İnsanlar, kentler ve çeşitli görüşmelerden Çin’e dair edindiğim izlenimler…

0
606

Mehmet Yücel

Çin’e ilgim 2007 yılında başladı. O günden bu yana Çinli ve yabancı yazarların Çin’de yaşanan sürece dair teorik ve politik makale ve eserlerini inceledim. ÇKP’nin 40 yılı aşkın bir süredir uyguladığı “Çin’e Özgü Sosyalizm” politikasının gerçekçi olduğu düşüncesindeyim. Ekonomik yükselişi ve özellikle dış politikadaki başarıları bunun somut kanıtı. Buna ilaveten ülkede yoksulluğun sıfırlanması, işçi ve çiftçilerin ekonomik ve kültürel yaşam koşullarının düzenli ve istikrarlı bir şekilde yükselmesi ve demokratikleşmede atılan adımlar belirgin bir şekilde dikkatimi çekmekteydi.

Gidip bir de çıplak gözle göreyim, canlı izlenimler edineyim istedim. Gittim, gördüm. Paylaşacağım bir çok anı ve fotoğraf birikti.

Seçimlerin iyice yaklaştığı şu günlerde Çin’e dair izlenimlerimin ne ölçüde ilgi çekeceğini doğrusu bilemiyorum. Yine de ilginç bulduğum şeyleri paylaşmayı Türkiye sosyalist hareketine karşı bir görev sayıyorum.

Çin’e sıradan bir turist gibi gitmemenin avantajları:

Çin gezimde bu ülkeyi ve çeşitli politik ve araştırma kurumlarını, üniversiteleri tanıyan Türkiyeli yoldaşların yardımından yararlandım. Bu sayede Pekin dahil 5 kentte önde gelen kurumların yöneticileri ile önceden alınan randevular ile tanıştım. Onlarla samimi ve açık bir ortamda tartıştım. Doktora ve master çalışması yapan öğrencilerle konuştum ve sohbet ettim.

Devlet sermayeli yayınevlerinin yönetici ve çalışanları ile yakın temaslarım oldu. (Çin’deki tüm medya ve yayın kuruluşları, kitap ve dergi yayınevleri devlet sermayeli kuruluşlar vb.)

Onların bana gösterdiği yakınlığın temel nedeni, beni Türkiyeli bir komünist olarak tanımaları olduğunu açıkça hissettim. Beni yoldaşça kucakladılar ve yoldaş samimiyeti, yoldaş özeni gösterdiler. Birçok kitap hediye ettiler ve sıcak bir misafir severlik gösterdiler, yüksek bir değer biçtiklerini her davranışları ile gösterdiler.

Kendi görüşlerimi serbestçe dile getirdim, Türkiye’deki sosyalist güçleri ve Kürt hareketini tanıttım. Bu görüşmeler sayesinde hem Çin komünistleri hem de Çin’in çeşitli akademik ve kültürel elitlerinin bakış açısı konusunda izlenimler edindim. Hatta Şangay’da Çin’in Yeni Sol akımının önde gelen liderlerinden olan iktisatçı eski halk meclisi vekili Prof. Cheng Enfu ve Prof Ding ile bugünkü Xi Jinping yönetiminin durumu ve Tayvan sorunu üzerine tartıştım. Ülkemizde yaklaşmakta olan seçimlere dair ilerici ve sosyalist güçlerin politikalarını anlattım.

Çin’de yaşanan sürecin daha iyi kavranması için tezler:

Tez 1: Çin’de, Hindistan’da sosyalizmi hayata geçirmek İsveç ve Norveç’te kurmaya benzemez.

Çin sosyalizmi inşa etmek için yola çıktığında çağdaş üretici güçlerin gelişim düzeyi açısından çok geriydi, halkın kültür ve eğitim düzeyi çok çok kısıtlanmıştı. Çin’de devrim gerçekleştiğinde Çin yarı feodal, yarı sömürge bir ülkeydi. Bugünlere gelinceye kadar bir yığın badire atlattı. Bugün de hala ABD ve Batı emperyalizminin kuşatması altında.

Tez 2: “Hatasız insan ölü insandır”, bu özlü söz partiler ve devletler için de geçerlidir. Partiler ve devletler de hata yapar, aslolan hataları karşısındaki tavırlarıdır. Hatalarından ders çıkarıyorlar mı, ona bakılır. Bu bağlamda -kendi anlatımlarından- biliyoruz ki kuruluşundan bu güne ÇKP bir yığın hata yapmıştır. Bugün izlediği ve başarılı olduğu kanıtlanmış yolu hem kendi hatalarından hem de SB’de yaşanan hatalar ve çöküşten dersler çıkararak keşfetmiştir.

Tez 3: Şangay’da birlikte yemek yediğimiz ve sohbet ettiğimiz, SB’nin yıkılış nedenlerini araştıran bayan Prof. Lv Xinunyu Çin’in bugünkü durumunu SB’nin 20’li 30’lu ve sonraki yıllarına benzetti,

“Stalin gibi biz ve diğer sosyalist ülkeler de emperyalizmin ve dünya kapitalizminin kuşatması altında tek ülkede sosyalizm kurmaya çalışıyoruz” dedi… Bu düşünceyi önemli görüyorum.

Yoldaş Prof. Lv Xinunyu 2012’de başlayan Xi Jinping döneminde tüm üniversitelerde Marksizm Fakülteleri’nin (School of Marxism) açıldığını söyledi, fakat hala Marksizm araştırmalarını yeterli görmediğini söyledi. Bu profesör kendisinin düşüncesi olarak Çin’e bugün en fazla gereken şeyin Lenin’in koşullara boyun eğmeyen tersine koşulları dönüştürme vizyonu ile hareket eden devrimci tutum olduğunu savundu. (Bu yoldaş daha sonra bu konudaki bir makalesini bize gönderdi.)

Kentler ve insanlar…

Başta Pekin, Şanghay, Wuhan ve 2 büyük şehri (Şandong eyaleti başkenti Jinan ve Tianjin kenti) daha gördüm.

Pekin ve Şanghay geniş caddeleri, bisiklet/motorsiklet ve küçük otomobiller için ayrılmış yan yolları ve çok geniş yaya kaldırımları ve bakımlı parklar olarak tanımlanabilecek kentler. Her köşe başında ve metro istasyonlarında yaşlı kadın-erkek gönüllüler trafiği kolaylaştırmak ve kente gelen yabancılara (çok sayıda yerli turist var) yardım etmek için düzenli çalışıyorlar. Bunlar belediyeden küçük bir sembolik ücret alıyorlarmış.

Gördüğüm kentlerin Avrupa kentlerinden fazlası var eksiği yok. Bir farkları var yüksek binalar. Tüm bu binalar ve binaların üzerinde kurulduğu kent arazileri kamu mülkiyetinde…

Her iki kentte de metro sistemi çok yaygın, metro giriş-çıkışları bisiklet, mopet parkları olarak kamuya açık olarak düzenlenmiş. İşlerine veya okullarına gitmek için konutlarından metroya kadar bisikletle geliyor oradan metroya geçiyorlar.

Beijing Metro Ağı

Her gittiğimiz kentte üniversiteleri de ziyaret ettik, Canut Yayınevi’nin kitaplarını yayınladığı profesörler ve yardımcıları ile görüştük. Birlikte yemek yedik ve sohbet ettik. Ayrıca birkaç yayınevini ziyaret ettik onlarla da sohbet ettik. Üniversite ortamlarında karşılaştığımız partili veya değil herkes sorduğunuzda Marksist olduğunu söylüyor. Partiye ve yönetime güveniyorlar. Çalışma ve yaşam koşullarından da memnun görünüyorlar.

Üniversite yerleşkeleri gayet bakımlı, üniversite kampusu içindeki her fakültenin önünde yüzlerce bisiklet ve moped park etmiş durumda. Gençlerle konuşma olanağımız olmadı ama hepsini cıvıl cıvıl gördüm.

ÇKP MK Uluslararası İlişkiler Departmanı Başkanı ve maiyetindeki heyetle görüşme…

Bu görüşme ilk günlerde gerçekleşti. Randevu almıştık ama nasıl bir heyetle karşılaşacağımızı bilmiyordum.

Kendimizi iyi düzenlenmiş bir salonda 7 kişilik yüksek seviyede bir heyetin karşısında bulduk. Heyet üyelerinden bir kadın yoldaş Küba’da gerçekleşen Komünist ve İşçi Partileri Konferansında ÇKP heyetinde yer almış.

Bu görüşmelerde Cem ve Deniz sosyalizm araştırmacıları, Canut Yayınevi’nin sahipleri ben ise SYKP’nin kurucu üyelerinden birisi olarak tanıtılıyoruz.

Heyet başkanının ve bizden de Cem’in giriş konuşmalarından sonra geçen Kasım ayında Havana’daki Dünya Komünist ve İşçi Partileri Konferansı’na katılan kadın yoldaş Zhao Jiang Ukrayna-Rusya savaşı üzerine konferanstaki tartışmalar hakkında bilgi verdi. Zhao Jiang ve diğer konuşmacılarda gördüğüm tutum genellikle polemik yapmama ve herhangi bir partiyi hedef almama şeklinde sabırlı ve hoşgörülü tutumdu.

YKP ve TKP’nin ve bazı partilerin bu konferansta kendi farklı tutumlarını ortaya koyduklarını, diğer birçok partinin de kendi görüşlerini savunduklarını, ÇKP heyetinin ve Küba heyetinin konuşmalarının genelde diğer partiler tarafından olumlu karşılandığını anlattı.

Bu toplantıda, Deniz arkadaş TKP lideri Okuyan’ın son günlerde Dünya Komünist ve İşçi Partileri Konferansı’nın resmi web sitesi olan Solidnet’te yayınlamış olduğu dünya komünist hareketinin bugünkü durumu ve iç tartışmalar üzerine yazmış olduğu yazıyı değerlendiren bir sunum yaptı. (TKP bu yazıyı nedense Türkçe’ye çevirmemiş.)

Karşımızda oturan heyet bu yazıyı okumuş ve yakından incelemişti… Çinliler bizden olan konuşmacının dünya komünist akımının durumu ve Okuyan’ın yazısı üzerine görüşlerini sonuna kadar dinlediler, not aldılar ve anlamaya çalıştılar, fakat bir tartışmaya girmek istemediler.

Karşımızdaki heyet başkanı olan yoldaşın, bizden konuşmacı olan arkadaşa “siz daha önce 2019 yılında dünya komünist hareketi için şu değerlendirmeyi yapmıştınız” demesi, Çinli yoldaşların muhataplarının görüşlerine değer verdiklerini ve bunları özenle not ettiklerini gösteriyor.

Toplantıda, söz aldım partimizi tanıttım ve SYKP saflarında Çin’e dair farklı görüşlerin olduğuna kısaca değindikten sonra söz konusu olduğu için TKP’nin önemli bir parti olmadığını, ülkemizde mevcut 10’u aşkın Marksist partiler ve örgütlerden biri olduğunu, TKP’nin ilerici, sol/sosyalist güçlerle sınırlı ilişkisi olduğunu ifade ettim.

Görüşmeler sürerken bir yandan da böyle yüksek seviyede bir heyetin bizlerle görüşmesini ilginç bulduğumu düşünmekteydim. Bu yoldaşlar TKP’nin ev sahipliğinde Kasım ayında İstanbul’da yapılacak olan 23. Dünya Komünist ve İşçi Partileri Konferansı’na katılmak için gelecekler. Kendilerini geldiklerinde isterlerse diğer partilerle görüşmeleri için yardımcı olacağımızı söyledik.

Kanımca ülkemizde mevcut herhangi bir Marksist parti veya örgüt eleştirileri bile olsa ÇKP ile çok rahat ve verimli ilişki geliştirebilir. Geçmişte SBKP’nin uyguladığı ‘bir ülkede tek bir KP olur biz de onu tanırız’ gibi bir anlayışları yok. Bu toplantıda bizden olan arkadaş Türkiye’den iki farklı sosyalist partinin ÇKP ile ilişki kurmak istediği mesajını iletti bu talebi memnuniyetle karşıladılar…

Türkiye ve Ortadoğu Bölgesi Partileri ile ilişkileri sürdüren bölüm lideri ve ekibi ile görüşme

Bu bölüm, AKP, CHP ve Vatan Partisi ile ilişkileri sürdürüyor. 2015 yılında HDP’den ve Kürt siyasetinden büyük bir heyeti davet etmişler, istedikleri tüm yerleri gezdirmişler, Şincan-Uygur bölgesine de götürmüşler. HDP ile görüşmeleri ve sonraki ilişkileri hakkında bilgi almaya çalıştık, aldığım izlenim, görüşmelerin olumlu geçtiği fakat daha sonra ilişkilerin geliştirilmediği.

Özlem yoldaş HDP ile ve tüm partilerle iyi ilişkiler geliştirmek istediklerini, farklı görüşlerin olmasının doğal olduğunu belirtti. HDP’nin ve AKP’nin ve bazı diğer partilerin Uygurlar üzerinde soykırım ve zulüm uygulandığı yolundaki görüşlerinden rahatsız olduklarını ve gerçekleri ısrarla anlatmaya devam edeceklerini belirtti. Bizden de gördüğümüz gerçekleri savunmamızı rica etti.

Özlem yoldaşa partimizi tanıttım, partimizin çoğulcu bir yapıda olduğunu ve HDP ile stratejik ittifak içinde ve HDP içinde çalıştığımızı anlattım. Özlem yoldaş, partimizle tanışmaktan ve Çin’e davet etmekten memnun olacaklarını, partimizin tüzük ve programını incelemekten memnun olacaklarını ifade etti.

Bu görüşmede Perinçek ve partisine de değindim, Perinçek’in ülkemizde ilerici, sol/sosyalist parti, örgüt ve kişilerce solcu olarak görülmediğini ve ilişkisi olmadığını vurguladım. Özlem yoldaş bu partiyi çok eskiden bu yana tanıdıklarını, dostluk ilişkisi içinde olduklarını, farklı partilerin aralarında farklı görüşlere sahip olmasının çok doğal olduğunu söyledi.

Özlem yoldaş Türkiye’ye defalarca gelmiş Türkçe de biliyor. O ve yanındakilerle daha rahat konuştuk. Türkiye’deki seçim üzerine tahminlerimizi ve görüşlerimizi anlattık, sosyalist ve komünistlerin deprem yardım çalışmalarından bahsettik. Onların seçim tahmini üzerine görüşlerini aldık.

Pekin’de Canut Yayınevi’nin daha önceden tanıdığı kiminin kitaplarını Türkçe’de yayınladığı akademisyenler ve yayıncılarla görüştük. Bu vesile ile iki üniversiteyi ziyaret ettik.

Pekin Üniversitesinde bir Türkiye Araştırmaları bölümü mevcut. Bölüm başkan yardımcısı Prof. Zan Tao Türkçe de biliyor, onun yetiştirdiği doktora ve master öğrencileri ile bir toplantı yaptık. Asistanlarından birisi 1 yıl İstanbul’da okumuş. O da Türkçe biliyor. Zan Tao’nun Türkiye üzerine tarih ve güncel gelişmeler üzerine 4 kitabı ve çok sayıda akademik makalesi var.

Türkiye tarihi ve önümüzdeki seçimler üzerine sohbet ettik. Buraya gelmeden önce Kıvılcımlı araştırmacısı Ahmet Kale ile konuşmuş ve Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın 7 kitabının PDF hallerini bu kişiye iletmiştik. Konuşmamda da Doktor’un tarih tezini kısaca anlattım ve önemini vurguladım. Doktora öğrencilerinden birisini Doktor’u incelemeye yöneltirse bunun Osmanlı ve Türk tarihini kavramalarına yararlı olacağını ifade ettim. İlişkiyi sürdüreceğiz.

Renmin Üniversite’sinde bu üniversitenin yayınevinin yöneticileri ile yemek yedik. öğretim görevlilerinin yemek yediği kantinin birinci katında Müslüman öğrenciler ve misafirler için ayrı bir yemek kantininin olması dikkatimi çekti. Bu yemekte, Çin’deki milyonerler konusunu gündeme getirdim, liderleri bunlardan korkmadıklarını düzene tehdit olarak görmediklerini bir şakayla ifade etti, “bu masadaki hepimiz son yıllarda milyoner olduk..”

21 Martta Pekin’den ayrıldık. Şandong eyaletinin başkenti Jinan şehrine seyahat ettik. Jinan Üniversitesi Marksizm Okulu Başkan ve başkan yardımcısı ile randevumuz vardı. Garda okulun öğretim üyesi Cem’in önceden tanıdığı Marksizm Okulu’nda bilimsel sosyalizm ve Dünya komünist akımı hocası Çhen (genç bir kadın) karşıladı ve doğruca üniversiteye gittik.

Chen yeni doğum yapmış, bir kimya şirketinde çalışan kocasına rica etmiş, sen bugün çocukla ilgilen ben misafirlerle ilgileneceğim demiş… Genellikle ev içinde eşitlikçi bir ilişki olduğunu birkaç örnekle gördüm. (Wuhan’daki profesör görüşmelere yanında baktığı çocuğunu getirmişti, aynı şeyi Şangay’da gördüm).

Marksizm Okuluna girişte sağ duvarda Marx ve Engels amblemi olan bir tablo yer alıyor, fotoğraflar çekildik. Hoş geldiniz ve kahve faslından sonra parti inşası ve Dünya Kapitalizmi Araştırmaları konusunda bir profesör ve ekibi ile sohbet ve görüş alışverişinde bulunduk.

Yemekte, Marksizm Okulu Başkan ve başkan yardımcısı ile Çin’deki büyük sermayeli kapitalistler konusunu tartıştım, onlara bu konuda düşüncelerini sordum, bu konuda onları sınıf düşmanı olarak görmediklerini çünkü onların bugün Çin’de sosyalizmin inşasına önemli katkı verdiklerini söylediler. Bu soruyu birkaç kişiye daha sorduk benzer yanıtlar aldık…

Yemekten sonra Dünya Siyasi Partiler Araştırma Merkezinde Merkezin başkanı ve heyeti ile sohbet ve görüş alışverişinde bulunduk.

Onlara Sovyetler’in düştüğü duruma düşmemek için farklı olarak ne yaptıklarını sordum. Verdiği cevapta, üç vurgu yaptı: Partinin ideolojik saflığına özen göstermek, ilk yola çıktığımız gündeki komünist ideallerimize bağlılık, ikincisi, yöneticilerin özellikle parti yöneticilerinin halkın üzerinde ayrı bir ayrıcalıklı bir sınıf oluşturmalarını engellemek için, parti üzerinde çok sıkı bir yönetişim sistemi kurmak ve partiyi halkın denetimine açmak… Üçüncüsü, kitlelerle çok sıkı bağları olan ve kitlelerin temel taleplerini ve özlemlerini gerçekleştirmeyi her şeyin üzerinde gören bir görüşü hakim kılmak… Bu toplantıya parti inşaası ve Dünya Kapitalizmi Araştırmaları konusunda bir profesör ve ekibi de katılmıştı..

Bu merkezde 50 ülkeden, AKP ve CHP dahil 150 parti hakkında araştırma yapılmış. Bu araştırma sonuçlarını kitapçıklar olarak da yayınlamışlar. Birer nüsha da bize hediye ettiler ve eleştirilerimizi beklediklerini ifade ettiler. Dostça vedalaştık ve bizi tren istasyonuna oradaki bir görevlinin özel arabası ile ve öğrenciler eşliğinde yolcu ettiler.

Aynı gün akşamı Wuhan’a hareket ettik

Yol arkadaşım Deniz gece yolculuğunda trende uyuruz düşüncesi ile yataklı trenden bilet almış. Meğer aldığı biletin 2. sınıf bir vagondan olduğunu trene binince anladık (2. sınıf lafı bana ait). Kapısız odalar ve 3 katlı ranzalardan ibaret bir vagon.

İyi de oldu… Taşralı görünümlü Çin halkından bir kesim ile 12 saat süren bir tren yolculuğu yapmış olduk. Kapısız bölmelerde kadın erkek, yaşlı genç karışık seyahat ettik. Kadın erkek ilişkilerindeki rahatlığı, ranzanın 3. katına tırmanan kadınları gördük. Arı kovanı gibi vagonda en küçük bir tartışma, olay vb. yaşanmadı, kimse kimseye yan bakmadı. Yiyeceklerini almış gelmişler, trende yiyecek ve içecek satıcıları da vardı. Çoğu evden getirdikleri yiyecekleri yedi içtiler.

Maalesef dil bilmiyorlar, dil bilseler ve sohbet edebilseydik çok daha hoş bir yolculuk olurdu.

Wuhan’da Bilimsel Sosyalizm üzerine çalışan doktora öğrencilerine verdiğimiz konferans…

Öğlene doğru buradaki tanışımız olan Prof. Yu Vey Hua’nın organize ettiği Merkezi Çin Üniversitesi Yabancı Ülkeler Marksist Partiler Araştırma Merkezinde 30-35 doktora öğrencileri ile buluştuk. Cem onlara Türkiye’deki Marksist Partilerin tarihi, bölünmelerindeki tarihsel nedenler, Marksist partilerin Türkiye tarihi üzerine farklı görüşleri, bugünkü durum üzerine görüşlerini, Kürt sorunu, Laiklik-dindar muhafazakarlık sorunu, Alevi azınlık üzerindeki baskılar ve çeşitli sosyalist partilerin farklı ideolojileri hakkında kendi görüşlerini anlattı.

Ben de söz aldım ve Türkiye’de Marksist hareketin dağınık olduğunu, mevcut parti ve hareketlerin her birisinin (benim üyesi olduğum SYKP de dahil) zayıf olduğumuzu ifade ettim. Devamla kısaca sol hareketin 60’lı ve 70’li yıllarda işçiler, emekçi köylüler ve gençlikle buluştuğunu bu gelişmeleri durdurmak için 12 Mart ve 12 Eylül’de iki defa Amerikancı askeri darbeleri yaşadığımızı ifade ettim. 12 Mart’ta lider düzeyindeki yoldaşlarımız idam edildi, bir kısmı topluca katledildi, işkencede katledilenler de oldu. 12 Eylül darbesini çok daha ağır ve kanlı yaşadık. Yüz binler işkenceden geçirildi, onlarca idam ve yargısız infazlar yaşadık.

Günümüzde Marksist/Sosyalist partiler zayıf olsalar da ileri işçiler, toprağı, suyu, yeşili için mücadele eden köylüler, kadınlar ve gençlik, öğretmenler, sağlık çalışanları, teknik elemanlar ve ilerici aydınlar saflarında ilerici düşünceler ve sosyalizmin prestiji yüksek. Nitekim mücadeleye girdiklerinde grev, direniş ve sokak eylemlerinde devrimci sloganları haykırıyorlar.

Seçimlere de kısaca değindim. Mevcut İslami-gerici Erdoğan rejiminin ırkçı-faşist bir parti ile ittifak halinde 20 senedir ülkeyi cehennem yerine çevirdiğini. Orman yangınları, seller ve son olarak da deprem felaketleri karşısında halkı çaresiz bıraktığını ifade ettim.

50 gün sonra seçimlerin olduğunu mevcut iktidarı göndereceğimizi anlattım.

Bu görüşmelerde şüphesiz HDP’den de söz ediyorum. HDP’nin Kürt yurtsever güçleri ile partimiz de dahil 5 sol/sosyalist partinin birlikte kurduğumuz bir parti olduğunu anlattım. Bu konu gündeme geldiğinde konunun anlaşılır olması için HDP bünyesindeki ilişkilerimizi ırkçı rejim yıllarında Güney Afrika’daki Mandela’nın ANC Partisi ile Güney Afrika Komünist Partisi arasındaki ilişkilere benzetiyorum. Yine öyle yaptım.

Son olarak da Çin’in Küba’ya yaptığı 100 milyon dolar bağışa, İran’la Suudi Arabistan arasında gerçekleşen barışçıl ilişkilerde Çin’in oynadığı olumlu role değindim ve bu politikalarını son derece olumlu bulduğumu ifade ettim.

Yemekte Prof. Yu Vey Hua’ya sendikalar, kadın ve gençlik örgütlenmeleri ve nasıl çalıştıklarına dair sorular sorduk. Yeterli bilgi sahibi değildi. Kendisine memlekete dönünce ilişkiyi sürdürmeyi ve her üç alanda da bizi bilgilendirebilecek kişilerle temas sağlamasını talep ettik. Olur, dedi.

Yanımda Teori ve Politika dergisinin geçen yıl Çin için hazırladığı ve çok ilgi gören özel sayısını getirmiştim, dergiyi verdim ve dergi kurucularından editör Metin Kayaoğlu’nun selamını ilettim. Temas halinde olacaklar ve onunla bir röportaj yapmak istediklerini söylediler.

Wuhan’da Sarı Irmak üzerinde Stalin Köprüsü

Wuhan’da Stalin döneminde Sovyet mühendisleri ve Sovyet sermayesi desteği ile Sarı Nehir üzerindeki ilk çelik köprüyü inşa etmişler. Bu köprü bugün yüksek kuleleri ile önemli bir turistik ziyaret merkezi.Sarı nehir tahminen İstanbul boğazı genişliğinde akıntılı bir nehir. Mao her sene buraya gelir gençlerle birlikte revizyonizme karşı mücadele azmini teşvik etmek için karşıdan karşıya yüzermiş. Köprü iki katlı, birinci kat trenler için, ikinci kat ise karayolu. Köprü üzerinde yeşili korumaya çok önem vermişler, ağaçlara dokunmamışlar, burada özel yaya kaldırımında yürüdük, yerel halktan turistlerle birlikte fotoğraflar çektik. Bugün ise bu nehir üzerinde 7 çağdaş asma köprü bulunuyor ve iki yakayı birleştiriyor.

Yarın Şanghay yolcusuyuz

O Geceyi Wuhan’da geçirdik, sabah doktora öğrencileri bizi Şangay’a giden trene bindirdiler.

Şanghay kent olarak bana Pekin’den bir tık daha gelişkin göründü, burada da verimli buluşmalar gerçekleştirdik. Bu görüşmelerden biri Tayvan kökenli İletişim Fakültesinde prof Lin ve arkadaşı prof Lv Xinunyu ile yaptığımız görüşmeydi.

Bu kadın yoldaş Çin’in bugününe ışık tutması için SB’nin yıkılmasının nedenleri üzerine araştırma yapmış, kitap yayına hazır haldeymiş. Kitabın PDF dosyasını yayınlanmak üzere Canut’a iletecek. Xinunyu’nun yukarıda değindiğim görüşleri, Çin’in bugün Stalin dönemine benzer bir durumda olduğunu, emperyalist kuşatma altında sosyalizmi kurmaya çalıştıklarını, bunun süreci ilerletmede olumsuz etkileri olduğunu belirtti.

Son olarak ÇKP içinde varlığı bilinen Yeni Sol akımın liderlerinden Cheng Enfu ve onun bir izleyicisi olan Prof. ile görüştük. Çin Ulusal Kongresinde üç dönem halk vekilliği yapmış. Sohbetin gidişi sırasında Xi Jinping’in dış politikada etkili olduğunu belirttiğimde, “Öyle ama özelleştirmeleri engellemede başarılı değil” dedi.

Ayrıca Ulusal Kongreye bir mektup yazacağını ve zaman geçirmeden Tayvan’ı almalıyız diye bir öneri getireceğini anlattı. Bunun aleyhte sonuçları olacağını ifade ettiğimizde, “Öyle ama ABD ve Batılılar Tayvanı tanımaya hazırlanıyorlar bunu yaparak Çin’in dünya ölçeğinde artan prestijini düşürmek ve Çin’in ABD’ye direnemeyeceğini kanıtlamak istiyorlar. Buna izin veremeyiz” dedi.

Şangay’da kardeşim Arif’in yakın arkadaşının kızı Bilgem ve Amerikalı eşi akşam yemeğine evlerine davet ettiler. Her ikisi de öğretmen. 20 gün aradan sonra Anadolu mutfağına ait yemek iyi geldi. Çin izlenimleri ve son katı Covit önlemleri konusunda konuştuk.

Amerika’lı öğretmen ve eşi Bilgem Çin’in yaşamak için çok güvenli ve çok huzurlu bir ülke olduğunu, ABD ile karşılaştırılmayacak ölçüde sakin bir ülke olduğunu söylediler. Her keseye göre marketler var. Bir markette 200 Yuan’a aldığımız sebze ve meyveleri bir başka yerde çok daha ucuza alabiliyoruz. Çin özellikle kadınlar için çok güvenli…

Bilgem ve eşi Covit önlemlerinin çok katı olduğunu söylediler, özellikle 2022 yılının ikinci yarısında çok bunaldık dediler. Bilgem ilginç bir partiye bağlılık ve fedakarlık örneği anlattı: Öğretmenlik yaptıkları okulda parti emekçi bir üyesine Covit önlemleri çerçevesinde özel ve çok zor bir görev vermiş… (Ambulans işi.) Adam evine dahi gitmeden 63 gün bu görevi sürdürdüğü halde, tek bir şikayet ve huzursuzluk belirtisi göstermemiş…

Amerikalı arkadaş, “Bence Çin sosyalist değil ama Amerika’dan çok daha iyi bir toplumsal sistemi var” dedi… Buradaki zenginleri halktan kişilerle ayırt edemezsiniz, hiçbir böbürlenme ve kibir göremezsiniz, herkese aynı saygıyı gösteren kişiler, dedi.

Bizi oraya özel otoları ile götüren henüz çok genç yaşlarda iki genç komünist öğretim görevlisi ile yolda konut fiyatlarını konuştuk, büyük kentlerde konut fiyatları çok yüksek olmasına karşın kendilerine 30 yıl vadeli ev almışlar, aylık 16000 Yuan taksit ödüyorlar. (45 bin TL veya 2129 Euro.) Demek ki iyi kazanıyorlar ki, bu ağır taksiti ödeyebiliyorlar.

Çin’deki ailelerin veya bireylerin % 90’ı kendi evlerinde oturuyor, bu da önemli bir ilerleme olarak görülebilir. Ayrıca bu öğretim görevlilerine aile kökenlerini sorduk, erkek olan çok yoksul bir köyden gelmişti… Kızın durumu da benzerdi… Bu da bana Çin’de fırsat eşitliğinin sağlanmış olduğu izlenimini verdi.

Bu gençler bizi ÇKP’nin kuruluş kongresinin yapıldığı binaya götürdü, bu semti restore etmiş ve kültürel bir merkez haline getirmişler, binanın önünde bir de küçük gölet inşa etmişler. Hafta sonu saat 16.00’da kapandığı için son anda yetişemedik, içeri giremedik… Yazık oldu! ÇKP Kongrenin basılacağını öğrenmiş ve kongreyi kızıl renkli bir teknede yapmışlar. Tekne bu binada bulunuyormuş. ÇKP bugünlerde parti içinde ilk kuruluş günlerindeki ideallere bağlılık ve kızıl tekne ruhu adlı bir ideolojik eğitim kampanya yürütmekteymiş.

Dönüşü Şanghay’dan Pekin üzeri aktarmalı gerçekleştirdik. Epeyce yorucu bir yolculuktan sonra 28 Mart sabahı İstanbul’a ulaştık.

Zamanımız vardı ve Pekin’deki yeni inşa edilen ve dev Daxing havalimanını gezdik. Avrupa’da bu ayarda modern bir havalimanı bulunduğunu sanmam, havalimanında ÇKP ve ülkeye katkıları üzerine çok şık sergiler vardı…

İsveçlilerin bir deyimi var ‘borta bra hemma best’ derler, mealen ‘dışarısı iyi ama en iyisi kendi evindir’ anlamına geliyor. İyi bir gezi ve hoş izlenimlerimiz oldu ama memleketi de özlemiştik.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.