğü gibi önümüzdeki dönemde CHP içindeki sorunların üstü örtülecek ve CHP seçmenleri yönetim tarafından daha güçlü bir şekilde manipüle edilecektir.
22 Eylül’de Şişhane Meydanı’nda CHP’nin çağrısıyla Filistin dayanışma mitingi yapıldı. Sol gruplar alandaydı ama kürsüye çıkarılmadı; buna karşılık Saadet ve toplumda neredeyse hiçbir desteği olmayan DEVA gibi dinci partiler konuşturuldu. Bu tutum Kılıçdaroğlu liderliği dönemindeki sağcı politikaların sürdürüldüğünü gösterdi. Gene de CHP’nin Filistin için miting düzenlemesi gayet olumlu bir adımdır. CHP mitinglerinde sosyalist solun, kendisini temsil edecek bir konuşmacı saptaması çok iyi olacaktır.
20 Eylül’de Tele1’de yayımlanan bir programda kazara ekrana giren bir alt yazı gerekçe gösterilerek Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, program sunucusu Musa Özuğurlu ve Programlar Müdürü İhsan Demir gözaltına alındı. Kısa süre sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakıldılar. “Trump ile Netanyahu arasında fark yoktur” yerine “Erdoğan ile Netanyahu arasında fark yoktur” alt yazısı hem bir kaza sonucuydu hem de mevcut yasalara göre suç teşkil etmiyordu. Ancak AKP iktidarı, bu alt yazıyı bahane ederek muhalif medyaya gözdağı vermeyi sürdürdü. Erdoğan’ın bu görüşmeyi sağlamak için ABD’den 300’e yakın Boing yolcu uçağı, bir yığın savaş uçakları satın alma sözü verdiği biliniyor. AKP İktidarı ayrıca ABD’den vergisiz pirinç ithali kararı aldı. Bununla kalmayıp 20 yıl boyunca sıvılaştırılmış ABD gazı satın alma anlaşması yaptı. Bu ekonomik tavizlerin masrafı elbetteki halka ödettirilecektir.
25 Eylül’de Beyaz Saray Oval Ofis’te yapılan görüşmede Suriye, NATO’nun genişlemesi, enerji koridorları ve yaptırımlar vardı. Erdoğan’ın görüşme öncesinde Colani ile buluşması da dikkat çekti. Trump-Erdoğan görüşmesinin ana konusunun Suriye olduğu belirtiliyor. ABD’nin bölgede İsrail yararına yeni bir düzen kurmak için gene Türkiye’den başladığı görülüyor.
Öte yandan ABD yönetiminin başına 10 milyon dolar ödül koyduğu dinci katil Colani’yi devlet başkanı olarak karşılaması çok ilginçti. CIA eski direktörü David Petraeus Colani’ye iltifatlar yağdırdı. David Petraeus 4 Temmuz 2003’te Irak’ta Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesi emrini veren kişiydi. Colani Irak’ta 2005 yılında IŞİD adına bomba yerleştirirken ABD güçleri tarafından yakalandığında da Petraeus bölgede sorumluydu . Petraus’un Colani’yi bu yıllarda örgütlediği iddia edilmektedir. Suriye’nin başına getirilen Colani’nin BM Genel Kurulu’na katılması ve orada Batılı emperyalistlerin iltifatlarına muhatap olması ABD’nin IŞİD’le savaşının nasıl bir tertip olduğunu açığa vurmaktadır.
Görüşmeden hemen sonra Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD ile Stratejik Sivil Nükleer İşbirliği Mutabakat Zaptı imzalandığını açıkladı. “Enerji çeşitliliği” olarak sunulan bu adım, Türkiye’yi her alanda olduğu gibi nükleer teknolojide de ABD’ye daha bağımlı kılacak.
Trump’ın Erdoğan’dan Rusya ile ticari ilişkilerini azaltmasını, enerjide ABD’ye bağımlılaşmasını, Türkiye’nin bir kısım stratejik maden rezervlerini ABD’ye vermesini, NATO’nun Rusya ve Çin’e karşı mücadelesinde daha aktif davranmasını, Gazze’nin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının talan edilmesi yolunda Filistin direnişinin teslim alınması için İsrail’e daha çok yardım etmesini istediği belirtiliyor. AKP iktidarı bu tavizler karşılığında, ABD’nin bölgede sömürge valisi gibi gezen Thomas Barrack Trump’ın Erdoğan’a meşruiyet verdiğini belirtti. Erdoğan’ın iktidarını sürdürmek için Türkiye’nin çıkarlarından hangi tavizleri verdiği zamanla daha iyi açığa çıkacaktır.
Gençlik Haberleri
Ege Üniversitesi’nde topluluk tanıtım etkinlikleri kapsamında stant açan öğrencilere polis ve özel güvenlik (ÖGB) tarafından baskı uygulandı. Tanıtım haftasının ilk gününde gençlik örgütlerinin ortak açtığı standa ÖGB müdahale etti. Ardından polis ve ÖGB öğrencileri ablukaya aldı. Öğrenciler bu durumu sloganlarla protesto ederek üniversite içinde yürüyüş düzenledi ve çalışmayı sonlandırdı.
Perşembe günü ise aralarında Genç Direnişçilerin de bulunduğu gençlik örgütleri yeniden stant açtı. Ancak stantların kapatılması yönündeki baskılara boyun eğmeyen öğrencilere bu kez çevik kuvvet ekipleri saldırdı. İçlerinde arkadaşlarımız Berke Bozkurt ve Havin Taş’ın da bulunduğu yaklaşık yirmi öğrenci darp edilerek gözaltına alındı. Emniyete götürülen öğrenciler, yapılan kontrollerin ardından serbest bırakıldı.
Üniversite gençliğini susturmaya yönelik bu müdahale, iktidarın gençliği sindirme çabasının yeni bir örneği oldu.
Arkadaşlarının gözaltına alınmasının ardından Ege Üniversitesi öğrencileri, kampüste polis ve ÖGB şiddetine, ayrıca polis korumasıyla içeri girerek öğrencileri darp eden faşist gruplara karşı basın açıklaması yaparak yürüyüş gerçekleştirdi.
Devrimci öğrencilere yönelik bir başka bir saldırı da Dokuz Eylül Üniversitesi’nde meydana geldi. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde “Genç Zihinler Topluluğu” adı altında stant açan ve Nihal Atsız propagandası yapan grubun etkinliği sonrası arbede çıktı.
Irkçı görüşleriyle bilinen Nihal Atsız propagandasına tepki gösteren devrimci öğrenciler, fakültelerinde bildiri dağıttı. Ancak bildiri dağıtımı sırasında faşist gruplar ve ÖGB saldırıda bulundu. Saldırıyı püskürten devrimci öğrenciler, “Dokuz Eylül Faşizme Mezar Olacak” sloganlarıyla yürüyüş gerçekleştirdi.
Geçtiğimiz hafta ise Cevizlibağ Kız Yurdu’nda yaşanan hak ihlalleri öğrencilerin tepkisine yol açmıştı. Öğrenciler, eşyalarının karıştırıldığını, kişisel alanlarının ihlal edildiğini ve birçok eşyalarının kaybolduğunu belirterek duruma karşı çıkmıştı. Bu tepkiler kamuoyunda da geniş yankı uyandırmıştı.
Yıldız Teknik Üniversitesi’nde öğrenciler ve kulüpler de bu olaya tepki göstermişti. Ancak kayyum rektörlük, Cevizlibağ’daki hak ihlallerini gündeme getiren ve dayanışma çağrısı yapan 11 kulübün faaliyetlerini ya askıya aldı ya da doğrudan kapatma kararı verdi. Öğrenciler, bu kararın demokratik hakların gaspı olduğunu vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: “Cevizlibağ’da yaşananlara sessiz kalmadık, kalmayacağız. Üniversitelerde kulüplerin kapatılması baskı politikalarının bir parçasıdır.”
Kocaeli Üniversitesi Rektörlüğü tarafından düzenlenen Güz Şenlikleri’nde “Filistin’le dayanışma” amacıyla Hayat Bayram Olsa şarkısı çalındı. Ancak aynı rektörlük, Gazze’deki soykırımı ve Türkiye’nin İsrail ile olan ticari ilişkilerini dile getiren bir öğrencinin mikrofonunun sesini kesti.
Hak ve Özgürlük Mücadeleleri
Geçtiğimiz hafta Cumartesi Anneleri’nin basın açıklamaları sürdü. Cumartesi Anneleri, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle gerçekleştirdikleri eylemlerinin 1069. haftasında yeniden Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Toplanan grup, Hizbullah tarafından Batman’da evlerinden alınarak kaybedilen İbrahim Çelik ve oğlu Edip Çelik için adalet talep etti.
Bu hafta hasta mahpusların sesini duyurmak amacıyla da eylemler gerçekleştirildi. Ankara’da yapılan basın açıklamasında, 12 yıldır tutsak bulunan ve sağlık sorunları giderek ağırlaşan hasta mahpus Atakan Fahrettinoğlu’nun durumuna dikkat çekilerek derhal serbest bırakılması istendi.
İşçi Haberleri ve Direnişleri
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde Süt Kuzusu projesinde çalışan taşeron işçiler, aylardır yaşadıkları kadro aldatmacasına karşı mücadele etmeyi sürdürüyor. İzmir Karşıyaka Belediyesi işçileri, uzun süredir ödenmeyen ücretleri için çalışmaktan kaçınma haklarını kullanmaya devam ediyor.
İstanbul Şişli’de ve Van Büyükşehir Belediyesi’nde işçiler, işlerini korumak için direniyor. Maltepe Belediyesi çalışanları ise işten çıkarmalara karşı bu hafta belediye binası önünde bir araya gelerek eylem yaptı.
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi’nde temizlik ve güvenlik işçilerinin hakları için başlattıkları grev 84 gündür sürüyor. SAG Hidrolik direnişi 46 gündür devam ediyor.
AvaneCK işçileri, ödenmeyen ücretleri için eylemler yaparak mücadele etmeyi sürdürüyor. Digel Tekstil işçileri 252 gündür hakları için direniyor. Temel Conta işçileri insanca yaşama talepleriyle 291 gündür mücadele ediyor. Yolbulan Metal işçileri 464 gündür direnişlerini sürdürüyor. TPI işçilerinin grevi ise 137 gündür devam ediyor.
Merzifon’daki GM Teknik Cam işçilerinin grevi 73 gündür sürüyor. Eker Süt’te sendika düşmanlığına ve işten çıkarmalara karşı işçilerin direnişi devam ediyor. Dersim’de bulunan Peri Tekstil işçileri de mücadelelerini sürdürüyor.
Dünya Gündemi
23 Eylül’de USB sendikasının çağrısıyla İtalya’da genel grev yapıldı. Liman işçileri İsrail’e silah taşıyan gemilerin yüklenmesini engelledi. İşçi sınıfı, böylece Filistin dayanışmasını etkili bir eyleme dönüştürdü.
21 Eylül’de Göteborg’da on bini aşkın kişi Filistin için yürüdü. İsveç 2014 yılında Filistin’i ilk tanıyan AB ülkesi olmuştu; ancak İsveç Dışişleri Bakanlığı, Gazze’ye destek amacıyla yola çıkan SUMUD gemisindeki vatandaşlarını korumayacağını açıkladı. Bu çelişki, sembolik tanımanın tek başına bir anlam taşımadığını ortaya koyuyor.
Diğer yandan geçtiğimiz hafta İngiltere, Kanada, Avustralya ve Fransa da Filistin’i resmen tanıdı. Soykırımcı İsrail’e karşı emperyalist güçlerin attığı bu sembolik adım önemli olsa da, asıl olan İsrail’e yönelik ekonomik ve siyasi yaptırımların hayata geçirilmesidir. İsrail soykırıma devam ediyor. Rusya, Ukrayna savaşı sonrası tüm alanlarda dışlanırken İsrail’e bu noktada ayrıcalık tanınması, emperyalizmin çifte standardını bir kez daha gözler önüne serdi.
28 Eylül’de Moldova’da yapılacak seçimler, bu seçim kıyasıya devam eden Ukrayna’daki savaş bakımından özel önem taşıyor. Anketler Rusya ile dostluk yanlısı partilerin kazanma ihtimalini güçlü gösterirken Batılı güçlere yakın olan Moldova Başbakanı, Rusya’nın seçimlere müdahale ettiğini ileri sürüyor. Rusya ise Batı’nın Moldova’yı işgale hazırlandığını iddia ediyor. Moldova Ukrayna ile Romanya sınırında ve Karadeniz kıyısındaki Odesa şehrine yakın 2,5-3 milyon nüfuslu bir küçük ülkedir. Batı yanlıları, Rusya’nın Odesa’yı işgal etmek maksadıyla Moldova’yı kullanacağını ileri sürüyorlar. Moldova’da iki resmi özerk bölge bulunuyor. Biri Hristiyan Türk kökenli Gagavuzların özerk bölgesidir. Diğeri ise tek taraflı bağımsızlığını ilan etmiş olan Transdinyester bölgesi. Bu bölgede 1500 Rus askeri bulunuyor. Gagavuz Türkleri de kendilerini Rusya’ya yakın görüyor.
Sonuç
Ezilenler hak ve özgürlükleri için direniyorken emperyalistler dünyayı paylaşma mücadelesi veriyor. Hafta boyunca halklar sokaklarda Filistin için yürüdü; barışsever insanlar dünyanın çeşitli yerlerinden ölümü göze alarak Gazze için yıla çıktı; işçiler İsrail’e karşı limanlarda barikat kurdu; emekçiler hakları için mücadele etti; öğrenciler baskıya rağmen sesini yükseltti. CHP’nin adımları çelişkiler barındırsa da, AKP’nin planlarını boşa çıkaran sonuçlar verdi. AKP’nin CHP üzerindeki baskıları sürerken CHP’nin İsrail karşıtı ve Filistin yanlısı söylem kullanması bir dizi gelişmenin sonucu olarak ortaya çıkabildi. Gazze’de yürütülen soykırım dünyayı ayağa kaldırdı. CHP buna sessiz kalamadı. Batılı emperyalistler bugüne kadar CHP’yi sadece AKP iktidarını sıkıştırıp taviz koparmak için pazarlık kozu gördüler. Batılı emperyalistler AKP’yi tercih etmeye devam ediyor. AKP devlete hakimdir ve Batılı emperyalistler kendi çıkarlarını AKP sayesinde gerçekleştirebiliyorlar. AKP onlara Suriye’yi teslim etmesiyle bir anda İran ve Rusya’yı saf dışı ederek İsrail’e paha biçilmez bir hizmette bulundu. İsrail bir anda İran’ın liderlik ettiği Direniş Ekseni’ne karşı büyük bir üstünlük kazandı. Filistin halkı İsrail karşısındaki en büyük desteğinden mahrum kaldı. CHP’nin bugünkü koşullarda AKP karşısında etkili bir güç haline gelebilmesi için emekçilerin hak ve özgürlüklerini ve emperyalizme karşı halkımızın çıkarlarını savunması gerekiyor. CHP liderliği bunları yapamadı. Bunları işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar ve ezilenlerle birlikte biz devrimciler yapabiliriz.