Haftanın Özeti: Mücadele olanakları artıyor, peki biz ne yapıyoruz?

0
374

Haftalık özetimize Türkiye’den gelişmelerle başlayacağız. Önce işçi direnişlerini ele alacak, daha sonra da gündeme ilişkin konuları aktaracağız. 

Artan hayat pahalılığı, enflasyon ve bunların sonucu olarak gelişen yoksulluk hak mücadelelerini daha da yükseltiyor. AKP hükümeti krizin tüm yükünü emekçilere yüklüyor, patronları ise deyim yerindeyse “gözü gibi” koruyor. Daha önce de sıkça belirttiğimiz gibi, AKP bir patron partisidir, tarafı patronların tarafıdır. Haliyle de her türlü güvencesizlik, sendikasızlaştırma, işten atmalar ve dahası, emekçilerin önündeki en büyük sorunlardandır.

Türkiye, direnen işçiler ülkesi haline geldi. Yurdumuzun dört bir yanında emekçiler, haklarını korumak için mücadeleye devam ediyor. Agrobay işçisi tarım emekçileri bu örneklerden bir tanesi. Sendikaya üye oldukları için işlerinden atılan kadın emekçiler, bu hafta da eylemlerini sürdürdü. İstanbul’da bulunan ABD, İngiltere, Almanya ve Hollanda başkonsoloslukları önünde yaşadıkları haksızlıkları dile getiren Tarım Sen’de örgütlü emekçiler ertesi gün ise Bayburt Group önünde eylem yaptı ve TBMM’yi ziyaret ederek taleplerini yineledi. 

Trendyol’da yasal hakları olan sendikaya üye oldukları için türlü bahanelerle işlerinden atılan depo emekçisi kardeşlerimiz direnişlerine kararlılıkla devam ediyor. DGD-SEN ve PTT-SEN öncülüğünde süren direniş, İstanbul’un AVM’lerine yayılmaya çalışılıyor. Trendyol’dan atılan işçiler, İstinyepark’ta eylem yaparak halkın kendisiyle dayanışma kurması gerektiğini belirtti ve patronun hukuksuzluğunu bir kez daha teşhir etti. Onlarca gündür direnen emekçiler yalnızca bir muhatap arıyor ve kendileriyle görüşülmesini, sorunun bir an önce çözülmesini talep ediyor. İşçiler, direnişlerinin 40. gününde yine Trendyol Genel Merkezi önündeydi. Ayrıca işçileri bir gün önce de CHP İstanbul Milletvekili Yüksel Mansur Kılınç ziyaret etti. 

Ataşehir Belediyesi’nden hukuksuz şekilde işten atılan emekçiler, belediye binası önünde 5 gündür direnmeye devam ediyor. Zorla emekli edilmeyi reddettikleri için işten atılan işçiler, “Mücadelemiz aynı zamanda iş güvencesi mücadelesidir” diyor. 28 Eylül’de Ataşehir Belediyesi’nin hukuk tanımaz uygulamasına maruz kalan ve 2 Ekim’den beri fiilen direnişe geçen emekçiler, kamuoyunun kendileriyle dayanışma geliştirmesi çağrısında bulunuyor. Genel seçimlerde “bu son çıkış” manipülasyonu ile oy vermemizin istendiği CHP’nin belediyelerinde yaşanan haksız ve hukuksuz durum, yaklaşan yerel seçimlerde dikkat etmemiz gereken hususlar arasında yer almaktadır. İlerici ve sol muhalefetin tekrardan, “CHP’nin yerine AKP mi gelsin” denilerek manipüle edilebileceğini düşünüyor, devrimcilerin buna karşı işçi düşmanı politikalarıyla ön plana çıkan, yolsuzlukların ve liyakatsizliğin hüküm sürdüğü yerel yönetimlere karşı “ortak” tavırda olması gerektiğine inanıyoruz. 

Taşeron Belediye İşçileri Birliği’nin (TABİB) çağrısı ile 30 Eylül’de İstanbul Kartal’da toplanan belediye emekçileri, “Kadrolu, güvenceli, insan onuruna yaraşır bir çalışma ortamı sağlanıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz” diyerek “norm kadro” talebiyle eylemlerini gerçekleştirdi. İşçiler adına okunan basın açıklamasında, “Bize 5 yıl önce söz verildi. ‘Sizi kadroya alacağız’ denildi. Bizden habersiz, uzlaşmacı sendikalar eşliğinde yapılan bir çalışma ile, belediye şirketlerinde istihdam edildik. Bizler, belediyelerde kadrolu çalışan işçiler gibi kamu işçisi statüsü beklerken, taşeron şirketlerden belediye şirketlerine aktarıldık. 2 yıl 4+4 gibi komik zamlarla çalıştırıldık. Ücretlerimiz yüzde 50 oranında düştü. Kamu ikramiyesi almıyoruz, işten rahatlıkla çıkarılıyoruz. Zorunlu emeklilik yasası değişmesine rağmen arkadaşlarımız zorla emekli yapılmaya çalışılıyor. Hiçbir iş güvencemiz yok” ifadelerine yer verilirken, belediye işçilerinin talepleri de sıralandı. 

Telemobil isimli firmanın bünyesinde okul yapımında çalışan inşaat işçilerinin eylemi mücadelelerinin ikinci gününde taleplerini direnişle kabul ettirdi. İşçilere önderlik eden sendika tarafından yapılan kazanım açıklaması, direnen emekçilerin er ya da geç haklı direnişlerinin olumlu şekilde sonlanacağını bir kez daha bizlere göstermiş oldu. 

Özetimizde yalnızca birkaç işçi direnişini yansıtsak da ifade ettiğimiz gibi Türkiye’de onlarca direnişten söz edebiliriz. Birleşik Metal İş’in MESS grup toplu sözleşmesine karşı Ankara, Eskişehir, Mersin, Osmaniye, İzmir, Tekirdağ, Bursa, Gebze ve Çorlu başta olmak üzere toplam 42 fabrikada 15 bin işçi ile yaptığı 3 saatlik iş bırakma eylemi metal işçilerinin MESS’in dayattığı sömürü sistemine karşı bir uyarıdır. Onlarca gündür direnen Fedaş işçilerinin kararlılığı, Aluform Pekintaş Direnişi, İstanbul Finans Merkezi Merkez Bankası şantiyesinde direnen inşaat emekçileri, Kıdem Tazminatı’nın AKP tarafından gasp edilmek istenmesine karşı Gebze’de eylem yapan Petrol-İş üyesi emekçiler ve daha nicesi… Direnişler hepimize umut veriyor. 

Türkiye gündemi ile devam edelim. 1 Ekim’de Meclis’in açılması ile beraber “yeni anayasa” tartışmaları tekrardan tartışılmaya başlandı. Bilindiği üzere Erdoğan, “12 Eylül anayasasından kurtulup sivil anayasa yapalım” diyerek kamuoyunu manipüle etmeye çalışmakta, bu yolla da kendi kurduğu gerici düzeni sağlamlaştırmak istemektedir. AKP bunu daha önce de o zamanki ortağı Fetullah Cemaati ile beraber 2010 referandumunda yapmıştı. Şimdi yapmaya çalıştığı ise, Türkiye’yi iyiden iyiye gerici bir rejime sokma çabasıdır. Baskıların, anti demokratik işleyişin, tek adam rejiminin, emekçi düşmanı politikaların, faşizmin derinleştiği günümüz Türkiyesinde, bu sürecin sorumlusu elbette açık ve net şekilde bellidir. Ortaklarıyla uzlaşı içerisinde olan AKP, muhalefetin desteğini almak istiyor. HDP’sinden CHP’sine tüm muhalefetin geçmişten alınan dersler ışığında yeni süreçte AKP’ye meşruiyet alanı sağlayacak hiçbir tartışma ya da uzlaşma içerisinde bulunmaması gerekmektedir. 

Mevcut Türkiye, en basit ifade özgürlüğünün dahi yasaklandığı bir hal aldı. Birkaç ay önce haksız şekilde tutuklanan Merdan Yanardağ bunun en yakın örnekleri arasındadır. Yanardağ, 100 günlük tutukluluk süresinin ardından çıkarıldığı mahkemede tahliye edildi ancak kendisine 2 yıl 6 ay da ceza verildi. Ondan bir gün önce bilindiği üzere Halk Tv’deki yorumu nedeniyle gazeteci Ayşenur Arslan “terörle mücadele” polisleri tarafından gözaltına alınmış, savcılık ifadesiyle birlikte serbest bırakılmıştı. AKP, “Aleyhime konuşana istediğimi yaparım” mesajı veriyor. Türkiye’de hapishanelerde, dergimiz eski yazı işleri müdürü Erol Zavar dahil sayısız devrimci ve demokrat bulunmaktadır. 

1 Ekim günü İçişleri Bakanlığı’na yapılan saldırı, bu haftanın önemli konuları arasındaydı. Saldırıyı HPG’ye bağlı “Ölümsüzler Taburu” üstlendi. Saldırıda 2 eylemcinin öldüğü, 2 polisin ise yaralandığı kaydedildi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, eylemcilerin Suriye üzerinden Türkiye’ye giriş yaptığını ifade ederek, Suriye’deki YPG’ye ait üslerin artık meşru hedef olduğunu ifade etti. HPG ise yaptığı açıklamada bunun bir çarpıtma olduğunu, eylemcilerin Suriye’de bulunmadığını söylese de Fidan’ın bu açıklamasından birkaç gün sonra, 5 Ekim’de, Heseke ve Kamışlo’da ABD ve YPG’nin denetiminde bulunan elektrik santrali ve petrol tesisleri dahil bir dizi noktanın SİHA’lar tarafından vurulduğu belirtildi. Düzenlenen saldırı sırasında Türkiye’ye ait bir SİHA’nın da ABD F-16’ları tarafından düşürüldüğü belirtildi. Milli Savunma Bakanlığı, düşürülen SİHA’nın kendilerine ait olmadığını ifade etse de ABD yetkilileri SİHA’nın Türkiye’ye ait olduğunu ve onu kendilerinin düşürdüğünü doğruladı. 

Saldırıyı sosyal medyada övdüğü iddiasıyla 23 şüphelinin gözaltına alındığı belirtildi. Ayrıca polis, 11 ilde toplamda 75 HDP’liyi gözaltına aldı. Düzenlenen saldırı AKP açısından hem Türkiye’de Kürt hareketine yönelik baskıları artırmanın hem de Suriye’de bulunan Kürt hareketinin kontrolündeki bölgeye müdahalenin “bahanesi” gibi oldu. 

ENAG ve TÜİK, enflasyon rakamlarını açıkladı. Görece daha doğru istatistikler aktardığını bildiğimiz bağımsız kuruluş ENAG’a göre 1 yıllık enflasyon yüzde 130,13 olarak gerçekleşirken TÜİK ise yıllık enflasyonun yüzde 61,53 olarak gerçekleştirdiğini aktardı. Halk, enflasyon altında ezildikçe ezilmeye, gün geçtikçe yoksullaşmaya devam ediyor. CHP Yalova Milletvekili Tahsin Becan, “Türkiye’de Bebeklerin Borç Haritası” başlığıyla hazırladığı raporda, 2022’de her bebeğin 1 milyon lira borçla doğduğunu, 2023’te ise bu borcun 1,6 milyon liraya kadar yükseldiğini belirtti. 

Artan hayat pahalılığı, yeni eğitim-öğretim sezonu ile birlikte öğrencilerin de barınma ve beslenme sorunlarını derinleştiriyor. Bilindiği üzere Türkiye’de üniversite lisans öğrencilerine verilen KYK kredisi ya da bursu bin 250 lira. Barınmayı bir kenara bırakalım, öğrenciler artık beslenme ücretlerini dahi karşılayamayacak duruma geldi. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde 5 lira 80 kuruş olan yemekhane ücretlerinin üç katına çıkarak 17 liraya yükselmesini protesto eden üniversiteliler önce ÖGB tarafından sonra da polis tarafından saldırıya uğradı ve gözaltına alındı. Hakları için yiğitçe mücadele eden öğrenciler, alınan ifadelerinin ardından serbest bırakıldı ancak yaşadıkları hayat pahalılığına ve geçim sıkıntısına karşı protesto gösterileri devam ediyor. 

Çocukların, gençlerin, öğrencilerin, işçilerin, emekçilerin, depremzedelerin, yoksul halkın sorunları hepimizin sorunudur. Bu sorunların çözümü ise birlik ve beraberliğimizle mümkündür. Yaklaşan yerel seçimler, bu doğrultuda devrimciler, sol ve ilerici hareket tarafından kendi bağımsız birliğimizi geliştirecek şekilde değerlendirilirse gençlerin barınma ve beslenme sorununa da, öğrencilerin eğitim sorununa da, depremzedelerin çektiği sıkıntılara ve daha da önemlisi yaklaşan deprem felaketlerine de, belediyelerde çalışan işçilere karşı düşmanca geliştirilen politikalara da çözüm olanakları gelişebilir. Resmi Gazete’de AKP’li Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan karara göre, yerel seçimler 31 Mart 2014’te yapılacak. Solun ortak bir değerlendirme yaparak bu sürece birbiri ile rakabet etmeden, birbirini destekleyecek ve birlikte büyüyecek şekilde girmesi artan mücadele olanaklarını değerlendirmemizin önünü açacaktır. 

Dünyadan birkaç gelişmeye değinip haftalık özetimizi tamamlayacağız. 

Yukarıda aktardığımız, Türkiye’nin Heseke ve Kamışlo’ya yaptığı saldırı ve saldırıdan sivillerin de etkilendiği çok yerde yazıldı ancak aynı gün daha az haber olan bir başka saldırı da Türkiye’nin beslediği cihatçı çetelerin Suriye’de askeri akademi mezuniyeti törenine gerçekleştirdikleri dronlu terör eylemi oldu. Humus’ta askeri akademi öğrencilerinin mezuniyet törenini hedef alan cihatçı teröristler, patlayıcı mühimmat dolu hava araçları ile saldırı düzenleyerek 80’in üzerinde yeni mezun genci ve onların mezuniyetini izlemeye gelen aile üyelerini öldürdü. Toplamda 200’den fazla da yaralı olduğu ifade ediliyor. AKP’nin beslediği cihatçı teröre misilleme olarak Suriye, akşam saatlerinden itibaren İdlib’i vurmaya başladı. Cihatçı saldırı, Birleşik Arap Emirlikleri, Venezuela, Brezilya, Mısır, Filistin, Irak, İran, Cezayir, Ürdün ve Ermenistan’ın bulunduğu çok sayıda ülke tarafından kınandı. 

Ermenistan Parlamentosu’nun, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) Roma Statüsü’nü onaylaması da dünya gündeminde yer tuttu. Ermenistan’ın Roma Statüsü’ne katılma kararı, Rusya’dan tepki gördü. Kremlin Sözcüsü Dimitry Peskov, kararın yanlış olduğunu nitelendirdi. Bilindiği gibi UCM, geçtiğimiz Mart ayında “Ukrayna’da işlenen suçlara ilişkin” soruşturma yürütmüş ve Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çocuk Hakları Komiseri Maria Lvova-Belova hakkında “savaş suçu” gerekçesiyle yakalama kararı çıkarıldığını ifade etmişti. Bununla birlikte Avrupa Birliği’nin Granada’da gerçekleştirdiği toplantıda Batı’ya yanaşan Paşinyan ile Macron ve Scholz’un “verimli” bir görüşme gerçekleştirdiği, Paşinyan’ın devam eden Azerbaycan-Ermenistan sorunu ile ilgili Ekim ayı sonunda Brüksel’de Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ile görüşmeyi kabul ettiği de belirtildi. 

AB Dışişleri Bakanlarının Ukrayna’daki buluşması da önemli meseleler arasındaydı. Toplantıda konuşan Batı’nın faşist kuklası Zelenski, “Ukrayna’ya yardımın tüm dünyaya yardım olduğunu” belirtti. Toplantıda konu Ukrayna’nın AB’ye katılım müzakerelerinin başlaması ile ilgiliydi. Avrupa Komisyonu, katılım müzakerelerinin başlaması için 7 öneri sundu ve Zelenski de, “Tüm önerileri yerine getireceğiz” dedi. Toplantıya Polonya Dışişleri Bakanı Zbigniew Rau ise katılmadı. Rau’nun “hastalık sebebiyle” katılmadığı ifade edildi ancak Polsat News’e konuşan Rau tek sebebin bu olmadığını belirterek, “Polonya ve Ukrayna arasındaki ilişkiler açısından bir gerileme dönemine giriyoruz ve benim toplantıdaki yokluğum kısmen bunun bir ifadesidir” sözlerini kullandı. 

ABD’de geçtiğimiz günlerde greve çıkan otomotiv işçilerinden sonra bir direniş haberi de sağlık çalışanlarından geldi. ABD’nin en büyük sağlık hizmetleri şirketlerinden Kaiser Permanente’de çalışan 75 bine yakın sağlık emekçisi, daha fazla istihdamın yanı sıra daha iyi ücret ve çalışma koşulları talebiyle birçok eyalette greve çıktı. Doktorlarla beraber hemşireler, evde sağlık yardımcıları, ultrason uzmanları ve radyoloji teknisyenleri de greve katılacak. Yaşanan sorunlar, kar odaklı çalışmayı temel alan neo-liberal anlayışın sağlık hizmetleri alacak hastaların ve onlara bu hizmetleri veren sağlıkçıların durumunu gözler önüne sererken, tek amacı “daha çok para kazanmak” olan kapitalist sistemin insana verdiği değeri tekraren gösteriyor. 

Gerek Türkiye’de gerekse de dünyada mücadele olanakları hiç olmadığı düzeyde artıyor. Tabii ki sistem de mücadelenin önünü alacak “önlemler” geliştirme derdinde. Batı’nın ve ABD emperyalizminin yaratmaya çalıştığı “sol”, işte bu önlemler arasında baş sıradadır. Emekçileri görmeyen, emperyalizmle derdi olmayan; Batı egemenliğini “demokrasi” diye yutan bir sol inşa etmek onların en büyük amacı. Yazarlarımızdan Hamza Yalçın’ın geçtiğimiz günlerde yayımlanan, “Artan mücadele olanakları ve yaklaşan büyük tehlike” başlıklı yazısı, süreci kuvvetli şekilde analiz ediyor. Evet, mücadele olanakları artıyor. Devrimcilerin grupçuluktan uzak ve onunla mücadele eden bağımsız birliği, bu mücadele olanaklarını değerlendirmeye yarayacaktır. Sormamız gereken asıl soru ise şu: Peki biz ne yapıyoruz? 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.