Çocukların ve halkların 23 Nisan’ı kutlu olsun!

0
222

Seda Şanlıer

Kurtuluş Savaşı yılları. Ülke, emperyalistler tarafından işgal altındayken Mustafa Kemal öncülüğünde, bağımsızlık mücadelesi için ülkenin çeşitli şehirlerinde kongreler süreci başlatılmıştı. Bu sürecin hemen ardından Mustafa Kemal, 19 Mart 1920 tarihinde yeni bir meclisin açılacağını ve bunun gerekçelerini anlatan bir bildiri yayımladı. 21 Nisan 1920 yılında yine Mustafa Kemal’in imzasıyla resmi ve resmi olmayan makamlara telgraf çekilerek, yeni meclisin 23 Nisan 1920 yılında Ankara’da kurulacağı duyuruldu. Hemen hazırlıklara başlandı. 2. Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti Kulübü’nün kullandığı eski bina, meclis binası olarak hazırlandı. Halk, binanın hazırlanmasına aktif şekilde katıldı. 

23 Nisan günü, cuma gününe denk gelmişti. O gün Hacı Bayram Camii’nde Cuma namazı kılındı ve öğle saatlerinde Büyük Millet Meclisi büyük bir kalabalık eşliğinde açıldı. Bu aynı zamanda yeni bir devletin kurulduğunun da ilanıydı. Yeni meclisin açılış konuşmasını parlamentonun en yaşlı üyesi olan Sinop Milletvekili Şerif Bey yaptı. Açılan bu yeni meclise 337 temsilciden 115’i katılabildi. Bir kesim temsilci Ankara’ya gelirken İstanbul hükümeti tarafından öldürüldü. Bir kesim temsilci ise İstanbul hükümetinin baskıları karşısında Ankara’ya gelmekten vazgeçti. 

23 Nisan 1921 yılında yeniden bir araya gelen meclis, aldığı kararla 23 Nisan gününü ‘’Hakimiyet-i Milliye Bayramı’’  olarak kabul etti. Meclis tarafından kabul edilen bu bayramın bir diğer önemli özelliği de kurulan yeni devletin ilk resmi bayramı olmasıydı.

23 Nisan kutlamalarına halkın ilgisi büyüktü, özellikle kutlamalarda çocukların çoşkusu öne çıkıyordu. 23 Nisan 1922 yılındaki bayram kutlamalarında, kimsesiz çocukları korumak için kurulan Himaye-i Etfal Cemiyeti, bu durumu fark edip çocuklar için bağış toplamaya başlamıştı. Cemiyetin bağış kampanyası daha sonraki bayram kutlamalarında da devam etti. 23 Nisan 1927 yılında Himaye-i Etfal Cemiyeti o günü ‘’Çocuk Bayramı’’ olarak duyurunca, bugünkü 23 Nisan’ın isim temelleri atılmış oldu. İki sene sonra yani  1929 yılından itibaren ise hem çocukların durumlarına dikkat çeken hem de ulusal egemenliğin kutlandığı milli bir bayram havasını almıştı. 1970’li yıllarda ise çocukların bayrama katılımı giderek artmış ve çocuklar için ülkenin her yerinde kutlamalar hazırlanmıştı.

Bayramın son adı, 12 Eylül askeri cuntası tarafından belirlendi. 1980 darbesi döneminde askeri cunta, bayramlar ve tatillerle ilgili kanunda yaptığı değişiklikle kutlanan bu bayrama ‘”Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” adını verdi. 

Her ne kadar bayramın son adını faşist cuntacılar vermiş olsa da 23 Nisan, dünyada çocuklara armağan edilen ve çocuk bayramı olarak kutlanan ilk milli bayramdır. Ayrıca Kurtuluş Savaşı ile başlayan anti-emperyalist mücadelenin ülkeyi kapsadığının ifadesidir. Ne kadar sınırlı olursa olsun çok önemli bir demokratik adımdır. Öyle ki açılan ilk meclise 66 bölgeden onlarca temsilci katılmıştı. Katılan temsilciler arasında Kürtler de vardı, Lazlar da. Bu temsilcilerin çoğu Kurtuluş Savaşı mücadelesinde aktif olarak yer almış, emperyalizme karşı mücadele yürütmüştü. 23 Nisan bu yönleriyle Kurtuluş Savaşı’nın en olumlu yanlarından birini temsil eder. Daha ilerisini, daha doğrusunu sosyalist bir anlayışla yapabiliriz. 

Bugün ne yazık ki bir kısım sol 23 Nisan’ın anti-emperyalist ve ilerici niteliğini göz ardı ediyor ve onu önceki döneme ait 24 Nisan Ermeni Katliamı’nın tam yanına koyuyor. Bilindiği gibi tarihimizde İttihat ve Terakki iktidarı döneminde büyük bir Ermeni katliamı yaşandı. Gerek şoven milliyetçiliğin gerekse emperyalist ülkelerin kışkırtmalarıyla, bazı kaynaklara göre bir milyon bazı kaynaklara göre bu rakamın çok altında bazılarına göre ise çok üzerinde Ermeni hayatını kaybetti. Yüzbinlerce Ermeni doğup büyüdükleri topraklardan sürüldü.

Kurtuluş Savaşı yıllarının da eleştirilecek çok yanı bulunuyor. Mesela savaş döneminde emperyalist işgalcilerin işbirlikçi olarak kullanmaya çalıştığı Rum halkından çok sayıda insan öldürüldü. Ancak tarihimizde yer alan bu acı olaylara bakarak Kurtuluş Savaşı’nın anti-emperyalist ve ilerici niteliğini göz ardı edemeyiz. Tarihimizin ilerici yönlerine sahip çıkmadığımızda, egemen güçler durumdan yararlanıyor ve başka halklara düşmanlık üzerine kurulu bir “Türk kimliği” yaratıyorlar. Bu kimlik üzerinden faşist bir anlayış, topluma yerleştirilmektedir. 

Devrimciler olarak 23 Nisan’ı ulusal düşmanlıklardan arınarak hakların birbirine yaklaşmasına olanak sağlayacak şekilde kutlayabiliriz. Mesela 23 Nisan kutlamalarında Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Süryani, Laz, Arap ve başkaca halkların ezgilerine ve halk oyunlarına yer verebiliriz. Kutlamalarda; tarihimizin devrimci yanlarına, halkın devrimci egemenliğine ve halkların kardeşliği anlayışına vurgu yapabiliriz. Böylece çocuklarımıza umutlu ve güzel günler bırakabilir, onları yıllardır süregelen acının sorumluluğuna da ortak etmemiş oluruz. 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.