ABD VE İSRAİL İRAN’A BOYUN EĞDİ

0
579

Mehmet Güzel

13 Nisan’da İran’ın 300 civarında SİHA ve füzelerle doğrudan İsrail’i hedef alan saldırısına İsrail bugün yanıt verdi. 3 adet “küçük çaplı” olduğu ifade edilen İHA İran’ın İsfahan kenti üzerinde iken İran hava savunma güçleri tarafından düşürüldü.

İran’ın doğrudan İsrail’e yaptığı misilleme saldırısı sonrasında tehditler savurmaya başlayan ve şiddetli bir karşılık vereceğini söyleyen İsrail sonuçta yok hükmünde bir yanıt vermiş oldu. İsrail’in yanıtı sırf ‘karşılık vermeye cesaret edemedi’ söylemine yol açmamak amacıyla ve son derece düşük tutulmuş haliyle aslında bu söylemi besleyen bir nitelik taşıyor. 

İran 13 Nisan’da davul zurna eşliğinde saldırısını yapmıştı. Öncesinde de saldırıyı ABD’ye duyurmuş, SİHA ve füzelerini yolladığı zaman da basın açıklamasıyla bunu duyurmuştu. Bu kadar aleni ve sınırlı düzeyde yapmış olduğu misilleme saldırısını önlemek için İsrail, ABD, İngiltere ve Ürdün bütün askeri güçleriyle; Türkiye, S. Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri istihbarat desteğiyle seferber oldular. Buna rağmen İsrail’in askeri tesislerinin vurulmasını engelleyemediler. Bu misillemenin ardından İran ABD ve İsrail’e ve bunlarla birlikte bütün Batı ittifakına parmak sallayarak “ayağınızı denk alın, bana karşılık verirseniz sizi yakarım” diye tehdit etmişti. Karşılık vermeleri halinde bu sefer haber vermeden ansızın ve çok daha geniş boyutlu bir saldırıyla ortalığı ateş çemberine çevirebileceği ama bunu istemediği mesajını vermişti.

Anlaşılan ABD ve batılı müttefikleri bu gerçeği çok iyi gördüler. İran’ın bu tehdidinin boş bir tehdit olmadığını ve gerçekten bunu yapabileceği kapasiteye sahip olduğunu biliyorlar. Mevcut koşullarda dengeler ABD ve müttefiklerden yana değil. Her alanda geriliyorlar: Suriye’de 13 yıldır amaçlarına ulaşamadılar ve yenildiler. Ukrayna’da bütün desteklerine rağmen Rusya’ya karşı bir adım bile ilerleyemediler ve kaybettiler. Yemen’de 9 yıldır Suudi Arabistan ve müttefikleriyle başlattıkları saldırılarda “çıplak ayaklı” Ensarullah Hareketi’ne karşı kaybettiler. Lübnan’da direniş güçleri olan Hizbullah’ın gelişmesini ve Lübnan Devleti muadili bir noktaya ulaşmasını önleyemediler. Filistin direnişinin İsrail’e tarihinin en ağır darbesini vurmasına engel olamadılar. İsrail’e sundukları sınırsız desteğe ve 21. yüzyılın en ağır soykırımını uygulamasına göz yummalarına rağmen Gazze Direnişi karşısında yenildiler. Afrika kıtasında her geçen gün nüfuz ve etki kaybediyor ve buradaki ülkelerden atılıyorlar. Buna mukabil Çin-Rusya bloku ve Ortadoğu’da Direniş Ekseni gittikçe gelişiyor.

Bu koşullarda bölgede topyekün bir savaş ABD ve Batılı müttefiklerinin lehine sonuç vermeyecektir. Dolayısıyla İsrail’in lehine de olmayacaktır. Bunu bilen ve gören ABD İsrail’in ipini çekmiş oldu. 

Ortadoğu’da kamplar arasındaki çatışmalar yeni bir evreye girmiş oldu. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. İsrail eskisi gibi arkasındaki dünya hegemonyasını elinde tutan ülkelere güvenip küstahça davranışlarını sürdüremeyecektir. O dünya hegemonyasını elinde tutan ülkeler de ayaklarının altından kumların kaymakta olduğunu bilerek ayaklarını denk almak zorunda kalacaklardır.

Direniş Eksenini oluşturan güçler halkların kurtuluşunu sağlayabilecek bir ekonomik-siyasi programa sahip değiller elbette ama emperyalist tahakkümün gayrı insani pervasız saldırılarına karşı insanlığın vicdani bir itirazını temsil ediyor. Bu da dünya çapında halkların dayanışmasına ve anti emperyalist direnişin gelişmesine yol açıyor.

İsrail’in İran’a yönelik üç dronla yapmış olduğu sözüm ona “karşılık”, bütün bu ilişki ve çelişkilerin sentezini barındıran bir harekettir. Bu sonuç, İran’ın çok ciddi tehditlerine ve saldırı kapasitesine karşı hem İsrail’in hem de ABD ve Batılı müttefiklerinin boyun eğdiğini göstermektedir.

Şimdilik nispeten sular bir nebze durulmuş ve topyekün bölgesel savaş riskinden uzaklaşılmış görünüyor. Ancak Direniş Ekseni ile şer odakları arasındaki çatışmalar her alanda boyutlanarak devam edecektir. Yaşanan bu süreçten Direniş Ekseni güçlenerek çıkmış ve bu güçlenme artarak devam edecektir. Direniş Ekseninin gelişmesi eninde sonunda Suriye ve Irak’tan ABD’nin sökülüp atılması sonucunu sağlayacaktır.

Bölgemizde esen bu anti emperyalist rüzgara bütün gücümüzü vermeli ve Direniş Ekseni ile paralel bir duruş sergilemeliyiz. Bütün bölge halklarının nesnel ve öznel çıkarı bu anti emperyalist Direniş Eksenindedir. Mevcut saflaşmada yerini ABD’nin safında belirleyerek kendine gelecek arayanlar büyük bir hezimet yaşamaktan kaçınamazlar. Ama en önemlisi, bu hesabın içindekiler halkına da “kurtuluş” niyetine kötü bir kader hazırlamış oluyorlar.

19 Nisan 2024

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.