ERDAL KUDİŞ
Yeni yıla işbirlikçi AKP iktidarının yurtta saldırı dünyada saldırıları ile giriyoruz. Yurtta Kürt ulusal hareketine karşı saldırılar katliam boyutlarına ulaştı. Suriye ve İran’a karşı emperyalizm safında savaşa girmeyelim, diyen sol güçlere terörle yanıt veriliyor. Eğitim ve Dayanışma Hareketi olarak tümüyle barışçı ve açık çalışmalarımız bile baskınlar, tutuklamalar ve hapis cezaları ve içten baltalamalar ile tasfiye edilmeye çalışılıyor.
Dünyayı kasıp kavuran ekonomik kriz bazı ülkeleri iflasın eşiğine getirdi. Başta Yunanistan olmak üzere İspanya, İtalya, Portekiz gibi AB’nin önemli ülkeleri ekonomik kriz ile boğuşuyor. Birçok ülke gelişen kriz karşısında bütçelerinde kısıtlamalara giderken, Turkiye’de vekile kıyak emeklilik ve yüksek maaş yine gündemde. Üstelik çalışanların toplu iş sozleşmeleri kriz gerekçesi ile komik yüzdelik artışlar ile sonuçlandı. Memurların toplu iş sözleşmelerinin ise yaklaşık 9 aydır Meclisin gündemine gelmesi bekleniyor.
Kürt Ulusal Hareketine yönelik başlatılan siyasi operasyonlar 12 Eylül dönemini aratmadı. Yaklaşık 5 000 Kürt politikacısının tutuklandığı söyleniyor. Bu operasyonlar AKP’nin ikiyüzlülüğünü gözler önüne serdi. Silahli mücadele yerine siyasi mücadelenin yapılması gerektiğini söyleyen ve bu çerçevede Kürt Açılımı ve Demokrasi Açılımları adı altında projeler sunan AKP her ne hikmetse silahsız politika yapan Kürt siyasetçi ve politikacılarını toplama kamplarına götürür gibi toplu gözaltılar halinde mahkemelere götürürken medya karşısında şov yapmayı da ihmal etmedi.
TSK, Şırnak Uludere’de sivilleri hedef alarak çoğu 18 yaşın altında 35 genci öldürdü. O zaman da asayış sorununu halletmek maksadıyla 32 Kürt kaçakçısının öldürülmesinden sorumluluğu saptanan Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın, bundan altmış küsür yıl önce bu suçtan dolayı hapiste öldüğü hafızalardadır. Ahmet Arif’in “33 Kurşun” şiiri bu olayı konu alır. General Muğlalı savunmasında “Komutan yapılan ve yapılamayan her şeyden sorumludur” diyerek olayın sorumluluğunu kabul etmişti. Bugünün katillerinin general Muğlalı kadar olup olmadıklarını da göreceğiz. Başbakan, İçişleri Bakanı ve Genelkurmaybaşkanı derhal istifa etmeli ve halka açık yargı önünde hesap vermelidirler.
AKP iktidarı « Parasiz Eğitim İstiyoruz » pankartı açanları 18 ay tutukladılar.
Hopa’da Erdoğanı protesto edenleri tutukladı.
Hatta bu tutuklamaları protesto edenleri bile tutukladılar.
Eğitim ve Dayanışma çerçevesinde çalışmalar yapan biz Direnişçilerin eğitim çalışmalarını bile terör faliyeti olarak gösterdiler. Beş ilde yapılan operasyonlar sonucu gözaltına 8 arkadaşımızı tutukladılar.
Ardından da Eğitim ve Dayanışma Hareketi yolundaki çalışmalar çerçevesinde 2010 yılında Eskişehir’de tutuklanmış olan Barış Önay ve üç arkadaşına 6’şar yıl 3’er ay hapis cezası verdiler.
AKP Meclisteki silik muhalefet partisi CHP’yi daha çok sıkıştırmak için Dersim katliamını bile kullanıyor. Oysa katliamda bugünkü CHP’den daha kirli gelenek Alevi düşmanı dinci gelenektir. Bölgeye gönderilen özel birlikler « Hac’ca gitmeye gerek yok Dersim’e gidin Alevileri öldürün cennete gidersiniz » sözleriyle kışkırtıldığı hafızalarda. Dersim katliamının en büyük sorumlusu Alevi düşmanlığını esas almış olan AKP geleneğidir. Bu geleneğin temsilcisi AKP ve Erdoğan Dersim’den lafta « özür » dilerken asıl amaçları ise CHP içinde bölünme yaratmak ve Alevi kitlesini yedeklemektir.
Dersim açıklamalarının perde arkasında Suriye’de Esat iktidarını devirme düşüncesi de yatıyor. Bölgede Amerika’ya dayanarak Sünniliği yaymaya çalışan Erdoğan’ın özründe samimiyet aramak aptallık olur. Onlar bir yandan Alevilere kandırmaya çalışırken diğer yandan bölgede çok saldırgan bir mezhepçi politikanın başını çekiyorlar. Libya, Tunus ve Mısır da İslamcı partileri iktidara getirdiler. Tunus’ta kurulan partinin adı ne tesadüf ki Adalet Ve Kalkınma Partisi. Libya’da şeriat kurallarının etkili olacağını açıkladılar. Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidara geliyor. Bahreyn’de ayaklanan Şii kökenli isyancıların şiddetle bastırılmasına ise göz yumuldu.
Sırada Suriye var. Esat iktidarının savunulacak bir yanı olmamakla birlikte bölgedeki bu gelişmeler yaşanırken Esat’a yüklenmek ABD nin « ekmegine yağ sürmek » olur. Bölgede Suriye ve Şii İran hedef tahtasında tutuluyor. İran öncesi son hedef olarak Suriye gösteriliyor.
Suriye ve İran’a yönelik bir askeri saldırının nerede duracağı belli olmaz. Türkiye bu saldırı için üs durumunda. Ayrıca İsrail’e kalkan füzeler Malatya’ya yerleştirildi. Türkiye şimdiden İran’a saldırının tarafı ve İran’ın kendisini savunmasında da hedef durumunda.
Yeni bir yıla dünya ve Turkiyede ki bu gelişmeler ile giriyoruz. Bu süreçte örgütlü sola çok büyük ihtiyaç var. AKP solun örgütlülüğünü dağıtmaya çalışıyor. Direnişçiler olarak bu süreçte birbirimize daha çok kenetlenmemiz gerekir. Tutuklanan arkadaşlarımızla dayanışmamızın odağında birliğimizi korumak, Eğitim ve Dayanışma Hareketini geliştirmek yeralmalıdır.
Tutuklamalar bizi engellemek için yapılıyor. Hareketimiz düzen tarafından tasfiye edilmeye çalışılıyor. Artan baskılar ve saldırılar içimizdeki zayıflıkları harekete geçiriyor. Uzun süredir bizi uğraştıran bazı insanlar seslerini yükseltmeye ve solun birliği adı altında örgütlülüğümüzü dağıtmaya ve bizi tasfiye etmeye çalışıyorlar. Bunlara karşı uyanık olalım.
Bir süredir bütün çabalarını mağdur rollerinde bu harekete zarar vermeye seferber etmiş olan bu insanlardan bezdik. Nereyi beğeniyorlarsa Hareketimize karşı kinleri, nefretleri, dedikoduculukları, şahsi düşmanlıkları ve kıskançlıklarıyla oraya gitsinler. İsteyen onlarla gitsin. Yoldaşlık duygusundan yoksun inançsız insanlara ihtiyacımız yok.
Hareketimize emek ve gönül vermiş insanları düzenin baskılarına ve onlarla elele vermiş olan tasfiyeciliğe karşı kenetlenmeye çağırıyoruz: Şimdi dayanışma zamanıdır; şimdi eğitim çalışmalarını geliştirme zamanıdır.