Kars tarihinde Lenin’i görmek

0
359

Rıza Aydın

Kars tarihi üzerine yazdığım yazımı şunun için yeniden paylaştım:

Mustafa Kemal‘in 1919’da Samsun’a çıkmasından 1 yıl evvel Lenin, 40 yıldır Rus Devleti’nin sınırları içinde olan 6 livadan, SSCB’deki koalisyon hükümetinde olan SD’nin (Sosyalist Devrimci Parti) itirazına rağmen, işgale son verip, askerlerini çekmiş.

Lenin, Kars da dahil, bu 6 livadaki işgale son verdiği için, SD (Sosyalist Devrimci Parti) hükümetten ayrılıp, Bolşeviklere karşı savaş açtığı halde Lenin işgale son veriyor; bu önemli, buraya mim koymak lazım. İşte bu süreçte SD militanı Fanya Kaplan, Lenin’i vuruyor; Lenin, aldığı bu yaranın etkisi ile ilerleyen süreçte ölüyor.

*

Kars’ın, kaç yıl, hangi tarihler arasında, Rusya’nın işgalinde kaldığı hakkında bilgi arıyordum, Kars Valiliği’nin resmî internet sitesinde şu bilgiyi buldum, önce bunu okuyalım:

“Kars:

18 KASIM 1877 den, 25 NİSAN 1918’e kadar 40 yıl, Rus işgali altında kaldıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti topraklarına katılmıştır.

Milli Mücadele döneminde, Karslılar önce Milli Şura sonra Cenub-i Garb-i Kafkas hükümetlerini kurmuşlardır.

30 Ekim 1920’de Kazım Karabekir yönetimindeki Türk Ordusu Kars’ı alarak Türk topraklarına katmıştır.”

Kars Valiliği’nin resmî internet sitesindeki bilgi böyle.

*

Bu muhabbeti, tarihi süreci düşünerek şöyle sürdürelim; daha Mustafa Kemal Samsun’a çıkıp, Kurtuluş Savaşı’nı başlatmadan bir yıl evvel -25 Nisan 1918’de- Lenin, 40 yıldır Rus işgalinde olan 6 livayı (ili, bölgeyi) özgür bırakıyor. Lenin, bunu SSCB’de koalisyon hükümetinde olan Sosyalist Devrimci Parti’nin itirazına rağmen yapıyor; bence bu önemli. Özgür bırakılan Kars’ta bağımsız bir devlet kuruluyor.

Kırk yıldır Rus işgali altında olan Kars’tan yani “Elviye-i Selâse” denen illerden, Sovyetler askerini çekince buralarda Sovyet benzeri Şura’lar kuruluyor. Bu Şura’lar 5 Kasım 1918’de, “Cenûb-i Garbi Kafkas Hükümeti Cumhuriyeti” adıyla bir devlet kuruyorlar. Anadolu’da kurulan ilk Cumhuriyet bu dersem, yanlışım olur mu bilmiyorum? Sonra merkezi Kars olan bu devlet, 12 Nisan 1919’da İngiltere’nin işgal etmesiyle yıkılıyor; devletin ileri gelenlerini de İngilizler tutuklayıp Malta’ya sürüyorlar.

Bu devletin başkanı olan Fahrettin Erdoğan’ın “Türk illerinden hatıralarım” adında bir kitabı var. Fahrettin Erdoğan Garip Musa Ocağı’ndan olduğu için sanıyorum, Garip Musa’lılar bu kitabı yeniden basacaklardı.

Sonra süreç devam ediyor.

Mustafa Kemal, Samsun’a çıkıp, Kurtuluş Savaşı’nı başlattıktan sonra, Anadolu’daki Kurtuluş Savaşı’na yardım etmek için Lenin’in önerisi ile SSCB hükümeti, Kurtuluş Savaşı’na yardım toplama kampanyası başlatma kararı alıyor; bu kampanyada toplanan yardımların bir kısmını para, bir kısmını da cephane olarak Mustafa Kemal hükümetine getirip teslim ediyorlar. Bakınız, Lenin, Kurtuluş Savaşı’na sadece maddi yardım yapmıyor, askeri danışman niteliğinde, en önemli Sovyet generallerini de gönderiyor, bu çok önemli. Taksim Anıtı’na bakın, Mustafa Kemal’in yanında iki önemli Sovyet generalinin de heykeli vardır; bu anıt, Mustafa Kemal’in kadirşinaslığı kadar, Kurtuluş Savaşı veren bir halka sosyalistlerin yaptığı yardımın da bir nişanesi olarak görülmelidir. Lenin 1915’de Zinovyev ile beraber yazdığı, “Sosyalizm ve Savaş” adlı kitabında, emperyalistler arası paylaşım savaşı sırasında, emperyalizmden kurtulmak için savaşan bir halk olursa onu destekleyeceğiz, diye ilkesel bir tutum açıklamıştı; bu anıt bu vaadin bir nişanesidir.

Ankara hükümetini ilk tanıyan ülke de Lenin’in başında olduğu SSCB olmuş; bunlar bir dostluk gösterisi için yeterli delil değil mi? Bunların bilinmeyeceğini sanan bazı vefasız kişiler, sosyalistlerin Türklere, Türkiye’ye düşmanlığından dem vurabiliyorlar, yazık.

*

Hiçbir iyilik cezasız kalmaz derler ya, SSCB’nin bunca dostluğuna rağmen, Hitler, SSCB’ye karşı düşmanca planlar geliştirirken İnönü hükümeti el altından (gizli yollardan), Hitler Almanya’sı ile işbirliği yaparak Sovyetler’deki Türkler içinde Hitler yanlısı çalışmalar yapmaları için bazı “Türk milliyetçilerini” göndermiş ya da bunların gitmesine göz yummuş, el altından destek olmuş.

1940’lı yıllardaki devlet adamlarının resimlerine bakınız, Hitler vari bıyıkları olduğunu, bunun Hitler hayranlığının bir nişanesi olduğunu görürsünüz. O dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu’nun da yaptığı ırkçı konuşmalar meşhurdur. Bunları sadece çağın ruhu olarak anlamamak lazım.

Türkiye Cumhuriyeti hükümeti Hitler Almayası’nın gücünü, durumunu incelemesi için, ilerde Türkiye Birlik Partisi’ni (BP) kuracak olan Hasan Tahsin Berkman’ı Almanya’ya göndermiş. Hasan Tahsin Berkman, Almanya’nın yenileceğini, Almanya ile savaşa girilmemesi gerektiğini raporuna yazmış. Ancak hava değişip, 1944’te Hitler Almanyası’nın yenileceği anlaşılıp, dünyada ırkçılık aleyhtarı bir hava oluşunca, Türkiye hükümeti, el altından yaptırdığı bu faaliyetleri milliyetçiler kendiliğinden yapmışlar gibi gösterip, kendini aklamak için Türk milliyetçilerini yargılamış, 1944’teki Türk milliyetçilerinin yargılaması davasının esası bence budur.

Türkiye hükümeti, dünyadaki politik rüzgarın değiştiğine iyice emin olunca 23 Şabat 1945’te Hitler Almanya’sı ile Japonya’ya resmî olarak savaş ilan ediyor, böylece de devlet memurlarının bıyıkları değişip, çok partili demokratik sisteme doğru yöneliyorlar.

İşte Türkiye hükümetinin Alman yanlısı faaliyetlerini bilen Stalin yönetiminin, Türkiye’yi diplomatik yollardan uyararak, “siz böylesi faaliyetlere izin verirseniz, biz de sınırlarımız içinde olduğu halde size bıraktığımız yerleri geri isteriz” demiş olabilir ama bu konuda net, kesin bir belge yok; belki bir Sovyet diplomatı bunu görüşmeler sırasında ima etmiş olabilir ama bu şimdilik bir iddiadan ibaret. Stalin yönetiminin Kars’ı istemesi diye ifade edilen işin özü budur ama bu konuda resmî, kesin bir belge yoktur.

Bütün bunları tartışmak mümkün ama Sosyalistlerin Türkiye’ye düşmanlık ettiğini söylemek ne insafa, ne merhamete ne de tarihi gerçeklere sığar. Enternasyonalist olan Sosyalistlerin hiçbir millete karşı özel bir düşmanlığı olamaz, olmamıştır da, sosyalist enternasyonalizm bütün milletleri eşit görüp, özgür olmasını ister. Bazı art niyetli çevrelerin, sosyalistleri Türkiye düşmanıymış gibi göstermeye çalışması doğru değildir.

Biz enternasyonalist sosyalistler olarak bütün halkaları sever, birbirine eşit görürüz. “Yetmiş iki millete eşit gözle bakmayan halka iyi görünmeye çalışsa da hakikatte kötüdür” şiarı bizim de şiarımızdır. Yunus Emre, “Yetmiş iki millete suçum budur Hak dedim” diyor; biz de bu suça iştirak ediyoruz.

Bilmem anlatabildim mi?

Aşk ile…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.