Meltem Tuna Yazdı: YILMAYACAĞIZ ve MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ

0
2468

Dergimiz yayın hayatına başladığından beri okurlarına ve çalışanlarına yönelik sayısız operasyon, baskı ve tutuklama gördü. Her defasında belki de daha ağır şartlara rağmen yoluna devam etti. Elbette baskıların yarattığı izleri kapatmak, yeniden toparlanmak zaman aldı. Kimi dönem zor olsa da, dönem dönem bir çoğumuz karamsarlığa düşsek de yılmadan devam ettik, edeceğiz de. Başka bir dünyanın mümkün olduğuna dair inancımız hala canlı ve diri!

Geçmiş yıllarda yapılan onca baskının ardından en son 2010 yılı 1 Mayıs’ında Eskişehir merkezli bir operasyonla, tamamı üniversite öğrencisi arkadaşlarımız tutuklanmıştı. Bir süre sonra tahliye oldular ve tutuksuz olarak yargılanmaları devam etti. Birkaç sene içinde de arkadaşlarımız terör örgütü üyeliği iddiası ile cezalar aldılar. 2010 yılı operasyonunun ardından çok da zaman geçmemişti ki, 2011 yılı Kasım ayında da bu kez Ankara merkezli, yine çoğu üniversite öğrencisi 7 arkadaşımız tutuklandı, içlerinden biri de bizzat bendim. Kimimiz Bolu’dan, Eskişehir’den, Denizli’den, öğrenci evlerinden ya da yurtlardan; kimimiz de Ankara’da ailelerimizle yaşadığımız evlerden sabahın ilk ışıklarıyla yapılan baskınlarla gözaltına alındık. Aynı saatlerde Ankara’da bulunan dergi büromuz deyim yerindeyse talan edildi. Hapishanelerdeki tutsak arkadaşlarımızın fotoğrafları ve mektupları, kütüphanemizdeki kitaplarımız, dergimizin eski sayıları, arşivlerimiz, flama ve pankartlarımız, şehitlerimizin fotoğrafları ve daha bir sürü şey paramparça edildi. Bir kısmına da sözde delil denilerek el konuldu. Bize, çalışmalarımıza, arkadaşlarımıza ve şehitlerimize dair ne varsa itina ile yok etmeye çalıştılar. Bizler 4 günlük gözaltı sürecinin sonunda 2 Aralık’ta tutuklandık. 2012 Mayıs ayı sonuna kadar devam eden tutukluluk sürecimizde, dışarıdaki çok sayıda arkadaşımız da rahat bırakılmadı elbette. Polis tarafından kendileri ya da aileleri sürekli taciz edildi, arandı. Yalan yanlış bilgilerle korkutulmaya çalışıldılar. Bazılarında başarılı da oldular. Ama Odak Dergisi yayın hayatına hep devam etti.

Yıl oldu 2018. Aradan 6 kocaman yıl geçti. Bu süreçte AKP iktidarı yollarda beraber yürüdüğü yol arkadaşlarıyla keskin yol ayrımlarına girdi. Öyle ki bir dönem adını hasretle andığı, bizlerin o dönem operasyonla alınmamızın baş sorumlusu Fetullah Gülen ve cemaati, bugün terör örgütü FETÖ oldu. Ne ilginçtir ki dönemin “Fetöcü”lerinin hakkımızda açtığı bu mahkeme devam ederken, davaya bakan mahkeme heyeti ve savcıları “Fetöcü” olduğu gerekçesi ile tutuklandılar, davadan el çektirildiler. Bizler için elbette sonuç değişmedi. Bunca yıllık yargılama sonunda Haziran ayında verilen kararla, terör örgütü üyeliğinden 6,5’la 7,5 yıl arasında değişen cezalar aldık. 2011 yılında tutuklanma gerekçemiz Eğitim ve Dayanışma Hareketimizdi, iyi biliyorduk. Şairin deyimiyle “Budur katlimize sebep suçumuz!” demiştik savunmamızı yaparken. Yine biliyoruz ki ceza vermelerinin gerekçesi de çalışmalarımıza devam ediyor olmamız. Hala alternatif bir eğitimi savunuyor ve istiyor olmamız. Tutuklamaların ve cezaların en önemli sebeplerinden birisi ise Hareketimizin solda devrimci yenilenme temelinde birliği savunmasıydı. Birlik yaklaşımımızın onları en çok rahatsız eden yanı bizim Türkiye sosyalist hareketi ile Türk ve Kürt yurtseverliğinin birliğini savunuyor olmamızdı. Onlar Kürt yurtseverliği ile Türk yurtseverliğini birbirine karşı kışkırtarak muhalefeti sürekli bölüyor ve hatta yedekliyorlardı. O dönemlerde çalışmalarını devletin diğer kademelerinde olduğu gibi eğitim alanında da yoğunlaştıran Gülen Cemaati alternatif eğitim istemiyordu. Onlar kapitalist sistemi sorgulamayan, yalnızca ona ayak uyduran ve hatta biat eden bir nesil istiyordu; bizse ezilenlerin mücadelesinden, insanlığın özgürleşmesinden yana eleştirici ve sorgulayıcı bir eğitim anlayışını savunuyorduk. Onlar klasik öğretmen ve öğrenci ilişkisini muhafaza eden bir eğitimi, biz ise öğrenenin de aktif olduğu özgürleştiren bir pedagojiyi savunuyorduk.(1) Bizler üreten, gelişen, sürekli kendini yenileyen bir gençlik ve toplum istedikçe onlar kapalı zihinler, dindar ve kindar nesiller istedi. Aksi düşünen herkesi o gün Cemaatin hüküm sürdüğü hakimler, savcılar tutukluyordu, bugün de yine değişen bir şey yok. Aynı süreç AKP eliyle hız kesmeden devam ediyor. Bu anlattıklarımız elbette yalnızca biz ve dergimizle sınırlı değil. Muhalif olan herkes, her kesim bu süreçte payına düşeni fazlasıyla aldı, almaya devam ediyor.

O günden bugüne sayılarda “gelişme” oldu yalnızca. Biz tutuklandığımızda ülkede tutuklu öğrenci sayısı 600’lerdeydi şimdi 20 binlerde! Biz tutuklandığımızda tutuklu gazeteci sayısı 100’e yaklaşmıştı, şimdilerde 150-200 arası değişiyor. Milletvekilleri, öğretmenler, yalnızca sosyal medyada fikir beyan eden yüzlerce muhalif insan… Ve daha nicelerine her gün yenileri ekleniyor. Yazıları, yaptıkları haberleri gerekçe gösterilerek her gün bir gazeteci ceza alıyor nerdeyse. Istedikleri tarzda ve dilde olmayınca edilen her kelam suç!

Geçtiğimiz yaz dergimizin baş yazarı ve Hareketimizin koordinatörü Hamza Yalçın da yazdığı yazılar ve yaptığı çalışmalar gerekçe gösterilerek hakkında Kırmızı Bülten çıkarılması ve İnterpol araması gerekçesiyle İspanya’da tutuklanmıştı. Yaklaşık 2 ay Ispanya’da tutuklu kaldı. Tutuklanmanın Avrupa kamuoyunda tepkilere yol açması ve oluşan dayanışmanın dünya çapında ses getirmesi nedeniyle serbest bırakıldı. Yazıları ve Eğitim ve Dayanışma Hareketi çerçevesindeki çalışmaları sebebiyle Hamza Yalçın’ı kriminalize etmeye çalıştılarsa da başaramadılar. Bugün hakkındaki Kırmızı Bülten de kalkmış durumda. Hamza Yalçın arkadaş hakkında çıkarılan İnterpol kararındaki suçlamalar büyük ölçüde 2010 ve 2011 tarihli operasyonlardaki suçlamaların aynısıydı. Onu terörize etmek, bizlerle ilişkisini kesmek, koordine ettiği çalışmalarımızı sekteye uğratmaktı hedefleri. Yapamadılar. Hamza Yalçın mücadeleye hep devam etti.

Yine geçtiğimiz ay, dergimizin sorumlu yazı işleri müdürü arkadaşımız Doğan Baran, dergide çıkan yazılar gerekçe gösterilerek hakkında açılan onlarca davadan birinden ceza aldı. Öyle bir kin büyüttüler ki muhaliflere karşı, arkadaşımız mahkemede yazılanları savunduğunu söyleyince cezası üst sınırdan ‘kesildi’. Ve büyük bir hızla onanıp, hükmü kesinleşti. Şimdi Kandıra Hapishanesi’nde. Çok sayıda aksi örneğin de bulunduğu bu günlerde, gazeteciliğin ve dergimizin onurunu koruyan arkadaşımız elbette yalnız değil! Onu sahipsiz sananlara duyurmuş olalım bir kez daha. Arkadaşımızın dergimizi savunan sözlerinin arkasındayız, şimdi ve her zaman…

Saraylar saltanatlar çöker

kan susar birgün

zulüm biter.

menekşeler de açılır üstümüzde

leylaklarda güler.

bugünlerden geriye,

bir yarına gidenler kalır

bir de yarınlar için direnenler…

Şiirler doğacak kıvamda yine

duygular yeniden yağacak kıvamda.

ve yürek,

imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.

ey herşey bitti diyenler

korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.

ne kırlarda direnen çiçekler

ne kentlerde devleşen öfkeler

henüz elveda demediler.

bitmedi daha sürüyor o kavga

ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

(1) (Hamza Yalçın, Eğitim ve Dayanışma Hareketimiz, 2013, Yaşam Yayınları)

Meltem Tuna

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.