Türkiye
AKP bir yandan “çözüm” ve “demokratikleşme” söylemleriyle iktidarını uzatma hamleleri yaparken, öte taraftan CHP yönetimine ve CHP’nin elinde bulunan belediyelere saldırmaya devam ediyor. İstanbul İl Başkanlığı’na yönelik “kayyum” şeklinde nitelendirilen atamaya dönük itiraz, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından reddedildi. Bu, görevden alınan İl Başkanı Özgür Çelik’in yerine, Gürsel Tekin’in İl Başkanlığı’na devam ettirilmesi anlamına geliyor.
Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik “yolsuzluk ve rüşvet” iddiasıyla düzenlenen operasyonun 8. dalgası yapıldı. Görevinden uzaklaştırılan Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in tutuklu olduğu soruşturma kapsamında aralarında belediye çalışanlarının da bulunduğu 8 kişi gözaltına alındı. Tutuklu bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun babası ve oğlunun “şüpheli” sıfatıyla ifadeye çağrılması da dikkat çekiciydi. “Rüşvet ve suç gelirlerini aklama” iddiasıyla ifadeleri alınan Hasan İmamoğlu ve Selim İmamoğlu, “yurtdışı çıkış yasağı” ve “adli kontrol” tedbirleri ile serbest bırakıldı. CHP lideri Özgür Özel ise Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu’nun diplomatik pasaportunun iktidarın müdahalesi ile iptal edildiğini duyurdu.
İmamoğlu soruşturması kapsamında gazeteciler Soner Yalçın, Aslı Aydıntaşbaş, Ruşen Çakır, Şaban Sevinç, Yavuz Oğhan ve Batuhan Çolak’ın “yalan bilgiyi alenen yayma” ve “suç örgütüne yardım” iddialarıyla evlerine operasyon düzenlenerek ifadeye götürülmeleri de dikkat çekicidir.
CHP’nin her Çarşamba günü İstanbul’da örgütlediği “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingi bu hafta da Ümraniye’de, aktarılanlara göre on binin üzerinde insanla devam etti. Mitingde Özgür Özel, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in Kasım 2024’te Lüksemburg’daki Eti Maden A.Ş.’ye Yönetim Kurulu Üyesi olarak atandığını belgeleriyle paylaştı. Savcılık ise Özel’in paylaştığı belgeleri dikkate almak yerine, mitingde yaptığı konuşma nedeniyle ona “hakaret” soruşturması başlattığını duyurdu. CHP’nin fiili İl Başkanlığı yönetimi, görevden alınan Özgür Çelik tarafından yürütülmeye devam ediliyor. Mevcut yönetimin sokak başarısı dikkate değerdir. Sosyalist hareketin bir yandan bu direniş ve tabanla birleşebilecek imkanlar yaratabilmesi, bir yandansa bağımsızlığını koruması ve birliği kendi arasında geliştirmeye çalışması mümkündür.
AİHM’in Selahattin Demirtaş Hakkında 8 Temmuz’da verdiği ihlal ve tahliye kararına Adalet Bakanlığı’nın itirazı ve davanın yeniden Büyük Daire’de görüşmesi talebi reddedildi. Bu, Demirtaş’la hakkında verilen ihlal kararı ve derhal tahliye hükmünün aslında kesinleşmesi anlamına gelmektedir. AİHM kararı üzerine konuşan MHP lideri Devlet Bahçeli Demirtaş için, “Tahliyesi Türkiye için hayırlara vesile olacaktır” ifadelerini kullansa da Erdoğan’ın bu konudaki tutumu henüz belirsiz durumdadır.
Kürt ulusal hareketi haliyle Öcalan’ın özgürlüğüne öncelik vermektedir. Kürt ulusal hareketi bunu yaparken, her zamanki tutumuyla, Öcalan’ın özgürlüğünün tüm devrimci tutsakların özgürlüğü yolunu açacağını ileri sürüyor. Bu iddia Kürdistan devriminin Türkiye devriminin önünü açacağı, Kürt sorununun çözümü yolunda atılacak adımların Türkiye’de demokrasi mücadelesini geliştireceği iddiasını hatırlatmaktadır. 1990 sonrası dünyada yaşanan gelişmelere paralel olarak süreç ne yazık ki başka türlü gelişiyor. Kürt sorununda çözüm devrim ve demokratikleşme değil emperyalizmin ve AKP’nin güç kazanması yolunda ilerliyor.
AKP iktidarı Suriye’deki gelişmeler nedeniyle kıvranırken basında Bahçeli’nin hala Öcalan’dan Suriye’deki Kürt hareketini dağıtmasını beklediği yazılmaktadır. İddia gülünçtür çünkü Öcalan böyle bir şeyi istemez. Ayrıca istese bile yapamaz. Zaten ABD Şam’da askeri üs kurma kararı almış bulunuyor. Suriye’deki gidiş ABD’nin stratejik ittifakı gördüğü Kürt hareketinin giderek daha çok etkinlik kazanması yönünde gelişmektedir. Türkiye’den beklenen tıpkı, Irak’ta yapmış olduğu gibi, Suriye’deki bu sürece yardımcı olmasıdır. İşbirlikçi tekelci sermaye yeni ihaleler alacağı için buna dünden razıdır. Erdoğan da bu hizmeti karşılığında iktidarını uzatacak. MHP aslında bu sürecin kolaylaştırıcılarından biridir.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın Bahreyn’de katıldığı forumda Türkiye ve İsrail arasındaki yakınlaşma mesajı dikkat çekiciydi. ABD emperyalizminin küresel çıkarları uğruna bölge ülkelerini nasıl piyon olarak kullandığı biliniyor. ABD bugün tüm planını Ortadoğu’da İsrail’in güvenliğinin sağlanmasına ilişkin kurmaktadır. Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü forumunda konuşan Barrack’ın, “Türkiye ve İsrail savaşmayacak. Hazar Denizi’nden Akdeniz’e kadar bir işbirliği göreceksiniz” sözleri AKP ile İsrail’in işbirliğini göstermiştir. Elbette bu konuda ne deniliyorsa, AKP onu yapacaktır. Buradaki temel amaç, ABD ve NATO’nun İran’ı çevreleme politikalarıdır da. Bilindiği üzere sözde Filistin savunucusu AKP aynı zamanda Filistinlilerin yaşam alanlarından çıkarılması ve direniş güçlerinin tasfiyesi anlamında gelen “Gazze’de Trump çözümü”nün de baş destekçisidir. AKP’nin Gazze’deki ateşkes sürecinde oynadığı rol, yine ABD tarafından övülmüştü.
AKP İsrail’in, ABD’nin işbirlikçisi de ya muhalefet?! CHP Milletvekili Utku Çakırözer’in NATO Parlamenterler Asamblesi’ne sunduğu 28 sayfalık raporu hatırlayalım. Sunulan raporda CHP, Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerini düzeltmesini; İran’ın, Rusya’nın, Çin’in “dünya”ca dışlanmasını öneriyordu… Ne yazık ki Kürt ulusal hareketinin de bu konudaki tavrı, farklı değildir. Onların ana hedefi, “kime ne olursa olsun” bölgede Kürt ulusal hareketinin varlığını kuvvetli hale getirmek, bir statü kazanmaktır.
Mevcut gerçeklik, ülkemizde ve bölgemizde halklarımızın geleceğine hizmet edebilecek tek tutarlı anti-emperyalist gücün Türkiye solu liderliğinde yaratılabileceğini göstermektedir. Türkiye solu, dışındaki güçlerden bağımsız, anti-emperyalist yurtseverlik temelinde birleşik bir çaba içerisinde olursa, bu Kürt hareketini de, CHP’yi de; hatta AKP’yi bile etkileyecektir. Türkiye solu, halihazırdaki güçsüzlüğüne ve dağınıklığına rağmen bölgemizi etkileyecek, büyük bir umut yaratacak potansiyeli de taşımaktadır.
AKP Gençlik Kolları’ndan bir heyetin Çin Komünist Partisi’nin daveti üzerine Pekin’e gerçekleştirdiği ziyaret de dikkat çekiciydi. Ziyarete ilişkin ayrıntılı bir bilgi verilmedi ancak AKP’nin bu gezisi, “Doğu Türkistan’a neden ziyaret gerçekleştirmediniz?” gibi ifadelerle sosyal medyada eleştiri konusu oldu. Daha önce Erdoğan’ın “Genişletişmiş BRICS+ Oturumu”nda yaptığı konuşma ve Efkan Ala’nın Şangay İşbirliği Örgütü Zirvesi ile ilgili açıklamaları da dikkat çekiciydi. Çin’in ABD ve Batı Bloku karşısında oluşturduğu güç elbette oldukça anlamlıdır. Çin, Türkiye’ye yatırımlarıyla da dikkat çekiyor.
Özetimize geride bıraktığımız haftadaki demokratik hak ve özgürlük mücadeleleri ile devam ediyoruz.
Cumartesi Anneleri; “kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle gerçekleştirdikleri eylemlerinin 1075. haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Bir araya gelen grup Mardin Dargeçit’te kaybedilenlerin durumunu sordu. Bu hafta hasta mahpusların sesini yükseltmek için eylemlere de devam edildi. Ankara’da gerçekleşen basın açıklamasında; ağır hasta mahpus Mehmet Tahir Avcı’nın durumuna dikkat çekilerek derhal serbest bırakılması talep edildi.
İzmir Kadın Platformu çağrısıyla kadınlar 11. Yargı Paketi’ne karşı eylem gerçekleştirdi. Eyleme, Özne Kadın İnisiyatifi de katıldı. Alsancak ÖSYM önünde toplanan kitle “Meclise Gitmeyi Aklınızdan Bile Geçirmeyin” yazılı pankartın arkasında TSKM’ye yürüdü.
Geçtiğimiz hafta Tele 1’e ve Merdan Yanardağ’a yönelik saldırılar Almanya’nın Köln şehrinde protesto edildi.
Gençlik eylemleriyle devam edelim
YÖK’ün 44. kuruluş yıldönümünde üniversiteliler özerk ve özgür üniversite talebiyle alanlardaydı. Üniversitelerde faşist çetelerin kollandığı, öğrencilerin ekonomik ve demokratik taleplerine karşı saldırılar gerçekleştirdiği bu denkleme itiraz eden devrimci gençler Türkiye’nin birçok üniversitesinde eylemler düzenledi. İstanbul’da gençlik örgütleri İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü’nde bir araya geldi. İzmir’de ise Ege Üniversitesi ve Dokuz Eylül üniversitelerinde eylemler gerçekleştirildi. Ankara’da ODTÜ, Ankara Üniversitesi ve Çankaya’da gençler bir araya geldi. Genç Direnişçiler de bu üç kentte düzenlenen eylemlere katıldı.
İTÜ, Gümüşsuyu önünde YÖK’e ve AKP’nin üniversiteler üzerindeki baskılarına karşı bir araya gelen DGD ve FKF üyesi genç arkadaşlarımız polisin saldırısına maruz kaldı. Çok sayıda öğrenci gözaltına alındı. Gözaltılara rağmen öğrenciler alanı terk etmeyerek sıra arkadaşlarına destek verdi ve arkadaşlarını yalnız bırakmayacaklarını belirtti.
Öğrencilere yönelik faşist saldırılar sürüyor. Bartın’da üç öğrenci, oturdukları kafeden ayrıldıkları sırada aralarında Bartın Ülkü Ocakları Başkanı’nın da bulunduğu yaklaşık 10 kişilik bir grubun saldırısına uğradı. Saldırının ardından öğrenciler, Bartın Adliyesi önünde basın açıklaması yaparak faşist saldırılara karşı birlik çağrısında bulundu.
Edirne Selimiye KYK Kız Öğrenci Yurdu’nda kadın öğrenciler, bir süredir erkek personelin taciz içerikli davranışlarına maruz kaldıklarını belirtti. Tacize karşı önlem alınması talebiyle imza toplayan öğrenciler, dilekçelerini yurt yönetimine teslim etti. Ancak yönetim, iddiaları araştırmak ve sorumlu personel hakkında işlem başlatmak yerine öğrencileri tehdit ederek baskı uyguladı.
Dünyadan
Türkiye gündemini AKP gençliğinin yaptığı Çin ziyareti ile bitirmiştik, dünyadaki gelişmelere de Çin ile başlayalım. ÇKP 20’nci Merkez Komitesi Genel Kurulu 15’inci Beş Yıllık Plan’ın genel çerçevesi ve temel öğelerini oluşturmak için 20-23 Ekim’de Pekin’de yeniden bir araya geldi. Önümüzdeki sene resmi olarak yayımlanıp yürürlüğe girecek olan ve 15’inci 5 yıllık plan, sosyal refahı ve yaşam standartlarını güçlendirmeyi, sürdürülebilir ve dengeli büyümeyi ve bunların uygulanabilmesi için sosyalist modernleşmeyi içeriyor. Korkut Boratav, bu yeni 5 yıllık planın oluşumunda halk demokrasisinin katkılarına dikkat çekiyor. Meslek kuruluşları, sendikalar, yerel yönetimler ve halk, internet üzerinden talep ve görüşlerini iletiyor; üç milyondan fazla görüş geliyor ve üzerinde çalışılarak 1500 somut öneriye dönüştürülüyor. Bu somut öneriler de çeşitli platformlarda tartışılarak 452 görüş ve tavsiye haline getiriliyor.
ABD Başkanı Donald Trump, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev ile İbrahim Anlaşmaları’na katılma doğrultusunda mutabık olduklarını, imza töreninin ise kısa zaman sonra yapılacağını belirtti. İlk olarak ABD, BAE, Bahreyn ve İsrail arasında 2020 yılında imzalanan bu anlaşmalar, İsrail’in Ortadoğu’daki siyasi ve ekonomik etkisini genişletmeye hizmet ediyor. Örneğin bu anlaşmalar neticesinde BAE ile İsrail arasındaki ticaret hacmi 4 yılda 115 milyon dolar seviyelerinden 3 milyar doların üzerine çıkmıştı. Çin ve Rusya arasında geniş bir coğrafi alana yayılan Kazakistan, Orta Asya ülkeleri arasında da önemli bir etkiye sahip. Burada asıl amaçlananlardan birisi de Rusya’nın etki alanını zayıflatmaktır. Hatırlanacağı üzere Trump bir süre önce Ermenistan ve Azerbaycan’ı masaya oturtmuş, iki ülke arasındaki “sorunu” Zengezur Koridoru’na sağladığı 99 yıllık hakimiyet ile “çözüme” kavuşturmuştu.
İsrail’in Filistinli siyasi tutsakları esir aldığı askeri hapishanelerden birisinde esirlere yönelik sistematik tecavüzlerin ve cinsel saldırıların görüntüleri İsrail ordusu Askeri Başsavcısı Yifat Tomer-Yerushalmi tarafından ifşa edildi. Görüntülerin yayınlanmasının ardından Savunma Bakanı Katz ve sağcı bakanlar tarafından hedef alınan savcı, istifa etmek zorunda kaldı. Ayrıca işgalci İsrail’in Başbakanı Netenyahu, Filistinli tutuklulara idam cezası verilmesini içeren tartışmalı yasa tasarısını da desteklediğini belirtti. Tasarının en kritik yönü, yasanın bir Filistinliyi öldüren İsrailli için geçerli olmayacak şekilde düzenlenmiş olmasıdır.
ABD’nin Latin Amerika ülkelerine tehditleri sürüyor. Karayipler ve Venezuela açıklarındaki askeri varlığını 10 bini aşkın kara/hava unsuru ve yaklaşık 6 bin denizciye çıkararak bölgedeki en büyük yığınaklarından birisini oluşturan ABD, aktarılanlara göre bu bölgede bir uçak gemisi grubu, en az bir nükleer denizaltı, sekiz savaş gemisi ve F-35 savaş uçakları da konuşlandırdı. Venezuela Devlet Başkanı Maduro bu durumu ülkelerine karşı kademeli bir askeri kuşatma olarak tanımlıyor ve Washington’u “yeni bir savaş senaryosu” yazmakla suçluyor. ABD tüm bu tehditlerini “uyuşturucu ile mücadele” gibi uydurma propagandaların ardında gizlemeye çalışıyor. Gerçekte ise amaçları, Maduro iktidarını devirmek, bu bölgedeki enerji kaynakları üzerinde kontrol sağlamaktır. Hatırlayalım, Trump’ın bir süre öncesine kadar yakın destekçisi Elon Musk, Bolivya’da gerçekleşen darbe girişimi ardından, “Kime istersek darbe yaparız, bunu kabullenin” ifadelerini kullanıyordu.
Latin Amerika’da güçlü bir yurtsever-devrimci damar olduğunu biliyoruz. Bu, Latin Amerika’daki ilerici iktidarların avantajıdır. Ayrıca ilerici ülkeler arasında güçlü bir dayanışma olduğunu da biliyoruz. Şimdi, emperyalist saldırılara karşı Latin Amerika halkları tarafından oluşturulmuş “Topraksızlar” hareketi gibi yapılar, olası bir müdahaleye karşı enternasyonal tugaylar oluşturacaklarını ifade ediyor. Emperyalizme karşı direnişte Latin Amerika halklarından öğrenmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Yurtseverlik, Küba’nın öncülük ettiği bu devrimci dönüşümün en büyük dayanaklarından olmuştur.
Ukrayna savaşı hafta içinde kızıştı. Ukrayna yönetimine bağlı kuvvetler direnirken Rusya üstünlüğü elde bulunduruyor. Donetsk bölgesinde yer alan Pokrovsk adlı stratejik şehrin tamamıyla Rusya’nın eline geçmesi ihtimali hafta içinde daha çok arttı.
Şimdi dünya, ABD’nin en büyük kenti New York’ta yapılan belediye başkanlığı seçimlerinde başarı elde eden Zohran Mamdani’yi konuşuyor. 1991’de Uganda’da doğan Mamdani, Hindistan kökeni ve ilk Müslüman Belediye Başkanı olmasıyla da öne çıkıyor ancak o demeçlerinde “demokratik sosyalist” olduğunu da ileri sürüyor. Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri (DSA) aktif üyesi olan Mamdani’nin ve ABD’deki çeşitli sosyalist akımların sosyalizminin, Türkiye’deki sosyalistlere uzak geleceği açıktır. Mamdani’nin demeçlerinde Küba Devlet Başkanı Diaz-Canel’i ve Venezuela Devlet Maşkanı Maduro’yu “diktatör” olarak nitelediğini biliyoruz. Ayrıca onun başarısının babası gibi “yatırımcı” ve “hayırsever” olarak bilinen Alex Soros tarafından tebrik edilmesi de dikkat çekicidir.
Öte taraftan Mamdani’nin seçim kampanyasında hangi söylemlerle öne çıktığı ve toplumun hangi talepler etrafında birleştirildiği de incelenmelidir. Mamdani, ABD’nin İsrail’in yanında tartışmasız, apaçık bir biçimde saf tuttuğu, katliamlara destek olduğu bir anda Filistin ile dayanışma söylemleriyle öne çıktı. Bunun yanında sigortasızlara ücretsiz sağlık hizmeti, okullarda yemekleri ücretsiz yapmak, öğretmen maaşlarını artırmak, polisin bütçesini kısıp gençlik, eğitim ve barınma projelerine yatırım yapmak, belgesiz göçmenlere sağlık ve eğitim hizmeti vermek, özel sektör yerine belediye destekli kooperatiflerle konut üretimini teşvik etmek, kira artışına sınır getirmek, toplu taşıma ücretlerini kaldırmak, düşük fiyattan ürün satan belediye marketleri açmak, ücretsiz kreş/ana okulu ve çocuk bakımı için destek ailelere yardım etmek ve bu hizmetlerin finansmanı için Trump gibi zenginlerin vergi kaçırmasına engel olmanın yanında New York’un en zengin yüzde 1’ine yüzde 2 ek vergi uygulamak gibi vaatleri ile geniş kesimlerde etki yaratmıştır.
Mamdani’yi seçtiren en önemli dinamiklerden biri kuşkusuz dünyada gelişen Filistin direnişiyle dayanışma oldu. Bu dayanışma bir bakıma dünyanın en büyük Yahudi kenti olan New York’taki Yahudi nüfusu da Mamdani lehine böldü. Siyonizmin İslam düşmanlığı ve Filistin’deki soykırım karşısında Batılı ülkelerde anti-emperyalist solun dayanışması Müslümanlar arasında sosyalizme prestij kazandırdı. Bu çok önemli bir gelişmedir. Mamdani bu gelişmeyi sisteme bağlamaya çalışıyor.
Mamdani’nin akıbetinin ne olacağından ziyade halkın ona hangi saiklerle oy verdiği dikkat çekilecek asıl noktadır. Mamdani’nin Trump’ta temsil bulan hırsız sınıfına karşı diklenişinin yarattığı sempati, halkın neo-liberal kapitalizmden ne denli rahatsız olduğunu açık ediyor. Onun siyasi bağlantıları ve görüşleri zaferin ezilenlerin gerçek bir zaferi olmadığını göstermektedir ama en azından bu zaferden öğreneceğimiz şeylerin olduğu da açıktır.
Mamdani’nin New York’ta belediye başkanlığını kazanması, emperyalizmin ve Siyonizmin en güçlü olduğu alanlarda bile alternatif bir siyasetin gelişmesinin mümkün olduğunu bize gösteriyor. Amerika’nın merkezinde Filistin’i destekleyen ve orayla dayanışmayı büyüteceğini söyleyen belediye başkanlığının varlığı anti-emperyalist söylemin görünürlüğünü ve gücünü ortaya koydu. Ama unutulmamalıdır ki liberal sermayenin desteklediği, Soros ile ilişkileri olan Mamdani’nin vaatlerinde ilerleyebileceği belirli bir sınır vardır. Sorosçu liberal demokrasi anlayışı, halkların ilerici hareketlerini sistem içine hapsetmekte ve onlara gerçek olmayan bir özgürlük anlayışını dayatmaktadır. Dün ABD’nin ilk siyahi başkanı Obama’yı kullanan sistem kuşkusuz Mamdani’yi de kullanacaktır.
ABD emperyalizminin liderliğindeki yeni-liberal saldırının New York’ta ilk yenilgisini yaşamış olması bütün risklerine rağmen önemli değişikliklere işaret ediyor. Dünya çok kutuplu bir sisteme doğru ilerlemeye devam ediyor. Tekelci sermaye halkların sosyal taleplerini dikkate almak zorunda kalıyor. ABD emperyalizminin ve İsrail’in saldırıları güçlü itirazlarla karşılaşıyor. Batılı ülkelerdeki Müslümanlar sol söylemden etkileniyorlar. Bölgemizde ve ülkemizde ise ne yazık ki ABD emperyalizminin ve İsrail’in egemenliği kuvvetleniyor. Ancak ABD emperyalizmi ve Siyonizm karşı konulamaz güçler değildir. Batılı emperyalistlerin zemini günden güne kayıyor. Bu gidişi halk lehine çevirme yolunda devrimci hareketlerin aktifleşmesi ve anti-emperyalist solun birliği büyük önem kazanıyor. Başarıya giden yol, devrimcilerin dayanışmacı bir tutumla birlikte hareket etmesinden, örgütlü gücün emekçi kitlelerle ve gençlikle buluşmasından geçmektedir.





![KRİZDEN ÇIKMA YOLLARI: NEOLİBERALİZM – YENİ MUHAFAZAKÂRLIK “SEMBİYOZU”[*]](https://odakdergisi2.com/wp-content/uploads/2025/11/Neoliberalizm-1024x683-1-218x150.png)













![KRİZDEN ÇIKMA YOLLARI: NEOLİBERALİZM – YENİ MUHAFAZAKÂRLIK “SEMBİYOZU”[*]](https://odakdergisi2.com/wp-content/uploads/2025/11/Neoliberalizm-1024x683-1-100x70.png)


