Haftanın Özeti: İki Yanlış Arasındaki Mücadeleye Hapsolmayalım

0
144

Özetimize Türkiye’den başlayacak, ardından dünyadaki gelişmeleri aktaracağız. İçte CHP tartışması devam ederken dünyada ise İsrail’in Filistin’e acımasız saldırıları gündemdeki yerini koruyor. Özetimizin son bölümünde sosyalist hareketin olanaklarını ele alacağız.

Türkiye

AKP bir yandan elindeki yargı, polis ve istihbarat gibi güçlerini; bir yandansa CHP içindeki bölünmüşlüğü ve rekabeti kullanarak ona sert biçimde saldırıyor. Bu zamana kadar 12’si İstanbul’dan olmak üzere CHP’ye ait 15 belediye başkanının tutuklandığı biliniyor. CHP’den istifa ederek AKP’ye katılan belediye sayısı ise en son 8 idi. AKP’nin, yolundan sapan bu kişilerin çürümüşlüklerini, yozlaşmışlıklarını önlerine sunup onları tehdit ederek kendi saflarına kattığı aşikar. Bu çürümüş isimlerin parti rozetleri bizzat Erdoğan tarafından takılıyor. Bu yöntemler aslında AKP’nin çok da yabancı olmadığı yöntemler arasında. Hatırlayalım, eski ortakları Cemaat de polis ve yargı içerisindeki gücünü kullanıp tehdit ve şantajlar ile birçok insanı susturmaya ve alt etmeye çalışırdı.

AKP’nin yaptıkları, son olarak gözaltına alınıp tutuklanan CHP’li Bayrampaşa Belediye Başkanı Hasan Mutlu örneğinde iyice deşifre oldu. Mutlu’nun tutuklanmadan hemen önce AKP İl Başkan Yardımcısı da içlerinde olmak üzere çeşitli AKP’li isimler tarafından arandığı, “Yarın gözaltına alınacaksın, AKP’ye geçersen bunun önüne geçebiliriz” tekliflerinde ve tehditlerinde bulunulduğu kendisi ve konuşmaları bizzat dinleyen eşi tarafından da aktarıldı. Mutlu’nun bu durumu, gözaltında ifadesini alan savcıya ve çıkarıldığı mahkeme heyetine aktardığı ancak onların bu şikayete karşılık hiçbir şey yapmadığı CHP Genel Başkanı Özel tarafından ifade edildi.

AKP’nin CHP’den çok daha kirli, çok daha yozlaşmış bir parti olduğu gerçeği Türkiye’de AKP’liler dahil olmak üzere kime sorsanız kabullenilir bir gerçektir. Onların iktidarı ile ülkemiz ciğeri beş paralık zenginlerin, dolandırıcıların, yolsuzların saltanatı haline geldi. Ancak bu yine de hem CHP’yi hem de CHP’ye gönül vermiş kitleleri yanıltmamalıdır. Bu açıdan CHP ve CHP’li belediyeler içerisindeki yolsuzluk ve haksızlıklar da eleştirel bir şekilde değerlendirilmeli, bu sorunların üzerine gidilmelidir.

CHP’nin 15 Eylül’deki mahkemesi öncesinde, geçtiğimiz Pazar günü yaptığı Tandoğan mitingi olası bir “mutlak butlan” ve “kayyum” kararlarına karşı gövde gösterisi olarak tasarlanmıştı. CHP’ye yakınlığı ile bilinen ANKA katılımı “yüzbinler” olarak ifade etti ancak AKP medyası “yüzbinler” ifadesinin abartılı olduğunu belirtti. Miting, “Kayyuma, darbeye hayır” şiarıyla düzenlenmişti. Özgür Özel mitingdeki konuşmasında yeniden erken seçim çağırısı yaparak 2 Kasım’da sandık kurulmasını işaret etti. Serbest seçimler ve demokrasi vurgusunun yapıldığı konuşmada, tutuklu belediye başkanlarının durumuna da dikkat çekildi ve CHP’ye dönük operasyonlar eleştirildi. Mitingde son dönemlerde AKP ve MHP’ye ziyaretleri ile yeniden ortaya çıkan eski CHP Genel Başkanı Hikmet Çetin de sahnedeydi. Hatırlanacağı üzere Çetin, 2003-2006 yılları arasında Afganistan’da NATO’nun “Kıdemli Sivil Temsilcisi” olarak görev yapmıştı. NATO yanlısı ve Batı ile uyumlu bir politikayı sahiplendiği bilinen Çetin’in kamuoyunda “NATO Hikmet” lakabı ile anıldığı da biliniyor. Siyaseten görünür hiçbir etkisinin, aktif hiçbir siyasi rolünün olmadığı bilinen Çetin’in aniden bu denli öne çıkışı kuşkuyla karşılanmalıdır.

15 Eylül’de gerçekleşen CHP kurultayının iptali davası 24 Ekim’e ertelendi. Davayı açan eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın avukatı, mahkemede dava sonuçlanana kadar yönetime tedbiren kayyum atanması talebinde bulunsa da heyet bu talebi reddetti. Mahkeme’nin duruşmayı kısa bir zaman sonrasına erteleme kararının, CHP’nin iç tartışmalarını sıcak tutma ve oradaki kliklerin birbirine rekabetini körükleme amacı taşıdığı açıktır. AKP lideri Erdoğan “davada taraf olmadıklarını” belirtiyor ve CHP’yi “daha kendi içerisindeki sorunları çözememiş parti Türkiye’yi nasıl yönetsin” diyerek aşağılıyor. AKP’ye yakın medya ve televizyon kuruluşlarının CHP içerisindeki bu tartışmaları ekranlara taşıması, amaçlarını açık şekilde göstermektedir.

Bu arada CHP’nin 22. Olağanüstü Kurultay bu Pazar günü gerçekleştirecek. Kurultay, olası bir “kayyum” kararına karşı bir tedbir idi ancak aynı zamanda İmamoğlu-Özgür Özel ekibine de “güven oylaması” gibi yansıtılıyor. Mevcut yönetim, “delegelerin büyük bir çoğunluğu bizim yönetimimizin arkasında” mesajı veriyor.

CHP’nin 17 Eylül’de gerçekleştirdiği Bahçelievler Mitingi de son dönemlerdeki eylemlerine göre kalabalık bir şekilde gerçekleşti. Medya, düzenlenen mitinglere ilginin gittikçe düştüğünü ifade ediyordu. CHP’nin Ankara ve İstanbul-Bahçelievler mitingleri ile daha güçlü bir görüntü vermeye çalıştığı görülüyor. Hikmet Çetin, bu mitingde de kürsüdeki yerini aldı.

Hikmet Çetin’in, geçtiğimiz günlerde T24’ten Cansu Çamlıbel ile yaptığı söyleşi dikkat çekiciydi. Türkiye siyasetindeki konulara değinen Çetin’in mülakattaki “Ben bugün CHP-MHP koalisyonunun çok başarılı olacağına inanıyorum, Bahçeli’ye de bunu ilettim” ifadesi ile “normalleşme” söylemleri ilginçtir. Türkiye’nin derin bir kutuplaşma içerisinde olduğunu söyleyen Çetin, bu kutuplaşmadan çıkış için demokrasi ve uzlaşmanın altını çiziyor. MHP ile yapılan görüşmelerin Genel Başkan Özel’in bilgisi dahilinde yapıldığını söyleyen Çetin, önümüzdeki günlerde yeniden görüşme gerçekleştireceğini de ekledi.

CHP İstanbul İl Başkanlığı’na mahkeme kararı ile atanan Gürsel Tekin’in Sabah isimli iktidar yanlısı gazeteye mülakat verdiği ve mülakatında, “FETÖ’nün uyuyan hücreleri CHP’ye sızdı” sözlerini öne sürdüğü belirtildi. Ardından sosyal medya hesabından bu konuyu gündeme taşıyan Tekin, “Bugüne kadar hiçbir gazeteye röportaj vermedim” ifadesini kullandı. Tekin, bazı kişilerle sohbetler ettiğini ama ortada bir “mülakat” olmadığını belirtti. Daha önce mevcut yönetime itirazları ile bilinen Barış Yarkadaş’ın AKP’ye yakınlığı ile bilinen TGRT’de programa konuk olması da eleştiri konusu olmuştu.

CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun T24’te yayımlanan “Yeni dünya düzenine doğru…” isimli yazısı da dikkat çekiciydi. Yazısında “küreselleşme” eleştirisi yapan Kılıçdaroğlu, dünyanın giderek çok kutuplu bir hal aldığını, Türkiye’nin dış politikada tek yönlü tercihler yapmaması gerektiğini belirtiyor. AB ile ilişkilerin de derinleştirilmesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, BRICS+ gibi platformlarda da etkin rol üstlenilmesi gerekliliğini ekliyor. Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olduğu zamandaki görüşleri ile zıt gözüken bu yeni yaklaşımının, CHP içerisindeki iktidar kavgasından ileri geliyor olması mümkündür. Biz bu yazısıyla “NATO karşıtı bir yurtsever” görüntüsü çizen Kılıçdaroğlu’nu NATO’yu yalnızca savunma örgütü değil, aynı zamanda “demokrasiyi savunan bir güç” olarak nitelediği, Ukrayna-Rusya savaşında koşulsuz Ukrayna’nın yanında yer alınmasını savundukları gibi görüşleri ile hatırlıyoruz. İşin kötü tarafı, ülkemizin bağımsızlığı, halkımızın refahına inanan CHP tabanı manipülasyonlar ile birbirinden daha NATO’cu bu iki klik arasında seçim yapmaya zorlanıyor.

Cumhuriyet yazarı Zülal Kalkandelen, bir süre öncesine kadar AKP’ye destek vererek ülkemizin karanlığa sürüklenmesine ortak olan, “İkinci Cumhuriyetçiler” olarak da anılan Yetmez Ama Evet’çi Hasan Cemal, Murat Belge, Nuray Mert gibi isimlerin şimdilerde yeniden “CHP’yi destekliyoruz” ifadeleriyle CHP’ye yanaştıklarını yazdı. Hasan Cemal CHP’nin Tandoğan mitingine de katılmış, orada Hikmet Çetin ve Özgür Özel ile pozlar vermişti. Murat Belge ise son yazılarında CHP’ye neden destek verdiğini yazıp duruyor…

İktidar CHP’sinden HKP’sine, sosyalistlerine kadar tüm muhalefete saldırıyor. Geçtiğimiz günlerde ESP ve SGDF’ye gerçekleşen İzmir merkezli operasyonda 18 kişi gözaltına alınmış, bu isimlerden 5’i tutuklanmıştı. 14 Eylül tarihinde ise gece geç saatlerde evinden gözaltına alınan HKP Genel Başkanı Nurullah Ankut “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilse de “ev hapsi” kararıyla serbest bırakıldı. Çağlayan Adliyesi önünde açıklama yapan Nurullah Ankut, AKP’nin saldırılarının karşısında hiçbir korkuya kapılmayacaklarını ifade etti.

Ülke bir yandan faşist saldırıların arttığı, baskıların yoğunlaştığı bir süreçteyken diğer yandan “yeni çözüm süreci” de tartışılmaya devam ediyor. PKK lideri Abdullah Öcalan’a 6 yıl aradan sonra avukat görüşü gerçekleşti. Avukatlar, Öcalan’ın görüşmede sürece dair düşüncelerini aktardığını ifade ederek onun, “Barış ve demokratik toplum sürecinin kat ettiği merhale itibariyle hukuksal çözüm aşamasına geldiğini” belirttiğini söyledi. Asrın Hukuk Bürosu avukatları “umut hakkı”nı yeniden gündeme getirdi. Öcalan’ın 14 Eylül’de Almanya Dortmund’da gerçekleşen Kürt Kültür Festivali’ne mesajı da dikkat çekiciydi. Öcalan, siyasal baskılar nedeniyle Avrupa’ya giden ve çeşitli nedenlerle ülkelerine dönemeyen Kürtlerin, sürecin ilerlemesiyle birlikte geri dönmeleri gerektiğini söyledi. Öcalan, “Avrupa’dan ise burayı yani İmralı’yı tercih ederim” ifadelerini kullanırken, bu süreçte hedefinin sürgünden ülkeye nitelikli bir şekilde dönüşü teşvik etmek olduğunu belirtti.

Mücadele haberleri

Özetimize geride bıraktığımız haftada yaşanan mücadele haberleri ile devam ediyoruz. Cumartesi Anneleri, “kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle gerçekleştirdikleri eylemlerinin 1068. haftasında yeniden Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Grup, 12 Eylül 1994’te gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Kenan Bilgin için adalet talebinde bulundu. 

Hasta mahpusların sesini yükseltmek için de eylemlere devam edildi. İstanbul ve Ankara’da düzenlenen basın açıklamalarında ağır hasta tutsaklar Önder Poyraz ve Cemil İvrendi’nin durumlarına dikkat çekildi ve hasta tutsakların bir an önce serbest bırakılması gerektiğinin altı çizildi. 

Cezaevindeki devrimci tutsaklara sahip çıkarak en temel insani vazifesini yerine getiren ve bu nedenle 11 aydır tutuklu bulunan İHD üyesi Hatice Onaran için İHD İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada Onaran’ın hiçbir suç işlemediği dile getirilirken bir an önce serbest bırakılması gerektiği ifade edildi. 

Sermaye karına kar katmak için doğayı ve canlılığı yok etmeye devam ediyor. Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Akbelen Ormanı’ndaki termik santralin sahasını genişletme çalışmaları sebebiyle geçtiğimiz günlerde zeytin ağaçları yeniden sökülmeye başlandı. Durumu fark eden köylüler ve doğa savunucuları ise bu saldırıya karşı direnişe geçerken, kolluk kuvvetleri gözaltılar yaptı. Gözaltından çıkan köylüler, yaşam alanları için direneceklerini belirtti. 

Gençlik

Cevizlibağ KYK yurdunda kalan öğrenciler, okullar yeni dönemde açıldığında yurt odalarına döndüklerinde eşyalarının karıştırıldığını, kişisel alanlarının ihlal edildiğini ve birçok eşyanın kaybolduğunu fark etti. Güvenlik ve mahremiyet ihlallerine tepki gösteren öğrenciler, yaşanan duruma karşı seslerini yükseltti. Sosyal medyada gündeme gelen paylaşımların ardından başta genç kadınlar olmak üzere gençler Cevizlibağ Kız Öğrenci Yurdu’nun önünde bir araya gelerek basın açıklaması gerçekleştirdiler. Sosyal medyada gündem olmasıyla Gençlik ve Spor Bakanlığı soruşturma başlattı. Öğrencilerin ısrarlı mücadelesi sonucunda iki yurt müdürü görevden alındı. Öğrenciler, bu gelişmeyi önemli bir adım olarak değerlendirdi. Gençlerin niteliksiz ve güvencesiz barınma sorunları devam etmektedir.

Emek mücadelesi

Birleşik Metal-İş Sendikası Araştırma Merkezi’nin (BİSAM) Ağustos ayı için yaptığı araştırmaya göre açlık sınırı 26 bin 149 lira olurken yoksulluk sınırı 90 bin 450 TL’ye yükseldi.

Bilecik’te bulunan Rehau isimli işyerinde 8 işçinin sendikal örgütlenme nedeniyle işten atılmasıyla başlayan direniş devam ediyor.

Sakarya Hendek’te bulunan SAG Hidrolik fabrikasında Birleşik Metal-İş Sendikası’nda örgütlendikleri için işten atılan 2 emekçinin direnişi 39 gündür devam ediyor. Emekçiler Dayanışması olarak geride bıraktığımız Perşembe günü en temel hakları için direnen SAG Hidrolik emekçilerine bir ziyaret gerçekleştirdik. Direnen işçilerden Ceylan Civelek, düğününe saatler kala patron tarafından işten atılmıştı. Direnen bu onurlu işçilere gerçekleştirdiğimiz ziyarette onların coşku ve kararlılık dolu tutumları bizlere de güç kattı. Direnen SAG Hidrolik işçileri ile dayanışmamızı sürdüreceğiz.

Van’da, Şişli’de işleri gaspedilen belediye emekçileri direnmeye devam ediyor. 2086 gündür Şişli Belediyesi’nde direnişte olan Kakil Yazar ve Turan Aktaş’a Emekçiler Dayanışması olarak ziyaret gerçekleştirdik. İşçilere binlerce gündür yaşatılan bu haksızlığın bir an önce son bulmasını talep ediyoruz. Buca Belediyesi işçileri günlerce süren direnişlerinin ardından ödenmeyen ücretleriyle ilgili bir anlaşma yaparak eylemlerini sonlandırdı. Öte yandan İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde 126 işçi ücretsiz izne çıkartılarak işsiz bırakılmakla tehdit edildi. Çeşitli belediyelerde işçiler ödenmeyen ücretleri ve gaspedilen hakları için bu hafta eylemlerini sürdürdüler.

Omsa Metal’de sendikal örgütlenme nedeniyle işten atılan işçiler direnişlerini kazanımla sonuçlandırdı. Temel Conta işçilerinin kararlı direnişi ise 284 gündür devam ediyor.

Eker Süt Fabrikası’nda sendika düşmanlığı nedeniyle Tek Gıda-İş Sendikası üyesi işçilerin işten atılmasıyla başlayan direniş sürüyor.

Haksızlıkların, hukuksuzlukların, emek düşmanlığının ayyuka çıktığı ülkemizin dört bir yanı ise direniş! Zaferin direnenlerin olacağını elbet biliyoruz…

Dünya

Dünyadaki gelişmelerle devam ediyoruz. Geride bıraktığımız hafta İsrail Filistin’e soykırım saldırılarını hız kesmeksizin devam ettirirken, bir de Gazze’yi işgal planı kapsamındaki kara saldırılarına yoğunluk verdi. Geçen aydan bu yana hava saldırılarının başladığı Gazze’ye bu sefer de kara harekatı başlatıldığı duyuruldu. Bu saldırılar ile yapılmak istenen şeyin Gazze kentini iyice yaşanmaz hale getirip Filistinlileri göçe zorlamaktır. Son saldırı, bundan 77 yıl önce gerçekleştirilen Nekbe’ye (Büyük Felaket) benzetiliyor. İsrail’in saldırılarının sonucunda bu zamana kadar Gazze’den yarım milyona yakın Filistinlinin göç etmek zorunda kaldığı biliniyor. İsrail’in bu saldırılarını ABD’nin doğrudan desteği ile gerçekleştirdiği açık. Son kara harekatı konusunda görüşü sorulan Trump’ın, “Durumu görmem lazım, çok fazla bilgiye sahip değilim” ifadeleri ile Hamas’a savurduğu tehditler bunun açık göstergesidir.

İsrail saldırılarını devam ettirirken dünyanın birçok bölgesinde İsrail karşıtı protesto gösterileri de devam ediyor. İspanya’nın Barselona, Valensiya, Mayorka, Bilbao ve Madrid gibi büyük kentlerinde on binlerce insan saldırganlığa karşı sokaklara indi. Filistin halkına destek verilen protesto gösterilerinde İsrail’e silah ambargosu uygulanması, İsrailli şirketlerin boykot edilmesi ve İsrail ile tüm ilişkilerin kesilmesi talepleri dile getirildi. Bu arada İsrail’in saldırıları yalnızca Gazze ile sınırlı değil. İsrail ordusu, yine Lübnan vurdu. Lübnan’ın güneyindeki iki bölgeye gerçekleştirilen saldırılar sonucunda herhangi bir can kaybı yaşanmadı ancak 2024’teki ateşkese rağmen süren saldırılarda bu zamana kadar 270’in üzerinde insan yaşamını yitirdi. İsrail’in savunma bakanı Israel Katz, sosyal medya hesabından bir paylaşım yaparak Husilerin lideri Abdulmelik el-Husi’ye yönelik “senin de zamanın gelecek” tehdidinde bulundu. 

Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in katıldığı bir sinagog açılışındaki tavrı ve sözleri dikkat çekiciydi. Merz, Almanya’da Yahudi karşıtlığının arttığını, bundan utandığını söylerken ağladı! Münih’teki sinagogun açılışında konuşan Merz, buna asla tolerans göstermeyeceklerini de ekledi. Bilindiği üzere İsrail’in saldırganlıklarına Almanya başından beri yüksek derecede destek oluyordu. Bugün Almanya’da “Nehirden denize özgür Filistin” sloganı atmak dahi anti-Semitizm olarak gösterilmekte, Alman polisi İsrail’in saldırganlıklarına karşı düzenlenen her türlü eyleme acımasızca saldırmaktadır. AKP’nin İsrail’in saldırganlığını “İslam’a saldırı” olarak lanse edişine benzer şekilde, Batı’nın emperyalist güçleri de İsrail’e dönük eleştirileri ve protestoları “Yahudi karşıtlığı” olarak sunmaktadır. Almanya dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanında ve hatta İsrail’de bile onurlu Yahudi halkı kendi egemenlerinin soykırımcı saldırılarına karşı çıkmakta, bu haksız savaşın bir an önce son bulmasını talep etmektedir.

Dünya halkları Filistin’in yanında. İngiltere’nin başkenti Londra’da düzenlenen “Filistin İçin Bir Arada” (Together For Palestine) konserinde Gazze’deki insani yardım çalışmaları için 1,5 milyon Sterlin bağış toplandı. Konser öncesi Billie Eilish, Cillian Murphy, Joaquin Phoenix ve Javier Bardem gibi dünyaca ünlü sanatçılar maddi destek kampanyası başlatmış, Filistin halkı ile dayanışma çağrılarını yükseltmişti. Öte taraftan dünya genelinde 400’ü aşkın sanatçı “Soykırıma Müzik Yok” kampanyasıyla eserlerini İsrail’e ait dijital platformlardan çekerek Gazze’deki soykırıma karşı geliştirilen kültürel boykota dahil oldu.

Ülkemizin değerlerinden Fazıl Say da Batılı müzik kurumlarına tepki gösterdi. Filistin ile dayanışma duygularını ileten Fazıl Say, “Gazze’de yapılan bir soykırımdır. Nokta! Kendinize gelin müzik dünyası! Bu çaresizliğe, haksızlığın bu kadarına sessiz kalmayın! Şimdi istediğiniz kadar konserimi iptal edebilirsiniz” ifadelerini kullandı. Fazıl Say paylaşımını, “Ben onurumla yaşamak istiyorum kalan ömrümü, siz istediğiniz konseri çalın, içinize siniyorsa!” ifadeleriyle bitirdi.

Fransa’da hükümetin bütçe kesintisi planlarına karşı halkın protestoları sürüyor. Sendikaların çağrısıyla düzenlenen grev ve protestolara yüz binlerce kişi katıldı. Grevler ulaşımdan eğitime, eczanelerden kamu hizmetlerine kadar geniş bir alanı etkilerken Paris ve diğer şehirlerde öğrenciler üniversite ve okul girişlerini barikatlarla kapattı. Sendikaların açıklamasına göre yaklaşık 1 milyon kişinin, İçişleri Bakanlığı verilerine göre ise 500 bin kişinin katıldığı protesto ve gösterilere karşı yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı Paris başta olmak üzere birçok kentte polisle göstericiler arasında arbedelerin yaşandığı görüldü. Geçtiğimiz günlerde François Bayrou hükümetinin bütçe kesintileri nedeniyle parlamentoda güvenoyu kaybetmesinin ardından göreve getirilen yeni başbakan Sébastien Lecornu da kesintilerden tamamen vazgeçmediğini açıklamıştı. Kamu hizmetlerine daha fazla kaynak ayrılmasını, zenginlere daha yüksek vergiler getirilmesini ve bütçe kesintilerinin iptalini talep eden sendikaların önümüzdeki günlerde de protestolarını sürdürecekleri görülüyor.

Nepal, özellikle sol kamuoyunda da sık tartışılıyor. Nepal’de yaşanan protestolar ve sokak gösterilerinin n ortaya çıkardığı kaos sürüyor. Tepkilerin başında işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluk geliyor. Son süreçte gençleri sokağa döken önemli bir gerekçe hükümetin sosyal medyayı yasaklama girişimi oldu. Gelişmeler, haklı gerekçelerle başlatılan sokak hareketinin milliyetçi, monarşist yapılanmaların eline geçme riskinin arttığını gösteriyor. Nepal’deki gelişmeler bölgedeki iki önemli gücü Çin ve Hindistan’ı çok yakından ilgilendirdiği gibi gelişmeleri yakından takip eden bir diğer güç ise ABD. ABD, Bangladeş, Sri Lanka, Endonezya ve Nepal gibi ülkelerde yaşanan protesto gösterilerini Çin’e karşı etkili bir şekilde kullanma fırsatı olarak görmektedir.

Bu haftaki önemli gelişmelerden biri de İngiltere’nin başkenti Londra’da düzenlenen ırkçı faşist gösteri oldu. Faşist lider Tommy Robinson’ın çağrısıyla düzenlenen yürüyüşe binlerce ırkçı-faşist katıldı. Faşistlerin haftalardır ülke çapında bu gösteriye hazırlık yaptıkları biliniyor. Düzenlenen bu büyük gösteriye video bağlantısı üzerinden katılan Elon Musk, yabancı ve göçmen düşmanlığı propagandası yaparak, Birleşik Krallık’ta hükümet değişikliği çağrısında bulundu.

Özetimizi Merdan Yanardağ’ın Aleviler konusunda çarpıtılan ifadesiyle bitiriyoruz:

İktidar basını ve yargısı Merdan Yanardağ’ın “Alevilerin de haini çok olur” şeklinde Aleviciler aleyhine kullandığı ifadeleri Alevi toplumu aleyhine ifadelermiş gibi çarpıttı. Çok sayıda Alevi örgütlenmesinin Merdan Yanardağ’ın ifadelerinin çarpıtılmasını destekleyen yönde açıklama yapması çok dikkat çekti. Odak Dergisi sözcülerinin da aralarında bulunduğu aydınlar ve örgütler bu saldırı karşısında Tele1’e ve Merdan Yanardağ’a sahip çıktı. Hemen belirtelim ki saldırı karşısında Merdan Yanardağ’a ve Tele1’e sahip çıkıyorken mevcut CHP yönetimi yanlısı propaganda kampanyasını desteklemiyoruz. Nasıl ki Yanardağ 2023 seçimlerinin öncesinde “son umudumuz Kılıçdaroğlu” görüşünü ileri sürdüğünde o ifadeleri abartılı ve yanlış bulduysak; şimdi onun Kılıçdaroğlu’nun tam karşısında, İmamoğlu-Özel hattında durmasını da yanlış görüyoruz. Öte taraftan onun söylemek istediği şeyin özü kesinlikle doğrudur ve Alevi toplumunu bırakalım alçaltmayı, yüceltmektedir bile. Ezilen, ilerici ve demokratik güçlerin içinden de hainler çıkar. Sosyalist hareket elbette toplumda CHP ile birlikte yükselen direncin arkasında durmalı, halk ile bu temelde bağlar kurmaya çalışmalıdır. Diğer yandansa şimdi CHP’nin AKP karşısında geliştirdiği direniş, onların neo-liberal, NATO’cu politik karakterlerinin üzerini örtemez. Tek umut halkın anti-emperyalist, yurtsever direnişindedir. Sosyalist hareket bu mücadelenin geliştirilmesi için çabalar ise AKP geriletilecek, CHP kendine çekidüzen vermek zorunda kalacak, sosyalist hareket de toplumda bir güç haline gelecektir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.