TAPE SİYASETİ

0
1801

Eda Şanlı/ 15.10.2014

CHP seçim kampanyasını tapeler üzerine kurdu. Cemaat yerel seçimlerde AKP’ye bir ders vermek istiyordu. AKP’nin hiç değilse Ankara ve İstanbul’da kaybetmesi Cemaat için iyi olacaktı. AKP’ye karşı muhalefet etmeye cesareti olmayan CHP umudunu Cemaat’e ve kendi sağındaki güçlere bağladı. Cemaat bir yandan kasetlerle AKP’ye vuracak, onun tabanını dağıtacak, diğer yandan ise kendi tabanının bir kısmını CHP’ye yönlendirecekti. CHP, sağa yönelerek AKP tabanını bölecek ve onun bir kısmını ele geçirecekti. İstanbul’a Cemaat’in adamı gibi konuşan Sarıgül aday kondu. Ankara’da ise MHP’den gelme Mansur Yavaş. CHP’nin hesapları altüst oldu. İyi ki altüst oldu.

CHP’nin hesapları altüst oldu çünkü CHP başta korkak ve ikiyüzlü sonra da, tabii ki eline yüzüne bulaştırarak, ahlak istismarcısı gibi davrandı. Şimdi önce son kaset furyasına bir göz atalım. Önce yolsuzlukla ilgili kasetler çıktı. Bu kasetler; AKP’li eski dört bakanın ve çocuklarının, milyonlarca dolarla ifade edilen rüşvet ve yolsuzluklarını içeriyordu. Aradan çok geçmedi ki Başbakan Erdoğan ve oğlu arasında geçen evdeki paraları sıfırlama konuşması geldi. Hemen ardından eski bakan Egemen Bağış’ın yandaş bir gazeteciyle ‘’ayet çakma’’, «Bakara‐makara » görüşmesi sonra da Suriye’ye karşı Genelkurmay‐MİT‐Dışişleri komplocu görüşmesi yayınlandı. AKP « yolsuzluklara damardan girmek » iddiasıyla başa gelmişti. Çok büyük yolsuzluklar yaptığı biliniyordu ama bunların Cemaat tarafından belgelenmesi ve burjuva basını yoluyla topluma yayılması iyi oldu. Erdoğan’ın has adamlarından Egemen Bağış, dinsel yanı kuvvetli biri olarak bilinirdi. Bu görüşmeden anlaşıldı ki Egemen Bağış ve onun gibiler dini sadece halka karşı kullanıyorlar. Kendi içlerinde ise halkın kutsal gördüğü ayetlerle dalga geçecek kadar dinden uzaklar. AKP hükümeti, dinden istifade ederek sadece halkı kandırıyor. Dini sırf istismar amacıyla kullanıyor olduğunun ortaya çıkması iyi bir gelişmedir.

mitYakın zamanda ise Dışişleri Bakanı, MİT Başkanı, Genelkurmay İkinci Başkanı ve bir de bürokratın bulunduğu toplantının kaydı çıktı. Toplantıda Suriye’ye karşı olası operasyon senaryoları tartışılıyordu. Görüşmelerde korkunç olan ayrıntıysa şu idi: Suriye’ye şimdiye kadar MİT aracılığı ile 2000 TIR silah ve malzeme gönderilmiş. Bir tırın aldığı ortalama yük ağırlığı 26 ton.

Bir ton ise 1000 kilo ediyor. Bu hesaplamaya göre Türkiye, Suriye’deki dinci örgütlere 52 bin ton silah göndermiş. 1980 askeri darbesi döneminde devrimcilere yapılan operasyonlarda yakalanan silahlar, bir tek tırı doldurur muydu acaba: 2 bin tır!

Bunlar bir ülkenin altını üstüne getirecek kadar feci şeyler. Hala bir etki yaratamamış olmasının üzerinde çok düşünmek gerekir. Sebeplerden biri şu olabilir: Halk bu işteki samimiyetsizliği sezdi. CHP ve Cemaat’e ilgi göstermedi. Ayrıca kaset furyası öyle gelişti ki hiçbir siyasi yan olmayan ve sadece özel hayatı içeren konuşmalar da yayınlanmaya başladı. Bunlardan biri de Erdoğan’ın büyük oğlu Burak Erdoğan’ın sevgilisi olduğu iddia edilen bir kadınla olan telefon görüşmesiydi. Öncelikle şunu söylemek lazım: Bu kasetin internete düşürülmesi ve siyasi saldırının aracı olarak kullanılması son derece çirkindir. Görüşmenin gerçek olmasının bu anlamda önemi yoktur. Önemli olan bu yolla özel hayata müdahale edilmesidir. Her zaman özel hayatın gizliliği esastır, anayasa maddesi ile de koruma altına alınmıştır. Bu madde herkes için geçerlidir. Özel görüşmeleri içeren kasetleri siyasi rant haline getirmek siyasi terbiyesizliktir.

AKP ve Cemaat’in ittifak zamanlarında da kaset olayları yine gündemdeydi. Çünkü Cemaat’in kasetlerle caydırma, korkutma sıkça başvurduğu yöntemlerden biridir. Cemaat’in özellikle polis, yargı, ordu ve bürokraside kendi örgütlenmesini sağlamak ve geliştirmek için dinleme işini kullanarak insanlara baskı yaptığı bilinmektedir. Şu sıralar kaset meselesine aşırı tepki gösteren AKP hükümeti, Cemaat’i kastederek onlara ‘’vatan haini’’ ve ‘’ajan’’ olarak nitelese de bundan birkaç sene evvel Baykal’ın kasetleri ortaya çıktığında aynı hassasiyeti göstermedi. Hatta meydanlarda ‘’bunlar özel değil, geneldir genel’’ diyerek sağır sultana bile kaset olayı duyuruldu. Aradan çok geçmeden Deniz Baykal, partisinin başkanlığından istifa etti.

AKP hükümeti, Cemaat’in aynı yöntemi kendilerine karşı uygulayabileceğini hiç düşünmemiş olmalılar ki, rahat rahat telefonlarda yolsuzluklarını, hırsızlıklarını konuşmaktaydılar.

Biz devrimciler kaset meselelerini, dinleme olaylarını iyi biliriz. Bu konuda tecrübemiz var. Çünkü telefonlarımız dinleniyor, yazışmalarımız okunup kayıt ediliyor ve hatta sürekli takip edilip fotoğraflanıyoruz. Dergi bürolarımızda otururken, bir kafede arkadaşlarımızla çay içerken dahi ortam dinlemesine maruz kalabileceğimizi çok iyi biliyoruz. Ona göre konuşur ve davranırız. Çalışmalarımız ve hatta bütün özel hayatımızın devlet tarafından an be an izleniyor olabileceğini biliriz. Zarar görmemek için tedbirimizi alırız ama bir yandan da içimiz rahattır, çünkü bizim çalışmalarımızda ne hırsızlık ile ilgili planlar, ne de milyon dolarlarla ifade edilen rüşvet konuşmaları var. Bu nedenle açık çalışmalarımızı sonuna kadar savunuruz.

AKP ve cemaatin birbirinin kirli işlerini ortaya dökmesi olumludur ama kaset siyaseti çirkin bir yoldur. Çünkü Cemaat kasetleri, yolsuzlukları ortaya çıkarmak ya da Türkiye’yi sömüren bürokratlardan kurtarmak için ortaya sürmemiştir. Cemaat bunu kendi pis niyetleri için yapmıştır. CHP ise Cemaat’in bu niyetini görmezden gelip seçimlerde kasetler üzerinden siyaset yaptı. CHP’nin Cemaat’e bir tek sözü olmadı. Eğer CHP bugün seçimlerden kötü sonuç almışsa biraz da sebebi budur. CHP, her ikisinin foyasını da ortaya döken bir anlayış içinde olsa idi; hem seçimlerden farklı bir sonuç elde ederdi hem de toplumun büyük bir kesiminin desteğini alırdı.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.