Haftanın Özetine Türkiye ve CHP İstanbul İl Örgütü’ne kayyım atanması ile başlıyoruz. CHP’ye yönelik yargı operasyonu, İstanbul İl Kongresi’nin iptal edilmesiyle yeni bir aşamaya geçti. İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, 8 Ekim 2023’te yapılan kongreyi geçersiz sayarak İl Başkanlığı’na Gürsel Tekin başkanlığında bir kayyım heyeti atadı. Tekin de görevi kabul ettiğini açıkladı.
Mahkemenin gerekçeli kararında öne çıkan maddeler arasında en önemlisi, delegelerin oylarının menfaat karşılığı yönlendirildiği iddiasıdır. Ancak bu iddiayı destekleyen kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmamaktadır. Kararın “jet hızıyla” alınması, Adalet Bakanlığı ve Anayasa Mahkemesi’nin sessiz kalması, yargının iktidara fazlasıyla bağımlı olduğu kaygılarını artırıyor.
Mahkeme tarafından kayyım olarak atanan Gürsel Tekin, 1,5 yıl önce CHP’den istifa ettiğini açıklamıştı. Tekin, kendisinin karardan habersiz olduğunu ve son anda bilgilendirildiğini belirtti; ancak kararı 5 gün önceden biliyor olduğu iddia edilmektedir.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul İl Başkanlığına atanan kayyım heyetini tanımayacaklarını açıkladı. Özel, Özgür Çelik’in mevcut görevine devam edeceğini, Gürsel Tekin’in il başkanlığına geçemeyeceğini ve Tekin’in partiden ihraç sürecinin başlatıldığını duyurdu. Özel ayrıca, dış müdahalelerin demokratik işleyişe aykırı olduğunu vurguladı ve mahkeme kararının uygulanmasını fiilen engelleyeceklerini belirtti.
CHP merkez kongresine ilişkin dava 15 Eylül’de görülecek. Bu davanın, Özgür Özel yönetimini görevden alıp yerine Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibini getirme amacı taşıdığı konuşuluyor. Gelişmeler, CHP’nin 4-5 Kasım 2023’teki 38. Olağan Kurultayı’nda ortaya çıkan “para karşılığı oy kullanıldığı” iddialarıyla ilgili soruşturmanın hemen ardından geldi.
31 Mart 2024 yerel seçimlerinde başarı elde eden CHP karşısında AKP zor durumda kaldı. Seçim kayıpları ve başta İstanbul ile Ankara olmak üzere belediyeler üzerindeki kontrolün kaybolması, AKP’nin operasyon başlatmasına yol açtı.
• Türkiye genelinde 16 CHP’li belediye başkanı görevden alındı; 13’ü “terör” bağlantılı davalar nedeniyle, 3’ü ise “yolsuzluk” ve “rüşvet” suçlamalarıyla görevden uzaklaştırıldı.
• İstanbul’da 9 CHP’li belediye başkanı görevden alındı, bunlar arasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da bulunuyor.
• Son olarak İstanbul İl Başkanı da görevden alındı. Özgür Özel hakkında da davalar devam ediyor.
Peki, bu operasyonların hedefi gerçekten yolsuzluk olsaydı, operasyonlar ilkin 23 yıldır iktidarda olan AKP’ye yapılırdı. Erdoğan, iktidara gelmeden önce parmağındaki yüzüğü işaret ederek “Bir gün bundan fazlası olursa çalmışım demektir” demişti. Bugün servetinin sınırları bilinmiyor. Örneğin, Melih Gökçek döneminde Ankara’da yapılan Ankapark projesine 801 milyon dolar harcandığı ve bu kaynağın boşa gittiği biliniyor. Ayrıca Gökçek zamanında Gülen hareketine Ankara’da imtiyazlar tanındı ve belediyeler hizmetten ziyade çıkar ilişkilerine açıldı. AKP ve cemaatler belediyeler üzerinden güç kazandı. Belediyelerin ihaleleri genellikle belirli iş insanlarına verildi; merkezi hükümet de büyük ihaleleri kamuoyunda “beşli çete” olarak bilinen şirketlere verdi.
Dolayısıyla CHP’ye yönelik operasyonların nedeni yolsuzluk değil, iktidarın kaybetme korkusudur. 23 yıllık iktidarının sonuna yaklaşan AKP, bu süreci uzatmak için en güçlü muhalif parti olan CHP’yi hedef alıyor. Artık AKP, “CHP’yi bölme” taktiğine yönelmiş görünüyor. CHP’ye yönelik operasyonların da arkasında yolsuzlukla mücadele değil, iktidarın devamını sağlama çabası yatıyor. CHP’nin izleyeceği yol, siyasi gelişmeleri etkileyecek.
Özetimize geride bıraktığımız hafta yaşanan hak ve özgürlük mücadeleleri ile devam ediyoruz. Cumartesi Anneleri; “kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle gerçekleştirdikleri eylemlerinin 1066. haftasında yeniden Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Bir araya gelen grup, 30 Ağustos Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü’nde “kayıplarımız nerede” diye sordu.
Bu hafta hasta mahpusların sesini yükseltmek için eylemlere de devam edildi. İstanbul ve Ankara’da gerçekleşen basın açıklamalarında; ağır hasta mahpuslar Tenzile Acar ve Emin Aladağ’ın derhal serbest bırakılması talep edildi.
İstanbul Üniversitesi’nde yemekhane zamanlarına karşı eylemlere katıldığı gerekçesiyle gözaltına alınan ve Geri Gönderme Merkezi’nde tutsak bırakılan Nana için, Nana’ya Özgürlük İnisiyatifi Beşiktaş Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada; Nana’nın meşru hakkını kullanması gerekçesiyle Azerbaycan’a sınır dışı edilmesine ve Nana ile dayanışma içinde kalınacağına değinildi. Emek ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde “demokratik toplum için barışa ses ver” şiarıyla miting gerçekleşti. Mitinge çok sayıda sosyalist parti ve kurum katılım gösterdi.
Gençlik haberleri ile devam edelim. Boğaziçi Üniversitesi’nde hem kadın hem çocuk işçi hem de genç olan 15 yaşındaki Hilal Özdemir’in, bir gün sonra ise Mersin’de 16 yaşındaki Hiranur Nilgün Aygar’ın öldürülmesi üzerine, başta kadınlar olmak üzere gençlik örgütleri sokaklara çıktı. Salı günü Gençlik Örgütleri Boğaziçi Üniversitesi önünde eylem yapmak için bir araya gelmek isterken 18 öğrenci gözaltına alınmıştı. Perşembe gecesi ise “Kadınların katili Saray Rejimi” dedikleri için 5 öğrenci evlerine baskın yapılarak gözaltına alındı.
Mersin KYK’da, 19 Mart sürecinde yurtta yapılan eylemlere katıldıkları gerekçesiyle 15 öğrenci yurtlarından atıldı. Öğrencilerin anayasal haklarını kullanmalarına rağmen, yurt yönetiminin yürüttüğü soruşturma sürecinde eylemlere katılıma dair herhangi bir delil de gösterilmedi.
Genç Direnişçiler, “Birleşik Devrimci Gençlik Hareketi Yolunda” başlıklı bir yazı yayınlayarak, anti-emperyalist ve birleşik bir devrimci gençlik hareketinin Türkiye devrimci hareketi açısından taşıdığı stratejik önemi vurguladılar. Yazıda şu ifadeler yer aldı: “Net bir anti-emperyalist tutumdan yoksun bir gençlik hareketi, ne tutarlı bir demokrasi mücadelesine, ne devrime ne de sosyalist kuruluşa öncü katkılarda bulunamayacaktır. Birleşemeyen gençlik güçlü olamayacağı gibi egemen güçlere yem olur.”
İşçi Haberleri
Antakya TOKİ inşaatında çalışırken Öz-er-ka şirketi tarafından alacakları gasp edilen işçiler, Yapı Yol-İş Sendikası temsilcileriyle birlikte inşaatın güvenlik görevlilerinin saldırısına uğradı. İşçiler, haklarını alana kadar mücadeleye devam edeceklerini belirtiyor.
Belediye işçileri, çeşitli il ve ilçelerde işten çıkarmalara ve yaşadıkları haksızlıklara karşı mücadele etmeyi ve direnmeyi sürdürüyor.
İşçi cinayetlerinin çok yoğun yaşandığı ve ağır çalışma şartlarının bulunduğu Sefine Tersanesi’nde işçiler bu hafta iş bıraktı. Limter-İş Sendikası öncülüğünde başlayan direniş, tersane patronunu geri adım attırdı.
Haklarını savunurken işsiz bırakılan BİRTEK-SEN üyesi Dersim Peri Tekstil işçileri, direnişlerinin 43. gününde bugün Dersim Merkez’de bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Kütahya Şeker Fabrikası’nda çalışanlar, sefalet ücreti dayatan iş yeri patronuna karşı greve çıkan işçiler 7 gündür hakları için direniyor.
Dünya Haberleri
ABD emperyalistleri Venezuela’yı kuşattı. Venezuela Devlet Başkanı Maduro, 1200 füze taşıyan sekiz ABD savaş gemisinin Venezuela’yı hedef almış durumda olduğunu söyledi. ABD’nin 6500 askerle ablukaya aldığı Venezuela, saldırıya karşı ülkeyi savunmak amacıyla gönüllüleri silah altına alıyor.
ABD, Venezuela’ya saldırma isteğini uyuşturucu ticaretine aracılık etmesi iddiasına dayandırıyor. Trump bu yoldan hem Hristiyan seçmenlerin desteğini artırmak istiyor hem de uyuşturucu pazarına kendisi hâkim olmak istiyor. Asıl sebep ise Çin’dir. Venezuela, dünyanın en büyük petrol (303 milyar varil olduğu tahmin ediliyor) ve nikel rezervlerine sahip ülkelerden biridir. Petrolün en önemli müşterisi ise Çin’dir. ABD, kendisine rakip gördüğü Çin ekonomisini sabote etmek istiyor. ABD emperyalistleri, Venezuela’ya ekonomik ambargo koyarak, ülkede Chavez’e karşı darbe düzenleterek, Maduro’ya karşı suikast teşebbüsünde bulunarak ülkeyi fakirleştirdi ve istikrarsızlaştırdı. Trump şimdi Venezuela’yı bombalayarak Maduro’yu devirme ya da hükümeti tavizlere zorlama peşinde.
Maduro hükümeti, bütün hatalarına rağmen anti-emperyalist bir güçtür. Venezuela’da iktidarın askeri saldırılarla devrilmesi çok zor görünüyor. Venezuela halkı yurtseverdir ve direnir. İktidarın askeri darbe yoluyla devrilmesi de çok zor çünkü Venezuela ordusunda artık anti-emperyalist yurtsever komutanlar hâkim. Latin Amerika ülkeleri de ABD’nin saldırısını onaylamıyor. Çin, Rusya ve Küba çeşitli yollardan Venezuela’ya destek veriyor. ABD’nin Venezuela’yı bombalaması ihtimali ise güçlüdür. Böyle bir saldırı, Latin Amerika’da ABD karşıtı yurtseverliği geliştirecektir.
Çin’de Batılı emperyalistleri rahatsız eden gelişmeler yaşandı. Geride bıraktığımız haftanın en çok dikkat çeken gelişmesi, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) Tianjin’deki toplantısı (31 Ağustos – 1 Eylül) ve ardından 3 Eylül’de yapılan görkemli tören oldu. Toplantıya, aralarında Rusya Devlet Başkanı Putin, Hindistan Başbakanı Modi (uzun süredir Çin’e gitmiyordu), Kuzey Kore Lideri Kim, İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan, Türkiye’den Erdoğan, Belarus Lideri Lukaşenko’nun bulunduğu 24 lider katıldı. Putin, Kim ve Lukaşenko 3 Eylül’de yapılan büyük törene de katıldılar.
Bilindiği gibi Batılı ülkeler, Hindistan’ı BRICS’ten koparmayı çok önemli görüyor. Öyle ki İngiltere’de 25 Ekim 2022 – 5 Temmuz 2024 tarihleri arasında başbakan yapılan Rishi Sunak Hindistan kökenliydi. Ocak 2021–20 Ocak 2025 döneminde ABD Başkan Yardımcısı ve Demokrat Parti’nin 2025 seçimleri Başkan Adayı Kamala Harris’in annesi de Hintliydi. Batılı güçler, Hindistan ile Rusya’nın arasını açmak, Hindistan’ın Çin’le arasındaki sınır sorununu ve rekabeti körükleyerek Çin’i yanlarına almak için çok gayret ettiler. Hindistan ile Pakistan arasında mayıs ayında yaşanan dört günlük askeri çatışmanın tırmanması da bekleniyordu. Çatışmada, Pakistan’ın kullandığı Çin malı uçaklar, Hindistan’ın kullandığı Fransa malı uçakları kolayca avlamıştı. Batılı emperyalistler, Çin’in Bir Kuşak Bir Yol projesine karşı Hindistan-Ortadoğu (İsrail)- Avrupa enerji yolunu destekliyor. Projeyi Zengezur Koridoru’yla da sabote etmeye çalışıyorlar. Modi hükümeti, ABD-İngiltere’den gelen baskılara boyun eğmeyip BRICS ve Şanghay üyeliklerine devam etti. ŞİÖ zirvesi, Hindistan’ın Çin ve Rusya ile ilişkilerini sürdürme kararlılığını ortaya koydu.
Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından 1996 yılında kuruldu. Birliğe 2001 yılında Özbekistan, 2017’de Hindistan ve Pakistan, 2021 yılında İran ve 2024’te Belarus’un katılımıyla üye sayısı ona çıktı. Ekonomik amaçlı görünen örgüt, aslında özellikle Çin, Rusya ve İran açısından Batılı güçlerden korunma sağlıyor. Rusya, geçmişte denetiminde bulundurduğu Asya ülkelerini ŞİÖ sayesinde yakınında tutuyor. Birlik giderek Batılı emperyalistlerin etki alanlarını daraltıyor.
Çin hükümeti, 3 Eylül’de Pekin’de Çin Zafer Günü adına görkemli bir askeri geçit töreni yaparak ŞİÖ zirvesini tamamladı. Gösteri, Japonya’nın II. Dünya Savaşı’nda teslim olmasının 80. yıl dönümünü kutlamak üzere gerçekleştirildi. Gerek Çin gerekse Rusya, dünyanın faşizmden kurtarılmasında en büyük katkıyı kendilerinin yaptığını söylüyor. Biri Nazi Almanyası’na, diğeri de faşist Japonya’ya karşı savaştı. Çin lideri Şi, Rusya lideri Putin ve Kuzey Kore lideri Kim törende yan yana yürüdüler. 10 binden fazla askerin katıldığı gösteride Çin, kıtalararası füzelerini, uzun menzilli saldırı sistemlerini ve insansız hava araçlarını sergiledi. ABD ve onun müttefiklerinin, dünyanın tek kutuplu olmadığı mesajını aldığını düşünüyoruz; fakat Ortadoğu’da ABD ve İsrail saldırganlığı artarak sürdü.
Filistin yanlıları, İsrail ablukası altında açlıktan ve saldırılardan ölen Filistinlilere yardım etmek amacıyla yeni bir teşebbüse daha girişti. Çeşitli ülkelerden gönüllüler gemilerle Gazze’ye gidecekler. 2007 yılında başlayan ablukadan bu yana birçok yardım filosu yola çıktı ve her seferinde İsrail güçleri tarafından engellendi. 2010 yılında Türkiye’nin yakından bildiği Mavi Marmara Özgürlük Filosu’na müdahale edilmiş ve 9 Türk vatandaşı öldürülmüştü. Bu yılın Haziran ıayında da Madlen Yarım Filosu yola çıkmış, İsrail makamlarınca uluslararası sularda müdahale edilmiş ve mürettebat gözaltına alınmıştı. Filoda ekolojist Greta Thunberg ve Fransız milletvekili Rima Hassan da vardı. Thunberg, yeni yolculukta yine bulunacağını belirtti.
İsrail ise Gazze’yi yapay zekâ ile yönetilen robot köpekler ve SİHA’larla destekli yerleşim yerine dönüştürmek istiyor. İsrail, Gazze’den sonra Batı Şeria’yı da işgale hazırlanıyor. Ancak İsrail’in hafta içinde Gazze’ye yönelik yeni kara harekâtı teşebbüsü askeri kayıplarla sonuçlandı. Hamas’ın yok olmadığı ve Gazze halkından çok sayıda yeni asker edindiği görülüyor. Batılı ülkelerde hükümetler İsrail yanlısı davranırken, halk içinde Filistin’le dayanışmacı ve İsrail karşıtı çok önemli bir tutum gelişiyor.
Suriye’de Kürt ve Dürzi liderler “ya federasyon ya bağımsızlık” dediler. Esad iktidarının Suriye’yi İsrail’e yem etmek amacıyla yıktırıldığı günden güne netleşiyor. Esad iktidarı laikti ve Suriye’nin çeşitliliğini bir arada tutabiliyordu. Suriye’nin başına, ülkeyi asla bir arada tutamayacak ve emperyalistlere direnemeyecek bir IŞİD ve El Kaide artığı örgüt olan HTŞ lideri Colani’yi getirdiler. HTŞ’ye önce Alevileri katlettirdiler, sonra Dürzilere saldırttılar. Aynı süreçte İsrail, Suriye’den ne kaldıysa onu ve HTŞ’yi vurarak Alevilerin, Dürzilerin ve Kürtlerin güçlü savunucusu olduğu mesajını verdi. Aleviler, Dürziler ve Kürtlerin bölünmesi böylece hem meşru müdafaa hem de İsrail desteğiyle mümkün hâle geliyor. Başına Selefi cihatçıların getirildiği ve halkı iradesizleştirilmiş bir ülkenin İsrail hegemonyasına girmesinden daha güçlü bir olasılık ne yazık ki yoktur. Suriye Kürtlerinin, Alevilerin, Dürzilerin, Türkmenlerin vb. sorunu, Suriye’nin sorunudur. ABD, İsrail ve AKP hükümeti Suriye’den ellerini çekmelidir.
Almanya ve Fransa’da protesto gösterileri bekleniyor. ABD’nin önderliğinde ve Avrupa hükümetlerinin desteğiyle, başta Ukrayna olmak üzere dünyada yaşanan savaşların en büyük kaybedenlerinden biri Avrupa oldu. Daha doğrusu, Avrupa halkları kaybediyor. Rusya karşıtlığı ile başlayan süreç, Çin’e yönelik ticaret savaşlarıyla devam etti ve Avrupa’da ciddi ekonomik krizler yaşanmasına yol açtı.
Her yıl GSYİH fazlası veren ve bunun bir kısmını sosyal yardımlar olarak halkıyla paylaşan Almanya, artık bu durumun sürdürülemeyeceğini açıkladı. Fransa’da ise savaş politikaları için milyarlarca euro bütçe ayrılırken, halka kemer sıkma dayatılıyor. Her iki ülkede de halk, savaş politikalarına karşı sokaklara çıkmaya hazırlanıyor. Fransa’da 8 Eylül’de hükümet güvenoyuna gidecek. Boyun Eğmeyen Fransa Hareketi’nin (LFI) gündeme getirdiği güven oylamasına karşı, Bayrou hükümeti hem LFI’nin girişimini sabote etmek hem de savaş bütçesinin sorumluluğunu tüm partilere yüklemek amacıyla güven oylamasına gidiyor. Ancak girişim ters tepti; sol ve sağ partiler hükümete destek vermeyeceklerini açıkladı. 8 Eylül’de yapılacak güven oylamasında hükümetin düşmesi neredeyse kesin gibi görünüyor.
Aynı zamanda Sarı Yelekliler’in girişimiyle 10 Eylül’de “Fransa’da hayatı durduralım” hareketi, çeşitli kesimlerden destek alarak yayılıyor. Sendikalar, tabanlarının baskısına rağmen 10 Eylül yerine 18 Eylül’de eylem çağrısı yapıyor; ancak tabanın 10 Eylül’deki eylemlere aktif katılımı bekleniyor. LFI ve Komünist Parti’nin de eylemlere katılması öngörülüyor. Avrupa’da havalar soğuyor, ama sokaklar giderek ısınacak gibi görünüyor.
Sonuç
CHP üzerindeki operasyon, yukarıda belirttiğimiz gibi muhalefetin saf dışı edilmesi amaçlıdır. CHP yönetimi bir süredir aktif bir direniş gösteriyor. Bu direniş ülkemizde uzun vadeli etkiler yaratacaktır. Bu ülkede muhalif generaller, profesörler hapis yattı. CHP yöneticisi olsanız bile hapis yatabilirsiniz. Buna rağmen aydınlar ülkelerine ısrarla sahip çıkmaya devam ediyor. Batılı emperyalistlerin Asya’da ve dünya genelinde gerilemeye devam ediyor olmaları çok olumludur. ABD egemenliğindeki dünya bugünkünden çok daha kötü felaketlere yol açacaktı. Avrupa’da burjuvaziye karşı mücadelelerin gelişmesi de çok önemlidir. Avrupa’da sol gelişmediği sürece faşizm gelişiyor. Coğrafyamızda ise Filistin, Lübnan ve Husiler bütün olanaksızlıklara rağmen kahramanca direniyor olmakla birlikte, emperyalizm Irak’ta, Libya’da ve Suriye’de halkları bir dönem için de olsa iradesizleştirmeyi ne yazık ki başardı. Emperyalizmin ve Siyonizmin hedefindeki Türkiye’de sol güçler hiçbir şekilde ABD ve İsrail’in güdümüne girmemelidir. Anti-emperyalist sol güçler olarak omuz omuza mücadele ederek ülkemizdeki iradesizleştirilme sürecini boşa çıkarabilirsek, Türkiye emekçiler ve ezilenler açısından çok olumlu gelişmelere sahne olacaktır.