Haftanın Özeti: Sol Artan Mücadele Olanaklarını Değerlendirebilmek için Cesur ve İnisiyatifli Olmalıdır

0
101

Emperyalizme karşı Türkiye’nin bağımsızlığı mücadelesindeki net tutumuyla tanınan Merdan Yanardağ’a bu kez de casusluk suçlaması uyduruldu. Tele1’in Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile irtibatlı olduğu iddia edilen bir casusluk soruşturması ileri sürülerek tutuklandı. Bugün erken saatlerde gerçekleşen tutuklamanın ardından, yaklaşık 50 polis, sabah 06.00’da arama emriyle kanalın Seyrantepe’deki merkez binasını bastı.

Yanardağ’ın, Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasının basın ayağını organize etmekle suçlandığı bildiriliyor. Ayrıca, 2019 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini Ekrem İmamoğlu’nun kazanması ve Binali Yıldırım’ın kaybetmesinin de söz konusu casusluk faaliyetiyle bağlantılı olduğu iddia ediliyor. Merdan Yanardağ’ın tutuklanması kamuoyunda geniş yankı uyandırdı ve tepkilerle karşılandı. 

Öte yandan, CHP’nin kurultaylarının iptali davasında, 24 Ekim tarihli duruşmaya yapılan itiraz reddedildi. Eski Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş ve bazı delegeler tarafından açılan davada, partinin 4-5 Kasım 2023’teki 38. Olağan Kurultayı ile 6 Nisan 2025’teki 21. Olağanüstü Kurultayı’nın iptali ve Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminin işbaşına getirilmesi talep edilmişti. CHP yönetimi, dava sürecine karşı aktif bir tutum sergileyerek partiyi harekete geçirmeyi başardı. Kurultay davası yaklaştıkça CHP, yerel kongrelerini tamamlama ve hazırlıklarına hız verme stratejisi izledi.

Özgür Özel’in tek aday olmasının beklendiği yeni olağan kurultayın, 28-29-30 Kasım tarihlerinde Ankara Arena’da yapılması planlanıyor.

Uzun süren iktidarı döneminde ağırlaşan sorunlar nedeniyle yıpranmış olan AKP’nin, bir seçim yapılsa kaybedeceği değerlendiriliyor. Ancak parti, hem devlet imkânlarını ve ekonomik gücü elinde tutmakta hem de dış desteği sürmektedir. AKP’nin, bu avantajları kullanarak öncelikle CHP’nin seçim kazanma şansını ortadan kaldırmayı ve ardından kendisi için uygun bir zamanda seçime giderek iktidarını sürdürmeyi hedeflediği öne sürülüyor. 

İşçi direnişleri 

DİSK Genel Merkez yöneticileri sendikanın Genel Merkez binasını sendikal ve devlet bürokrasisinin merkezi olan Ankara’ya taşıma kararına karşı DİSK içinde 22 üye sendikanın büyük çoğunluğunun bu karara karşı çıkmasına rağmen Ankara’ya taşımakta kararlı olduğu belirtiliyor. DİSK İstanbul’da ortaya çıktımıştı ve mücadele tarihi açısından İstanbulu’un büyük bir önemi bulunuyor. DİSK’in, Genel Merkez Yöneticileri tarafından giderek daha fazla bürokratik sendikacılığa dönüştürüldüğü eleştirileri giderek daha çok yapılıyor. 

İşçi cinayetlerinde çocuk işçi ölümleri giderek artıyor. İSİG Meclisi’nin verilerine göre 1 yıl içinde en az  72 çocuk iş çalışırken hayatını kaybetti. 

Yaklaşık 5 aydır grevde olan TPI Composite işçileri, sendikal faaliyeti ileri aşamaya taşıyıp Ankara’ya yürümek için iradelerini beyan etmeye başladılar. İşçilerin büyük çoğunluğunun greve oy vererek devam ettiği TPI, iflas ettiğini bildirdi ve ardından devroldu ve işçileri de belirsiz bir hak alma süreci bekler haldeydi. İşçiler birlik oldu ve şimdi Ankara’ya yürümek istediler. Ankara’da ise polis tarafından grev direnci kırılmayan irade sahibi işçiler ablukaya alındı. 

Sendikal haklarına sahip çıktıkları için işten atılan Nakliyat-İl Sendikası üyesi işçilerin Hödlmayr Lojistik’teki direnişi 8 gündür devam ediyor.

Tokat’ta halihazırda örgütlü bir sendikaya sahipken aktif olmadıkları gerekçesi ile yeni bir sendika arayışına giren Şık Makas işçileri Öz İplik-İş bir sarı sendika olarak haklarını almakta yetersiz kalması nedeniyle ödenmeyen ücretleri, tazminatları ve sendika seçme hakları için direnişteler. Valiliğin de yasaklamasına rağmen direniş iradesini bırakmayan işçileri mücadele etmeye devam ediyor.

Eğitim-Sen Şırnak Şube üyesi eğitim emekçisi Mesut Aslan, Cizre Merkez Anadolu Lisesi’nde 38 öğrenciyi taciz eden Burak Ercan hakkında verilen cezasızlık kararını açlık grevi başlatarak protesto etti ve süresiz açlık grevine devam edeceğini açıkladı. 

Staj ve Çıraklık Sigortası Mağdurları Antalya’da staj ve çıraklık sürecinin de emeklilik hesaplanmasına dahil edilmesi için yürüyüş yaptılar.

KESK işçileri hukuksuzca atılan emekçiler için 13 Ekim’de Amed’de başlayan “Beş Gün, Yedi Kent, Tek Ses” yürüyüşü 17 Ekim’de Ankara’da TBMM önünde yapılması planlanan açıklama ile tamamlanacaktı fakat Ankara’daki açıklamaya polis tarından müdahale edildi. 

279 gündür direnen DİGEL işçileri ile dayanışma amacıyla bu hafta yapılan eyleme pek çok kurum katıldı.

Migros Depoda patronlar tarafından yüksek vergi kesintileri bahane edilerek depo işçilerinin maaşlarına, primlerine ve mesai ücretleri gasp edilmesine karşı işçiler depo işçilerinde yürüdüler ve ses çıkarttılar.

Karşıyaka Belediye işçileri bir süredir haklarını almak için çabalıyor. İşten atılan işçiler hakları için belediye başkanı Cemil Tugay’ı farklı yerlerde protesto ediyorlar. 

Şişli Belediyesi işçileri işlerine dönmek için mücadele etmeyi sürdürüyor. 

Van Büyükşehir Belediyesi’nde kayyumun işten attığı işçiler direnmeye devam ediyor.

FPS Türkiye’nin Hadımköy fabrikasında Tekstil Güç-Sen’e üye olduğu için işten atılan işçilerin davası sona erdi. Bakırköy İş Mahkemesi, işçilerin sendikal tercihleri nedeniyle işten çıkarıldığını tespit ederek işe iadelerine ve FPS’nin sendikal tazminat ödemesine karar verdi.

Çorum’da faaliyet gösteren Doğuş Tekstil işçileri haklarını alamadıkları için bu hafta iş bıraktılar. 

Sendikal haklarını işgal ile kazanmış olan Smart Solar işçileri bu hafta grev kararı aldı, coşkula başlayan grev devam ediyor. 

Mülakat mağduru öğretmenler Milli Eğitim Bakanlığı önünde haklarını atamayı sürdürüyor.  

Kuryelerin adil ücret mücadelesi bu hafta yeniden gündeme geldi. Denizli’de, Esenyurt’ta ve Beylikdüzü’nde eylemler düzenlediler. 

Batman’da Haber-Sen’e üye emekçiler, sendikal faaliyetlerin yok sayılmasına karşı basın açıklaması gerçekleştirdiler. 

Hacettepe’de yemek hakkına ulaşmaya çalışan öğrencilerin mücadelesi devam ederken bir de işçilerin mücadelesi var. Hacettepe Üniversitesi İktisadi İşletmeleri’nde çalışırken hiçbir gerekçe olmadan işten çıkarılan 6’sı kadın 13 işçi eylem yaptı.

Temel Conta işçileri direnmeye devam ediyor, Tapetan Mensucat işçileri hakları için grevlerini sürdürüyor.

Gençlik haberleri 

Geçtiğimiz günlerde Kayseri Erciyes Üniversitesi’nde okuyan bir kadın öğrenci, güpegündüz kampüsün ortasında bir erkek tarafından katledildi. Olay, üniversite öğrencileri ve kamuoyunda büyük bir yankı uyandırdı. Kadınların yaşam hakkına yönelik bu saldırının ardından Erciyes Üniversitesi öğrencileri, öldürülen arkadaşlarını anmak ve kadın cinayetlerine karşı seslerini yükseltmek için kampüste bir araya geldi. Öğrenciler yaptıkları açıklamada, “Kadın cinayetleri politiktir” diyerek, üniversitelerde ve toplumda kadınların güvenli yaşam hakkı için mücadele çağrısında bulundular.

Kocaeli Üniversitesi öğrencileri, Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümünün aydınlatılması ve adaletin sağlanması talebiyle dün Siyasal Bilgiler Fakültesi önünden Rektörlük binasına doğru bir yürüyüş düzenlemek istedi. Ancak öğrencilerin yürüyüşü, üniversite özel güvenlik birimleri (ÖGB) ve polis tarafından engellendi. Öğrenciler, tüm baskılara rağmen “Rojin için adalet” sloganları atarak tepkilerini dile getirdi. 

Hacettepe Üniversitesi öğrencileri, yemekhane haklarından vazgeçmemek ve nitelikli beslenme hakkı için geçtiğimiz haftadan bu yana eylemlerini sürdürüyor. Üniversite yönetiminin uyguladığı rezervasyon sisteminin öğrencileri mağdur ettiğini belirten öğrenciler, artan yemek fiyatlarına, küçülen porsiyonlara ve yetersiz beslenme koşullarına tepki gösteriyor. “Sağlıklı ve ulaşılabilir yemek hakkı temel bir haktır” diyen öğrenciler, rezervasyon sistemi kaldırılana ve herkes için adil, nitelikli ve erişilebilir beslenme koşulları sağlanana kadar mücadelelerini sürdüreceklerini ifade ediyor. 

Ankara Üniversitesi DTCF öğrencileri, nitelikli beslenme hakkı talebiyle yemekhane önünde bildiri dağıttıkları sırada üniversitenin özel güvenlik birimleri tarafından saldırıya uğradı. ÖGB’nin müdahalesinin ardından, bu kez faşist çeteler öğrencilerin üzerine saldırdı. Yaşanan saldırılarda çok sayıda öğrenci darbedilirken, polis olay yerine gelerek saldırganlar yerine öğrencilere müdahale etti. Olayın ardından en az 5 öğrenci gözaltına alındı.

Özetimize geride bıraktığımız hafta yaşanan hak ve özgürlük mücadeleleri ile devam ediyoruz. 

Geride bıraktığımız hafta Cumartesi Anneleri’nin basın açıklamasına devam edildi. Cumartesi Anneleri; “kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle gerçekleştirdikleri eylemlerinin 1073. haftasında tekrardan Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Bir araya gelen grup 30 yıl önce İstanbul Avcılar’daki evinden zorla alınan Fehmi Tosun için adalet talep etti.

Bu hafta hasta mahpusların sesini yükseltmek için eylemlere de devam edildi. İstanbul ve Ankara’da gerçekleşen basın açıklamasında; ağır hasta mahpuslar Ufuk Keskin ve Özgür Azad İnci’nin durumuna dikkat çekilerek derhal serbest bırakılmaları talep edildi.

Geçtiğimiz hafta hasta mahpuslara PTT yoluyla para göndermesi sebebiyle tutuklanan Hatice Onaran için basın açıklamasına da devam edildi. 

Suruç Katliamı’nın 123. ayı Suruç Aileleri İnsiyatifi çağrısı ile Kadıköy Halitağa Caddesi’nde protesto edildi. Kitlenin “kalplerimiz adalet için atsın” yazılı pankartın arkasında toplanmasının ardından gerçekleşen basın açıklamasında; “10 yıldır katliam sorumlularının yargılanması için adalet mücadelesi verildiğine” değinildi. 

Geçtiğimiz hafta Esenyurt’ta saldırıya uğrayarak katledilen gazeteci Hakan Tosun için İzmir’de Ege Çevre Platformu çağrısı ile basın açıklaması gerçekleşti. 

Geçtiğimiz hafta Rojin Kabaiş için eylemlere de devam edildi. Ankara Kadın Platformu’nun çağrısıyla Rojin Kabaiş’in ölümünün 1. yılında Adalet Bakanlığı önünde eylem gerçekleşti. Gerçekleşen basın açıklamasında; “Rojin için, adalet arayışını sürdüren tüm kadınlar için buradayız. Bu ülkenin dört bir yanında kadınlar yaşam hakkı için mücadele ediyor” dendi.

Dünyadan

19 Ekim Pazar günü yapılan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) seçim sonuçları, Türkiye’de AKP ve MHP’nin ağır yenilgisi olarak yorumlanıyor. Muhalefetteki Cumhuriyetçi Türkiye Partisi (CTP) lideri Tufan Erhürman yüzde 62 oy alırken, AKP’nin ve MHP’nin desteklediği rakibi Ersin Tatar yüzde 35’lik bir oyla ağır yenilgiye uğradı. Seçim öncesi yandaş medyada Tufan Erhürman aleyhine ve Ersin Tatar lehine yalan haberler yapıldı. Seçim kampanyası döneminde Tufan Erhürman’ın Rum yönetimi ve İsrail yanlısı olduğu, Ersin Tatar’ın seçimleri “yüzde 60’a yüzde 40” kazanıyor olduğu gibi iddialar da yayılmıştı. Türkiye’den AKP yanlısı sanatçılar Kıbrıs’a gidip Ersin Tatar yanlısı konserler verdiler. Kıbrıs halkını Çırpınırdı Karadeniz türküleri eşliğinde MHP’nin şoven Türkçülüğüyle etkilemeye çalıştılar. Dinci Cüppeli Ahmet’e bile Ersin Tatar yanlısı dualar ettirildi.

Kıbrıs seçimleri Kıbrıs halkının AKP dinciliğine ve vatan-millet demagojisi eşliğindeki mafya-siyaset ilişkisine tepkisidir. Kaldı ki Rum yönetimindeki durumla Türk yönetimindeki durum arasında çok büyük fark var. Güney Kıbrıs ortalama bir AB ülkesi durumundayken KKTC’de enflasyon yüzde 60, sağlık ve eğitim çok kötü. Çek-senet mafyası, kara para aklama, insan kaçakçılığı, kumarhane, bahis şirketleri ve uyuşturucu batağına dönüştürülmüş olan KKTC’de “vatan, millet” söylemleri ardında mafya-siyaset ilişkisi hüküm sürmektedir. Adada kararları Kıbrıs halkı değil, Türkiye’deki hükümetler vermektedir.

Seçim yenilgisi üzerine Bahçeli, seçimin iptal edilmesini ve KKTC’nin Türkiye’ye katıldığını ilan etmesini istedi. Bahçeli’nin bu açıklaması, önümüzdeki dönemde Türkiye’de yapılacak seçim sonuçlarının iktidar tarafından kabul edilmeyeceği şeklinde yorumlandı. Bahçeli, her zamanki palavracılığıyla Kıbrıs’a plaka bile vermeye kalktı. Hatırlanacağı gibi Bahçeli daha önce Kerkük, Musul ve Halep şehirlerine de kafadan Türkiye plakaları vermişti. Erdoğan’ın seçim sonuçlarını sakin bir görünümle karşılayıp Tufan Erhürman’ı kutlaması ise dikkat çekti.

Bilindiği gibi dünya devletleri Güney Kıbrıs’ı Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanırken, KKTC Türk devletleri dahil hiçbir devlet tarafından tanınmıyor. Güney Kıbrıs aynı zamanda AB üyesidir ve hem İsrail’in hem İngiltere’nin hem de ABD’nin yakın müttefikidir. ABD ve İngiltere orada askeri üsler bulunduruyor. İsrail, Güney Kıbrıs’ı İran’a saldırı sırasında uçak üssü ve İran’dan İsrail’e atılan füzelerin engellenmesi için kalkan olarak kullandı. Güney Kıbrıs, Gazze’deki soykırımda da İsrail tarafından kullanıldı. Kıbrıs açıkları, Batılı enerji tekelleri tarafından petrol ve doğal gaz araştırmalarında kullanılıyor. Kıbrıs ayrıca, Çin’in Bir Kuşak Bir Yol Projesi’ne karşı Hindistan-Orta Doğu-Avrupa enerji ve ticaret yolu hattı olarak da tasarlanmış durumda.

Seçim sonuçlarının AKP’nin işine geldiğini düşünmek de mümkün. Şimdi Tufan Erhürman’ın AKP hükümetiyle birlikte davranarak Rum Yönetimi’ne eşit temelde iki toplumlu federasyon önermesi bekleniyor. AKP bu süreci AB ve ABD ile ilişkilerini ilerletmekte kullanabilir.

AKP iktidarı, TBMM’ye ordunun Lübnan’da, Irak ve Suriye’de görev süresinin uzatılması kararı aldırdı. Lübnan’da bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri askerinin Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü (UNIFIL) kapsamındaki görev süresi 2 yıl uzatıldı. Lübnan görevi, bir BM görevidir. Irak ve Suriye’ye asker gönderme tezkeresinin süresi ise 30 Ekim 2025 tarihinden itibaren 3 yıl daha uzatıldı. CHP ve DEM Parti’nin “hayır” oyu verdikleri ikinci tezkere, PKK ile Irak’ta ve Suriye’de herhangi bir barışın yapılmamış olduğunu ortaya koydu. Tezkere, Suriye’de AKP’nin müttefiki dinci HTŞ iktidarıyla ABD’nin müttefiki YPG/SDG arasındaki ortak ordu kurulması çalışmalarına müdahale amacı taşımaktadır.

Gazze’deki sözde ateşkesi İsrail bu hafta da defalarca ihlal etti ve Filistin halkını katletti. İsrail Gazze ve Batı Şeria dahil tüm Filistin topraklarının kendisine ait olduğunu iddia ediyor. Trump da bunu onaylıyor. 

ABD emperyalizminin Venezuela’yı işgal etmesi ihtimaline karşı Latin Amerika’da örnek almamız gereken bir dayanışma hareketi gelişiyor. Brezilya Topraksız Köylü İşçiler Hareketi (MST) lideri João Pedro Stédile, Latin Amerika genelindeki halk hareketlerinin ABD’nin Venezuela’yı işgaline karşı enternasyonalist tugaylar örgütlenmesi yolundaki koordineli çabalarını duyurdu. Bu sivil direniş birliklerinin Venezuela ordusunun ABD’ye karşı direnişine yardımcı olması amaçlanıyor. 

Venezuela’daki bu dayanışma ne yazık ki Ortadoğu’daki halklar arasında görülmedi. ABD emperyalizmi Irak, Libya ve Suriye’yi mahvederken, Filistin’de soykırım yaparken Arap devletleri seyirci kaldı. Türkiye ise sadece sözde karşı çıktı, pratikte ise İsrail ile ilişkilerini olduğu gibi sürdürdü. İsrail’e tepki bile esas olarak Latin Amerika ülkelerinden geldi.

Zelenski iktidarının Trump’tan Tomahawk alma umudu boşa çıktı. Rusya ve Ukrayna birbirlerini vurmayı sürdürürken, Rusya Ukrayna topraklarında yavaş yavaş ilerlemeye devam etti. Trump, Putin ile yapacağı görüşmeyi iptal etti ve Rusya’ya yeni ekonomik yaptırımlar getireceğini açıkladı. Trump gerekçe olarak Putin’in ateşkese hazır olmayışını gösterdi. Bilindiği gibi ABD’nin bu ekonomik yaptırımları, Avrupa başta olmak üzere çeşitli ülkeleri ABD ekonomisine bağımlı kılmayı amaçlıyor.

Ukrayna’daki savaş Avrupa ekonomilerini vurmaya devam ederken, Avrupa’da sağın yükselişi sürüyor. Örneğin Almanya’da AfD birinci parti durumunda ilerlemesini sürdürüyor. İsveç’te SD adlı faşist parti, merkez sağ partiyi geride bırakmaya devam ediyor. Ekim ayı kamuoyu yoklaması, merkez sağ partinin son 50 yılının en düşük oy oranına sahip olduğunu gösterdi.

Sonuç

AKP iktidarı haftayı içeride ve dışarıda yenilgiyle kapadı. CHP, gösterdiği direnişle dinamizm kazandı. Kıbrıs seçimlerini Ersin Tatar’ın kaybetmesi de CHP’nin lehine ve AKP-MHP’nin aleyhine yorumlandı. AKP iktidarı, diğer yandan Irak’a ve Suriye’ye asker gönderilmesi iznini uzatarak Kürt hareketiyle ittifakını zora soktu. 

Dünyada artqn savaş tehlikesine karşı anti-emperyalist barış uğruna mücadeleyi geliştirmek için yaşamsal sebepler varken; içeride iktidarın zorluklarının artmasına paralel olarak aydınların, emekçilerin, öğrencilerin, kadınların mücadele etmesi için sebepler artıyorken, bu gelişmelerin doğrudan doğruya mücadeleye yansıması beklenemez. Sosyalist hareketin önemli bir kısmı umudu CHP’ye, başka bir kısmı ise DEM Parti’nin sola gitmesine bağlamış durumdadır. Solda, mesela ANAP kökenli İmamoğlu’nu ya da MHP kökenli Mansur Yavaş’ı, hayatını mücadeleye adamış devrimcilerden daha önemli gören bir teslimiyetçi eğilimin nasıl geliştiği göz ardı edilmemelidir. Solda Kürt ulusal hareketini de hâlâ umut gören güçler var. CHP ve DEM Parti kendi davaları için mücadele ederken sosyalist hareketi ve kitleleri kullanmaya çalışıyorlar. 

Sosyalist hareket, gelişen mücadele olanaklarını değerlendirmek için bağımsız siyaset temelinde cesur ve inisiyatifli olmalıdır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.