Türkiye’nin sorumluluğunda bir savaş suçu makinesi: Ahrar’uş Şarkiyye (*)

0
1884

Suriye’nin kuzeyinde TSK’yle birlikte hareket eden cihatçı gruplardan Ahrar’uş Şarkiyye’nin ismi, Kürt kadın siyasetçi Hevrin Halaf’ın öldürülmesi başta olmak üzere, sivillere ve milislere yönelik yargısız infazlar, tutuklu IŞİD’lilerin ve ailelerinin serbest bırakılması gibi birçok olayda ön plana çıktı

Saray-AKP iktidarının, Suriye’nin kuzeyine yönelik askeri müdahale için “Suriye Milli Ordusu” (SMO) çatısı altında bir araya getirdiği cihatçı gruplar arasında en dikkat çekenlerden biri hiç kuşkusuz Ahrar’uş Şarkiyye.

SMO’ya bağlı “1. Kolordu” bünyesinde yer alan örgütün ismi, Kürt kadın siyasetçi Hevrin Halaf’ın öldürülmesi başta olmak üzere, sivillere yönelik yargısız infazlar, tutuklu IŞİD’lilerin ve ailelerinin serbest bırakılması gibi birçok olayda ön plana çıktı.

Ahrar’uş Şarkiyye’nin kuruluşu

Ahrar’uş Şarkiyye liderlerinden Ebu Hatim Şakra. Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada paylaşılan sol üstteki fotoğrafta Şakra, iki Kürt esir ile birlikte görülüyor.

Suriye’nin doğusundaki Deyrizor ve Haseke ile Rakka vilayetlerinden cihatçılar, savaşın başından itibaren, AKP destekli gruplardan Ahrar’uş Şam’a bağlı bir birim olarak faaliyet gösterdiler ve IŞİD’in bölgeyi ele geçirmesi üzerine ülkenin batısına geçtiler. Bu birimdeki cihatçılar daha sonra Ocak 2016’da Ahrar’uş Şarkiyye (Doğu’nun Özgürleri) adıyla yeni bir örgüt kurdular.

Bazı kaynaklara göre Nusra Cephesi’nin (şimdiki adıyla Şam’ın Fethi Cephesi) eski şeri liderlerinden Iraklı Ebu Maria el-Kahtani de grubun oluşumunda yer alıyor. Örgütün çoğunluğunun Deyrizor’un en büyük aşireti olan Şaytat kökenli olduğu, ayrıca örgüt bünyesinde eski Ahrar’uş Şam ve Nusra militanlarının da bulunduğu belirtiliyor.

Halep’in kuzeyinde faaliyet gösteren örgüt, İdlip’te de etkin. Ancak örgüt özellikle 2016’daki “Fırat Kalkanı”, 2018’deki “Zeytin Dalı” operasyonlarına katılmasının ardından El-Rai, El-Bab ve Afrin’de de varlık göstermeye başladı.

Örgütün liderliği AKP iktidarıyla kurduğu ilişkilerden fayda gördü. Komutanlarından Ebu Hatim Şakra’nın, Afrin’in ele geçirilmesinin ardından Tayyip Erdoğan’dan bir buluşma daveti aldığı öne sürüldü. Şubat 2019’da Ebu Hatim, örgütün Twitter hesabından paylaştığı bir fotoğrafta, Afrin’e bağlı Raco’da AKP destekli yerel kolluk kuvvetlerinden bir ödül alırken görülüyor.

Öte yandan IŞİD’e yakın bir haber sitesi, Nusra öncülüğündeki Heyet-i Tahrir’uş Şam militanlarının Ahrar’uş Şarkiyye adı altında İdlip’te TSK gözlem noktalarını koruduğunu ve askeri konvoylarına eşlik ettiğini, ayrıca örgütün TSK’nin Fırat’ın doğusuna yönelik operasyonuna katılmak için bölgeye ilk askeri birlik gönderen grup olduğunu öne sürüyor.

Örgütün sicili: İnfaz, yağma, şeriat

Ahrar’uş Şarkiyye, Ocak 2017’de YPG-QSD’ye casusluk yapmakla suçladıkları Abdülkerim el-Hamud adlı sivili Cerablus yakınlarında infaz etmişti.

18 Mart 2018’de Afrin’in ele geçirilmesinin ardından Ahrar’uş Şarkiyye ve diğer gruplar arasında yağma savaşı başlamış, çatışmalar “Fırat Kalkanı” bölgesine de sıçramıştı. Çatışmalar mayıs ayı sonuna dek sürmüştü.

Haziran 2018’de de örgüt, Afrin’in çeşitli noktalarında kadınlara şeriat yasalarına uymaları ve hicab giymelerini söyleyen billboard ve posterler yerleştirmişti.

Aralık 2018’de ise AKP iktidarının Münbiç’e yönelik operasyon tehditleri sonrası cepheye intikal ettirilen cihatçı gruplar arasında Ahrar’uş Şarkiyye de vardı. İntikal sırasında cihatçılarca kaydedilen bir videoda, Ahrar’uş Şarkiyye militanı “Allah’ın izniyle Münbiç’e, Rakka’ya ve Haseke’ye gideceğiz” ve “Kâfir Kürtleri kesmeye geliyoruz” demişti.

Ahrar’uş Şarkiyye’nin ayrıca İdlip’teki insan kaçakçılığı operasyonunda yer aldığı, yüzlerce IŞİD’linin Suriye’nin çeşitli bölgelerinden İdlip’e, buradan da Türkiye’ye geçişlerinde rol oynadığı belirtiliyor.

Hevrin Halaf’ın öldürülmesi

Sol üstte yer alan fotoğraftaki Hevrin Halaf. Hemen yanındaki fotoğraf, Ahrar’uş Şarkiyye militanlarını, kurşun yağmuruna tuttukları Halaf’ın aracını kontrol ederken gösteren videodan alındı. Alttaki iki fotoğrafta ise saldırı sonrası Halaf’ı taşıyan aracın hali net şekilde görülüyor.

Ahrar’uş Şarkiyye, 9 Ekim’de başlayan Suriye’nin kuzeyine yönelik askeri müdahalede de kendini gösterdi. 12 Ekim’de örgüte bağlı militanlar, Tel Abyad’ın doğusundan M4 otoyoluna ulaşarak bir kontrol noktası kurdu ve Kürt kadın siyasetçi Hevrin Halaf’ı taşıyan araç da dahil olmak üzere yoldan geçen sivil araçlara ateş açtı.

Olayın ardından hem Ahrar’uş Şarkiyye hem de Sultan Murat Tümeni’nden cihatçılar tarafından kaydedilen ve Hevrin Halaf cinayetiyle ilgili olan videolar sosyal medyada paylaşıldı.

Hevrin Halaf, 2018 yılında Münbiçli bir Arap olan İbrahim el-Kaftan’ın liderliğinde Rakka’da kurulan Suriye Gelecek Partisi’nin genel sekreterliği görevini yürütüyordu.

Yargısız infazlar

Ahrar’uş Şarkiyye militanlarınca kaydedilen ve sosyal medyada paylaşılan sivillere ve milislere yönelik yargısız infaz videolarından görüntüler.

Ahrar’uş Şarkiyye’nin bu süreçte sivillere ve milislere yönelik gerçekleştirdiği yargısız infazlar da sosyal medyada paylaşılan görüntülere yansıdı. Hatta Birleşmiş Milletler (BM), bu infazlardan Türkiye’nin sorumlu tutulabileceği uyarısında bulundu.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) Sözcüsü Rupert Colville, 15 Ekim’de İsviçre’nin Cenevre kentinde düzenlediği basın toplantısında, Ahrar’uş Şarkiyye militanlarının yargısız infaz gerçekleştirdiğini gösteren 12 Ekim’e ait iki farklı videonun incelendiğini açıkladı.

Colville, videoların birinde, militanlar tarafından ele geçirilen 3 Kürt esirin Haseke-Münbiç otoyolunda (M4) infaz edildiğinin görüldüğünü söyledi.

Hevrin Halaf’ın da aynı otoyolda, Ahrar’uş Şarkiyye militanları tarafından öldürüldüğüne ilişkin haberlerin kendilerine ulaştığını belirten Colville, “Türkiye bu gruplar üzerinde etkili denetime sahip olduğu sürece, bağlantılı gruplar tarafından gerçekleştirilen ihlallerden devlet olarak sorumlu tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Ayn İsa Kampından kaçan IŞİD’liler

Ahrar’uş Şarkiyye’nin bağlı olduğu “1. Kolordu”dan bir cihatçının, “Ayn İsa kampından çıkan sivilleri güvence altına aldık” dediği videodan alınan görüntü. Bu kişiler arasında IŞİD’liler ve ailelerinin olabileceği belirtiliyor.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, 13 Ekim’de “TSK’nin yoğun bombardımanı ve yaşanan şiddetli çatışmalardan yararlanan” IŞİD mensubu 785 kişinin, AKP destekli cihatçı gruplarla koordineli bir şekilde Ayn İsa kampından kaçtığını açıkladı.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean Yves Le Drian da 16 Ekim’de yaptığı açıklamada “Ayn İsa’daki kamptan [IŞİD’li] 9 Fransız kadının kaçtığını biliyoruz” dedi.

Bu gelişmelerin ardından, Ayn İsa kampından kaçan bazı IŞİD’li kadınların Türkiye’ye geçebilmek için sınıra yakın bir noktada olduklarına dair haberler basına yansıdı.

The Telegraph gazetesinden Josie Ensor’a konuşan İngiliz IŞİD’li Tooba Gondal, Ayn İsa kampından kaçışını ve Türkiye’ye geçmeye nasıl çabaladığını anlattı. Gondal hangi örgüt tarafından tutulduğunu bilmediğini söylese de The Telegraph’a yolladığı fotoğraflarda Ahrar’uş Şarkiyye bayrağı taşıyan militanların olduğu görülüyor.

Haberde, örgütün IŞİD’li kadınlardan Türkiye’ye kaçırılmaları karşılığında fidye istediği belirtiliyor.

(*) Bu yazı 22.10.2019 tarihinde sendika63.org adlı sitede yayınlanmıştır

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.