Haftanın Özeti: “Türklük Sorunlu Olduğu İçin Kürt Sorunu Vardır”

0
53

Türkiye

Özetimize Türkiye’den başlıyoruz. Hafta içinde Kürt sorunu, Irak ve Suriye Kürtleri dolayısıyla ülkemizin iç ve dış siyasi tartışmalarının merkezindeydi. Mesut Barzani Cizre’ye gelip Şırnak Üniversitesi tarafından Cizre’de düzenlenen “4’üncü Uluslararası Melaye Ciziri Sempozyumu”na katıldı. Barzani Cizre’ye tartışma yaratmak amacıyla yanında uzun namlulu ve üniformalı peşmerge korumalarıyla geldi. Basından kuvvetli tepki almak için Devlet Bahçeli’ye de “kuzu postuna bürünmüş Bozkurt” şeklinde laf attı. Bozkurt, bilindiği üzere eski Türklerin sembolüdür. CIA güdümlü faşist Milliyetçi Hareket Partisi Türk gençlerini kandırmak amacıyla bu sembolü kullanır. Bahçeli’nin şovenist duygularla doldurulmuş seçmenleri ve gençleri yatıştırmasına yardım edecek nitelikteki sataşmadan memnun olduğunu tahmin etmek zor değildir. Bu sayede Barzani, Kürt milletinin; Devlet Bahçeli de Türk milletinin duygu ve düşüncelerine tercüman olan insanlarmış gibi göründüler. İkisi de birbirine çok benziyor. İkisi de Amerikancıdır. Bilindiği gibi Barzani Irak’ta Kürt idaresi adı altında tepeden tırnağa çürümüş bir iktidar kurdu.

Irak’ın Barzani yönetimindeki Duhok şehrinde yapılan Ortadoğu Barış ve Güvenlik Konferansı adlı toplantıya Suriye SDG komutanı Mazlum Abdi de katıldı. Bu katılımın AKP iktidarının onayıyla yapıldığı düşünülüyor. Mazlum Abdi’nin en yakın çalışma arkadaşı olarak bilinen özerk yönetim Dış İlişkiler Dairesi Eş Başkanı İlham Ahmed’in (2025 Nobel Ödülü adayıydı) İstanbul’a gelmesi için iktidarın yardımcı olması istendi. Terörist olduğu iddiasıyla aranan SDG lideri Mazlum Abdi’nin de Türkiye’ye gelip Öcalan ile görüşmek istediği biliniyor. ABD emperyalistleri; İsrail, Irak, Körfez ülkeleri, Ürdün, Suriye, Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan egemenlerini birleştirmeye çalışıyor. Bu amaca yönelik olarak sürdürülen PKK ile Cumhur İttifakı arasında, ABD’nin baş müttefiki olmak için yarışan SDG ile dinci HTŞ arasında barış sağlanması yolundaki görüşmeler tartışmalara konu olmaya devam ediyor. 

CHP olağan kurultayı arkasında bazı sorular bıraktı. CHP bu yıl içindeki üçüncü kurultayını yapmış oldu. 6 Nisan’da ve 21 Eylül’de Olağanüstü Kurultay, 28-30 Kasım’da ise Olağan Kurultay yapıldı. Kurultayda Özgür Özel ve listesi oy birliğiyle seçildi. Kemal Kılıçdaroğlu, kurultaya 1 gün kala yandaş Sabah Gazetesi’ne mevcut CHP yönetimine karşı bir söyleşi verince ağır eleştiriler aldı. Hatırlanacağı üzere Özgür Özel de bir süre önce aynı gazeteye söyleşi vermişti; ancak Kılıçdaroğlu söyleşide AKP diliyle konuşmuş duruma düştü. Kurultayda Özgür Özel’in geçerli oyların tümünü alarak seçilmiş olması, AKP’nin baskılarına karşı direniş kararlılığını ifade etmiş olması yönüyle olumlu, ancak parti içi demokrasi bakımından endişe vericidir. CHP liderliği bir yandan AKP’nin baskı ve terörüne direnirken, diğer yandan bunu gerekçe göstererek CHP üyeleri ve taraftarlarını, CHP’yi destekleyen medyayı ve toplumu şartlandırmakta, müritleştirmektedir. CHP üye ve taraftarları ve medyası içinde eleştirel düşüncenin saf dışı edilmesi sadece CHP’ye değil, muhalefetin geneline zarar verecektir. Ayrıca İmamoğlu liderliğindeki CHP’nin yeni çizgisinin geçmiştekinden daha piyasacı olacağı görülmektedir. CHP, yeni program girişimiyle laiklikten daha çok uzaklaşma yolundadır. Parti Meclisi’ne seçilenler arasında Gelecek Partisi, Deva Partisi ve Demokrat Parti gibi sağ parti kökenliler de dikkat çekicidir. İmamoğlu CHP’sinin mevcut başkanlık sistemine karşı tutumu da kaypak görünüyor. CHP liderliğinin 19 Şubat sonrası aktif eylemliliği kuşkusuz olumludur; ancak sorun “Erdoğan gitsin, aynı sistemin başına İmamoğlu gelsin” haline bürünürse, CHP belki Kılıçdaroğlu dönemindekinden kötü durumlara düşebilir. Sosyalist hareket, CHP içindeki olumsuz havanın etkisinden kendisini korumalıdır.

Yerli ve milli iddialı işbirlikçi iktidarın Papa’yı peygamber gibi karşıladığı meydana çıktı. Papa 14’üncü Leo’ya, 27 Kasım’da Erdoğan’ın huzurunda Külliye’de Peygamber için çalınan ilahinin sunulması haberi, muhalefet saflarında tepkiyle karşılandı. İçinde “Medine’ye gelirken hoş geldin. Yani sefa getirdin. Gelişinle bize mutluluk ihsan ettin” sözleri geçen “Tala’a’l-Bedru Aleyna” isimli ilahi, Papa ile Erdoğan’ın ortak basın toplantısı öncesinde dinletildi. İktidar yanlıları ise eleştiriler karşısında Papa’ya o ilahi ile “ayar” verildiğini iddia etti.

Başsavcılığın Daltonlar ve Barış Boyun adlı çete üyeleri hakkında istediği cezalar, dikkatleri büyük şehirlerin kenar mahallelerinde faaliyet gösteren çocuk çetelerine çekti. Yaşları 18 yaşından küçük 38’i tutuklu 74 kişi için 79 yıla kadar hapis talebiyle yeni dava açıldı. İsnat edilen suçlar hırsızlıktan nitelikli yağmaya ve kasten adam öldürmeye kadar uzanıyor. Sistemden beslenen çeteler çocukları uyuşturucu kullanıcısı, satıcısı ve kiralık katil haline getiriyor. Çocuk çeteler, aynı zamanda polisin toplumu gütmesini meşrulaştırırken kenar mahallelerin ve yoksul kökenli gençliğin hakir görülmesine yol açıyor. Devrimci hareketlerin halk içinde yaptığı çalışmalar da çeteleşmeye karşı mücadelede özel önem kazanıyor.

2026 yılında asgari ücreti belirleyecek olan Asgari Ücret Komisyonu’nun ilk toplantısını 12 Aralık’ta yapacağı kararlaştırıldı. Komisyon, bilindiği gibi sarı sendikaları, kapitalistleri ve hükümeti temsil eden 15 üyeden oluşuyor. Asgari ücret Türkiye’de fiilen ortalama ücret durumundadır. Asgari ücret aynı zamanda bütün işçilerin ücretlerinin belirlenmesinde çok etkili olmaktadır. Mevcut asgari ücret brüt 26 bin, net olarak da 22 bin liradır. Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yıl asgari ücret, resmi enflasyon oranının altında belirlenmişti. DİSK, açlık sınırının 30 bin, yoksulluk sınırının ise 90 bin lira olduğunu açıkladı.

Demokratik eylem ve gösteriler

Özetimize geride bıraktığımız hafta yaşanan hak ve özgürlük mücadeleleri ile devam ediyoruz. 

Cumartesi Anneleri 1079’uncu haftalarında, “kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Grup, 27 Kasım 1993’ten bu yana akıbeti sorulan Mahmut Doğan’ı gündemleştirdi. Hasta mahpusların sesini yükseltmek için düzenlenen eylemlere de devam edildi. Ankara ve İstanbul’da yapılan basın açıklamalarında ağır hasta tutsaklar Salih Gün ve Delal Tekdemir’in serbest bırakılmaları talep edildi. 

Geçtiğimiz hafta Sarıgazi’de sol gruplar ve Dem Parti’nin örgütleyicisi olduğu “Ekmeğimiz İçin Buluşuyoruz” mitingi gerçekleşti. Mitingde Türkiye’de artan yoksulluğa ve asgari ücret tartışmalarına değinildi. Bizler de Odak okurları olarak bu mitinge katılım gösterdik.

29 Kasım Birleşmiş Milletler Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü’nde Avrupa’da yüzbinlerce insan İsrail’in Filistin’de yaşattığı soykırıma karşı yürüyüş gerçekleştirdi. Eylemlerin en kalabalık gerçekleştiği yerler Paris, Londra, Cenevre, Roma ve Lizbon oldu. 

Gençlik

Gençlik haberleri ile devam edelim. Mesleki Eğitim Merkezleri’ndeki (MESEM) çocuk işçi ölümleri, öğrencilerin, öğretmenlerin ve hak savunucularının gündemindeki yerini koruyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin verilerine göre 2024 yılında 71 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti. Bu yıl Kasım ayı sonu itibarıyla ise ölen çocuk işçi sayısı 85’e yükseldi. Yalnızca 2023-2024 ve 2024-2025 eğitim öğretim yıllarında, MESEM’e bağlı en az 15 çocuk, sanayide ya da inşaatlarda çalışırken yaşamını yitirdi. 

İSİG Meclisi, MESEM’i “çocuk işçiliğinin devlet politikalarıyla kitleselleştirilmesinin aracı” olarak tanımlıyor. “Bir gün okulda, dört gün işyerinde eğitim” modeliyle çocuk işçiliğinin meşrulaştırıldığını vurguluyor. TÜİK verileri, 15-17 yaş grubunda yaklaşık 1 milyon çocuğun işgücünde olduğunu gösteriyor. Ancak uzmanlar, MESEM öğrencileri, kayıt dışı çalışan çocuklar ve 15 yaş altı çocuklar da eklendiğinde gerçek sayının 3-4 milyona yaklaştığını belirtiyor. 

Tüm bu tabloya dikkat çekmek amacıyla, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in katıldığı eğitim kurultayına eylem yapmak için giden TİP’li öğrenciler polis müdahalesiyle gözaltına alındı. TİP’li arkadaşlarımızın yaptığı eylem, bu vicdansızlığı yeniden gündeme taşıdı. Gözaltına alınan 16 öğrenci tutuklanırken, birçok şehirde tutuklamaları protesto etmek amacıyla eylemler gerçekleştirildi. 

KYK yurtlarında yaşanan sorunlar ise öğrencileri mağdur etmeye ve baskı altına almaya devam ediyor. Eskişehir Gündüzalp KYK Yurdu’nda yaklaşık bir haftadır doğalgaz çalışmadığı için odalar ısınmıyor, öğrenciler soğuk suyla duş almak zorunda kalıyor. Barınma ve ısınma gibi en temel ihtiyaçların karşılanamadığı yurtta tepkiler yükselirken, sorununu CİMER’e bildiren öğrencilerin ise yurda bağlı idare tarafından tehdit edildiği öne sürüldü. 

Öğrencilerin aktardığına göre KYK müdürü, şikayette bulunanların odalarına giderek baskı kurmaya çalıştı ve şikayetlerini geri çekmeleri yönünde sözlü tehditlerde bulundu. Yurt koşullarının giderek kötüleşmesi ve öğrencilerin hak arama yollarını kullanmalarının engellenmesi, eğitim hakkının yanı sıra barınma hakkının da ihlal edildiği eleştirilerini beraberinde getiriyor.

İşçi haberleri

İşçi haberleri ile devam edelim. İşçi cinayetleri yaşlı, genç, çocuk demeden tüm toplumu kuşatan bir kabusa dönüşmeye devam ediyor. Çocuk işçi ölümlerinin artmasıyla MESEM’e karşı tepkiler de büyüyor. Çocuk işçi cinayetleri durmadan sürekli artıyor. İSİG Meclisi’nin paylaştığı son verilere göre Kasım ayı içinde en az 216 kişi iş cinayetlerinde hayatını kaybederken bu sayının en az 13’ünün çocuklardan oluştuğu belirtildi. Bu hafta öğretmenler ve gençler MESEM’in kirli yüzüne dikkat çeken çok sayıda etkili eylemler yaptılar.

Sivas Divriği’nde maden işçilerinin işten atılmasıyla Dev Maden-Sen’in başlattığı direniş devam ediyor. 

Şişli Belediyesi’nde işten atılan işçiler, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde Süt Kuzusu Projesinde çalışırken işsiz bırakılan işçiler, çeşitli il ve ilçelerde hakları için iş yavaşlatan ve eylem yapan belediye işçileri bu hafta gösterdikleri tepkilerle seslerini yükselttiler. 

Kamu Emekçileri Sendikası hafta sonu Van’da gerçekleştirdiği mitingle “Halk için bütçe demokratik Türkiye” talebini yükseltti. 

Şık Makas işçileri, Temel Conta işçileri, Özel Okmeydanı Hastanesi işçileri, Hödlmayır Lojistik işçileri ve farklı bölgelerde hakları gasp edilen inşaat işçileri işi ve emeği için eylem yapmaya ve direnmeye devam ediyor. 

Asgari ücret tartışmaları milyonlarca emekçinin açlık koşulları dışında bir yaşamı olmayacağını ortaya koyuyor. Bunun yanında ülkemizin birçok yerinde işçiler alacakları için, işten atıldıkları ve toplu sözleşme hakları için eylemler yapıyorlar.

Dünya

Dünyadan gelişmelerle devam ediyoruz. Savunma bütçesini artırma kararı alan İsrail, Filistin’e ve Lübnan’a saldırılara devam ederken Suriye’de halk direnişiyle karşılaştı. Olay, Şam’ın kırsalında 1 Aralık günü saat 03.00 sıralarında oldu. Lübnan’daki İslami Cemaat üyeleri olduğu iddia edilen iki-üç genci ele geçirmek amacıyla bölgeye sızan İsrail askerleri, yerel halkın direnişi karşısında yetersiz kalınca takviye güç çağırdı. İnsansız hava araçları, helikopterler ile topçu birliklerinin devreye girmesi sonucunda aralarında iki çocuk ve iki kadının da bulunduğu toplam 13 Suriyeli sivil hayatını kaybetti, en az 24 kişi de yaralandı. 6 İsrail askerinin de yaralandığı bildirildi.

Ukrayna savaşında Rusya, Donbass bölgesindeki stratejik önemdeki şehir Pokrovsk’u ele geçirdiğini açıklarken, Ukrayna da Rusya’nın petrol ticaretini hedef alıyor. Rusya’dan petrol almaya giden iki tanker Karadeniz’deki Türkiye kıta sahanlığında vuruldu, ardından bir tanker daha vuruldu. Saldırıları Ukrayna üstlenirken, Rusya Avrupa ülkelerini suçladı. Putin, Avrupa ile savaş istemediklerini ancak savaşa hazır olduklarını açıkladı. İngiltere ve Fransa’nın Ukrayna’nın nükleer silah üretmesine yardım etmeyi düşündükleri haberleri basına yansıdı. Aynı günlerde (2 Aralık) Trump’ın özel temsilcisi Witkoff ile damadı Kushner Moskova’ya gelip Putin’le görüştü. Zaman sınırlaması olmayan görüşmenin 4 saati aşkın sürdüğü belirtildi.

İran üzerindeki kuşatma daralmaya devam ederken, İran’ın 2026 Dünya Kupası kura çekimlerine katılamayacağı açıklandı. Batı ve ABD emperyalizmi, kendi politikalarına uymayan her ülkeyi (Rusya hatırlansın) bütün alanlarda dışlamaya çalışıyor. AKP iktidarı, İsrail saldırısı tehdidi altındaki İran’la dayanışma içinde olduğu yolunda açıklamalar yaptı. Suriye’deki HTŞ iktidarı da İran ile düşmanlığı yumuşatabileceği yönünde sinyaller verdi.

Venezuela haberiyle dış haberlerimizi tamamlıyoruz. ABD emperyalizminin Venezuela’ya saldırı tehditleri, Latin Amerika ve dünya halklarından tepki almaya devam ederken, Kuzey Kore’nin Venezuela’ya nükleer silah verdiği iddiası ortaya atıldı.

Sonuç

Özetimizi bu bölümle beraber dünyadan ülkemize doğru yaptığımız çıkarımlarla sonuçlandıracağız.

Ukrayna savaşının sona ermesinden yana görünen Trump yönetimi, Filistin’de, Lübnan’da soykırımcı İsrail’in yanındadır. Hatta Trump barışı, Ortadoğu’yu, Kafkasya’yı ve Orta Asya’yı İsrail’in egemenliğinde yeniden örgütlemeyi amaçlıyor. Buna BOP’un Trump versiyonu da deniliyor. Bu süreç İran’a saldırı ihtimalini artırıyor. Trump yönetimi Rusya ile Ukrayna’da anlaşmaya çalışırken, Avrupa ülkeleri hükümetleri savaşı uzatmaya ve Rusya ile yaşanan gerginliği, silahlanma harcamalarını ve militarist politikaları meşrulaştırma yolunda kullanmaya çalışıyorlar. Avrupa’da birçok ülkede sosyal demokrasi ve liberal demokrasi adına gelişen militarizm, faşizmin ekmeğine yağ sürüyor. Venezuela’ya karşı artan saldırı tehditleri, Latin Amerika ülkelerindeki anti-emperyalist direniş eğiliminin güçlenmesi ile karşılık buluyor. AKP hükümeti zaman zaman İran ile dayanışmadan söz etse de Suriye, Kafkasya ve Orta Asya’da yaptıklarıyla aslında İran’a karşı İsrail ve ABD yanında davranmaktadır. Bilindiği gibi Kürt siyasal hareketi ve CHP de ABD yanlısı tutumdalar.

İşte ülkemizde Kürt hareketiyle hâlâ adı konulmamış barış süreci bu uluslararası durumda anlam kazanıyor. Bu noktada Türk gençleri arasında gelişen aşırı milliyetçiliği göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Ülkemizde Kürtlere karşı milliyetçilik, bugünkü en tehlikeli milliyetçilik şeklidir. Kürt milliyetçiliğinin aşırılıkları, Kürt halkının ulusal demokratik haklarının inkâr edilmesine mazeret gösterilemez. Hatta Sevim Belli’nin kadın sorunu üzerine bir sözünden esinlenerek diyebiliriz ki: ülkemizde “Türklük sorunlu olduğu için Kürt sorunu vardır”. Türkiye’de Kürt sorunu Türklük adına şoven milliyetçiliğin yardımıyla gelişti. Egemen güçlerin emperyalizmle bütünleşmesi, sorunun çözümünü zorlaştırdı. Şimdi Kürt liderlerinin de emperyalizmin güdümünde olması, ABD ve İsrail’in ülkemizde ve bölgede ulusal düşmanlıkları körüklemesine büyük olanaklar sağlıyor. Sorunun çözümü yolunda atılacak en önemli adımlardan biri de Kürtlerin ulusal demokratik haklarını meşru gören devrimci ve demokratik bir Türk kimliğinin yaratılmasıdır. Bu kimlik, emperyalizme, faşizme ve kapitalizme karşı halklarımızın omuz omuza mücadelesiyle gelişecektir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.