Yerel seçimlerde CHP ve Yeniden Refah Partisi (YRP) kazandı, bu açık. Kürt siyasal hareketi de kazandı. Fakat sosyalist hareket olarak biz henüz kazanmış değiliz. Kazanan ya da kaybeden tarafta olmamız bundan sonra yapacaklarımıza bağlıdır.
Erdoğan çok önemli bir seçim yenilgisi aldı. CHP 22 yıldır ilk kez AKP’yi geride bıraktı. Oyların yüzde 36’sını kazanan CHP 1977’deki yüzde 41,3 seçim başarısının ardından ilk kez böyle bir başarı kazanıyor. Üstelik AKP ile aynı gelenekten olan YRP üçüncü parti durumuna geldi. AKP şimdi YRP tarafından da tehdit ediliyor. MHP, İyi Parti ve Zafer Partisi’nin başarısızlığını şoven milliyetçiliğin gerilemesi görüyoruz. Kürt siyasal hareketi de kayyumla elinden alınan belediyeleri geri aldı. Bu sonuçlar önümüzdeki dönem üzerinde etki edecektir.
Seçim sonuçları halkın dinci bir rejime ısrarla karşı olduğunu, laik ve demokratik bir hukuk devleti istediğini bir kez daha ve daha net bir şekilde ortaya koydu. Dört yıllık hukuk fakültesini 33 günde bitirmiş görünen Ankara Belediye Başkanı adayı Turgut Altınok, devletin olanakları arkasında olmasına rağmen Mansur Yavaş’ın yarısı kadar oy alabildi. AKP bütün çabasına rağmen İstanbul’da İmamoğlu’nun yüzde 10’dan daha fazla gerisinde kaldı.
AKP’nin yerel seçimlerde aldığı yenilginin en büyük sebeplerinden birisi kuşkusuz artan hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısı oldu. Özellikle emekliler çok hoşnutsuz durumdaydı. AKP onları tatmin edemedi.
YRP’ni üçüncü parti durumuna getiren seçim başarısının arkasında AKP’nin Filistin’le dayanışma konusunda pratikte hiç bir şey yapmaması, İsrail ile ticari ilişkilerini bile sorun etmemesiydi. YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan seçimlerin eşiğinde bu durumu yeniden hatırlattı.
Erdoğan’ın yaklaşan seçim yenilgisini kamuoyu yoklamalarıyla önceden öğrenmiş olduğu ve hazırlandığı görülmektedir. Eğer burjuva muhalefet, seçim başarısını abartırsa o zaman AKP elinde tuttuğu bazı şiddet olanaklarını gösterebilir. Erdoğan gene de mümkün olduğu kadar sakin davranmaya, mesela CHP içindeki grupları birbirine düşürmeye, yola devam edebilmek için kendisine yeni ittifaklar bulmaya çalışacaktır. Bu anlamda mesela Hüda-Par ile ittifakın ne kadar işe yaradığını da gözden geçirecektir. Kürt siyasal hareketinin tanınmış isimlerinden Demirtaş ve Leyla Zana; Öcalan tarafından temsil edilen Kürt hareketi ile Erdoğan’da somutlaşan devlet arasında yeni bir çözüm süreci istedikleri yönünde daha seçim öncesinden net mesajlar verdiler. Demirtaş bu mesajını Van’da ortaya çıkan kaos sırasında kararlı bir şekilde sürdürmüştür.
Halk laik ve demokratik bir hukuk devleti istiyor. Tekelci kapitalistler rejimin sermaye için istikrarlı yasal güvencelere kavuşturulmasını istiyor. ABD ve AB Erdoğan’ın tek kişilik iktidarının son bulmasını istiyorlar. Taraflar İmamoğlu’nu yukarıdaki taleplerle desteklediler. Erdoğan, Mayıs ayında Biden ile görüşmeye zayıflamış olarak gidecek. İmamoğlu belediye meclisini de almasıyla İstanbul belediyesinde artan iktidarı sayesinde tekelci kapitalistlerden ve Batılı emperyalistlerden alacağı desteği artıracaktır. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya gibi en büyük şehirlerin CHP’de olması Erdoğan’ın sermaye ve devlet üzerindeki egemenliğini ve dış itibarını tehdit etmektedir.
Burjuva muhalefetin sağladığı seçim başarısı aynı zamanda NATO ile Rusya arasındaki savaş göz önünde tutularak yorumlanmalıdır. ABD Türkiye’yi Rusya ve Çin’e karşı kullanmak için AKP iktidarının ekonomideki zorluklarını ona karşı etkili şekilde kullanmaya başladı. Bu yüzden Erdoğan bir yıldır belirgin bir şekilde ABD’den yana davranmaya başlamıştı. Şimdi Erdoğan’ın zorlukları arttı.
CHP’ye oy veren halk tıpkı Avrupa halkları gibi kandırılma riskiyle karşı karşıyadır. ABD Ukrayna’da Rusya’yla giriştiği mücadele dünyayı savaşla tehdit ediyor ve bu savaşta Türkiyeyi kullanmak istiyor. CHP tıpkı Avrupa ülkelerindeki sosyal demokrat partiler gibi Biden’ın savaşçı politikalarına şimdiye kadar AKP’den daha yakın tutumda bulundu. Türkiye’nin AB ülkelerinin Ukrayna’daki durumuna düşmemesi için en önemli garantisi anti emperyalist sol harekettir. Sosyalist harekete büyük sorumluluk düşüyor.
Bir kısım sosyalist sol AKP’nin seçim yenilgisini kendi başarısıymış göstermeye çalışıyor. Bu ne yazık ki aldatıcı bir yaklaşımdır. Sosyalist sol seçimlerde çok başarısız kaldı. Eğer sosyalist sol, seçimlerde koordineli bir tutumla çalışabilmiş olsaydı önemli bir etki yaratırdı. 6 Şubat 2023 depremi ardından gelişen dayanışmadaki koordinasyon zaafı burada da devam etti. Hatay Defne sosyalistlerin çok düşünmesi gereken bir hatası oldu. Sol grupların Dersim, Samandağ ve Gebze gibi bazı yerlerde birbiri aleyhine davranmaması tutumu bir başarı görülebilir. Ne var ki bu kadarını burjuva partiler de yapabiliyor. Bizler tutumumuzu daha ileriye, sosyalist bir ortak çalışmaya götürmeliyiz.
Hiçbir parti hiçbir sosyalist grup gücünü abartmasın. Türkiye’de önemli bir potansiyel gücüz fakat pratikte hem örgütlülük hem de etki bakımından çok zayıfız. Çünkü kendi içimizde dayanışmayı hayata geçiremiyoruz. Onun yerine grupsal gelişmeyi sosyalist hareketin gelişmesinin önüne koyacak şekilde rekabetçiliği seçiyoruz. Rekabetçilikle bazı gruplar belki bazı gelişmeler sağlayabilir fakat bu yol sosyalist hareketin gelişmesine kapalıdır. Egemen güçlerin bizi birbirimizle rekabete sokarak etkisiz hale getirmesine son vermeliyiz. Rekabetçi değil ancak dayanışmacı tutumla başarılı olabiliriz.
Eğer halk için birer mevzi olarak görülebilirse sosyalist solun kazandığı muhtarlıklar bile çok önemlidir. Bu süreçte Kadıköy’de olduğu gibi omuz omuza samimiyetle birlikte çalışanlar, kaybetmiş olsalar dahi doğru yaptılar. Bu çalışmaya önayak olan SMF’li arkadaşlara teşekkür ederiz. Kazanılan yerlerde çıkarcılıktan ve grupçuluktan uzak bir tutumla birlikte davranmamız gerekiyor. Başkaca yerlerde gençlik hareketi, işçi hareketi, kadın ve çevre hareketi gibi alanlarda sosyalistler olarak birlikte yapabileceğimiz çok şey var. Asıl önemlisi, bundan sonrasıdır. Kazanan taraf konumuna gelmemiz devrimci hareketler olarak aktif, örgütlü ve birbirimizle koordineli çabalarımıza bağlıdır.
Odak Dergisi