Haftanın Özeti

0
582

ABD-İngiltere cephesinin Irak’a saldırısından sonra yaşanan en büyük propaganda kampanyalarından birisi bir süredir Ukrayna üzerinden gerçekleştiriliyor. Haftalık özetimizde Ukrayna krizine kısaca değinecek ve sonrasında ülkemizdeki gelişmelerle devam edeceğiz.

Ukrayna krizini tırmandıran ABD, tüm kışkırtmalarına rağmen henüz bir savaş kıvılcımı başlatamadı. Dünyaya servis edilen yalan haberlerin ardı arkası kesilmiyor. Rusya’nın Ukrayna işgali için verilen tarih, gün ve saatte de bir gelişme olmadı (!).

Reuters’in Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceğini göstermek için yaptığı canlı yayın da ilginç sonlandı. Reuters haber ajansı, Rusya’nın Ukrayna işgali için Kiev’in Maidan Meydanı’nda saatler süren bir canlı yayın yaptı. Beklenen Rus işgali gerçekleşmeyince, yayın sona erdi. Yayın bitmeden önce meydanda duyulan Sovyet milli marşı ayrı bir renk kattı yayına(!)

Ukrayna’nın, bağımsızlığını ilan eden Luhansk Halk Cumhuriyeti’ndeki dört bölgeye havan toplarıyla saldırısı ve ateşkesi ihlali iddiası haberlere pek yansımaz iken, ABD, son olarak, “Rusya, Ukrayna sınırına ilave 7 bin asker daha gönderdi” iddiasında bulunarak bu işten vazgeçmeyeceğini gösterdi. Ne yazık ki Batılı medyanın güdümündeki milyarlarca insan dün nasıl Saddam’ın kitle imha silahları ve Arap Baharı masallarına inandırıldıysa bugün de Rusya’nın savaş başlatacağına inandırılıyor. Ukrayna’da bir savaş çıkarsa bunu ABD-İngiltere ikilisinin çıkaracağı açıktır.

Erdoğan, kalabalık bir kadro ile Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) ziyaret etti. Beş yılı aşkın bir süre önce ilişkilerin koparıldığı BAE ile “normalleşme” ilişkileri Erdoğan’ın bölgede ahkâm keserek sürdürdüğü politikalarını bir yana bırakması ve yeni dış politika arayışıdır. Yandaş basın BAE hakkında 2015 “darbesinin” arkasında olduğu, “müttefik” Katar’a ambargo uygulaması ve İsrail ile yakınlaşması meselelerinde söylenmedik laf bırakmamış, hatta “Şerefsiz bunlar” diye yazmıştı. ABD eski başkanı Donald Trump 2020 yılında BAE ve Bahreyn’e İsrail ile İbrahim Anlaşmaları imzalattığında Erdoğan BAE’ni “Filistin davasını satmakla” suçlamıştı.

Yandaş basının, “Yeni bir sayfa açıyoruz” diye duyurduğu BAE ziyareti öncesi açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Yaklaşık 5,5 milyar doları ihracatımız olmak üzere, 8 milyar dolara ulaşan ticaret hacmimizle BAE önde gelen ticaret ortaklarımız arasında yer alıyor. Türk müteahhitlik firmaları BAE’de bugüne kadar değeri 13 milyar doları bulan 141 proje üstlenmiştir. Bu rakamlarla BAE yurt dışı müteahhitlik sektörümüzün en büyük 10. pazarı konumundadır” dedi.

Erdoğan bu ziyaretin hemen ardından önümüzdeki Mart ayı başında İsrail Cumhurbaşkanı Yitzak Herzog’un Türkiye ziyareti öncesinde İsrail’e bir heyet göndererek yeni dış politikasının zeminini attı. Heyet, Filistin’e geçmeyi de ihmal etmedi(!). İsrail Cumhurbaşkanı başka bir burjuva partinin davetlisi olarak gelecek olsaydı “istismarı” ve “mağduriyeti” öylesine alışılmış bir yol yapan bugünün iktidarı camii önlerini gösterilere çevirmekte duraksamazdı. Filistin’e en aktif desteği veren ülkeler olan Irak, Libya ve Suriye’ye karşı saldırılara ortak olan Erdoğan, Filistin’i asıl satan liderdir.

Geçtiğimiz ay sonlarında başlayan kuryelerin, fast-food sektörü çalışanlarının, tekstil, metal ve maden emekçilerinin çeşitli bölgelerde süren direnişine Aliağa’daki gemi söküm emekçileri de katıldı. İzmir Aliağa’da gemi söküm işçilerinin direnişi diğer iş kollarında olduğu gibi, patronların baskılarına ve yalanlarına karşı sürüyor.

Aile Hekimleri Sendikası (AHESEN) ve Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF); Aile Hekimleri Sözleşme ve Ücret Yönetmeliğinin çekilmesi, özlük haklarının iyileştirilmesi, Covid tedbirleri genelgesinin geri çekilmesi ve etkin bir sağlıkta şiddet yasasının çıkarılması için 17-18 Şubat’ta iki günlük iş bıraktı. Hekimler talepleri yerine getirilmediği taktirde 14, 15 ve 16 Mart’ta 3 günlük iş bırakacaklarını ilan ettiler.

Yine peş peşe yaşanan kadın cinayetlerine tanık olduk. Balıkesir’in Bandırma ilçesinde Kadir Meşe, 4 aylık hamile Hazal Alpyörük’ü bıçaklayarak katletti. Bu cinayetin bir gün sonrasında ise, Giresun’da zorla nişanlandırılan 16 yaşındaki Sıla Şentürk, Hüseyin Can Gökçek tarafından katledildi. Kadın cinayetlerine tepkilerse sürüyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen ve çocuk yaşta evliliği yasallaştırmaya uğraşan AKP iktidarı yaşanan bu cinayetlerde büyük sorumluluk taşıyor.

İktidar şimdi de nafaka düzenlemesi dahil Medeni Kanun’da değişikliklerin hazırlığında. Erdoğan’ın Ocak ayı başında Diyanet İşleri Başkanı ile yaptığı toplantı sonrasında Adalet Bakanlığı da taslak hazırlıklarına başlamış oldu. İktidarın yıllardır çeşitli gerekçelerle İslami ilkelere uyumlu değişikliklere gitmek istediği biliniyor. Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı taslağın basına yansıyan haliyle gidişatın o yönde olduğunu gösteriyor.

Gençliği ve geleceğimizi ilgilendiren önemli bir haberi de belirtelim. Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), 2022 Yükseköğretim Kurumları Sınavı’ndan (YKS) itibaren ön lisans ve lisans programlarını tercihte 150 ve 180 olan Temel Yeterlilik Testi (TYT) ve Alan Yeterlilik Testi (AYT) baraj puanları uygulamasının kaldırdı. Bu adım kapitalist sisteme yaygın ucuz iş gücü sağlamayı amaçlamaktadır.

Özetimizi ittifaklar konusundaki gelişmelerle tamamlayalım. Bir yandan elektrik faturalarını ödemeyeceğini açıklayarak halkın protestolarına katılırken diğer yandan ise “helalleşme” adı altında sağa açılmakta olan Kılıçdaroğlu beş piyasa partisini yanına alarak AKP karşısında bir restorasyon cephesi kurdu. Kılıçdaroğlu’nun daveti üzerine, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Çankaya Belediyesi’ne ait Ahlatlıbel Tesisleri’nde bir araya geldiler.

İttifaklar, muhalefetin seçim öncesi ve sonrasına dönük yol haritasının da konuşulduğu görüşmeyle ilgili şu açıklama yapıldı: “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni’ni hazırlayan partiler olarak bizler, etkin ve katılımcı bir yasama, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim, tarafsız ve bağımsız bir yargı ile kuvvetler ayrılığının tesis edildiği güçlü, özgürlükçü, demokratik, adil bir sistem inşa etme kararlılığı içindeyiz.”

Kılıçdaroğlu’nun sağ partiler ile yakınlaşma tercihi, CHP’nin de sürekli olarak değindiği halkın ve ülkenin sorunlarına, yaralarına ne DEVA ne de İYİ bir GELECEK vadediyor.

İttifaklar konusu başka bir cepheden daha gündeme yansıdı. Cumhur ve Millet ittifakları dışında 3’üncü yol arayışı için HDP’nin çağrısıyla 26 Şubat tarihinde sol partilerin toplanacağı duyuruldu. İlk kez 18 Ocak tarihinde Ankara’da yapılan toplantıya Halkların Demokratik Partisi (HDP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Emek Partisi (EMEP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Halkevleri ve Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun (SMF) temsilcileri katılmıştı.

Görüşme sonrası ortak açıklamada, “Türkiye’nin bütün ezilenleri, ötekileştirilenleri, mağdurları, emekçileri, kadınları, gençleri ve ekoloji mücadelesi verenleri ile en geniş demokrasi, eşit yurttaşlık ve mücadele ortaklığını kurmanın yol ve yönetmelerini konuşmaya devam edeceğiz. Demokratik, sol, sosyalist ve devrimci güçler olarak üzerimize düşen toplumsal sorumluluğu yerine getirmeye kararlıyız. Dayanışma, mücadele ve umutla…” denilmişti.

HDP’nin çağrısına rağmen ilk toplantıya katılmama kararı alan SOL Parti’ye ikinci bir davet yapılması kararının alındığı bildirildi. 26 Şubat’ta gerçekleştirilecek ikinci toplantı öncesinde henüz SOL Parti’ye davet ulaşmadığı öğrenildi.

Kürt siyasal hareketi HDP, üçüncü yol arayışıyla inisiyatif kazanmak istiyor. Çok önemli bir demokratik mücadele potansiyeli olan Kürt siyasal hareketi, aynı zamanda kapitalist sistem içi bir harekettir. Bilindiği gibi Kürt siyasal hareketi kendi çıkarları doğrultusunda gerek emperyalist ülkelerle gerekse de devletle ilişkilere girebilmekte ve Türkiye solunu büyük ölçüde yedeğinde götürmektedir. Ancak eğer Türkiye solu kendi içinde bağımsız temelde birlik geliştirebilirse, HDP’nin başını çektiği üçüncü yol arayışının ve hatta 6 piyasa partisinin sağlayacağı olanakları değerlendirerek mücadelenin gelişmesine önemli katkılarda bulunabilecektir.

Görüldüğü gibi bir yandan işçi eylemleri gelişirken diğer yandan ise AKP karşısındaki güçler birleşerek inisiyatiflerini artırmak istemektedirler. Gelişmeler bağımsız temelde bir devrimci hareket için de çok önemli olanaklar sağlamaktadır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.