İletişim ve tartışma metodu olarak diyaloğu benimseyen Demokrasi Okulu devrimci eğitim amaçlı bir tartışma platformudur. Bir iletişim ve eğitim-öğrenme metodu olarak diyalog, sınıflı toplumdaki egemenlik ilişkilerini yeniden üreten geleneksel öğretmen-öğrenci ilişkisinin sorgulanmasından yola çıkar. Taraflar tartışmaya alçak gönüllü tutumla ve birbirinden öğrenmeye hazır bir yaklaşımla katılırlar. Çalışma birbirimizi anlama çabasını; birbirimize güveni; birbirimizin yardımıyla kendimize, dünyaya ve sorunlara eleştirel bakma yeteneğimizi geliştirmeye ve devrimcileşmeye hizmet etmeyi amaçlar. Çeşitli görüşlerden, yaşlardan, mesleklerden vb. sosyalistlerin her hafta toplanıp tartıştığı Demokrasi Okulu çalışması 20 yıla yaklaşıyor. Her tartışmanın konusu, kural olarak bir önceki toplantıya katılanlar tarafından belirleniyor. O toplantıda seçilen başkan (moderatör) Demokrasi Okulu Koordinasyonu ile irtibat içinde çalışarak tartışmanın önünü açacak ve sınırlarını belirleyecek soruları hazırlıyor ve toplantıyı yönetiyor. Tartışmada gençlere ve kadınlara öncelikli söz hakkı veriliyor. Toplantılar sosyal medya platformundan canlı yayınlanırken, kamerasını açmak istemeyen katılımcıların kayıtlarda görüntüsü çıkmıyor. Yaz tatili arasından istifade ederek çalışmaları gözden geçirmek maksadıyla bazı katılımcılara faaliyet hakkındaki görüşlerini sorduk. Sorularımıza, aşağıda görüleceği gibi, birbirinden önemli farklar taşıyan yanıtlar aldık. Yazılı olarak iletilen sorulara yanıt veren katılımcıların siyasi aidiyetlerini belirtmedik. Burada yayınlanan görüşler kısa bir zaman sonra yapılacak ilk toplantıda birlikte değerlendirilecektir.
Demokrasi Okulu’nun toplantılarına ne zaman ve nasıl katıldınız?
Eylül (19 yaşında öğrenci): Toplantılara 2023 Ekim ayından beri katılıyorum. İlk olarak gençliğin sorunlarıyla ilgili bir toplantıya katılmıştım.
S. Şahin Polat (68’li devrimci): Tam tarih olarak hatırlayamıyorum. Sanırım 2 yıla yakın oldu!
Gökhan (40 yaşında, işçi): Okulu ilk duyduğumda kısıtlı bir alandaydım ama bazı arkadaşlar özetler ve toplantı notlarını gönderiyordu. Bu çabanın çok önemli olduğunu düşündüm ve 2016 yılında katıldım.
Ahmet Sarıcan (68’li devrimci): Demokrasi Okulu’nun toplantılarına takriben dört yıl önce katıldım. Demokrasi Okulu katılımcılarından bir arkadaşımın 15-16 Haziran büyük işçi yürüyüşünü anlatmak üzere çağrısıyla sizlerle tanıştım. Ortamı sıcak ve samimi buldum, katılmaya devam ettim.
Asude (23 yaş, öğrenci): Demokrasi Okulu toplantılarına ODAK’la tanıştıktan sonra katıldım. Arkadaşlar düzenli olarak toplantı yapıldığını söylediler ve beni de çağırdılar, o sayede katıldım.
Özgür (23 yaş, öğrenci): Demokrasi Okulu toplantılarına geçtiğimiz sene Eylül ayından itibaren katılmaya başladım. Doğan arkadaşın önermesi ile ilgimi çekti ve ben de düzenli katılmaya başladım.
Mehmet Güzel (78’li devrimci): Demokrasi Okulu toplantılarına yaklaşık olarak 3 yıldır katılıyorum. Ekim 2021 tarihinden bu yana katılıyorum. Demokrasi Okulu’ndan Hamza yoldaşın davetiyle katılmaya başladım.
Ayşe (işçi): Demokrasi Okulu toplantılarına yaklaşık olarak üç yıldır katılıyorum. Yoldaşım Mehmet Güzel’in önerisiyle katılmaya başladım.
Nuray (öğretmen): Yanlış aklımda kalmadıysa Facebook’tan Hamza Yalçın ile iletişim kurunca başladım. 2021 Haziran. 3 yılı aşmış.
Seda (öğretmen): 15-16 yıldır katılıyorum. Bir arkadaşın tavsiyesi ile katılmıştım.
Toplantıları aktif ve düzenli takip ediyor musunuz?
Eylül: Demokrasi Okulu’na düzenli şekilde katılmaya gayret ediyorum fakat her konuda aktif olduğumu söyleyemem.
Şahin Polat: Toplantıları, çok ciddi sorun olmadıkça takip ediyorum.
Gökhan: Evet, 2016 yılından beri aktif katılım sağlamaya çalışıyorum. Hiç olmazsa açıp izlemeye, dinlemeye önem veriyorum.
Ahmet Sarıcan: Yani bazı istisnalar hariç düzenli ve aktif katılıyorum.
Asude: Evet, toplantılara çok önemli bir işim olmadığı sürece düzenli olarak katılıyorum.
Özgür: 1 yıllık süreçte bir iki kere bulunduğum yerden kaynaklı giremedim. Onların haricinde düzenli olarak takip ediyorum.
Mehmet Güzel: Toplantıları aktif ve düzenli olarak izliyorum ve gerek gördüğüm zaman fikrimi beyan ederek katılım sağlıyorum. Davet edildiğim zaman sunum yapmaya çalışıyorum.
Ayşe: Toplantılara düzenli olarak katılmaya özen gösteriyorum. Önemli bir engelim olmadığı sürece her toplantıya katılmaya çalışıyorum. Katılmaya başladıktan sonra bugüne kadar sınırlı sayıda toplantıyı kaçırdım. Onun dışında her toplantıya katılıp dinlemeyi, bilgilenmeyi önemsiyorum.
Nuray: Büyük ölçüde takip ediyorum.
Seda: Elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum.
Demokrasi Okulu’nun işleyişini (tartışma konusunun belirlenmesi, hazırlanması, aktif katılım ve yönetilmesi) nasıl buluyorsunuz?
Eylül: Demokrasi okulunun işleyişi gayet adil, söz almak isteyen herkes söz alabiliyor. Tartışma konuları genelde güncel konular oluyor, böyle olması gündemi takip etmek açısından iyi. Yönetimi ise belirli kurallar çerçevesinde yapılıyor ve yeterince düzenli.
Şahin Polat: Demokrasi Okulu’nun işleyişini genel olarak yeni ve geliştirici buluyorum. Fakat bazı konularda sorunlar olduğunu düşünüyorum. Örneğin konuya ilişkin soruların hazırlanması bunlardan biri! Toplantılarda genel olarak bu sorulara sadık bir konuşma gerçekleşmiyor zaten. Bu nedenle soruların hazırlanması gözden geçirilmeli, ya tümden kaldırılmalı ya da çarpıcı ve anlaşılır olan iki konu başlığıyla sınırlandırılmalı derim. İkinci bir sorun da konuşmaların 3 dakika ile sınırlandırılması. Bu süre hem uzatılmalı hem de yöneten kişinin süre konusuna değil konuşmanın içeriğine ilişkin bir tavrı olmalı. Bu tavır bir yanıyla, konu dışına çıkanlara bunu hatırlatma biçiminde olurken, diğer yandan konu hakkında doyurucu ve yeni görüşler (veya bilgiler) sunan kişinin konuşmasına tolerans gösterme biçiminde olmalı derim. Üçüncü bir konu da konuşmacıların farklı ve zıt görüşlerinin tartışılmaması konusudur. Ki bu sorun, sadece bu toplantı ile sınırlanacak bir konu değil. Bu Türkiye devrimci hareketin bir yarası! Bu açıdan, görüşlerin tartışılmasının bu tür bir toplantıda yer alması sizlerin de belirttiği gibi imkânsız. Bunu anlıyorum! Fakat bazı düzenlemeler yapılmalı! Örneğin toplantıda zıt fikirlerin tartışıldığını gören yönetim, bu kişilere bu konunun tartışılması için ayrı bir toplantı önerisini götürmeli ve taraflar kabul ettiğinde de bunun organizasyonunu yapmalıdır. Dördüncü bir başlık da toplantıdaki konuya ilişkin bilgili veya buna hazırlanmış kişinin sunum yapması konusudur. Bunun sürekliliği sağlanmalı derim.
Gökhan: Çok başarılı buluyorum.
Ahmet Sarıcan: Toplantı sonunda bir sonraki haftanın konusunun belirlenmesi ve moderatörün görevlendirilmesi metodu bence de en uygun olanı. Böyle devam etmesini doğru buluyorum. Sunum yapacak olanların konu hakkında bilgisi olması, ilgi ve uzmanlık alanı olması tercih edilmeli. Ancak yorum yapanlara konunun uzmanı olmasalar da engel getirmek (zaman kaybına rağmen) doğru olmaz kanısındayım. Özgür tartışma ortamı yok olur.
Asude: Olumlu buluyorum; tartışma konuları bir önceki toplantıda ortak olarak belirlenmesi, moderatörlüğün her hafta farklı birinde olması gibi konular katılımcıları hem aktif tutuyor hem de toplantıyı benimsemesini sağlıyor.
Özgür: Demokrasi Okulu’nun pratik bir şekilde çalıştığını düşünüyorum. Her hafta toplantıların sonunda kolektif bir şekilde diğer haftanın konusu ve moderatörü seçiliyor. Katılımcı ve aynı zamanda her arkadaşın kendini geliştirebileceği bir şekilde işleyişinin olması gayet güzel. Sadece bir grup insanın karar verdiği değil, toplantıda bulunan herkesin fikrini belirtip, moderatör olabildiği bir okul.
Mehmet Güzel: Demokrasi Okulu’nun işleyişini oldukça demokratik ve kolektif katılımlı buluyorum.
Ayşe: Demokrasi Okulu’nun işleyiş şekli gayet demokratiktir. Konular bütün katılımcıların görüşleri ve çoğunluk onayları alınarak belirleniyor. Bu da çok doğru bir yöntemdir. Kimse kimseye bir şey dayatmıyor.
Nuray: Hazırlık sürecinin hazırlığında yoğun emek harcanıyor sanırım. Bu süreç yorucu olmalı. Konuların belirlenme şekli güzel.
Ben, alternatif fikirlerin tartışılması, karşı tezlerin ortaya atılması şeklindeki formatı daha çok seviyorum. Demokrasi Okulu’nda görüşünü söylemekten ibaret olan format da fena değil.
Kadın ve gençlere pozitif ayrım yapılması olumlu.
Katılımın çok sınırlı olması sürecin bana göre en zayıf yanı.
Seda: Demokrasi Okulu’nun işleyişini iyi buluyorum ve Demokrasi Okulu’nun bir ekibinin mevcut olduğunu biliyorum. Ancak ekipte ortak sorumluluk anlayışının zayıf olduğu, özellikle toplantıya hazırlanma sürecinin ağırlıkla bir kişi üzerinden gittiği görülüyor. Bu da Demokrasi Okulu tartışmalarının daha fazla çevreye yayılmasını ve duyulmasını etkiliyor.
Konular hakkında uzman ya da derinlemesine bilgisi olmayan kişilere söz verilmesinin mantığı, amacı, yararları ve sakıncaları neler olabilir?
Eylül: Bilgili olan kişilere söz verilmesi diğer katılımcıların da yararına olur ve kısıtlı süremizi daha iyi değerlendirmiş oluruz.
Şahin Polat: Konuya ilişkin yeterli bilgisi olmayan kişilere söz verilmesi gerçekten boş bir iş gibi gelebilir. Fakat bu konuda insanların bilgili veya bilgisiz olduğunu önceden saptayamayız. Bu nedenle herkes gibi bu kişiler de söz alacaktır. Bu kişiler konu dışında konuştukları zaman, yönetici kişi tarafından daha önceki sabıkaları da dikkate alınarak uyarılarak bu sorun giderilebilir. Ayrıca bu kişilerin boş konuşmaları uygun bir dille onlara hatırlatılabilirse, hem kendisi hem de diğer kişiler tarafından tecrübe edilecek ve bir daha ki sefere daha dikkatli olacakları sağlanmış olunacaktır. Eğer bu uyarı olmazsa onlar her seferinde toplantıyı gereksiz şekilde meşgul edeceklerdir. Buradaki püf noktası, yönetici kişinin konusuna iyi çalışmasının-hazırlanmasının gerekli olmasıdır.
Gökhan: Konular önceden belirlenip oluşturulduğu için sorun teşkil ettiğine inanmıyorum, genel olarak insanlar hazırlanıp geliyor. Hatta bilgisi ve ilgisi olmayan insanların bu yöntemle araştırmaya sevk edildiğini düşünüyorum, tabi bir de ifade ediş şeklini geliştirmesi var.
Ahmet Sarıcan: Toplantılarda fazla söz almayan arkadaşlarımızı söz almaya teşvik için öncelik tanımalıyız.
Asude: Demokrasi Okulu sadece bilen insanların konuştuğu bir yer olmadığı için bilen ve bilmeyen insanların birbiriyle tartışıp bilgi akışının olduğu bir yer olduğundan dolayı amacı da tamamen bu doğrultuda. Yararları, katılımcıların hatalı bir bilgiye sahip olduklarında onun farkına varmasını sağlıyor. Zararları ise bu bazen katılımcılar arasında gerginlik olmasına sebep verebiliyor.
Özgür: Tartışılan konulardan sonra ortaya birçok fikir çıkıyor. Herkesin derinleme araştırması ve üzerine düşünüp doğru yorumu getirmesi pek mümkün değil ama kolektif bir şekilde tartışma içerisinde yorumlar bizlere birçok farklı bakış açısı getiriyor. Yorumların üzerine düşündükçe aslında konuları daha iyi anlayabiliyoruz. Herkes bu yolla özneleşiyor. Bilen bir öznenin gelip her şeyi anlatıp gitmesi gibi değil, herkesin fikirlerini sunup, düşünmeye sevk edilip, özneleşmesi.
Mehmet Güzel: Konular hakkında herkesin söz hakkının olması isabetlidir ve sakıncalı görmüyorum. Tam tersine, konuların her yönüyle değerlendirilmesine vesile oluyor, ortalama bakış açısıyla konuların analizinin yapılmasını sağlamış oluyor ve bu gibi kişilerle birlikte kolektif öğrenme ve ilerleme sağlanabiliyor. Herkesin sorumluluk alarak aktif katılımı sağlanmış oluyor. Aktif katılımla da bireylerin gelişmesine olanak tanınmış oluyor.
Ayşe: Toplantılara katılan herkese eşit düzeyde söz hakkı verilmesi çok doğru. Hiç kimseye şu konuda bilgisi fazla veya sınırlı diye bir yaklaşım gösterilemez. Kim konuşmak isterse kurallar çerçevesinde konuşma hakkına sahip olmalı. Demokrasi Okulu’nda uygulanan da budur. İnsanlar konuşarak ve dinleyerek bilgilenir ve gelişir.
Nuray: Konusunda uzman olmayan kişilerin söz alması konuşmacıya topluluk karşısında konuşma cesareti ve yeteneği kazandırır.
Yetkin olmayan kişilerle sürdürülen toplantılar bende eğitim faaliyetinden çok dost sohbeti izlenimi yaratıyor. Konuşulan konular (benim için) bildik sıradan şeylere dönüşüyor. Hatta bazen “yok artık”dediğim yorumlar da olabiliyor. O zaman toplantı çekiciliğini kaybediyor.
Seda: Uzman olmayan insanlara söz verilmesini, toplantıya katılım sağlayan herkese eşit oranda kendisini ve fikrini ifade edebilme olanağı olarak görüyorum. Sadece “bilen”in konuştuğu bir toplantıda dinleyiciler pasif bir rolde olur ve bu da tartışmayı kısırlaştırır. Hatta sıkıcı hale bile getirebilir.
Demokrasi Okulu tartışmalarında gençlere, kadınlara, toplantıda söz almamış katılımcılara öncelikle söz verilmesini nasıl buluyorsunuz?
Eylül: Bence öncelik verilmesi gençleri ve daha çok ön plana çıkarabilir, yararlı buluyorum.
Şahin Polat: Bu tür söz vermenin kişileri motive etme açısından önemi büyük. Boş da konuşsalar bu kıymetli bir girişim. Fakat bahsi geçen bu kişilerin toplantıya ilgilerini artırmak için onlara görevler vermek daha etkili sonuç verecektir. Örneğin yönetme veya konu ile ilgili sunum yapma vb. gibi.
Gökhan: Bunun biraz kısıtlayıcı olduğunu düşünüyorum ama bu da bu okulun bir özelliği. Bence süre kısıtı yeterli. Ayrıca ifade etmeyi engelleyici bir durum da değil, özgün bir durum.
Ahmet Sarıcan: Gençlere ve kadınlara öncelik konusunda tereddütlüyüm. Eğer genç ve kadın katılımcılarla ilgili bir sıkıntı yani azlık varsa pozitif ayrımcılık faydalı olur. Ancak Demokrasi Okulu’nda böyle bir eksiklik hissetmiyorum.
Asude: Bir kadın ve genç olarak gayet olumlu buluyorum. Demokrasi Okulu diğer her yerde olduğu gibi erkek ve orta yaş ağırlıklı ama bu ortamda bunun kırılmasını sağlamak amacıyla bizlerin öncelik söz hakkına sahip olmamızın önemli olduğu düşünüyorum.
Özgür: Yaşadığımız ülkede hep şunu gördük. Yaşlılar, tecrübeli olanlar, erkekler, hep her şeyin en iyisini bilirler. Onları dinlemek ve dediklerine koşulsuz inanmak zorunda olduğumuz bizlere inandırıldı. Eşitsizliği derinlemesine yaşadığımız bu günlerde böyle bir fırsat yaratmak. Kadınları ve gençleri öne çıkartmak bunun öncülüğünü bu insanlara bırakmanın yeni insan yaratmanın ilk adımı olduğunu düşünüyorum.
Mehmet Güzel: Gençlere, kadınlara, ilk kez söz alanlara öncelik verilmesini doğru ve gerekli buluyorum.
Ayşe: Toplantılarda söz almamış olanlara öncelik verilmesi doğru bir uygulama. Ama kadınlara ve gençlere öncelik verilmesini doğru bulmuyorum. Bu uygulama eşitlik ilkesine aykırıdır. Ve kadınlara ayrıcalık bahşederek sanki onların buna ihtiyacı varmış gibi, ayrıcalığa muhtaçmış gibi bir algı yaratıyor. Ben buna karşıyım ve kadınları zavallı gösteren bir tavır olduğunu düşünüyorum. Kadın-erkek eşitliği temel alınmalı ve bunu esas alan bir işleyiş olmalı. Kadın da erkek de çaba göstersin ve kim neyi hak ediyorsa emeğiyle alsın. Pozitif ayrımcılık uygulanmasının eşitliğe aykırı olduğunu düşünüyorum.
Nuray: Çok olumlu buluyorum.
Seda: Oldukça güzel bir yöntem.
Katılımcılar birbirinin söylediklerini önemsiyor ve anlamaya çalışıyor mu? Tecrübeli ve bilgili devrimciler toplantılarda dikkatle dinleniyor mu? Konular hakkında bilgi ve tecrübeleri daha geride görünen katılımcılar konular hakkında kendilerine özgü bilgi ve yaklaşımlarını ifade edebiliyorlar mı? Sözleri dikkate alınıyor mu? Onların kendilerine özgü bilgilerinin tartışmalarda bir etkisi oluyor mu?
Eylül: Katılımcılar birbirinin söylediklerini dikkate alıyor hatta bunun üzerinden yeni tartışmalar da ortaya çıkabiliyor
Şahin Polat: Bu soru ayrı bir konu başlığı gibi duruyor. Toplantının konsepti gereği, kişilerin düşüncelerinin ve görüşlerinin tartışılması yapılmadığı için onların konuşmalarını ya konuya ilişkin mi değil mi kıstasıyla ya da içeriksiz diye ölçebiliyoruz. Bu konuşmalar konu dışı da olsa belki çok önemli tecrübe ve dersleri bize anlatmaya çalışıyor olabilir. Yani tecrübeli kişilerin konuşmalarını veya tecrübesiz kişilerin konuşmalarını çok yönlü analiz edebilecek temel ölçü karşılıklı tartışmadır. Bu olmayınca kişilerin birbirlerini gerçek anlamda dinleyip dinleyemediklerini bilemiyoruz. Çünkü insanlar genel olarak ezberler ve ön yargılar üzerinden fikir sunuyorlar veya görüşleri benimseyebiliyorlar. Hatırlarsanız toplantılarda kişinin söylemediği laflar veya görüşler o kişiye mal edilebiliyor. Bu benim sık sık başıma geliyor zaten. Şurası bir gerçek ki konuya kim hazırlanmamışsa veya ezberlerinden ve önyargılarından kopmamışsa bu kişi tecrübeli de olsa konu dışına çıkabiliyor. Kaldı ki tecrübesiz kişiler için de aynı sorun yaşanıyor olabilir. Devrimci kişiler açısından bugün açısından temel sorun (ki bunu toplantı için söylemiyorum), sadece ve sadece yanlış olanı tespit edebilme ve onu taşımama bilinç ve kültürüyle yakından ilgili bana göre. Toplantıdaki kişileri de öncelikle (ki kendim de dâhil) bu ölçüye göre değerlendirmeye çalışıyorum.
Gökhan: Katılımcılar tartışma havasında değil farklı şekillerde ifade ediyorlar. Önemsemelerini ya da anlamak isteyip istemeseler de dinlemek zorunda olmaları güzel bir hava katıyor. Umarım tecrübeliler dinleniyordur ve aynı zamanda isabetli karar veren gençler de. Yani bu etkileşim karşılıklıdır. Kendi düşüncelerini ifade ediyorlar, ilk başta ifade etme güçlüğü olsa bile zamanla kazanılan bir özellik oluyor. Özgünlükler hem kişilerde hem de okulda zaman zaman karşılık bulabiliyor fakat bunu ölçebilecek pratik alanı yok.
Ahmet Sarıcan: Kendi açımdan söyleyeyim, ben toplantılarda aktarılan bilgi ve değerlendirmelerden faydalanıyorum. Katılımcılar birbirinin sözlerini dikkatlice dinliyorlar, söylemek istediklerini de ifade edebiliyorlar.
Asude: Katılımcılar birbirlerinin söylediklerini önemsiyor ve bunlar hakkında tartışmaları anlamaya çalıştıklarını ifade ediyor. Daha tecrübeli devrimcilerin söyledikleri dikkate alınıyor ama onlar daha fazla konuştukları için gençlerin biraz daha az ilgisini çektiğini söyleyebilirim, gençler ise kendine özgü bilgilerini aktarabiliyor ama çoğunlukla diğer katılımcılarla aynı görüşte değilse anlamaya çalışılmaktan çok tartışma oluyor.
Özgür: Herkese belirli bir süre zarfında söz verilmesi, herkesin dinlenmesine yol açıyor. Tecrübeli devrimciler, konulara daha toparlayıcı yaklaşıyor ve söylenilen yorumları değerlendirip, toplayıcı bir halde toplantının sürdürülmesini sağlıyor. Genç arkadaşlarımız ve daha yeni arkadaşların düşünceleri çok önemseniyor. Onların söylediklerinin geliştirilmesi için hep beraber çabalanıyor. Bu insanların rahatça fikirlerini dile getirmesini sağlıyor, diye düşünüyorum.
Mehmet Güzel: Toplantılarda genel olarak herkes birbirini dinliyor ve anlamaya çalışıyor. Saygılı bir yaklaşım olduğunu gözlemliyorum. Konuya vakıf konuşmacıların sunumları veya fikirleri önemseniyor. “Tecrübeli ve bilgili devrimciler” konuların analiz edilme sürecini fikir ve tecrübeleri sayesinde yönlendiriyorlar. Bütün katılımcılar fikirlerini ifade etme olanağı buluyorlar. Ancak bazı katılımcılar kendilerine sakladıkları gerekçelerle fikir etmekten imtina ediyorlar. Ama sonuçta herkes için bilgilendirici ve geliştirici toplantılar oluyor.
Ayşe: Konular hakkında bilgisi olan kişilerin açıklamaları ve konuşmaları çok faydalı oluyor. Ben bu tür konuşmaları can kulağıyla dinliyor ve bilgilenmeye çalışıyorum. Konu hakkında derinlemesine bilgisi olsun veya olmasın herkesin konuşmasını önemle dinliyorum. Bana doğru geleni benimsiyorum, doğru gelmeyeni kabul etmiyorum. Konular hakkında farklı görüşlerin olması çok normal.
Nuray: Bu konuda pek yorum yapamam. Etkili dinlenip dinlenmediğinden emin değilim.
Seda: İnsanların tartışmada birbirlerini her zaman dinlediklerini ve anlamaya çalıştığını söyleyemem. Bunun önerilen bazı konuların herkesin ilgi alanı olmaması, konuşan insanın konuşma tarzı, toplantının yönetim şekli gibi bir takım sebeplerle ilişkili olduğunu düşünüyorum. Ancak genelde insanlar birbirini anlama ve birbiri yardımıyla öğrenme çabasındalar.
Toplantılarda konular hakkında birlikte tartışarak daha sağlıklı bilgiler edinme yerine önceden belirlenmiş görüşlerin planlı bir şekilde katılımcılara empoze edildiğine şahit oldunuz mu?
Eylül: Hayır. Şahit olmadım.
Şahin Polat: Bu konuda davranış sergileyen arkadaşların olduğunu görüyorum. Örneğin Marxizmi bir kalemde silip atıp “bu ezberlerden kurtulun artık” diyen arkadaşların varlığına şahit oluyorum. Veya belli bir konuda hiçbir tartışma yapılmadan (ki bu tartışmanın belge ve kanıtlara dayanması ve doğru bir üslup ile yapılması gerekiyor) ısrar ve tekrar edildiğini görüyorum.
Gökhan: Empoze edilmiyor daha çok ifade ediliyor. Zaman ilerledikçe de bazı konularda daha berrak ve anlayışlı olunabiliyor.
Ahmet Sarıcan: Toplantılara katılanların önceden hazırlanıp bir konuyu empoze etmesine tanık olmadım. Tabi ki bazı siyasetlerle ilgisi olan katılımcıların yorumlarında bu siyasetlerin etkisinin görünmesi normaldir, yadırganmamalıdır.
Asude: Hayır, hiç şahit olmadım.
Özgür: Hayır, böyle bir şey görmedim.
Mehmet Güzel: Bazı katılımcılar ön kabule dayalı görüşlere sahipler ve ezbere dayanan kuramları sorgulamadan savunuyorlar. Bu gibi katılımcılar nesnel, güncel ve yeni koşulların ürünü olan gelişmeleri analiz etmekte ve bu gelişmelere ayak uydurmakta yetersiz kalıyorlar. Bu gibi arkadaşlar 150 yıl öncesinin kuramlarını dogmatik olarak ve ezbere bir şekilde günümüz koşullarına uygulamaya çalışıyorlar. Bu durum, nesnel gerçeğin nesnel tahlili sonucuna yol açmıyor, nesnel durumu öznel kuramlara uydurma sonucuna yol açıyor. Ezberden kurtulmak hiç kimse için hiç kolay değil gibi görünüyor.
Ayşe: Genellikle önceden belirlenmiş görüşlerin diğerlerine empoze edilmesine tanık olmuyorum. Herkes kendi inandığı görüşlerini beyan ediyor. Ama bazen, o da nadiren bazı arkadaşların, ait oldukları grubun görüşünü deklare ettiğine tanık oldum.
Nuray: Böyle bir planlı empoze çabası/çalışması varsa da ben farkedemedim.
Seda: Hayır, şahit olmadım.
Demokrasi Okulu konulara ilginizi, araştırma ve sorgulama çabanızı etkiledi mi? Etkilediyse nasıl etkiledi?
Eylül: Evet Demokrasi Okulu bu konuda beni etkiledi konular belirlendikten sonra o konular hakkında fikir sahibi olmaya çalışıyorum.
Şahin Polat: Demokrasi Okulu’nda ele alınan konular, genel olarak demokratik ve güncel içerikte olduğu işin çoğu zaman özel bir araştırma yapmama gerek kalmıyor. Çünkü her devrimci gibi bu başlık altındaki konularla (demokratik ve güncel) zaten önceden genel olarak ilgilenmiş oluyorum. Çok az konularda araştırma ve sorgulama yaptığımı hatırlıyorum.
Gökhan: Etkiledi. Hazırlık ve motivasyon gerektirdiği için hem hazırlıkta hem de tartışmada iki kez yeniden tartılıyor. Bu olumlu bir gelişme, çünkü eskiden farklı düşünmek (olumlu ya da olumsuz) bir süreç ve okul bunu hızlı yapmayı sağlıyor.
Ahmet Sarıcan: Öncelikle, Demokrasi Okulu siyasetle bağın zayıflamaması için bir işlev görüyor. Bu zaten iyi bir işlev. Ayrıca konular tesbit edildikten sonra o konu hakkında bilgilenme ihtiyacı doğuyor.
Asude: Demokrasi Okulu’na düzenli olarak katılmaya başladığımdan beri o hafta olan konuları mutlaka araştırmaya başladım. Bilmediğim konularda bir toplantı olacaksa biraz daha ayrıntılı araştırma yapıyorum, bu benim için güzel bir katkı oldu.
Özgür: Etkiledi. Normalde daha dağınık bir şekilde araştırma yapmayı seviyordum. Her konudan biraz biraz bilsem yeterli diye düşünüyordum. Demokrasi Okulu’na katıldıktan sonra bir konu hakkında daha oturaklı ve düzenli bir araştırma yapmayı öğrendim. Böylelikle fikirlerini belirttiğim de ortaya dağınık bir görüntü çıkmıyor.
Mehmet Güzel: Demokrasi Okulu elbette konuları araştırma ve sorgulama konusunda beni olumlu olarak etkiliyor. Belirlenen konular gündemi meşgul eden konular olduğu için normalde zaten ilgi alanımda oluyor ve gündemi takip ediyorum. Ancak fikir beyan etmem gerektiğinde beyan edeceğim fikrin nesnel bilgilere dayanması için daha iyi bir araştırmaya girme gereği duyuyorum. Bu da toplantıların geliştirici yanlarından birisidir. Bunun yanı sıra toplantıda ifade edilen farklı görüş ve bilgileri, eksik olduğumu anladığım konuları araştırma, inceleme ve sorgulama gereği duyuyorum. Bir bakıma kendimi sorgulama ihtiyacı da hissediyor ve bunu yapıyorum. Bu yanıyla, üstlendiğim görevlerin bana sorumluluk yüklemesi gibi bu toplantılar da üzerime sorumluluk almayı sağlıyor. Bu sorumluluklar da hem geliştirici hem de üretken olmayı sağlıyor.
Ayşe: Demokrasi Okulu’nda konuşulan konular ile ilgili merakım ve araştırma isteğim oluşuyor. Genellikle konular toplantıda konuşulduğu zaman bilgilenmeye çalışıyorum. Yeterli olmadığı durumlarda toplantı sonrasında yoldaşlarımla beraber konuyu değerlendirmeye devam ediyorum.
Nuray: Etkilemedi. Ben sistemli olmamakla beraber ilgi duyduğum konulara yüzeysel olarak da olsa bakıyorum. Fazladan araştırma yapacak zamanı bulamıyorum zaten.
Seda: Etkiledi. Örneğin her toplantı öncesi konuyla ilgili mutlaka araştırma yapıyorum. Hiçbir şey yapamadığım süreçte de konuya dair haberleri karıştırıyorum. Bir de bir fikri kısa sürede anlaşılır şekilde ifade edebilme imkanı da yakalıyorum.
Tartışmalarda katılımcılar konular üzerindeki bireysel görüşleri temelinde mi yoksa siyasi grup veya şahsi bağları doğrultusunda mı tartışıyorlar?
Eylül: Hem bireysel fikirler hem de siyasi grup ve şahıslar hakkında tartışılıyor.
Şahin Polat: Tartışmacılar genellikle; gerçek anlamda inceleme ve araştırma yapmadan edindikleri daha önceki görüşleri doğrultusunda hareket ediyorlar. Çoğumuzun, emin olmadığımız konularda kesin ifadeler yerine “olabilir” ve “olası” kavramları ile konuşmamız gerektiğini düşünüyorum.
Gökhan: Katılımcıların kimliklerinden sıyrılması pek muhtemel değil genellikle kişisel özellikleri ve siyasi görüşü etrafında ifade ediliyor ama yeni bir öğrenme süreci de oluyor.
Ahmet Sarıcan: Gördüğüm kadarıyla kendi düşüncelerini yansıtıyorlar. Bunun istisnaları var tabi.
Asude: Her iki görüş doğrultusunda da tartışılıyor.
Özgür: Demokrasi Okulu’na birçok siyasi gruptan arkadaşımız katılıyor. Hiçbir zaman kendi grubunu öne çıkaran bir insanı gormedim. Herkes siyasi konu hakkında fikirlerini belirtiyor ve kimseyi bir yere çekmeye çalışmıyor.
Mehmet Güzel: Katılımcılar genellikle kendi kişisel görüşleri doğrultusunda fikir beyan ediyorlar. Ancak herkesin aidiyet hissettiği ve kültürünü alarak yetiştiği siyasal çevrenin etkisiyle fikir edebiliyor ki, bu da çok doğaldır. Yukarıda ifade ettiğim “ön kabule dayalı ezber” ifadeleri geliştirici olmanın karşısında set oluştursa da, insanların, yetişmiş oldukları kendi siyasal çevrelerinin etkisiyle yorum yapmaları gayet doğaldır.
Ayşe: Genellikle önceden belirlenmiş görüşlerin diğerlerine empoze edilmesine tanık olmuyorum. Herkes kendi inandığı görüşlerini beyan ediyor. Ama bazen, o da nadiren bazı arkadaşların, ait oldukları grubun görüşünü deklare ettiğine tanık oldum.
Nuray: Katılımcılar hakkında bir şey diyemem. Ben söz aldığımda eğer bir araştırmaya, bilgiye, belgeye dayalı bilgiler değilse bireysel görüşlerimi ortaya koyuyorum.
Seda: Örgütlü insanlar daha çok siyasi grubunun perspektifiyle tartışıyor gibi görünse de aslında bireysel görüş temelinde görüşlerini ifade ettikleri izlenimi alıyorum.
Tartışmaların söz düellosu halini aldığı oluyor mu?
Eylül: Böyle bir durum olmadı zaten olacak olursa da moderatör arkadaşlarımız müdahale ediyor.
Şahin Polat: Tartışmaların söz düellosu halini almasından kasıt, sanırım “gereksiz ve içeriksiz” lafız yarışması yapmak olarak tarif ediyorsanız evet, konu, sık sık olmasa da konuşmalarda faklı görüşler ortaya çıktığında söz düellosuna dönüşüyor. Geliştirici ve besleyici tartışmaların olmasını savunan birisi olarak; Demokrasi Okulu’nda bu konuda seviyeli ve geliştirici tartışmaların olduğunu söyleyemem.
Gökhan: Sıralı bir düello oluyor.
Ahmet Sarıcan: Tartışmalar söz düellosu halini almadan sorumluluk duygusuyla veya uyarıyla son buluyor.
Asude: Hayır olmuyor eğer böyle bir şey söz konusu olursa moderatörler müdahale ediyor.
Özgür: Ara sıra olsa bile moderatör arkadaşlar engelliyor.
Mehmet Güzel: Bazen ama nadiren tartışmalar karşılıklı cevaplamalar şeklinde oluyor. Ama o anda moderatörün inisiyatifi ve yeteneğine göre bu sorun çözümleniyor.
Ayşe: Toplantılarda genellikle olumlu bir işleyiş oluyor. Ama nadiren de olsa bazen karşılıklı cevaplar verildiğine tanık oluyorum.
Nuray: Olmuyor. Buna fırsat verilmiyor. Ben severim karşılıklı tartışmaları. Bana göre kişilerin kapasitesini hatta bir ölçüde karakterini ortaya çıkaran yöntemler bunlar.
Seda: Kaba bir şekilde söz düellosuna şahit olmadım ancak başka gruplardan katılan insanların grupçu tartışmalarına tanık oldum.
Demokrasi Okulu’nun gruplarla sınırlı olmayan bir devrimci yoldaşlık geliştirme çabasını nasıl buluyorsunuz?
Eylül: Faydalı. Demokrasi Okulu sayesinde yeni ve her yaştan yoldaşlarım oldu.
Şahin Polat: Açıkça söylemek gerekirse; Demokrasi Okulu ve Odak yöneticilerinin bu konuda, ülke devrimci geleneğinin çok üzerinde gelişmiş bir kültürel çalışma yaptığını ve birlik düşüncesine önemli bir katkı sunduklarını savunuyorum.
Bu çabanın yoldaşlık ilişkisine dönüşmesi için de bu çalışmayı derinleştirecek adımların atılması gerektiğini söyleyebilirim. Yani, daha önce de önerdiğim gibi, güncel taktikler üzerinde seviyeli ve hazırlanılmış tartışmalar yapılarak politik taktiklerin ve örgütsel adımların saptanması, yoldaşlık ilişkilerini test eden ve geliştiren tek sahici çalışma diye düşünüyorum. Tabii konuları doğru seçmek, iyi hazırlanmak ve de belgelere dayanarak ortaya konan (geliştirici) yanlışlar ve eksiklikler karşısında direnmemek temel yöntem olması koşuluyla.
Gökhan: Hem başarılı hem de başarısız buluyorum. Sunum açısından düşündürücü ama katılımcılar bunu yeterince değerlendiriyor mu, bilmiyorum.
Ahmet Sarıcan: Demokrasi Okulu’nun gruplarla sınırlı olmayan bir yoldaşlık ilişkisini geliştirme çabalarını çok önemsiyorum. Esasen bunun çok fazla devrimcinin arzusu olduğunu biliyorum. Bu bakımdan biraz daha genişlemenin, habersiz kitlenin böyle düşünenler ve çabalayanlar olduğunu bilmesinin yararı var.
Asude: Şu anda solun eksiği olan solda birlik, yoldaşlık ilişkilerinin gelişmesi için bu çabanın olumlu ilerlediğini düşünüyorum.
Özgür: Ülkemiz sosyalist solu içerisinde gruplar birbiriyle yarış halinde. Herkes en çok bedeli ödemiş, en iyi devrimci olarak kendini görüyor. Böyle bir siyasi ortam içerisinde Demokrasi Okulu’nun birleştiriciliğini büyütmemiz gerekli. Demokrasi Okulu’nun bilgi birikimi ve devrimci birlikteliği sağlama amacı daha gelişirse Türkiye solunda en azından bir alternatifin kıvılcımını atmayı başaracak.
Mehmet Güzel: Gruplarla sınırlı olmaması gayet doğru ve yararlıdır. Bu anlayışla ben de bazı arkadaşları bu toplantılara kattım. Dönem, koşullar ve sorumluluklarımız zaten (grup çalışmalarını ihmal etmeden) grupçu yaklaşımı aşmamızı zorunlu kılıyor.
Ayşe: Toplantıların gruplarla sınırlı tutulmamasını ve samimi bir dostluk-yoldaşlık ilişkilerini temel alması çok yararlıdır ve doğru buluyorum. Grup farklarının çok önemsiz olduğuna inanıyorum. Hepimiz devrimciyiz ve devrimci kişiliğin erdemlerini özümsemiş insanların ilişkileri temel alınmalıdır.
Nuray: Çok olumlu buluyorum. Ama bu çabanın sonuç verdiğine dair bir belirti görmüyorum.
Seda: Olumludur ancak bu çabanın biraz daha geliştirilmesi gerekir.
Tartışmada varılan sonuçların pratikte karşılık bulması çabasını nasıl buluyorsunuz? Daha iyi olması için neler önerirsiniz?
Eylül: Pratikte işleri yürüten belirli arkadaşlarımız var, pratikte etkili olduğumuz yerlerdeki diğer arkadaşlarımız da daha çok sorumluluk alabilir.
Şahin Polat: Bu konuya ilişkin görüşümün özünü, dördüncü sorunun ikinci paragrafında dile getirdim. Yoldaşlık ilişkisinin gelişmesi demek aynı zamanda “tartışmada varılan sonuçların pratikte karşılık bulması” çabasının bir ürünü olarak düşünülmelidir. Bu örgütsel hedefe ulaşmak demek aynı zamanda pratikte (politik) ve kuramsal (ideolojik, felsefi ve kültürel) hedeflere de ulaşılmış anlamına gelecektir. Bu açıdan Demokrasi Okulu pratiğini zenginleştirmek için altıncı soruya verilecek cevapta aynı sorular olarak düşünülmelidir.
Gökhan: Genellikle pratik yönü zayıf ama mesela 16-17 Haziranla ilgili toplam daha pratik, sonuç alıcı oldu ve etkinliklere dönüştü. Bence bu yöntem kullanılmalı. Okul pratik bir alanı beslemeli.
Katılımcılar düşüncesini ifade edenler pratik bir platform olarak birlikte hareket etmeyi hedeflemeli, örneğin yerel seçimler süreci güzel bir örnek oldu. Birlikte bir dernek bile kurulabilir, ortak alanlar yaratıp geliştirebiliriz. Ortaklaşa platformlar kurulabilir. Tabi fikri ertelendi diye küsüp gitmemek kaydıyla.
Ahmet Sarıcan: Tartışılan konuların hemen sonuç vermesi mümkün değil. Ama bu konuda adımların atıldığı görülüyor. Sabır isteyen bir çalışma.
Asude: Şu anda solda pratik çalışma eksikliğinden dolayı biz çabalasak da bir karşılık bulamıyoruz.
Özgür: Daha çok insan katılım gösterebilirse pratikte etkilerini görebileceğimizi düşünüyorum. Her arkadaşımız Demokrasi Okulu’nu sahiplenip, onun gelişmesi için çabalamalı ve çevremizdeki insanlara yaymalı. Ne kadar çok insana ulaşılırsa o kadar çok karşılığını göreceğiz.
Mehmet Güzel: Tartışılan konuların pratikte karşılık bulması konusunda ciddi sıkıntılar var. Bu toplantıların her birinin sonuçlarının pratik karşılığının bulması da mümkün değildir. Her toplantı sonucunun pratik yansımasını bulabilmesi, muazzam örgütlenmiş bir örgüt ve etrafında harekete geçirebileceği ciddi bir kitle olması gerekir. Bu koşullarda ülkemizde hiçbir örgüt bu pozisyonda değildir. Hatta bu ifade ettiğimin yanına bile hiçbir örgüt yaklaşamaz. Dolayısıyla toplantılarda, yapılması gerekenler üzerinde fikir fırtınası yapılır, uygulanabilecek olanlar kişilerin, grupların ve örgütlerin olanakları oranında hayata geçirilir.
Ayşe: Toplantılarda konuşulan konuların pratiğe yansıması gereklidir. Konuşulan şeyler havada kalmamalı. Bu kolay değil, biliyorum. Her doğru karar hayata geçirilemeyebilir. Ama mümkün olanların hayata geçirilmesi gerekir ki gelişme sağlanabilsin.
Nuray: Böyle bir çabanın varlığını hissetmedim. Tartışma sonunda herhangi bir çıkarım yapılmıyor, bir sonuç ortaya konmuyor. Pratik için ne öneriliyor ki nasıl karşılık bulsun?
Seda: Her tartışmanın sonucu pratikle karşılık bulmuyor. Bulması gerektiğini de düşünmüyorum. Ancak genel açıdan baktığımda ortak bir çabaya ulaşma konusunda olumlu adımlar atılıyor.
Solda birliğe küçük de olsa sağlıklı bir katkı yapmayı amaçlayan bu tartışma faaliyetini önümüzdeki süreçte nasıl geliştirebiliriz? Bu konuda nasıl bir katkı sunabilirsiniz?
Eylül: Önümüzdeki süreçte gençlerin sorunlarını ele alarak daha çok ilgilerini çekmeliyiz ve Demokrasi Okulu’na daha çok genç fikrin katılmasını sağlamalıyız.
Şahin Polat: Demokrasi Okulu pratiğini Türkiye koşullarında geliştirmek oldukça zor ve sorunlu! Her şeyden önce birlik konusunu doğru şekilde ele alabilirsek hayal kırıklıklarından kendimizi korumuş oluruz. İddia edebilirim ki var olan grup veya örgütlerle sosyalist birlik kurmak, Trump’u komünist yapmak kadar imkansız ve saçma bir istek olurdu. Çünkü bu grup yönetimleri söyledikleri her lafı ve yaptıkları her adımı tartışılmaz ve mutlak doğru olarak görmektedirler. Dolayısıyla onlar, devrimci sürecin “Allah’ına kadar komünist” unsurlarıdır. Bu nedenle onlar ile “Müslüman Kardeşler” arasında sadece nüans farkları bulunmaktadır. Fakat bu gruplarla, demokratik hedefler ve güncel sorunlar karşısında geçici birliktelikler kurulabilir. Buna da kitlesel olarak kadük kaldıkları ve gelişemedikleri için razı olmaktadırlar. Bu tür birliktelik hedeflemek bu anlamda gerçekçi durmaktadır.
Bu açıdan Demokrasi Okulu, bu grupların yukarıda açıkladığım duruşları karşısında Marxist bir yaklaşımdır. Bu nedenle Demokrasi Okulu’nun konsepti çerçevesinde sadece şunları önerebilirim: a- Konuların seçiminde izlenen konuşma sonrası spontane yöntem yerine bu konuda daha önceden hazırlık yapan ve öneriler yapan bir ekip çalışması olmalı, b- Toplantı öncesi hazırlanmış olan sorulara verilen cevaplar farklı ve uyumsuz düşmektedir. Çoğu kimse sorulara uygun cevaplar yerine, birikimine göre konuşmayı seçmektedir. Bu bariz çelişki ve uyumsuzluktan kurtulmak için soruyu ya teke indirmek ya da iki temel soruyla sınırlamak gerekir diye düşünüyorum. c- Genellikle benimle ilgili yaşandığı için şu konuya ilişkin düzenleme yapmak gerekiyor sanırım: Kişinin hedef alındığı (benimle ilgili yaşamıştık) veya savunduğumuz görüşlerin (ki hatırlanacaktır iki arkadaş tarafından Marxizmin küçümsenmesini yaşamıştık) kaba biçimde eleştirisi, daha da ötesi, farklı görüşlerin tartışmaya başlanması durumlarında konuya yönetici arkadaşın müdahale ederek “bu sorunların bize yaraşır şekilde tartışılması için, tarafları ve konuya ilgi duyanları sırf bu konuda ayrı bir tartışmaya çağıracağız” diyerek sınırlı ve özel bir toplantıyı Demokrasi Okulu yöneticilerinin organize etmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum.
Gökhan: Demokrasi Okulu normal bir okul gibi al gülüm okulu değil, tartışmaya hazırlan, tartış ve gözden geçir okulu. Bu süreci başarılı buluyorum.
Ahmet Sarıcan: Solda birlik amaçlı çalışmalar aynı zamanda işçi sınıfının birliği için yapılan çalışmalardır. Bu bakımdan değerlidir. Bu çalışmayı daha fazla diğer siyasi öznelerle haşır-neşir olarak geliştirmeliyiz.
Benim kişisel olarak koyabileceğim katkı TKP, TKH, TİP gibi partilerle olan eski arkadaşlık ilişkilerim sayesinde belki olabilir. Zaten zaman zaman görüşüyorum, bu günlerde de böyle bir görüşmem olacak.
Asude: Demokrasi Okuluna düzenli olarak olarak katılan farklı örgütlerden insanlar dahil olmalı, gençler ağırlıklı olmalı. Biz gençler olarak zaten moderatör olarak ağırlık vermeye başladık, arkadaşlarımızı da düzenli olarak toplantılara katılmaya teşvik etmeliyiz.
Özgür: Siyasi gruplardan insanları davet edebiliriz. Bunu düzenli hale getirmeliyiz. Her hafta veya iki haftada bir siyasi gruplardan (2-3) temsilci çağrılabilir. Onlar 3’er dakikalık sunumlarla hem kendi gruplarının görüşlerini dile getirirler. Bu gruplarla ortak bir şekilde Demokrasi Okulu düzenlenebilir. Onların Demokrasi Okulu’nun fikrinde özne olarak hissettiği bir durum, solda birlik için bir adım olabilir.
Mehmet Güzel: Solda birlik konusunda Demokrasi Okulu “ev sahiplerini” oldukça samimi buluyorum. Bu konuda kendimle aynı duygu, düşünce ve yaklaşımda buluyorum. Bu alanda gelişim sağlayabilmek kolay değil. Mücadelenin iyi bir ivme yakalaması ve kitleselleşebilmesi koşullarında daha iyi sonuçlar alınabileceğini düşünüyorum. Ancak kimi bakış açılarına göre sakıncalar barındırsa da ülkemizdeki legal ve parlamenter mücadele alanında oluşmuş olan ittifak ve mücadele ortaklığını da dikkate almak gerekir. Solda birlik bakış açısı, demokrasi mücadelesinin birçok unsurunu dışarda tutan bir yaklaşımla başarı gösteremez. Birlik, bir cephe anlayışıdır. Ve cephe, heterojen bir özellikte olmak zorundadır. Sorunlara çok ayrı bakış açılarına sahip olmalarına rağmen en temel konularda ortaklaşabilen bir esneklikle birlik kurulabilir. En temel konular mümkün olduğunca geniş tutulabilir ama mümkün olmadığında daha sınırlı düzeyde kalınabilir. Günümüzde en gerçekçi ve nesnel durum, “anti faşist demokrasi mücadelesi” ortak hedefiyle bir birlik anlayışı sağlanmasıdır. Daha ayrıntılı programlar ise (bu da gerekli olmakla birlikte) örgütsel birliği hedefleyecek olan ve marjinal kalma riski olan yaklaşımlardır.
Solda birlik konusunda, görüşlerim doğrultusunda siyasal mücadele sürecim boyunca söylemde ve eylemde bulundum. Koşulsuz-şartsız olarak demokrasi mücadelesi ortak hedefinde her söylem ve eylemle ortaklaşmaya çalıştım. Bütün nehirler denize akar düsturu ile mücadeleye katkı sunacak her çalışmayı desteklemeye azami önem gösterdim. Şimdi de bu anlayışla demokrasi mücadelesi hedefiyle her söylem ve eylemde bütün devrimci çevrelerle beraber hareket ederek ve benim bu yöndeki çalışmalarıma diğer çevrelerin katkılarını bekleyerek birlik hedefine katkı sunabileceğimi düşünüyorum. Daha da ilerisi örgütsel birlik hedefidir ki, bu da kurumsal, ilkesel ve programsal görüşmeleri gerekli kılar. Bunun olmaması için de bir engel görmüyorum.
Ayşe: Solda birlik konusu çok zorlu bir konu. Hayatım boyunca bunun sağlanması için çabalara tanık oldum ama bir türlü sağlandığını göremedim. Bir zamanlar Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi kurulmuştu. Çok umutlanmıştım. Sonra o cephe dağıldı. Ardından Devrimci Birlik Platformu kuruldu, yine umutlandım. Ama o da dağıldı. Şimdiki çabaları da olumlu buluyorum ama doğrusunu söylemek gerekirse hiç umutlu değilim. Umarım ki yanılırım ve bu konuda ilerleme sağlanır. Benim bu konuda yapabileceğim ciddi bir katkım olabileceğini zannetmiyorum. En fazla bu yönde bir çaba gösterilmesi gerektiğini yoldaşlarıma ifade edebilirim ki, onlar bunun bilincindedirler, hatta daha da ötesi, geçmişte oluşturulan birliklerin asli ve önemli unsurlarıdırlar.
Nuray: Bence konular bir önceki toplantıda değil, uzun zaman önce belirlenip bir takvime bağlanmalı. Toplantıda en az bir uzman olmalı. En azından kendi grubumuzdaki arkadaşlara hazırlık yapmaları için alt başlıklar verilmeli (bu aynı zamanda toplantıya canlılık katar) Bu formatta olursa ayda bir yapılmalı ve tüm kesimlere kapsamlı çağrılar yapılmalı.
Seda: Daha fazla sol grupların katılımı sağlanabilir. Ancak buna da önlem alınmalıdır çünkü solun aşamadığı grupçuluk, yıllardır devam eden bu tartışma platformunu oluşturan sekteye uğrayabilir.
Eklemek istediğiniz hususlar var mı? Bu soruya cevaplar aşağıdadır:
Şahin Polat: Sanırım bu soruya beşinci ve altıncı sorularda yeterince cevap verdim. Teşekkürler.
Ahmet Sarıcan: Önerim şu olabilir: “Türkiye’de Kürt sorunu” adlı bir konferans düzenlenmeli diye düşünüyorum. Malum, Türkiye’de bir devrim olacaksa bu Kürtlerle beraber olacak. DEM Parti’nin emperyalizme karşı tutumu çok farklı olduğundan, DEM dışındaki ve anti emperyalist Kürtlerin böyle bir tartışma sonrasında yayınlayacağı ortak deklerasyon ile alternatif bir yol aranmalıdır.
İkinci önemli konu solda birlik olmayı teşvik ederken bunu hangi örgütlenme metodu ile gerçekleştirebileceğimize kafa yormamız gerekiyor. Burada aynı kulvarda mücadele verenler hedeflenmeli. Buna rağmen farklılıklar olacaktır ve bu doğaldır. Ayrıca gereklidir. Bu farklılıkları bir arada tutabilecek örgütlenme ademi-merkeziyetçiliği öne çıkaran örgütlenme olmalıdır diye düşünüyorum. Böylece her farklılığın örgütten ayrılmak veya atılmak sonucunu doğurmayan bir örgütlenme. Görevden almaların ve atamaların olmadığı bir örgütlenme. Tabi yazdıklarım mutlak doğrular değil, tartışılabilir, değiştirilebilir veya zenginleştirilebilir.
Asude: Toplantıya katılan arkadaşların görüşünü aldığımızda ortaya gençlerin toplantıdan bazen sıkıldığını ve ilgilerini çekmediği gibi geri dönüşler alıyoruz. Gençlerin daha aktif olabileceği şekilde düzenleme ve iyileştirilme yapmalı diye düşünüyorum.
Mehmet Güzel: Çalışmalarınızda ve mücadelenizde başarılar diliyorum. Ortak hedeflere omuz omuza, yürek yüreğe!…
Ayşe: Devrimci mücadelede samimi olarak yer alan herkesi kendi ailemden bir birey olarak görüyor ve seviyorum. Sizlerin mücadeleyi geliştirme çabanızı çok değerli ve önemli olarak görüyor ve saygı duyuyorum. Her devrimci çabaya elimden ne gelirse samimi olarak katkı sunmak isterim. Kendi aidiyetim ve mücadelem olmasına rağmen sizlerin de mücadelesine saygı duyuyorum. İhtiyaç duyduğunuz anda elimden gelen desteği vermekten geri durmayacağımı bilmenizi isterim. Devrimci dayanışma kültürü temelinde her alanda ve her zaman yan yana ve aynı amaçlar doğrultusunda mücadele ediyoruz. Mücadelenizde başarılar diliyor ve bu mücadelede küçük-büyük katkısı olan herkesi sevgiyle selamlıyorum.
Seda: Hayır, yok.