Ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmelere yer verdiğimiz haftalık özetimize içteki gelişmelerle başlıyoruz.
Yeni yıl yeni zamlarla başladı. Sefalet ücretine mahkum bırakılan işçiler, kamu emekçileri ve emeklilerin 2025’in zamlı fiyatları ile karşılaşmaları gecikmedi. Ücret artışlarını engellemek maksadıyla düşük gösterilen gerçek enflasyon rakamları çalışanların ihtiyaçları olan giderlere geldiğinde daha çok arttı. Tren, vergi, köprü, yemek, kira, kreş, akaryakıt, yol ve birçok kaleme yapılan yüksek zamlar emekçileri daha yılın ilk ayında zora sokarken, toplumsal servetin yüzde 40’ına el koyan yüzde 1’lik kesim servetlerini artırmaya devam ediyor.
İşte çarpıcı bir örnek: 13 Ocak itibarıyla Yüksek Hızlı Tren, ana hat ve bölgesel tren bilet tarifeleri de zamlandı. Yeni tarifeye göre Ankara-İstanbul güzergâhı 540 TL’den 780 TL’ye, Ankara-Konya güzergâhı 250 TL’den 360 TL’ye, Ankara-Eskişehir güzergâhı 280 TL’den 390 TL’ye çıktı. Yapılan zamlarla birlikte yurttaş pahalı bilet fiyatlarına mahkûm edilirken, yolcu garantili sözleşmeler nedeniyle kamu kaynakları şirketlere akmaya devam etti. Yap-işlet-devret modeli ile inşa ettirilen Ankara YHT Garı işletmesinde AKP döneminin müteahhitleri olarak bilinen Cengiz-Limak-Kolin grubuna gerçekleşmeyen yolcu garantileri nedeniyle 8 yılda 81,8 milyon dolar garanti ödemesi yapıldı.
AKP iktidarı muhalif belediyelere yönelik operasyonunu yeni yılda da sürdürüyor. Iktidarın yine yargı sopasını kullanarak “ihalede yolsuzluk” suçlaması ile hedef aldığı CHP’li Belediye Başkanı Rıza Akpolat ifadesi alındığı mahkemece tutuklandı. AKP iktidarının bir yolsuzluk operasyonu yapmadığı biliniyor. İktidarın yolsuzluk, kamu çıkarı gibi meselesi olsaydı kamunun zarara uğratıldığı belgeli sayısız dosyayı yargıya taşırdı. Oysa, iktidar bugüne kadar suç duyurularının kendisiyle ilişkili dosyaları değil yargıya taşımak, ilgili haberlere hem erişim engeli getirmiş hem de haberi yapanları yargılamayı tercih etmiştir. İhalede yolsuzluk AKP iktidarı ile başlamamış olsa da onlar bu konuda tarihimizin en kötü siciline sahiptir.
İstanbul Barosu, Adalet Bakanlığı’nın “soruşturma izni” vermesine ilişkin işlemine iptal davası açtıklarını da duyurdu. İstanbul Barosu, 21 Aralık’ta X’te yaptıkları bir paylaşımla gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in Suriye’de öldürülmesiyle ilgili olarak etkin bir soruşturma yürütülmesini talep etmişti. İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, baro yönetimine yönelik açılan davanın, Anayasa’nın 138. ve 2. maddelerine aykırı olduğunu, demokratik baro yönetimlerine dışarıdan müdahale anlamı taşıdığını söyledi. Kaboğlu, İstanbul Barosu’nun 23 Şubat’ta kurultaya gideceğini duyurdu. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan dava haberinin ardından sosyal medya hesabında, “İstanbul Barosu’nun ve İstanbul Barosu mensubu meslektaşlarımızın iradesinin yanındayız” dedi.
10-14 Ocak tarihleri arasında yaptığı yılın ilk anketinin sonuçlarını paylaşan Asal Araştırma’nın verilere göre; kararsız seçmenin oranı CHP ve AKP’yi geride bıraktı. Asal Araştırma’nın 1800 kişiye yönelttiği “Bu pazar seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz?” sorusuna anket verilerine göre; ilk sırayı yüzde 36.7 puan ile “Kararsız/Oy kullanmam” diyenler aldı. CHP 20.2 puan ile ikinci sırada, AKP ise 18.7 ile üçüncü sırada oldu. Sonuçlara göre kararsızlar dağıtıldıktan sonra CHP yüzde 31,9 ile birinci parti olurken AKP yüzde 29,6 ile ikinci sırada yer aldı.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) “Hayat nasıl? (How’s Life?) 2024” raporu Türkiye’de yaşayanların hayatlarından memnun olmadıklarını ortaya koydu. OECD ülkelerinde hayat memnuniyeti ortalama puanı 6,7 iken Türkiye 4,9 ile 41 ülke arasında sonuncu, sosyal adaletsizlik sıralamasında sondan ikinci sırada yer aldı. Söz konusu raporda istihdam oranında da yine 41 ülke arasında sondan 2’inci olan Türkiye’de, çalışanların %25’inin ücretli işte uzun saatler çalışmak zorunda kaldığı belirtildi.
AKP-MHP ittifakı yurttaşları ve kendi seçmenlerini bile çözüm sürecine ikna edemiyor. MetroPOLL adlı araştırma şirketinin yaptırdığı bir ankete göre “Bahçeli’nin Öcalan’a ‘PKK’yı dağıt, Meclis’e gel’ çağrısını nasıl buldunuz?” sorusunu yönelttiği seçmenlerin büyük çoğunluğu (yaklaşık yüzde 72) Bahçeli’nin çağrısını doğru bulmadığını belirtti. Yalnızca DEM seçmeninin yarısından biraz fazlası (yüzde 52,3) çağrıyı doğru bulduğunu belirtti. Kasım ayında yapılan bir araştırma sonuçları da Kürt sorunuyla ilgili olarak ülkede çözüm aleyhtarı bir hava olduğunu ortaya koyuyordu. KONDA araştırmasına göre “Güneydoğu / Kürt sorunu en iyi nasıl çözülür?” sorusuna, “Terörü yok ederek” diyenlerin oranı 2022 yılının Şubat ayında yüzde 35’ten 2024 yılının Kasım ayında yüzde 40’a yükseldi. Araştırmaya göre Kürt sorunu yoktur” diyenlerin ülkedeki oranı da 2022 yılından 2024 yılına artarak yüzde 23’e yükseldi. Ülkede milliyetçi kurtulamanın arttığına işaret eden bu sonuçlar endişe vericidir.
Dıştaki gelişmelerle özetimize devam ediyoruz.
ABD’de gidecek olan yönetim ile gelecek olan yönetim Trump’ın yemin töreni öncesinde “saha temizliği” işini hızlandırdı. Ortadoğu’da bir yandan Gazze’deki ateşkes ile Hamas’ın güçten düşürülmesi hesapları yapılırken diğer yandan Suriye’deki yönetimin şekillendirilmesi için görüşme trafiği ve mesailer artırılmış durumda. Gelişmelerin hızla başka bir biçime dönüşme olasılıklarının da olduğu bu dönemde bölgede şimdilik İran ve Rusya’nın etki sahasının daraltıldığı bir süreç yaşanıyor. ABD’nin Kafkasya bölgesinde Ermenistan ile imzaladığı kapsamlı stratejik anlaşma da bir başka dikkat çekici gelişmelerden biri oldu. Yeni Başkan Trump’ın kendisi için açılan alandan rakip güçler Çin ve Rusya’ya karşı politikasında ısrarcı olması bekleniyor.
İsrail ile Hamas arasında Gazze’de ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması müzakerelerinde uzlaşmaya varıldığı açıklandı. Müzakerelerde arabulucu olan Katar’ın başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman El Sani, Gazze’de ateşkes ve esir takası konusunda anlaşmaya varıldığını, anlaşmanın 19 Ocak’ta yürürlüğe gireceğini duyurdu. Anlaşmanın ilk aşamasının 42 gün süreceğini ifade eden Al Sani, Hamas’ın ilk aşamada 33 İsrailli esiri serbest bırakacağını ve karşılığında onlarca Filistinli esirin salıverileceğini belirtti. Ateşkes anlaşmasını Gazze Şeridi’nde 15 ayı aşkın süredir sürdürdürulen kahramanca direnişin meyvesi olarak değerlendiren Hamas’ın açıklamasında “Gazze’ye yönelik saldırıyı durdurma anlaşması, halkımız, direnişimiz, ulusumuz ve dünyanın özgür insanları için bir başarıdır ve halkımızın kurtuluş ve ülkeye geri dönüş hedeflerine ulaşma yolunda düşmanla çatışmada bir dönüm noktasıdır” ifadeleri kullanıldı. Gazze Sağlık Bakanlığı’nın resmi rakamlarına göre, soykırımın başladığı Ekim 2023’ten bu yana 46.000’den fazla insan İsrail kurşunları ve bombalarıyla öldürüldü. London School of Hygiene & Tropical Medicine araştırmacıları tarafından geçtiğimiz hafta Lancet dergisinde yayımlanan çalışmaya göre ise, resmi ölü sayısının, gerçek ölü sayısından yüzde 41 daha az olduğu hesaplandı. Daha yüksek bir ölüm oranına işaret eden bu araştırmanın bulgularına göre Ekim 2023’ten bu yana İsrail güçleri tarafından öldürülen insan sayısının 64.000’in üzerindedir bu da savaş öncesi Gazze nüfusunun yüzde 2,9’udur. BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) tarafından yaklaşık 10.000 olarak tahmin edilen, hala enkaz altında gömülü olan ve öldüğü varsayılan kişilerin bu hesabın dışında tutulduğu belirtilmektedir.
Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Suriye konulu toplantı düzenlendi. Toplantıda Arap Birliği’nden Suudi Arabistan, Bahreyn, Mısır, Irak, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Umman, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin dışişleri bakanları, Şam’daki cihatçı Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) yönetiminin Dışişleri Bakanı Hasan Şeybani ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan yer aldı. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan da toplantı sonrası yaptığı açıklamada Suriye’ye uygulanan tek taraflı ve uluslararası yaptırımlar kaldırılmasının, Suriyelilerin ülkeye dönüşü için istikrarın ve yeniden yapılanmanın sağlanması için imkanların ele alındığının açıkladı. Riyad’daki toplantıya katılan Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Suriye’ye yönelik yaptırımların hafifletilmesinin gündemlerinde olduğunu duyurdu. Kallas, Suriye toplantısına ilişkin X hesabından yaptığı paylaşımda “Yaptırımların nasıl hafifletilebileceğine bakacağız ancak bunun ardından Suriye’yi tüm çeşitliliğiyle yansıtan bir siyasi geçiş sürecinde somut ilerleme kaydedilmelidir.” ifadesini kullandı. Batılı emperyalistler Suriye’de milliyetlere ve dinlere bölünmeyi körüklerken Kürtlerin birleşmesi yolunda gayret göstermesi dikkat çekicidir. Bu gayret emperyalizmin bölgede egemenliğini pekiştirmek için Kürtleri kullanmak isteğine denk düşüyor. Baş işbirlikçi iddiasındaki AKP-MHP iktidarı ABD’nin bu konuda kendilerine güvenmesini isteyerek plana karşı çıkıyor.
ABD’de koltuğunu Donald Trump’a devretmesine sayılı günler kalan Başkan Joe Biden, Rusya’nın petrol ve doğalgaz gelirlerini hedef alan şimdiye kadarki en kapsamlı yaptırım paketini uygulamaya koydu. Reuters’ın haberine göre yaptırım paketinde Rusya’nın devlete bağlı enerji şirketi Gazprom Neft ve Surgutneftegas gibi önemli enerji şirketleri bulunurken Rusya’nın ‘gölge filosu’ olarak isimlendirilen 183 petrol tankeri de kara listeye alındı. Gazprom ve Surgutneftegas’ın yanı sıra onlarca tacir ve ekonomik varlık ile sigorta şirketleri de yaptırım listesine dâhil edildi. Söz konusu tankerler, savaşın başladığı 2022’de Rus petrolüne getirilen kısıtlamalar sonrası Moskova’nın ticaretini Avrupa’dan Asya’ya kaydırmasıyla Hindistan ve Çin’e petrol göndermek için kullanıldı. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, bu yaptırımların Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü “acımasız ve yasadışı” savaşı finanse etmek için kullandığı en büyük gelir kaynağına karşı alınan bir tedbir olduğunu belirtti. Bu yaptırımları yasa dışı olarak nitelendiren Rusya ise, Gazprom Neft yetkilileri, son iki yıldır bu tür olumsuz senaryolara hazırlandıklarını ve yaptırımların “meşru olmayan, dayanaksız ve serbest rekabet ilkelerine aykırı” olduğunu belirtti. Rusya’nın en büyük denizcilik sigorta şirketlerinden İngosstrah da “normal bir şekilde çalışmaya devam ederek tüm müşterilerine ve ortaklarına yükümlülüklerini yerine getirdiğini” açıkladı.
ABD’nin Grönland adasını Danimarka devletinden alması yolundaki tartışma devam etti. Son zamanlarda yaptığı konuşmalarda özerk bir Danimarka toprağı olan, zengin uranyum, altın, petrol ve gaz rezervlerine sahip Grönland’ın mülkiyeti ve kontrolünün de ABD’de olmasının “mutlak bir zorunluluk” olduğunu savunan Donald Trump, Danimarka ile diplomatik gerilime neden olmuştu. Danimarka hükümeti Trump’ın ekibiyle irtibat kurarak Grönland’ın satılık olmadığına dair mesaj iletmiş olsa da hükümetin ABD ile siyasi bir çatışmaya girmekten kaçındığı, Trump’ın “güvenlik endişelerinin” karşılanabileceği iddiaları ileri sürüldü. ABD merkezli Axios’un aktardığına göre bu kapsamda, Danimarka hükümetinin, Grönland’daki Amerikan askeri varlığının artırılması da dahil olmak üzere adadaki güvenlik tedbirlerinin arttırılmasını teklif ettiği öne sürüldü.
ABD’nin Rusya ile anlaşması olasılığı Baltık ülkelerini endişelendiriyor. Baltık Denizi’ndeki Nato üyeleri Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de bir araya geldi. Toplantıya Danimarka, İsveç, Finlandiya, Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya ve Almanya liderlerinin yanı sıra NATO Genel Sekreteri Mark Rutte de katıldı.
Zirve sonrasında bölgedeki NATO askeri varlığını ve gözetimi güçlendirmeyi amaçladıklarını söyleyen Rute, son günlerde Baltık Denizi’nin altındaki telekomünikasyon kablolarını hedef alan sabotaj ve siber saldırılar gibi eylemlerin tekrarlanmasını engellemek için yeni bir misyon başlatıldığını duyurdu.
Berlin’de Rosa Luxemburg ve Karl Liebnecht’i anma yürüyüşüne polis bu yıl da saldırdı. 106 yıl önce 15 Ocak 1919’de Berlin’de katledildilen Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht için anma yürüyüşü düzenlendi. Değişik sol örgütlenmelerin yer aldığı yürüyüşe binlerce kişi katıldı. Savaşa, silahlanmaya ve sosyal hakların kısıtlanmasına karşı atılan sloganların öne çıktığı yürüyüşte Filistinlilerde kalabalık bir kortejle yer aldı. “Yaşasın Enternasyonal dayanışma”, “Filistin halkına özgürlük” pankartlarını taşıyan Filistinlilerin kortejinde bazı pankart ve bayrakların toplamasını zorlayan polisin saldırgan, prokovatif tutumu protesto edildi.
Şimdi de geride bıraktığımız haftada yaşanan hak ve özgürlükler için yapılan eylemleri aktarıyoruz. Türkiye toplumu, kendisine yaşatılan mağduriyetlere karşı direnmeye devam ediyor. Cumartesi Anneleri “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” talebiyle yaptıkları eylemlerinin 1033. haftasını gerçekleştirdi. Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen grup 29 yıl önce Güçlükonak’ta gözaltında katledilen ve bedenleri ailelerine teslim edilmeyen 11 kişi için adalet istedi.
Bu hafta hasta tutsakların sesini yükseltmek için eylemlere de devam edildi. İzmir, Ankara ve İstanbul’da gerçekleşen basın açıklamasında; Hamdullah Aydemir’in ve Besra Erol’un durumu soruldu.
İHD ve kayıp yakınlarının düzenlediği; “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” eyleminin 831. haftasında, Çınar’da 14 Ocak 1994 tarihinde gözaltında kaybedilen Ömer Öner ve Nuri Dayan’ın durumu soruldu.
İstanbul Tabib Odası’nın çağrısıyla Filistin’de ki sağlık emekçilerine adalet istendi. Basın açıklamasına, devrimci gruplar, sendikalar, siyasi partiler ve Filistin’le dayanışma içinde olan gruplar katılım gösterdi.
İstanbul, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarından tutuklandı. Rıza Akpolat için adalet isteyen kitle Beşiktaş Belediyesi önünde adalet için nöbet gerçekleştirdi.
İşçiler acımasız sömürü düzeni altında çalışırken hayatını kaybetmeye devam ediyor. İSİG Meclisi’nin paylaştığı verilere göre 2024 yılında en az 1897 kişi iş cinayetinde katledildi.
Belediye işçileri işten atmalara ve haklarının gaspedilmesine karşı seslerini yükseltmeye devam ediyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde, Karşıyaka’da, Sarıyer’de, Şişli’de ve Kartal’da işten atılan işçiler işe dönüş mücadelelerini sürdürüyorlar. Belediye işilerinin kadrolu ve güvenceli çalışma hakkı için Kadıköy’de başlattıkları oturma eylemi devam ediyor.
Çağrı-İş Sendikası’nın Telus Digital şirketinde işten atılan üyeleriyle ilgili başlattığı direniş 8 gündür devam ediyor. Sendika düşmanlığı yapan şirket, işçileri baskıyla ve düşük ücretlerle çalışmaya zorluyor.
İzmir’de bulunan Temel Conta’da işçilerin düşük ücretlere, baskılara ve kötü çalışma koşullarına karşı başlattığı grev 39 gündür devam ediyor. İş yeri patronu sendika düşmanlığı yaparak toplu sözleşme masasına oturmamayı sürdürüyor.
Çayırova’da bulunan Höldmayır’da Nakliyat-İş Sendikası’nın çoğunluğu sağladığına dair yaptığı başvuru sonrası 2 işçinin işten atılmasıyla birlikte Doğuş Otomotiv Genel Müdürlüğü önünde başlayan direniş 38 gündür devam ediyor.
Tek Gıda-İş Sendikası’nın 3 işçinin işten atılmasıyla başlattığı Eker direnişi kararlılıkla devam ediyor. Mücadele eden işçiler şirketin İşten atılan işçileri işlerini geri vermesini ve sendikal örgütlenmeye saygı duymasını istiyor.
Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi Green Transfo Energy işçilerinin grevi 24 gündür kararlılıkla devam ediyor.
Lezita işçileri 317 gündür kararlılıkla direniyorlar.
Tatkett işçilerinin grevi 122 gündür devam ediyor.
Sağlık çalışanları, kamu çalışanları, mülakat zorbalığına uğrayan öğretmenler, kademeli emeklilik talebini yükseltenler, emekliler ve ücretleri gasp edilen inşaat işçileri bu hafta alanlardan ve şantiyelerden seslerini yükselttiler.
Türkiye’de gençler temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanırken günlük 100 TL KYK burs/kredisi alan öğrencilerin 2025 senesinde daha da zorlanacakları ilk aylardaki zamlarla ortaya çıktı. İstanbul’da ulaşıma yapılan %35 zam ile burada yaşayan ve okuyan öğrenciler için bu zorluk daha da artmış oldu.
İBB’nin yaptığı zamla öğrenci tek basım 13, abonman ise 381 lira oldu.
Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Aralık ayında öğrenciler kampüs içerisindeki ağacı süslemek istedikleri için üniversitenin kayyum yönetimi öğrencilere soruşturma açmaya başladı.
Üniversiteli intiharları gün geçtikte artarken bu hafta da Boğaziçi Üniversitesi matematik bölümü öğrencisi intihar etti.
Dokuz Eylül Üniversitesi’nde kadın öğrenciler akademisyen Mücahit Bora’nın öğrencileri taciz ettiği iddiasıyla şikâyette bulundu. Üniversitenin şikayetlere rağmen aylardır koruduğu akademisyen ise açığa alındı.
Geçtiğimiz aylarda çeşitli kurumlardan gençlerin mücadele ettikleri gerekçesiyle tutuklanmalarının ardından İzmir’deki gençlik örgütleri, tutuklu öğrencilerle dayanışmak için dayanışma kampanyası başlatmış; bu doğrultuda çeşitli eylem ve etkinlikler düzenlemişti. Kampanyanın son etkinliği olarak ise dayanışma etkinliği gerçekleştirildi.
Görüldüğü gibi gelişmeler AKP iktidarının lehinde görünmüyor. Halk iktidarı beğenmiyor ancak kararsız seçmen oranındaki büyüklüğün de gösterdiği gibi alternatif bir güç gelişemiyor. Gelişmelerin ezilenlerin lehine olması devrimci güçlerin bilinçli inisiyatifiyle mümkündür.
Bugün 17 Ocak, 1981 yılında yitirdiğimiz Ali Aktürk ve Metin Adil Toraman arkadaşları sevgi ve saygıyla anıyoruz. Onlar, Amerikancı 12 Eylül askeri cuntası karşısında korkuya ve yılgınlığa kapılmayıp, mücadele hazırlıkları içinde Akyazı’da giriştikleri eylemde yaşamlarını kaybettiler. Ülkemizde ve dünyada giderek yükselen gericiliğe karşı sömürüsüz ve baskısız bir dünya kurma yolundaki mücadelemizde onların devrimci yaşamları örnek olmalıdır.