İSMAİLLERİ KATLETTİRENLER GERÇEKLERİ YAZAN GAZETECİLERİ İŞTEN ATTIRIYOR

0
3787

 

( Fotoğraf alıntıdır. http://www.haberedikkat.com/Haberler/96070/eskisehir-valisi-tunadan-ismail-saymaza-mektup)
( Fotoğraf alıntıdır. http://www.haberedikkat.com/Haberler/96070/eskisehir-valisi-tunadan-ismail-saymaza-mektup)

Vali Tuna’ya yanıtımdır: Yerin altında Ali İsmail var – İsmail Saymaz (Radikal) 2 Ekim 2013

Eskişehir Valisi Güngör Azmi Tuna, gecenin bir yarısı gönderdiği e-mailde bana, “Oğlum” diyor, “Yine rahat durmuyorsun?” Vali Tuna’nın “rahatını” kaçıracak ne yapmış olabilirim?

O, “Kendi arkadaşlarına bile zarar verip onu polis yaptı süsüne büründürmeye çalışan gruplar oldu” demişti. Bunu CNN Türk’te canlı yayında dile getirmişti. Ben, sadece üzerime düşeni yaptım. Coplu ve gaz maskeli sivil polislerle eli sopalı sivillerin karanlık bir kuytuda gençleri döverken gösteren kamera kayıtlarını yayınladım. Görüntülerde 20 dakikanın kayıp olduğunu yazdım. Otel sahibiyle konuştum, ilk şüphelinin fırıncı olduğunu duyurdum.

Sonra Vali Tuna ile görüştüm.

Tuna, benimle yaptığı görüşmede, CNN Türk’teki açıklamasını tevil etti; “Ben İstanbul’u kasttettim” dedi. Bu açıklamayı bire bir yayınladım. Yine aynı görüşmede Tuna, “Olaya siviller karışmış olabilir” dedi.
Ben Ali İsmail’in ölümünden hemen önce alınmış ifadesini buldum. Ali İsmail, son ifadesinde, “5-6 kişilik grup ellerindeki sopalarla bana saldırdı” diyordu. Sonra Ali İsmail’e polis tarafından tekme atıldığı anın resmini buldum.
Sanıkların ifadelerine ulaştım. Bir sanık, “Biz devletin polisine yardım ettik” diyordu.
Sonra Ali İsmail’in dövüldüğü anın kamera görüntülerine ulaştım.
Vali Tuna’nın argümanları çökmüştü. Çabam bu kadarla kalmadı.


Görüntüleri kurtarmakla yükümlü bilirkişinin cinayeti açığa çıkaran kaydı sildiğini, Beşik Otel’e giren polisin güvenlik ka
merasını kapattırmış olabileceğini, “sözlü talimatı veren” kişinin araştırılmadığını yazdım. En son, Tuna’nın Ali İsmail Korkmaz Davası’nın Eskişehir dışında görülmesini bildiren görüşünü haberleştirdim. Mahkemeye yolladığı yazısında Tuna, Gezi Parkı gösterilerini, Korkmaz için adalet isteyenleri ve hatta avukatları “örgüt bağlantılı” olmakla suçluyordu. Sanırım, Tuna için bardağı taşıran damla bu oldu. Son üç ayda Ali İsmail hakkında onlarca haber yazdım. Tek bir haberimin tek harfi bile yalanlanmadı. Tek bir iddiam bile çürütülmedi. Aksine, yayınladığım görüntüler sonrasında bakanlar ve iktidar partisine mensup milletvekilleri dahi açıklama yaptılar.

Vali Tuna, gönderdiği e-mailinde, “Ama siz zaten hem savcı, hem hakim, hem avukatsınız. Müebbet bile sizi kesmez” diyor. Ben sadece gazeteciyim.

Görevim, sormak…
Örneğin, Eskişehir’de, 2-3 Haziran akşamında 40 kadar polisi “sözlü talimat” ile görevlendiren kimdi?
Vali Tuna, bu emri veren kişiyi saptadı mı? Eskişehir’deki 11 ayrı iş kamerasında sopalarla koştukları görülen polisler açığa alındı mı?
Bir amir hakkında işlem yapıldı mı? Benim görevim, bu soruların yanıtlarını aramak…
Vali Tuna, bu soruları yönelttiğim için “Yerin altı da var, unutma” diyor. Biliyorum,
Yerin altına Ali İsmail var.
Bu ülkenin karanlık bir sokağında zorbaca öldürülmüş bir çocuk yatıyor, yerin altında.
O yüzden soruyorum.
Verdiğim “rahatsızlıktan” ötürü çok huzurluyum.

——————————————————————————————————————————————————————

 

Rauf Erdem Arkadaşımızın Durumunu Anlatan Mektubu

Merhaba Arkadaşlar,

12.09.2013 tarihinde sabah saat 05.00’de beni apar topar Trabzon E Tipi Cezaevi’nden alıp Amasya E Tipi Cezaevi’ne getirdiler. Getirilme nedenim, “güvenlik”. Güvenlik sorunu oluşturacak bir davranışımı hatırlamıyorum. Hatta adli mahkûmlarla iyi denecek ilişkilerim vardı.

Amasya Cezaevi’ne varır varmaz çıplak arama dayatıldı. Kabul etmeyince zorla soydular. Ardından bir başgardiyanın “en temiz yeri verin” talimatıyla tahmin edilebileceği gibi köpeği bağlasan durmaz denilecek kadar pis bir hücreye atıldım. Önce eşyalarım verilmedi. Kitap ve dergiler verilmeyince açlık grevine gittim. Açlık grevinin 2. günü getirip kitap ve dergileri verdiler.

Hücreye konulduktan 3. ve 4. günlerinde ağızımdan kan geldi. Ailemin girişimiyle beni hastaneye götürdüler. Film çektiler ve kan aldılar. Sonucu bana söylemediler. 3 gün sonra bana bir reçete getirdiler. Dilekçe yazmamı söylediler. Burada ilaçları tek tek verdikleri için reçeteye dilekçe yazmadım. Daha doğrusu Amasya Cezaevi’ne geldiğimde bir yığın ilacım vardı. Onları kullandırmadılar. 5-6 gün sonra o ilaçlarımı da tek tek getirdiler. İlaçların tek tek verilmesini kabul etmediğimi, bu şekilde ilaç kullanmayacağımı, sorumluluğun cezaevi idaresine ait olduğunu ifade ettim.

Hala pis ve sağlıksız yerde tutuluyorum. Arada ağızımdan kan gelmeye devam ediyor. Nevresim takımı da verilmedi. Çatal yasak. Çatalın yasak olduğu tek cezaevidir sanıyorum. Beni asıl şok eden şey, burada Atatürk’ün yazılarının kaldırılmış olması ve yerlerine de Hz Muhammed’in ve hadisi şerifin söylemlerini koymaları. Ve bu söylemler ışığında insanlara işkence yapmaları. Ne tuhaf…

Kantin fiyatları da Trabzon’a nazaran yüzde 300-400 daha pahalı. Oysa İslamiyet’te ticari anlayışta bu oran asgari olarak yüzde elliyi geçmemelidir. Bunlar Hz Muhammed’e rahmet okutuyor. Kendimi biraz toparladığımda, cezaevlerindeki değişimle (Cezaevlerini tarikatların merkezine çevirdiler. Örneğin Trabzon Cezaevi Suriye’ye militan yetiştiriyordu.) ilgili yazı yazmayı düşünüyorum.

Arkadaşınız Rauf Erdem. Adres: Amasya E Tipi Cezaevi

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.