Ortak devrimci mirasımız: Türkiye Komünist Partisi

0
707

Doğan Baran

“Türkiye’deki Marksist hareket şerefli bir mücadele tarihine sahiptir. CHP ve DP yönetimlerinin karanlık yıllarında, siyasi irticanın en azgın olduğu yıllarda, Türkiyeli proleter devrimciler yiğitçe ve mertçe mücadele vermişlerdir. Türkiye proleter devrimci hareket içinde siyasi irticaya karşı başeğmez bir mücadele içinde olan arkadaşlarımız, daima biz genç proleter devrimciler için örnek olmuşlar ve büyük değer taşımışlardır. Ama bu geçmişteki mücadelenin hatalarını eleştirmeyeceğimiz anlamına gelmez. Bugün ve yarın için doğru olan politika, dünün eleştirisinden çıkar.

Biz, Türkiye’deki Marksist hareketin tarihine sonuna kadar saygılıyız. Ve onun bir devamı olarak kendimizi görmekteyiz.” (Mahir Çayan, ASD’ye Açık Mektup, Ocak 1971)

Devrimciler, dünya sosyalist hareketine olduğu gibi, ülkesinin mücadele tarihine de ilgiyle yaklaşmalı, ona sahip çıkmalı ve ortak geçmişinden dersler çıkarmalıdır. Mücadeleyi “kendiyle başlatan” çizginin aksine bu tutum, mücadele tarihimizi günün koşullarına uygun şekilde ileriye doğru taşımamıza yol açar.

10 Eylül 1920’de Türkiye’nin bütün proleter devrimcileri Bakü’de yapılan kongreyle Türkiye Komünist Partisi’nde (TKP) birleşti. TKP Anadolu’da emperyalizme karşı gelişmekte olan silahlı mücadeleye katılma kararı almıştı. Liderlerin önemli bölümünün Karadeniz’de pusuya düşürülmesi sonucunda bu kararın uygulanamadığı biliniyor. Ancak, TKP mücadeleyi yeni ve çok zor koşullarda sürdürmeye devam etti.

TKP’nin yarattığı devrimci ruh, isimleri saymakla bitmeyecek kadar çok sayıda devrime adanmış kadrolar yarattı. Her biri döneminin en ileri devrimciler olan bu kadrolar mücadele bayrağını yılmaksızın ileri götürmek için amansız koşullara göğüs gerdiler. İşkenceler, hapislikler, sürgünler yaşandı. Şefik Hüsnü, Reşat Fuat, Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli, Sevim Belli, Şevki Akşit gibi liderler bu isimler arasındadır. Onlar “bu toprakların” devrimcisiydi. Mücadelenin özel koşullarını anlamak için önemli çalışmalar yaptılar. Hikmet Kıvılcımlı ve Mihri Belli’nin öne çıkan özel çabaları bu açıdan çok değerlidir.

TKP, başta ifade edildiği gibi Türkiye solunun bütün sosyalistlerini birleştiren bir devrimci örgüt olarak ortaya çıktı. Sonradan TKP adına kendi dar grubunun örgütünü kurma alışkanlığı ilk kez 60’lı yıların sonlarında başlatıldı. TKP içinde poliste kötü tutum göstermiş olan Zeki Baştımar ve İsmail Bilen, yurt dışında Sovyetler Birliği bürokrasisine dayanarak kendilerini önce TKP Yurtdışı Büro, sonra da TKP ilan ettiler. Örgütün bütün direnişçi kadrolarının derin saygı ve sevgi duyduğu Şefik Hüsnü’yü kin ve nefretle andılar. Örgütün en direnişçi liderlerinden Reşat Fuat, Hikmet Kıvılcımlı ve Mihri Belli gibi devrimcileri örgütten ihraç ettiklerini duyurdular. Türkiye sosyalist hareketinin bütün güçlerini kapsayan TKP’nin bir grubun mülkiyetine geçirilmesi böyle başladı. Bugün ne yazık ki devam ediyor.

TKP liderleri Mustafa Suphi ve Şefik Hüsnü, Kemalizme karşı çok iyimser tutumda olmakla eleştirilmektedirler. Eleştirilerde kuşkusuz haklılık payı yüksektir. Mustafa Suphiler bu konudaki ihmalkarlıklarını hayatlarıyla ve devrimci hareketin çok büyük darbe almasıyla ödediler. Bununla birlikte özellikle Şefik Hüsnü ve arkadaşları yukarıda Mahir Çayan’ın da belirttiği gibi Türkiye devrimci hareketinde direnişçi bir gelenek yarattılar. Mustafa Suphi, Şefik Hüsnü, Mihri Belli ve Kıvılcımlı, Kemalizm ve başkaca konularda elbette eleştirilebilecek insanlardır. Bu eleştiriden çıkacak en önemli ders ise Türkiye devrimci hareketinin bağımsızlığı olabilir.

Ne var ki Şefik Hüsnü’yü Kemalizmin peşine takılmakla suçlayanların çoğu bugün sosyalizm adına ABD emperyalizminin “liberal demokrasi” projesinin peşine takılmış bulunuyorlar. Bu arkadaşlar TKP eleştirisinden yola çıkarak düpedüz ezilen ulus milliyetçiliğinin peşine takıldılar.

TKP Türkiye sosyalist hareketinin direnişçi birliğinin sembolüdür. Bugün çok çeşitli örgütlere bölünmüş olan sosyalist hareketin kökü TKP’dir. Bu devrimci örgütlerin hedefleri de birdir. Dolayısıyla 10 Eylül bize bugün hangi örgütten olursak olalım yoldaş olduğumuzu hatırlatmaktadır. Ayrı örgütlerde olmayı, dayanışma ve koordinasyon içinde mücadele etmeye engel olmaktan çıkarmalıyız.

TKP ismi, Türkiye devrimci hareketinin, direnişçiliğin birliğinin ismi olmalıdır. Fedakarlıkları, adanmışlıkları; işkencelerde, sürgünlerde ve hapisliklerde yılmaz mücadeleci kişilikleriyle devrimci hareketin önderleri övünç kaynağımızdır.

Yolumuz Mustafa Suphilerin, Şefik Hüsnülerin, Denizlerin, Mahirlerin ve İbrahimlerin yoludur!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.