Suriye’de Mezhepsel Savaş ve Türkiye’ye yansımaları

0
449

Odak Dergisi

Suriye’deki Mezhepsel Savaş ve Türkiye’ye Yansımaları

Suriye’de yaşanan mezhepsel ve etnik saldırı ve çatışmalar tüm bölgeyi olduğu gibi Türkiye’yi de tehdit ediyor. Batılı güçlerin işbaşına getirdikleri dinci HTŞ iktidarı, Alevilerden sonra Dürzileri hedef aldı. Suriye’de yıllardır HTŞ çetelerini koruyan ve bu çetelerin iktidara gelmesinin yolunu açan İsrail şimdi Dürzilerin, Alevilerin, Kürtlerin ve laiklik yanlısı kitlelerin HTŞ katillerine karşı savunucusu kesildi. Emperyalizmin kışkırttığı milli ve dinsel kutuplaşmalara karşı anti-emperyalist ve sınıfsal temelde birliği ve dayanışmayı hayata geçirmeliyiz.

HTŞ’nin Kanlı Saldırıları ve İsrail’in İkiyüzlü Rolü

Son günlerde Dürzi halkın yaşadığı Süveyda ve Dara bölgelerinde, IŞİD ve El Kaide örgütlerinden türemiş Heyet Tahrir el-şam (HTŞ) tarafından gerçekleştirilen saldırılar sonucunda birkaç gün içinde yüzlerce sivilin hayatını kaybetmesi, bölgede yaratılmak istenen kaosun boyutlarını gözler önüne seriyor. Ardından İsrail’in Şam’daki Savunma Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı hedef alan hava saldırısı İsrail’in HTŞ çetelerinin tehdidi altındaki kitleleri etkilemeyi amaçlıyordu. Kurtarıcı kesilen İsrail hemen ardından Dürzileri silahlandırmaya başladı.

Suriye’yi İsrail’in hizmetine verme yolunda bir adım olarak başa getirilen HTŞ bu saldırılara teşvik edildi. ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Ortadoğu’dan sorumlu temsilcisi Tom Barrack 10 Temmuz’da “Tek millet, tek halk, tek ordu, tek Suriye.” sözleriyle Suriye’deki bütün grupların Colani iktidarına biat etmesi gerektiğini belirtmişti. Bir İsrail yetkilisinin de Colani hükümeti yetkilisiyle Azerbaycan Bakü’de yaptığı görüşmede onlara Dürzilere saldırabilecekleri yolunda aldatıcı bir yeşil ışık yaktıkları bildiriliyor.

Batı’nın Suriye’yi Parçalama Stratejisi

Esad yönetimi altında Aleviler, Dürziler ve laik Araplar görece barış içinde yaşıyordu. Ancak Batılı emperyalistler, AKP iktidarı ve Körfez gericiliğiyle işbirliği yaparak Suriye’yi kan gölüne çevirdi. Dünyanın 84 ülkesinden toplanan cihatçılar, ülkeyi istikrarsızlaştırmak için kullanıldı. Batı, bir yandan HTŞ’yi desteklerken, diğer yandan Kürt hareketini kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirdi. IŞİD’e karşı mücadele bahanesiyle Suriye’yi işgal eden ABD, SDG (Suriye Demokratik Güçleri) adı altında kukla bir yapı oluşturdu. Bu yapı, Araplardan oluşan nüfusuna rağmen, yönetim kadrolarında ABD ile işbirliği yapan Kürt unsurlara dayanıyor.
AKP iktidarı, bu süreçte HTŞ’ye verdiği destekle ABD planlarına en büyük katkıyı yaptı. HTŞ’nin 8 Aralık 2024’te iktidarı ele geçirmesiyle birlikte, Suriye’deki mezhepçi çatışmalar tüm bölgeye yayılma riski taşıyor. Bu durum, Filistin direnişine de ağır bir darbe vurdu.

Ne yazık ki Suriye’de milli ve dinsel çatışmaların gelişmesi bekleniyor. İsrail Türkiye’de Alevileri, Kürtleri ve laiklik yanlısı kitleleri de kendi tarafına çekmeye çalışıyor. Suriye’de dinlere ve mezheplere saygılı davranan Arap milliyetçiliği ve Müslümanlığını ezip yerine Alevilerin, Dürzilerin, Hristiyanların kanına susamış bir HTŞ Araplığı ve Müslümanlığı yaratıyorlar.

Emperyalizmin desteklediği Türk-İslam sentezi, Suriye’deki dinci çetelerin ideolojisi ile çok önemli paralellikler taşıyor. Bu anlayış, Türklüğü ve Müslümanlığı şovenist ve dinci saldırganlığa dönüştürerek, bu saldırganlığın tehdidi altındaki geniş kitleleri ABD-İsrail himayesine itmektedir. Nasıl ki HTŞ lideri Colani ile SDG lideri Mazlum Abdi arasındaki anlaşma, Suriye’deki millî ve dinsel çatışmaları önleyemediyse, AKP-MHP ile Öcalan ve Dem Parti arasındaki süreç de ülkedeki milliyetçi kutuplaşmaları önlemeye hizmet edemez.

Türkiye’deki Tehlikeli Kutuplaşma ve Çözüm Yolu

AKP ve MHP, milliyetçi ve dinci kutuplaşma ile beslenmektedir. Ne yazık ki Dem Parti de milliyetçi kutuplaşmadan güç almakta ve Alevi hareketini de bu yönde etkilemektedir. Bahçeli’nin ilan ettiği çözüm süreci ile şimdi ileri sürdüğü, Cumhurbaşkanlığını ve yardımcılığını millî ve dinsel kökene göre belirleyen, etnik demokrasi; Lübnan ve Irak’tan kopya edilmiş milliyetçi ve dinci bir yaklaşımdır.

Dincilik ve milliyetçilik, halk gruplarını karşı karşıya getirirken; Türkiye solu, halkımızı oluşturan tüm milliyetlerin ve dinsel inançların, inananın ve inanmayanın ortak özgür vatan için birleştiği yerde var olabilmektedir. Türkiye’yi tehdit eden dinci ve milliyetçi kutuplaşmayı karşılayabilecek güçlerin başında Türkiye solu geliyor. Batılı emperyalistler, bir yandan AKP iktidarına destek olurken, alttan alta da İsrail’in halkları birbirine karşı kışkırtma planına destek oluyorlar. Laikliğin en tutarlı ve kararlı savunucusu Türkiye solu, daima Alevileri dinsel baskılara karşı savundu. Kürt halkını ulusal baskılara karşı savundu. Emperyalistlerin ve Siyonistlerin ülkemizi karıştırma planlarına karşı en tutarlı ve etkin tavrı, milliyetçilikten, dincilikten ve mezhepçilikten uzak Türkiye solu koyabilir.

Bu yolda, Türk sosyalistlerinin Kürtlerin ve diğer ezilen halkların ulusal demokratik haklarını kararlılıkla savunmayı sürdürmesi kadar, Kürt, Arap ve bütün ezilen milliyetler sosyalistlerinin de bu Kürt halkı ve ezilen halklar içinde Türk düşmanı ve İsrail yanlısı propagandalara karşı kararlılıkla mücadele etmesi büyük önem taşımaktadır. Aynı yaklaşım, Alevilik için de geçerlidir.

Biz kararlı bir şekilde el ele verirsek, ne AKP, ne MHP, ne diğer dinciler ve şovenistler, ne de İsrail ve Batılı emperyalistler halklarımızı birbirine düşman etmeyi başaramayacaktır. Anti-emperyalist ve sınıfsal temelde birlikte örgütlenerek yürüteceğimiz mücadele, yepyeni bir Türkiye kuracaktır. Kurtuluş, halkların emperyalizme ve faşizme karşı birliğinden geçiyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.