Egemen Tanrınıan
Olimpiyat meşalesiyle dünyanın dört bir yanında olimpiyat heyecanı ateşlendi. Çeşitli uluslardan sporcuların kıyasıya yarışmakta olduğu olimpiyatlara bakarken terör saldırısı endişesi yanında Filistin yanlısı gösteriler beklentisiyle de karşılaştık. Ufak bir tarihi araştırmanın ardından bu meselenin koşan, zıplayan veya fırlatan insanların zaferinden öte anlamlar taşıdığını fark ettik ve konuyu sosyal ve siyasi yönleriyle ele aldık.
İnsanlık tarihi boyunca spor, hem bireyler hem de toplumlar için büyük bir öneme sahip olmuştur. Bu bağlamda, Olimpiyat Oyunları, sporun en prestijli ve köklü organizasyonlarından biri olarak öne çıkmaktadır. Ancak bu büyük spor etkinliğinin kökenleri, modern çağdan çok daha eskiye, antik Yunan’a dayanmaktadır.
Olimpiyat Oyunları’nın kökeni, Antik Yunan’ın Olympia kentinde, M.Ö. 776 yılında yapılan ilk oyunlara dayanır. Bu oyunlar, başta Zeus olmak üzere Yunan tanrılarına adanmış dini festivallerin bir parçasıydı. Dört yılda bir düzenlenen bu oyunlar, Yunan şehir devletlerinin bir araya gelerek barış içinde yarıştığı nadir zamanlardan biriydi. Oyunlar sırasında savaşlar durdurulur ve “Olimpiyat Ateşkesi” ilan edilirdi.
Oyunlar, koşu, disk atma, uzun atlama, cirit atma ve güreş gibi çeşitli atletizm dallarını içerirdi. Katılımcılar, sadece fiziksel yeteneklerini değil, aynı zamanda ahlaki değerlerini ve onurlarını da sergilerlerdi. Kazananlar, sadece madalya değil, aynı zamanda ömür boyu saygı ve onur kazanırlardı. Antik Olimpiyat Oyunları, Roma İmparatorluğu’nun Hristiyanlığı kabul etmesi ve Pagan inançlarını yasaklamasıyla M.S. 393 yılında sona erdi. Oyunlar, yaklaşık 1500 yıl boyunca unutulmuş halde kaldı. Ancak 19. yüzyılın sonunda, Fransız eğitimci ve tarihçi Pierre de Coubertin, antik oyunların ruhunu yeniden canlandırmaya karar verdi. Bu çaba, modern Olimpiyat Oyunları’nın doğuşuna yol açtı. 1896 yılında, Atina’da düzenlenen ilk modern Olimpiyat Oyunları ile bu köklü gelenek yeniden hayata geçti. Oyunlara 14 ülkeden 241 atlet katıldı ve çeşitli spor dallarında yarışmalar düzenlendi. Modern Olimpiyatlar, uluslararası barış ve dostluk mesajını yaymayı amaçladı ve bu hedefini büyük ölçüde başardı.
-20. yüzyılın başları, dünya tarihinin en yıkıcı çatışmalarından biri olan Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle şekillendi. Bu savaş, 1916 Berlin Olimpiyatları’nın iptal edilmesine neden oldu. Savaşın yıkıcı etkileri, spor dünyasında da derin izler bıraktı.
-İkinci Dünya Savaşı ise Olimpiyat Oyunları’nı iki kez daha sekteye uğrattı. 1940 Tokyo Olimpiyatları ve 1944 Londra Olimpiyatları, savaşın yarattığı kaos ve yıkım nedeniyle gerçekleştirilemedi. Bu dönemde, sporun birleştirici gücü yerine, ulusal çıkarlar ve askeri stratejiler ön plana çıktı.
-1936 Berlin Olimpiyatları, Nazi Almanya’sının gücünün temelini oluşturan propaganda faaliyetlerine şahitlik etmiştir. Adolf Hitler’in Nazi Almanyası’nın gücünü ve ideolojisini dünyaya göstermek için bir propaganda aracı olarak kullanıldı. Oyunlar, görkemli stadyumlar ve geniş çaplı organizasyonlarla dikkat çekerken, Nazi rejiminin antisemitik ve ırkçı politikaları da göz ardı edilemez bir gerçek olarak ortadaydı. Ancak bu oyunlar, aynı zamanda kendi ülkesinde de ayrımcılığa uğrayan Afro-Amerikalı atlet Jesse Owens’ın dört altın madalya kazanarak Nazi ırkçılığına meydan okumasına sahne oldu.
-İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dünya, iki kutuplu bir düzene doğru evrildi. Soğuk Savaş döneminde, Olimpiyat Oyunları, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği arasındaki ideolojik mücadelelerin sahnesi haline geldi. 1980 Moskova Olimpiyatları, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a girmesine tepki olarak ABD ve 65 müttefiki tarafından boykot edildi. Dört yıl sonra, 1984 Los Angeles Olimpiyatları da Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku ülkeleri tarafından boykot edildi.
-1968 Meksiko Olimpiyatları, dünya siyasetinin alt üst olduğu bir dönemde gerçekleşti. Oyunlar, sporun ötesinde büyük siyasi protestolara sahne oldu. Çekoslovakya’da Sovyet işgali, Fransa’da öğrenci hareketleri ve ABD’de ırkçılık sorunları gibi uluslararası olaylar, olimpiyatlara yansıdı.
-Meksika’da, hükümetin oyunlar için büyük bütçe harcaması, işçi ve öğrenciler arasında büyük protestoları tetikledi. “Olimpiyat değil, devrim istiyoruz” sloganlarıyla yapılan bu protestolar, olimpiyat tesislerinde ölümlere yol açtı ve oyunların organizasyonundan çok, protestolarla anılmasına neden oldu.
Aynı zamanda, 1968 olimpiyatları insan hakları ihlallerine karşı en sert duruşun sergilendiği oyunlar arasında yer aldı. Sporla ilişkili olarak sosyalist hareketler ve aktivizm, olimpiyatlarda önemli bir rol oynadı. Irkçılık karşıtı protestolar, özellikle Tommie Smith ve John Carlos’un ödül törenindeki siyah güç işaretiyle sembolik bir şekilde dünya çapında yankı buldu.
Bu olimpiyatlar, sporun sadece madalya kazanma yarışı olmadığını, aynı zamanda insan hakları ve siyasi aktivizm için bir platform olduğunu bir kez daha gösterdi.
-1972 Münih Olimpiyatları, modern tarihin en çarpıcı olaylarından birine sahne oldu. Filistinli eylemcilerin, İsrailli sporculara saldırarak 11 atletin hayatını kaybetmesine neden oldu. Filistin Kurtuluş Örgütü’nden ayrılan Kara Eylül grup, 1970’de Ürdün’de yaşanan kanlı çatışmaların ardından kurulan bir Filistinli direniş örgütüdür. Bu grup, adını, Ürdün Kralı Hüseyin’in Filistinli militanlara karşı gerçekleştirdiği ve binlerce Filistinlinin öldüğü ya da sürgün edildiği olaylardan almıştır. Kara Eylül, Filistin halkının haklarını savunmak için radikal ve ses getiren eylemler planladı. 5 Eylül 1972’de, Kara Eylül üyeleri, Münih Olimpiyat Köyü’ne gizlice girerek İsrailli sporcuların kaldığı binaya saldırdı. İlk etapta iki İsrailli sporcu öldürüldü ve dokuz sporcu rehin alındı. Kara Eylül’ün talepleri arasında, İsrail hapishanelerindeki 234 Filistinli mahkumun serbest bırakılması ve Batı Almanya’da tutuklu bulunan iki Alman devrimcinin salıverilmesi bulunuyordu.
Ancak tarihi olayların tamamı bu kadar karanlık olmamakla birlikte belki çözüm olmasa da kamuoyunda bilinç yaratan olaylar yaşanmıştır.
1928 yılında Amsterdam’da düzenlenen oyunlarda Avustralyalı kürekçi Henry Pearce, çeyrek final yarışındayken kayığını nehirden geçmeye çalışan bir ördek sürüsüne yol vermek için durdurdu. Pearce, durmasına rağmen altın madalyayı kazanarak büyük övgüler aldı. Bu olay, bize bir sporcunun rekabeti bir kenara bırakıp, etrafındaki canlılara duyduğu saygı ve sevgiyi gösteren tarihi bir örnek oldu.
1964 yılında Tokyo Olimpiyatları’nda Etiyopyalı Ababe Bilika şampiyon oldu ve etrafını saran medya kanallarına şu mesajı verdi: ‘‘Beni boşverin. İyi bir iş yapmak istiyorsanız, benim yerime ülkemde açlıktan ölen, ilaçsızlıktan kıvranan halkımın ihtiyaçlarını tüm dünyaya duyurun!’’ Başarılı sporcunun bu sözleri o dönem öyle yankı yarattı ki Etiyopya’ya dünya çapında bir yardım kampanyası başladı.
2024 Paris Olimpiyatları ise tüm dünyanın yakından takip ettiği iki savaşın gölgesinde gerçekleşecek. 24 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna sınırlarında gerçekleştirdiği asker operasyonla başlayan sıcak savaş bugün hala devam ediyor. O tarihten itibaren her alanda çeşitli ambargolara uğrayan Rusya 2024 Olimpiyatları’na da katılamayacak. Rusya’ya açıkça destek veren Belarus’ta bu ambargolardan nasibini aldı. Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nden (IOC) yapılan açıklamaya göre, Paris 2024 Olimpiyatları’nda Rusya ve Belarus’a ait bayrak, amblem ve marşlar kullanılamayacak ayrıca:
-Her iki ülkenin hükümetlerinden hiçbir yetkili, oyunlar kapsamında Paris’e davet edilmeyecek ve akredite olamayacak.
-Ukrayna’ya yönelik yürütülen savaşı aktif olarak destekleyen sporcuların Paris 2024’e katılmasına izin verilmeyecek.
-Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Rus sporcuların olimpiyatlara tarafsız olarak da katılmalarının engellenmesi yönünde çağrıda bulunmuştu.
-IOC, ekim ayında Rusya Olimpiyat Komitesi’nin faaliyetlerinin “bir sonraki duyuruya kadar” askıya alındığını açıklamıştı.
2024 Paris Olimpiyatlarına eşlik edecek bir diğer savaş ise 7 Ekim’den bu yana bilfiil savaş halinde bulunan Filistin ve İsrail. Bu iki ülke, İsrail’in Filistin’e karşı işlediği insanlık ve savaş suçlarıyla devamlı olarak dünya gündemine geliyor. Olimpiyatlara giderken bir çok kişinin aklında, Rusya ve Belarus’a karşı uygulanan yasakların İsrail’e karşı da uygulanması gerektiği vardı. Nitekim İsrail hemen her durumda olduğu gibi kayrılmış ve Eurovision’da olduğu gibi bu organizasyonda da yerini aldı.
Olimpiyat Komitesi’nin ya da diğer organizasyonların içerisinde elbette bir bu durumdan rahatsız olan isimler var. Ancak bu isimler görüş ve fikirlerini açıkladıkları takdirde görevlerinden alınıyor veya bir şekilde susturuluyorlar. Olimpiyatlar ve herhangi bir organizasyonun bugün yazının başında belirttiğim “barış”, “dostluk”, “Kardeşlik” gibi yada benzeri bir misyona sahip değildir. Bu organizasyonlar ekonomik çıkarlar uğruna gelenekleri ve kültürleri masalarına meze yapmaktan başka bir işlevi kalmamıştır. Hatta dolaylı yoldan emperyalizme hizmet dahi etmektedir. Ayrıca şoven milliyetçi duyguları tetikleyerek milliyetler arası düşmanlıklar da uyandırmaktadır. Bu dev bütçeli uluslararası organizasyonların egemen sınıfa hizmet ettiği aşikardır. Bu organizasyonlar reklamlarıyla ve söylemleriyle egemen ideolojiyi yayarken, işçi sınıfı için afyon niteliği taşımaktadır.