Türkiye’den ve dünyadan gelişmeleri aktardığımız Haftanın Özeti’ne ilk olarak bir süredir tartışılan Yeni Çözüm Süreci ile başlıyoruz.
ABD emperyalizminin dünya imparatorluğu kurma yolundaki saldırısı 20 yılı aşkın bir süredir devam ediyor. İşler onların istediği gibi gitmiyor ve gidecek de görünmüyor. Ancak son zamanlarda büyük bir savaş tehlikesi gelişiyor. Savaşın merkezi Ukrayna-Rusya arasında gözükürken Rusya Ukrayna’da ilerlemesini sürdürürken Batılı emperyalistler Ortadoğu’ya yoğunlaşmaya başladı. ABD ve Batılıların desteklediği İsrail bölgede katliam ve soykırıma devam ediyor. Bölge devletleri politikalarını çok hızla değişen duruma uyarlamaya çalışıyor. İsrail saldırısı Lübnan, Suriye, İran, Irak ve Türkiye’de mezhepleri, milletleri ve dinleri birbirine kırdırmayı amaçlıyor. Süreçten etkilenecek ülkelerden biri de Türkiye’dir. AKP hükümeti çıkarları çerçevesinde bölgede bir yandan tarafsız görünürken temelde alttan altta Batılı devletler ile ilişkisini koruyup onlarla çalışmaya devam etti.
Erdoğan basın aracılığı ile ABD ve İsrail’e laflar atarken diğer taraftan İsrail ile ticaretini ve ona yardımlarını eksik etmedi. Ancak diğer taraftan ABD ve İsrail’in Kürt hareketi ile ilişkileri kendi iç politikalarını zorlamaya başladı ve uzun süredir yok saydığı ve görmezden geldiği Kürt sorununu yeniden gündeme aldı. Bunda ülke çıkarlarının mı yoksa ABD’nin mi zorlayıcı olduğu belli değil. Net olan tek husus, politikaların şahsi çıkarlar ve parti çıkarları doğrultusunda kararlaştırılıp yürütüldüğüdür.
Bilindiği gibi Bahçeli’nin Meclis’te birdenbire DEM Partililerin yanına gidip ellerini sıkması ile yeni bir çözüm süreci tartışmaları başladı. AKP iktidarı ile Kürt siyasal hareketi arasındaki ittifakının bir uzantısı olarak ortaya çıkan ilk çözüm sürecinde AKP son anda masayı devirmiş ve süreci kapatmıştı. Öcalan bu ittifak hakkında “AKP’ye iktidarı altın tepsi içinde sunduk” sözleri kullanmıştı. Hatırlanacağı gibi süreç “Hendek savaşları” adıyla da anılan çok büyük bir katliamla sonuçlandı. Binlerce Kürt siyasetçisi de hapse atıldı. Daha sonra yeni bir barış sürecinin başlaması ihtimali sık sık dile getirilse de bu ilk kez kendini belli etti. İlk Çözüm Süreci’nin tam karşısında yer alan MHP ve lideri devlet Bahçeli bu sefer taraf pozisyonunda konuya dahil oldu. Bahçeli ardından devlet ile Abdullah Öcalan arasındaki görüşmeleri doğrular biçimde ”Öcalan eğer samimiyse o zaman çağrı yapsın ve terör örgütü kendini fesh etsin dedi”. Sonrasında DEM Parti cephesinden Erdoğan ve Bahçeli’ye teşekkür mesajları geldi ve DEM Parti ileri gelenleri yeni bir süreçte üzerlerine düşen görevi yerine getireceklerini beyan ettiler. Süreç hemen Anayasa değişikliği hususuna geldi.
Erdoğan şahsi iktidar ve parti çıkarı olmazsa Kürt siyasal hareketiyle barış söylemlerine girmez. Büyük ihtimalle Kürt hareketiyle anlaşırsa bu çerçevede yeni Anayasa’da tekrar seçilebilmesinin yolunu da hazırlar ki DEM Partililer ”hazırlanacak Anayasa taslağına göre bir karar alacaklarını” belirttiler.
AKP iktidarı aynı zamanda Ortadoğuda’ki gelişmeler çerçevesinde devletin sınır güvenliğini sağlamak için de Kürt ulusal hareketi ile yakın ilişkilere girme ihtiyacı duyuyor. Suriye’de Membiç bölgesine yapılan saldırıda, ABD’nin yardımıyla geliştirilen federatif Kürt oluşumunun Türkiye sınırları içinde de gerçekleşmesi korkusu hissediliyor. Bilindiği gibi AKP Suriye’de iç savaş çıkarılmasıyla başlayan ve ABD’nin işgaline ulaşan süreçten birinci derecede sorumludur. İsrail’in başlattığı saldırının Filistin’den, Lübnan’a ve Suriye’ye ulaşmasından sonra ve İsrail- İran savaşının eli kulağında olmasından söz edilirken iktidar kendisini savunmak ve ayrıca durumu hem ulusal güçleri etrafında birleştirmek hem de bölgede yayılmak için fırsata dönüştürmek istiyor. Kürt ulusal hareketiyle bir barış sürecine Rusya’nın da itiraz etmesi zordur. Rusya’nın tam bu şartlarda İdlib’i ve hatta ÖSO mevzilerini bombalamaya başlamasının yaratacağı sonuçları henüz kestiremiyoruz. AKP iktidarı Rusya’ya yanıt verirse AKP iktidarı ile ABD arasındaki yakınlaşmanın derinleşmesi söz konusu olabilir. Yanıt vermezse o zaman AKP iktidarı ile Rusya’nın yakınlaşması ilerleyebilir. AKP iktidarının Kürt hareketini umutlandırıp yedekleyerek Erdoğan’ı yeniden seçtirebilecek, Anayasa’yı değiştirerek devleti daha çok dincileştirecek imkanlara kavuşma hesabı içinde olduğu görülüyor.
AKP iktidarı bir çok konuda olduğu gibi Filistin konusunda da ikiyüzlü politikasını devam ettiriyor. İktidar soykırım ve katliam yapmakla suçladığı İsrail ile ticareti durduğunu açıklamasına karşın devam ettiriyor. Ticaret Bakanı ”6 satıp 1 alıyoruz, bazı konularda ülke çıkarlarını gözetmemiz gerekir” derken aslında AKP’lilerin çıkarlarını dile getiriyor. Çünkü İsrail ile ticaret, büyük kısmı AKP’ye yakın şirketler aracılığı ile yapılıyor. AKP ticareti durdurmadığı gibi Gazze’ye gidecek yardımları da engelliyor. Uluslararası yardım kuruluşları ile birlikte Mavi Marmara ve İHH gibi yardım kuruluşunun organize ettiği Gazze’ye Uluslararası Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun İstanbul’da bulunan 2 gemisine iktidarın iskeleden ayrılma izni vermediği açıkladı. Gemiler 40 gündür hukusuz bir şekilde limanta bekletiliyor. Özgürlük Filosu’na destek verenler arasında Mandella’nın kızı ve Che’nin torunu da var.
AKP bölgedeki gelişmeleri ülkenin içinde bulunduğu ekonomik çıkmaz için de kullanıyor. “İsrail bize de saldıracak” söylemleri ile halkın cebine yeniden göz dikildi. AKP deprem ve benzeri doğa olaylarını olduğu gibi bunu da istismar edip yeni vergiler getirmeye hazırlanıyor. Yeterince bütçe ayrılmıyormuş gibi Savunma Bütçesi’ne katkı amacıyla ek vergiler getirildi. Araç alımında, noter işlemlerinde ek ücretler ödenecek. Ayrıca limiti 100 binin üzerinde olan kredi kartlarından da 750 Tl alınması planlanıyordu. Ancak bunun toplumda oluşan tepkiler nedeni ile taslaktan geri çekildiği açıklaması yapıldı. Toplumun baskısı dense de aslında bankaların baskısı olduğu açıktır. Çünkü toplumdan gelen tepkilerden dolayı bu kadar kolay geri atmazlardı. Ancak konu bankalar olunca hemen taslaktan çıkardılar. Bu tasarı yasallaşsaydı bir çok kişi kredi kartarını ya iptal edecek ya da limitlerini düşürecekti. Bu da bankalara zarar verecek ve ekonomik zorluklar çıkacaktı. Halkın değil finans kapitalin hizmetindeki AKP bu maddeyi taslaktan çıkarttı.
İktidarın ve siyasal partilerin halkın gözünde ne denli yıpranmış olduklarını ortaya koyan çalışmalar yayınlanmaya devam ediliyor. Asal Araştırma isimli kurum, 22-29 Eylül 2024 tarihleri arasında 26 kentte yaptığı yeni anketini yayımladı. Ankette katılımcılara, “Sizce bugün Türkiye’nin sorunlarını hangi siyasi parti çözebilir?” sorusu yöneltildi. Hiçbiri yanıtını verenlerin oranı yüzde 38’di. Diğer en büyük oranlar ise aşağıdaki gibiydi. AKP: Yüzde 19.5, CHP: Yüzde 17.0,DEM Parti: Yüzde 3.6 , MHP: Yüzde 2.8. Toplum Çalışmaları Enstitüsü adlı kurumun 19-22 Eylül 2024 tarihleri arasında yaptığı bir araştırmaya göre ise halk Türkiye’de en güvenilmez kurum olarak siyasal partileri görüyor. Onu, lüks harcamalarıyla bilinen Diyanet izliyor. Üçüncü en güvenilmez kurum ise yargı. Hükumet beşinci en güvenilmez kurum durumunda.
Özetimize işçi haberleriyle devam ediyoruz: Başta Cengiz Holding olmak üzere bir çok ihaleyi yandaşlarına veren AKP iktidarı Sinop Boyabat’ta bulunan bakır madenini de Cengiz Holding’e peşkeş çekti. Madenlerde ve AKP’lilere verilen ihalelerde işçierin hakları gasp edilirken yine birçok iş cinayetleri de yaşanıyor. Şirket yöneticileri ise sırtlarını AKP’ye dayadıkları için hiç korkmadan devam ediyorlar.
İşçi Emekçi Birliği Miting Bileşenleri 20 Ekim Pazar günü Kartal Meydanı’nda yapılacak mitingin çağrısını bu hafta yaptıkları çeşitli çalışmalarla sürdürdüler. Çeşitli emek güçleri, ilerici ve sosyalist kurum düşük ücretlere, vergi soygununa, hayat pahalılığına, savaş politikalarına, sömürüye ve emekçilerin yaşadığı birçok soruna karşı pazar günü saat 12.00’da Kartal Meydanı’nda bir araya gelerek işçi mitingi düzenleyecekler.
Bağımsız Maden-İş Sendikası, üyeleriyle birlikte AKP vekilinin sahibi olduğu Fernas Madencilik’te yaşanan işçi kıyımına, sendika düşmanlığına ve toplu işçi ölümlerinin önü açacak kölece çalışma biçimine karşı başlattığı haklı direniş şirketin sahibi Ferhat Nasırlıoğlu’na geri adım attırdı. İşçilerin sendikalarıyla birlikte Soma’dan başlayarak Ankara’ya taşıdığı direniş, giderek büyüyen dayanışmasıyla önemli bir başarı sağladı. Şirket patronunun işçilerin taleplerini kabul etmek zorunda kaldığı ve bugün Soma’da yapılacak görüşmeyle yapılacak anlaşmanın netleşeceği belirtildi. Bağımsız Maden İş Sendikası üyelerinin talepleri karşılanana kadar direnmeye devam edeceklerini belirtiyor.
Sendikal haklarını savundukları için işten atılan ve insanca yaşama talepleri için mücadele eden As Plastik işçilerinin grevi jandarma şiddetine, gözaltılara ve patron zorbalığına rağmen devam ediyor. İşçiler grev kırıcılığına karşı çıktıkları için çarşamba günü jandarma şiddetine maruz kaldılar. 30 gündür grevde olan Petrol-İş Sendikası üyesi As Plastik işçileri cumartesi günü çeşitli sanatçıların desteğiyle Esenyurt Kıraç’ta bir dayanışma konseri düzenleyecekler.
Polis şiddetine, grev kırıcılığına ve her türlü zorbalığa karşı günlerce direnen Polonez işçilerinin kararlı direnişi devam ediyor. Tek Gıda-İş Sendikası’na üye olan işçiler Ürdünlü kraliyet ailesine ait olan Plonez ürünlerini boykot etme çağrısını ve fabrika önündeki direnişlerini sürdürüyorlar. Tek Gıda-İş Sendikası’na üye oldukları için Eker Süt’ten atılan işçilerin direnişi ve Perfetti direnişi kararlıca devam ediyor.
Seçimlerin ardından işten atılan Karşıyaka Belediyesi işçilerinin direnişi günlerdir devam ediyor. Çankaya’da, Menemen’de, Şişli’de, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde işten atılan ve haklarını arayan işçiler eylemlerine ve mücadelelerine devam ediyorlar. Belediye emekçilerinin güvenceli çalışma talebiyle Kadıköy’de başlattıkları oturma eylemi devam ediyor.
Tuzla’da bulunan MKB Rondo fabrikası işçilerinin insanca yaşama talepleri için sürdürdükleri grev 53 gündür kararlılıkla devam ediyor.
Yunanistan’da liman işçileri İsrail’e gidecek olan mühimmat konteynerini gemiye yükletmedi. Yunanistan’da Pire liman işçileri, İsrail’e gideceğini öğrendikleri mühimmat dolu konteynerin gemiye yüklenmesine izin vermedi. İşçiler, konteynerin üzerine “Halkın kanı ellerimizi lekelemeyecek” yazdı. Yunanistan’ın Pire kentinde bulunan Cosco limanında çalışan işçiler, İsrail’e gideceği öğrenilen mühimmat dolu konteynere karşı eylem gerçekleştirdi. Konteynerin İsrail’e gidecek olan gemiye yüklenmesine izin vermeyen işçiler, dün akşam saatlerinde limanda nöbete başladı. Konteynerin üzerine “Halkın kanı ellerimizi lekelemeyecek” yazan işçiler, Yunan yurttaşlara da eyleme katılma çağrısında bulundu.
İlerleyen saatlerde açıklamada bulunan Tüm İşçilerin Militan Cephesi (PAME), eylemin sonuç verdiğini duyurdu. Sosyal medya üzerinden yapılan açıklamada, geminin mühimmat konteyneri yüklenmeden yola çıktığı bildirildi. Paylaşımda şu ifadelere yer verildi:
“Başardık! Pire işçileri İsrail konteynerini tüm gece boyunca engelledikten sonra ‘Marla Bull’ gemisi silahlar olmadan limandan ayrıldı. Halk kazanabilir! Yunanistan’dan Dünyaya Filistin yalnız değil! Katiller limandan çıktı!”
Gençlik haberlerine geliyoruz.
Gençler, kadınlar, madenciler, işçiler ve Filistin için sokaklarda ses çıkarmaya devam ediyor. Bu hafta öğrenciler kadın cinayetleri için eylem yaparken faşist çetelerin saldırısına uğradı. İlk olarak Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde içinde arkadaşımızın bulunduğu ”Kadınlar katledilmesin” demek için bir araya gelen kadınlar faşist çetelerin saldırısına uğradı. Ardından ise Koç Üniversitesi öğrencileri kadın cinayetleri için oturma eylemi yaparken yine faşist çetelerin saldırısına uğradı. Koç Üniversitesi öğrencileri oturma eylemi yaparken Fernas işçileriyle dayanışma çağrısında da bulundular. Direnişe devam eden Fernas işçileri ve gözaltına alınan madenciler için gençler “Madencilere ses ver” diyerek Taksim sokaklarındaydı. Madenciler ölmesin, diye insanlara seslenmek isteyen gençler engellendi ve gözaltına alındılar.
İsrail’in Gazze’de insanları diri diri yakarak katletmesine karşı, Filistin Eylem Komitesi’nin çağrısıyla Taksim Tünel’de yapılan eylemde yine gençler çoğunluktaydı.
“Ekonomik kriz” bahanesiyle Surp Pırgiç Hastanesi’nde işten çıkarılan işçiler uyarı eylemi gerçekleştirirken ODAK’tan genç arkadaşlarımız da işçilere destek için oradaydı.
Filistin için 1000 Genç Platformu’nun geçtiğimiz hafta 7 Ekim’in yıldönümünde gerçekleştirdiği eyleme katılan 18 genç ise ev baskınlarıyla gözaltına alındı. Tutuklu yargılanma talebiyle mahkemeye sevk edilen gençler ise serbest bırakıldı.
27 Eylül’den beri kayıp olan Rojin’in cansız bedenine ulaşıldı. Yurt müdürü tarafından saatlerce kaybı haber edilmeyen Rojin’in ölümünün aydınlatılması ve sorumluların hesap vermesi gerekiyor. Gençlik haberlerimize bugün yaşasaydı 17 yaşında bir genç olacak olan Rabia Naz’ın failleri yargılansın, diyerek son veriyoruz.
Özetimize dünyadan haberler ile devam ediyoruz.
Avrupa’da sağın yükselişi devam ederken bundan en çok göçmenler etkileniyor. Aşırı sağ her yerde olduğu gibi yükselişini göçmenler üzerinden yapıyor ve iktidara geldiklerinde de ilk yaptıkları göçmenlere saldırmak oluyor. Fransa’da yeni kurulan sağcı hükümet de bunlardan biri. Ülkede bir çok sorun varken İçişleri Bakanı’nın tek derdi kağıtsız göçmenleri geri gödermek. Gençler arasında sürekli artan çeteleşme ve bu çetelerin her gün birbirlerini öldürmesine müdahale etmeyen İçişleri Bakanı nedense hiç bir sorun çıkarmayan ve suça en az karışan kağıtsız göçmenleri göndermeyi kendine birinci görev almış. Benzer şekilde AP başkanı Von der Leyen’de Avrupada ki kağıtsız göçmenleri AB sınırları dışına çıkartmak için çalışma başlattıklarını açıkladı.
İtalya ise göçmenleri sınırları dışında tutmak için Arnavutluk ile yaptığı anlaşma çerçevesinde burada kurulan kamplara yerleştirecek. İtalya’nın Guantenaması olacak denen bu kamplara tepkiler geldi. Benzer uygulamayı daha önce İngitere’de yapmak istemişti. Orada İşçi Partisi iktidara gelince uygulama geri çekildi.
Özetimizin girişinde de belirttiğimiz gibi Ortadoğu’da İsrail katliamı devam ediyor. Toprakları işgal edilen ve bombalanan Suriye devleti ise yaşadığı savaşın yorgunluğu ve yapılan ambargolar nedeni ile yıpranmış ve cevap verecek durumda değil. İsrail ile bir savaşa hazır değil. Suriye’yi himayesi altına alan Rusya’da İsrail’e karşı sessiz duruyor. Ne yapılan hava saldırılarına cevap veriyor ne de karadan burunların dibine gelen İsrail tanklarına. Bunda hem İsrail ile Rusya arasındaki tarihsel ilişki hemde Rusya’nın Ukrayna’daki sevaşının etkili olduğu belirtiliyor. Çin de İsrail’e saldırılarına pratikte karşı çıkamıyor. İsrail’in İran’a saldırması halinde İran’dan ucuz enerji satın alan ve önemli ekonomik kazanımlar sağlayan Çin’in çok etkileneceği açıktır. Ancak kimse Çin’in harekete geçmesini beklemiyor. Savaş’ın İran’a sıçraması Türkiye’ye çok büyük göçe sebep olabilir. “Ne kadar göçmen o kadar ucuz işgücü” mantığına sahip olan Türkiye’deki iktidar ise yazımızın başında belirttiğimiz gibi durumu fırsata çevirmeye çalışıyor. Ukrayna’da ise Rusya ilerlemesi hızlanarak sürüyor.
Ukrayna’daki ve coğrafyamızdaki savaş dünyada çok önemli altüst oluşlara gebedir. Taraflar birbirlerini alabildiğine yıpratıyor. Türkiye’de iktidar ve devlet cihazı derinlemesine yıpranırken burjuva muhalefetin umut yaratmak bir yana iktidardan daha fazla yıprandığını görüyoruz. Türkiye’de işçiler, emekçiler ve gençliğin mücadeleye devam ettiği koşullarda sosyalist hareket güçlerini bir anti-emperyalist barış hareketinin geliştirilmesi yolunda birleşik bir şekilde seferber edebilirse ülkemize ve insanlığa hizmet edebilmek için muazzam olanaklara kavuşacaktır.