Odak Dergisi
Halkların Ape Musa olarak adlandırdığı Kürt aydını Musa Anter, kendi tahminlerine göre 1917-1918 civarında Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Zıvıngê (Eskimağara) köyünde dünyaya geldi. Annesi Fesla hanım, Türkiye’nin ilk kadın muhtarlarındandı.
İlkokulu Nusaybin’de, liseyi ise Adana’da okudu. Üniversite okumak için İstanbul’a gelen Anter, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. 1944 yılında Ayşe Hale ile evlenen Anter, üç çocuk sahibi oldu.
Türkiyeli aydınların Kürt sorunu üzerine düşündüğü; tartışma yürüttüğü yıllarda Anter, Diyarbakır’da yayımlanan İleri Yurt gazetesinin yazarlarındandı. Qımıl (Kımıl) isimli şiirinin bu gazetede yayımlanmasıyla tarihe “49’lar Davası” olarak geçen, 49 Kürt aydınının idamla yargılandığı süreçte sanıktı.
Kımıl isimli zararlı bir tür böceğin, Siverekli bir kızın buğdayına verdiği zararı anlatan şiirin Türkçesi şöyleydi:
“dağlara tırmandım ey amca, dağlar mahzunlaştı zavallı
arpalar olgunlaştı ey amca, buğday toz oldu sefil
süne(kımıl) geldi ey amca, zavallı kafilelerce
yedi buğdayları ey amca geride ot bıraktı
geldi süne ey amca, yaylalardan ey amca
gün yetişti ey amca, süt sağma anına
koyunlar aktı ey amca, çobanın üstüne zavallı
dört topalımız kaldı, memeler üstünde zavallı”
Kımıl metaforlu şiirin kahramanı buğdaylarını böcek yiyen kıza, “Üzülme bacım; seni kımıl, süne ve sömürenlerin zararından kurtaracak kardeşlerin yetişiyor artık” ifadeleriyle sesleniyordu. Musa Anter, bu şiiri nedeniyle, aynı bugünkü gibi ana akım medya tarafından hedef alındı, şiirdin Kürtçe oluşu, gazete yazarlarını rahatsız etmişti. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Diyarbakır Valisi’ne Musa Anter’in ve ona destek çıkan 49 kişinin “başının ezilmesi” talimatını veriyordu. Anter, 14 aylık bir tutukluluğun ardından, 27 Mayıs sonrasında meydana gelen afla serbest kaldı.
Anter bir “aydın”dı. Yargılanma süreci onu yıldırmadı. Hem yazılar yazmaya devam etti hem de dönemin Kürt aydınlarının da buluştuğu parti olan birinci TİP içerisinde yer aldı. Anter, başından beri Türk ve Kürt halkının barış hedefini yol tutmuş, sosyalizme duyduğu inançla yaşamını şekillendirmişti. Bunu, 1990’lı yıllarda kaleme aldığı, “Neden Kürt milliyetçisi değil de solcusu oldum?” başlıklı yazısında da ifade etmeye çalışmıştı. Anter yazısında Nazım Hikmet, Behice Boran, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli, Rasih Nuri İleri gibi devrimcilerle nasıl tanıştığını ve arkadaşlık ettiğini anlatıyordu. Musa Anter, Kürt milletine duyduğu bağlılığın, onun deyimiyle “iyi bir milliyetçiliğin” kendisini solculuğa ittiğini belirterek, “Çünkü şu anda bile esir milletler ancak sosyalizm sayesinde kurtulurlar” ifadelerini kullanmıştı.
Anter, kendisini “Türk düşmanı” olmakla suçlayanlara da, 1989 yılında Toplumsal Kurtuluş dergisine verdiği röportajda cevap veriyordu: “Ben yetmişlik bir sosyalistim ve Kürt’üm. Hiçbir ulusa kinim veya düşmanlığım yoktur. Hele hele Türk halkına. Benim gelinim, bir Türk kurmayın kızıdır. Ve aslan gibi Türk-Kürt torunlarım var. Damadım ise bir Türk mühendistir. Onlardan da torunlarım var. Bu bakımdan ortada bir Türk Kürt düşmanlığı yoktur. Kürt’ün de Türk’ün de temel görevi ve sorunu faşizan idareye karşı çıkmaktır. Benim tavrım budur. Sözlerimi ‘Bir elin nesi var, iki elin sesi var’ ve ‘Herkes kapısının önünün temizlerse mahalle temiz olur’ Türk atasözleriyle noktalarken özgür bir dünya için el ele olmayı ümit ediyorum.”
Anter 20 Eylül 1992’de 4 kurşunla katledildi. O sırada yanında bulunan ve sonrasında AKP’den yana saf tutan, milletvekilliği de yapan Orhan Miroğlu ise aynı saldırıda yaralandı. Ape Musa, gerisinde Türk ve Kürt halklarının birliğine duyduğu inanç, önemli eserler ve mücadele dolu bir hayat bırakmıştı. JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan, Musa Anter’i kendilerinin öldürdüğünü itiraf etmişti. AKP; “vesayet rejimi” ile hesaplaşılmasını gerektiğini, “Türkiye’nin demokratikleştirilmesi” iddiasıyla halkı manipüle etmeye çalışarak iktidarını pekiştirdiği süreçte, Anter’in davasını da araçsallaştırıyordu. Ölümüyle ilgili açılan dava, ölümünün yıldönümünde, 2022 yılında zaman aşımı nedeniyle düşürüldü. AKP’nin gerçekte neyi amaçladığı, tıpkı 12 Eylül davası bu davada da açığa çıkmıştı.
Ape Musa, bu toprakların aydını oldu. Bu topraklara ömrünü adadı. Onu sevgi ve saygı ile anıyoruz…