(GENÇLİKLE SÖYLEŞİ) Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu: “Gençliğin sokağa çıkışı, artık yalnızca bir tepki değil; bir yön arayışı, bir isyan çağrısıdır”

0
471

19 Mart’ta İBB Başkanı İmamoğlu ve beraberindeki 100’ü aşkın kişinin gözaltına alınması ve ardından gelişen tutuklamalar toplumda AKP karşıtı öfkenin sokağa taşmasına sebep oldu. Gösterilerde gençliğin oynadığı öncü rol gözlerden kaçmıyor. Tepkiler yalnızca İmamoğlu’na ya da CHP’ye verilen destekten ibaret değil; çok daha geniş bir siyasal ve toplumsal yelpazeyi kapsıyor. 

Odak Dergisi, bu süreçte gençliğin mücadeleki rolünü daha iyi kavrayabilmek ve ortak bir eleştirel düşünce geliştirebilmek amacıyla gençlik örgütlerine, üniversite öğrencilerine ve sokakta mücadele veren çeşitli gençlere sorular yöneltiyor. Aşağıda, sorularımıza cevap veren Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’ndan (SGDF) arkadaşlarımızın cevaplarını yayınlıyoruz. İyi okumalar dileriz…

ODAK: Son yıllarda Z Kuşağı üzerine sıkça konuşuldu; bireyci, apolitik, umursamaz ve boyun eğen bir gençlik profili çizildi. Ancak 19 Mart sonrası on binlerce genç, tüm bu tanımları boşa çıkarırcasına sokaklara çıktı. Bu çelişki bize ne söylüyor? Gençliği bu kalıpların ötesinde nasıl tahlil edebiliriz?

SGDF: Bugün Z Kuşağı diye pazarlanan şey, esasen sermayenin gençliği birer tüketici özneye indirgeme çabasından başka bir şey değildir. Bu kuşak kavramı, sınıfsal çelişkileri görünmez kılan, gençliği sanki apolitik doğmuş gibi resmeden bir ideolojik örtüdür. Oysa 19 Mart, bu maskeyi yırtan bir an oldu. Gençlik apolitik değil; sistemin sunduğu politik formları reddediyor. Bireyci değil; kolektif eylemliliğin daha hakiki, daha doğrudan yollarını arıyor. Umursamaz değil; ama umursadığı şey artık yalnızca bir liderin kaderi değil, kendi geleceğinin ve yaşam hakkının somut anlamıdır. Bu çelişki, aslında gençliğin özgün sınıfsal konumunun ve Türkiye’nin yapısal krizinin bir yansımasıdır. Eğitimi güvencesiz, işi geleceksiz, sosyal alanı baskı altında olan bir gençlikten söz ediyoruz. Bu gençlik, kendisine çizilen sınırları aşmakta, politik olanı yeniden tarif etmektedir. Sokakları dolduran öfke, bir kuşağın değil, bir çağın reddidir.

ODAK: Sokağa çıkan gençlerin herhangi bir kişi için değil esas olarak kendi gelecekleri, özgürlükleri ve yaşam hakları için mücadele ettikleri biliniyor. Sizce bu gençlerin temel talepleri nelerdir? Yaşadığımız coğrafyada gençlerin temel problemleri nedir?

SGDF: Gençliğin üzerini bir kara bulut gibi kaplayan kapitalist rejim, son dönemlerde birçok alanda geleceksizlik ile gençliği terbiye etmeye çalışıyor. Gençlik, eğitimde yaşanan usulsüzlükler, torpiller, barınma ve beslenme gibi temel yaşam koşullarıyla uğraşırken; bir yandan da faşist iktidarın yaratmak istediği korku atmosferi altında bir süredir yaşamaya çalışıyor. “Silivri soğuktur” algısını gençliğin içine empoze etmek ve gençliği politik bir söz kurmaktan uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Her türlü sözü ilegallize ederek, her türlü sorunun bireysel olduğunu ve yaşadığımız tüm sorunların bireysel problemlerden kaynaklandığını bize inandırmak istiyorlar. İşte, tüm bu yaratılmak istenen korku atmosferinin gençlik nezdinde artık bir kırılmaya yol açtığını düşünüyoruz. Bugün, gençliğimizde sosyal hayatlarımızdan bahsedemez olduk. İşsizlik, barınma sorunları, beslenme, eğitim… Bunlar, bizim için mücadele edersek kazanabileceğimiz temel ve hayati durumlar haline geldi. Okuduğumuz bölümlerde torpiller yapılması, usulsüz diploma yok saymaları, gelen fahiş fiyatlar ve zamlar, kadın ve LGBTİ+ cinayetleri… Bunların hepsi hız kesmeden ve artarak bize gösteriliyor. Bugün yapılan usulsüzlüklere susmak; İmamoğlu’nun tutuklanmasına, kayyumlara, siyasi tutuklamalara karşı ses çıkarmamak demektir. Eğer buradan yana ortak bir ses çıkarılamazsa, yarına hiçbirimizin güvencesi yoktur. Bu yüzden gençlik artık “sıra hangimize gelecek” diye beklemiyor; hepimiz bu durumun, bu saldırının öznesiyiz ve böyle görüyoruz. İşte, yaşadığımız tüm sorunlar; faşist şeflik rejiminin ta kendisi ve onun ürettiği faşist saldırılardır. Yani mesele politik özgürlük sorunudur.

ODAK: 68 gençlik hareketi ve Gezi Direnişi gibi tarihi dönemeçlerle bugünkü süreci karşılaştıranlar var. Sizce bu hareketler arasında nasıl benzerlikler ya da farklar bulunuyor? Bu kıyaslamalar bugünkü mücadeleye nasıl ışık tutabilir?

SGDF: 68 kuşağı, emperyalist savaşlara, faşizme ve kapitalist sömürüye karşı bir enternasyonal isyanın parçasıydı. Türkiye’de ise bu ruh, devrimci önderliklerin ve örgütlü hareketlerin mayaladığı, işçi sınıfıyla buluşmaya çalışan bir gençlik hareketine dönüştü. Gezi ise bir başka eşikte karşımıza çıktı: Örgütsüz ama yaratıcı, heterojen ama ortak bir öfkeye sahip, kısa ömürlü ama tarihsel bir enerji barındıran bir kalkışmaydı. Bugün yaşadığımız süreç, bu iki momentin kesiştiği bir yere işaret ediyor: Gezi’nin kitleselliği ile 68’in politik hedeflerinin buluşabileceği bir moment. Gençliğin sokağa çıkışı, artık yalnızca bir tepki değil; bir yön arayışı, bir isyan çağrısıdır. Ancak bu çağrının devrimci bir hatta evrilebilmesi için, Gezi’de eksik olan devrimci programın bugün inşa edilmesi gerekiyor. 68’in örgütlü direniş ruhuyla, Gezi’nin yaratıcı dinamizmini birleştirebilirsek, bugünkü mücadele kalıcı bir dönüşümün eşiğine gelebilir.

ODAK: Bu hareketin gençlik ve toplum içinde genişlemesi, derinleşmesi ve kalıcı bir dönüşüm yaratabilmesi için sol güçler nasıl bir rol üstlenmeli? Gençlik ile sol arasındaki ilişki nasıl kurulmalı, nasıl güçlendirilmeli?

SGDF: Devrimci, sosyalist örgütlerin özellikle bu hareketin gençliğin itici kuvveti olduğu gerçeğini gördüğümüz ölçüde üstleneceği rol belirleyici ve kritiktir. Bu hareketin CHP belediye başkanı İmamoğlu için başladığı gibi gözükse de asıl olan gençlerin 20 yıldır iktidarda olan AKP iktidarına karşı birikmiş bir öfkesinin olduğunu saptamak gerekir. AKP’ye karşı öfkeyle hareket eden bu gençler, CHP’yi de bir çözüm adresi olarak görmüyor. İşte tam da burada devrimci, sosyalist örgütlere, özellikle devrimci, sosyalist gençlik örgütlerine büyük bir sorumluluk düşüyor. Burada üstlenilecek rol ise sönümlenme olasılığı olan bu hareketi ilk olarak bir Mayıs’la buluşturmaktır. Bir Mayıs’la buluşturulabilirse bu hareket, 68’lerde gördüğümüz işçi-gençlik el ele görüntüsü ve direnişiyle devrimci bir hal alabilir ve o andan sonra anti-faşist, devrimci bir kanaldan ilerlemeye alan açılır. Bu şekilde sol ile bağ güçlendirilmiş gençler, sol mücadeleye yakın bir yerde konumlandırılabilir.

ODAK:⁠ Devrimci örgütleri ve tek tek devrimci bireyleri kucaklayan birleşik bir anti-emperyalist devrimci gençlik hareketi mümkün ve gerekli midir? Evet, ise bu nasıl gerçekleştirilebilir?

SGDF: Anti-faşist, anti-emperyalist devrimci, sosyalist bir gençlik hareketi oluşturmak gerekli ve mümkündür. Bunu oluşturabilecek kuvvetlerin de bizim olduğumuz gerçeğini görmek gerekiyor. Misal şu an hali hazırda gelişmekte olan genç bir kitle hareketi var. Fakat bunun içeriğini, amaçlarını devrimci bir harekete dönüştürmek gerekiyor. Bu hareketin devrimci taleplerinin oluşmasını sağlayabiliriz. Bunun için de devrimci, sosyalist örgütlerin bugünlerde daha çok yan yana gelerek, birlikte hareket ederek, bu kitle hareketine dair bir devrimci odak yaratmak, bu hareketi anti-faşist, devrimci bir harekete dönüştürecek biricik görevdir. Bunu yaratacak olan da önce üzerinden toz atması gereken gençlik örgütleridir. Birleşik gençlik mücadelesiyle başardığımız çok şey oldu. Sırtımızı deneyimlerimize yaslamalı, devrimci gençlik hareketini yaratmanın yollarını oluşturmalıyız. Gençlik örgütleri olarak bunu yaratacak birikime ve enerjiye sahibiz. Yeter ki küçük hesaplar peşine düşmeden yan yana yürümeyi bilelim.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.