Haftanın Özeti: Geçim derdi, barış ve adalet isteği

0
592

Özetimize geride bıraktığımız haftadan önce ülkemizdeki gelişmeleri aktararak başlayacağız ve ardından dünyadaki gelişmeleri tartışacağız.

Ülkemiz bir yandan işçilerin, emekçilerin günden güne sömürü koşulları altında karanlığa sürüklendiği bir yandan da bu politikalara karşı direnişlerin yaşandığı bir coğrafya. Ağırlaşan ekonomik koşullar toplumdaki büyük bir kesimi geleceksiz bırakıyor. Her gün iğneden ipliğe zam haberleri ile karşılaşıyoruz. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek işçilere ara zam yapılmayacağı, asgari ücretin yeterli olduğu açıklamasında bulundu ve bu açıklama büyük tepkiyle karşılandı. TÜİK’in toplumu manipüle etmek için enflasyon rakamlarını çarpıttığı herkes tarafından biliniyor. Ekonomim’den Alaattin Aktaş adeta sır gibi saklanan “madde fiyat listesi”nin artış endeksleri üzerinden güncel halini hazırladı. Buna göre ortalama ev kirası 5 bin 800 lira, hastane muayene ücreti ise 34 lira gözüküyor! AKP iktidarı “kemer sıkma politikaları” ile toplumun büyük bir kesimini yoksullaştırmaya devam ederken, zenginlerin servetine servet katıyor. Memurlara yüzde 19.31, emeklilere ise yalnızca yüzde 24.74’lük zam reva görüldü! Emekçiler yaşamakta zorlanıyor…

CHP lideri Özgür Özel, TBMM’deki grup toplantısında asgari ücrete ve emekli maaşlarına zam isteyenleri akşamları saat 21.00’da 1 dakika boyunca evlerindeki ışıkları kapatıp açmaya çağırdı. Özel’in eylem çağrısının henüz toplumda yeterli düzeyde karşılık bulmadığı gözlemlense de, böyle bir çağrıda bulunmanın yine de anlamlı olduğu açıktır. Öte taraftan bu sürecin ülkemizdeki devrimci öznelerle birlikte toplumsal direnişi yükseltmek için olumlu yönler barındırdığı da düşünülmelidir. Sosyalist hareketin müdahale edemediği, sokak hareketinin gelişmediği bu tarz eylemler bir yandan kitleleri pasifize etme tehlikesi de taşımaktadır.

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun 6 maddesinin meclisten geçmesi öğretmenler tarafından büyük tepki topladı. Kanun, eğitimin bileşenlerinin görüşü alınmadan hazırlandı ve içeriği itibariyle öğretmenleri ve eğitim görenleri baskı altında tutmayı hedeflemektedir. Diğer yandan öğretmenler haftalardır Millî Eğitim Bakanlığı önünde eylemde. Eylemdeki öğretmenlere polisin saldırması sonucunda 11 öğretmen gözaltına alındı ve ardından serbest bırakıldı. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası saldırılara karşı direnişlerini kararlılıkla sürdüreceklerini belirtiyor.

Kayseri’de Suriyeli bir şahsın, küçük bir çocuğa cinsel istismarda bulunması sonucunda çeşitli illere yayılan ırkçı saldırılar mültecilerin ev ve işyerlerinin tahrip edilmesine, birçoğunun sokaklarda “yakalanarak” dövülmesine yol açmıştı. Antalya’da 17 yaşındaki mülteci bir işçi dövülerek öldürülmüştü. Kayseri’de evleri yakılan ve dükkanları yağmalanan Suriyeliler şimdi de şikâyet üzerine sınır dışı edilmeye çalışılıyor. AKP’nin mülteci politikasının siyasi amaçları elbette göz önünde tutulmalı ancak ülkemizdeki her kötülüğü “mültecilere” yıkan ırkçı dalgaya da alet olunmamalıdır. Bu mülteci akınını yaratan emperyalist politikalar ve o politikalardan kendine yarar sağlayan AKP iktidarı yaşanan gelişmelerin tek sorumlusudur.

Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Milli Takım’ın rakibi Avusturya ile oynanan maçta gol attıktan sonra eliyle “kurt başı işareti” yapan Merih Demiral ülkemizde Türkçülük tartışmasını yeniden gündeme getirmişti. Demiral, UEFA tarafından “aşırı sağ örgütlerin işaretini yapmak” suçlaması ile 2 maç men cezası aldı. Karar Alman hükumetinin etkisiyle alındı. Almanya’nın bu çabasının gerçekte neyi amaçladığı soru işaretidir. Almanya geçmişte ülkesinde MHP’nin ve Türkiye kökenli fanatik dinci örgütlerin gelişmesine göz yumdu. Bugün de Fethullahçıları destekleyen Almanya aynı zamanda liberal solu, Kürt hareketini ve Alevi hareketini kullanarak Türkiye’ye yön vermeye çalışıyor. Almanya’da gelişen neo-Nazi örgütlenmelerin devletten bağımsız oldukları da düşünülemez.

Türkiye Milli Takımı, Hollanda ile oynadığı maçta aldığı mağlubiyet sonucunda müsabakadan elendi. Egemenler Türkiye’de yıllardan beri endüstriyel futbolu ve çeşitli spor dallarını kitlelerin yönlendirildiği araçlar haline getirmeye çalışmaktadır. Kitlelere “milliyetçilik” adı altında ırkçı faşizmi öğütlemeye gayret edenler, Türklerin asıl düşmanıdır. Türklerin tarihindeki sembollerden olan ve özünde direnişçi ve bağımsızlıkçı bir yöne de sahip olan kurt miti de, Türkiye’deki anti-komünist hareketin ortaya çıkıp ABD tarafından güçlendirildiği 60’lı yıllardan itibaren, ülkücü hareketin işareti haline getirilmiş; hafızamızda katliamlar, cinayetler ile bağdaşmıştır. Solun bu sağcı politikaya karşı ülkemiz halklarıyla kardeşçe yaşamayı temel alan ilerici bir Türk kimliğini öne çıkarmak gibi bir görevi de bulunmaktadır.

İsrail’in Filistin üzerinde soykırım saldırılarına başlayalı 9 ay geçti. Bu 9 aylık süre boyunca dünyanın her tarafında ve ülkemizde soykırıma karşı kitlesel eylemler düzenleniyor. Ülkemizde Filistin halkıyla dayanışmak amacıyla birçok platform oluşturuldu. Filistin Eylem Komitesi, saldırıların 9. ayında katliamın en büyük destekçisi olan ABD Başkonsolosluğu’na saldırıların durdurulması amacıyla yürüyüş düzenledi. Eylem komitesinin çağrısıyla bir araya gelen ve mazlum Filistin halkı ile dayanışma eyleminde buluşan kitle, “İşgalciler kaybedecek, direnen Filistin halkı kazanacak” diyerek sesini duyurdu. Yürüyüş sırasında bölge halkının camlara ve balkonlara çıkarak eylem yapanları alkışladıkları, eyleme destek verdikleri görüldü. Batılı emperyalist ülkeler ise İsrail’in soykırım saldırılarına tüm güçleriyle destek vermeye devam ediyor. ABD, bir yandan Filistin halkına gıda yardımı yaptığını söylerken bir yandan da Gazze şeridinde üs kurmaya devam ediyor. Direnen Filistin halkıyla dayanışmayı büyütmek önemlidir. Filistin ile dayanışmak, anti-emperyalist görevlerimiz arasındadır.

Üç yıldır Sırbistan’da Türkiye’ye teslim edilme riskiyle tutsak edilen Ecevit Piroğlu nihayet serbest bırakıldı. Piroğlu 136 günlük açlık grevinde 30 kilo kaybederek 45 kiloya inmişti. Geride bıraktığımız haftada hasta tutsaklarla ve tecrite karşı hapishanelerle dayanışma eylemleri devam etti.

Haftanın işçi direnişlerinden derlediğimiz haberlerin ardından dünyadaki gelişmeleri aktarmaya geçeceğiz:

İş cinayetleri acımasız sömürü koşulları altında her gün artmaya devam ediyor. İSİG verilerine göre 2024 yılının ilk altı ayında 33’ü çocuk olmak üzere 878 kişi iş cinayetlerinde katledildi. Açlığı ve sömürüyü emekçilerin üzerine enkaz gibi yıkan iktidar, MESEM projesi ile “çocuk işçi” ölümlerini giderek arttırıyor.

Tek Gıda-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu Kristal Yağ fabrikasındaki grev 32 gündür devam ediyor. İşçiler toplu sözleşme masasında taleplerini dikkate almayan işyeri patronuna karşı kararlılar.

Birleşik Metal-İş Sendikası’nda örgütlü olan işçilerin başlattığı Purmo Group grevi 66 gündür devam ediyor. Mersen grevi 85 gündür kararlılıkla sürüyor. İşçiler, “Grevimiz, zaferle sonuçlanıncaya kadar mücadelemiz devam edecek” diyor.

Adana’da PTT Baş Müdürlüğü’nde ağır çalışma koşulları ve düşük ücretlere karşı taşeron işçilerin hafta içi başlattıkları iş bırakma eylemi kazanımla sonuçlandı. İşçiler taleplerini kabul ettirdiler.

İnsanca yaşayabilmek için zam yapılması talebiyle greve çıkan Çankırı Sumitomo Lastik işçileri 43 günlük direnişin ardından fabrikada çalışan 2400 işçinin ücretlerine yapılan yüzde 126 zamla direnişlerini kazanımla sonuçlandırdı.

Menemen Belediyesi işçileri işe dönmek için başlattıklarını direnişlerini 46 gündür sürdürüyor. Çiğli Belediyesi’nde işten atılan işçiler işleri için direnmeye devam ediyor. Şişli Belediyesi işçileri üyesi oldukları Genel-İş şubesi ile birlikte ücretlerinin düzenli ödenmemesiyle ilgili belediye binası önünde eylem yaptılar. İşçiler aylardır maaşlarını eksik alıyor. Öte yandan Şişli Belediyesi’nde işini isteyen Kakil Yazar, Turan Aktaş ve direnişçi işçiler İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ve CHP il yönetimine verdileri sözleri sürekli hatırlatıyorlar.

Belediye emekçileri kadrolu ve güvenceli çalışma talebiyle Kadıköy Rıhtım’da başlattıkları yarım saatlik oturma eylemlerini bu hafta da sürdürdüler. İşçiler her salı bu alanda bulunuyorlar. Bağımsız Maden İş Sendikası’nın mücadeleci insanları Tahir Çetin ve Ali Faik İnter ölüm yıl dönümlerinde düzenlenen eylemlerle ve etkinliklerle anıldı.

Dünyadaki gelişmelerle devam ediyoruz. Suriye ile barış süreci; İran ve Fransa’da seçimler ve İngiltere’de iktidara gelen İşçi Partisi’nin NATO zirvesi öncesi açıklamaları; ABD’de gerçekleşen NATO zirvesi önemli gündemler arasındaydı.

Suriye ile çok tartışılan barış süreci sadece sözde kalmaya devam etti. AKP iktidarı ne Suriye’deki işgalci askerleri çekmeyi ne de oradaki dinci çetelere desteğini kesmeyi kabul ediyor. İktidarın tek istediği Suriye iktidarıyla birlikte Kürtlere karşı işbirliğidir. Esat hükumeti ise AKP iktidarıyla Kürtlerle ilgili sorunu değil işgali ve çetelerin desteklenmesini görüşmek istiyor. Kürt siyasal hareketi ise Suriye’de ABD işgalini kendisi açısından önemli bir imkan olarak gördüğü için Suriye ile AKP arasındaki barış sürecinin gelişmesini istemiyor.

İran’daki seçimleri “reformcu” olarak ifade edilen Mesud Pezeşkiyan kazandı. Pezeşkiyan oyların yüzde 53.7’sini aldı ve İran’ın 9. Cumhurbaşkanı oldu ancak seçimlere katılım oranı yüzde 50’yi dahi bulmadı. Pezeşkiyan’ın Batı tarafından “reformcu” olarak lanse edilmesi ve başarısının basında fazlaca konu edilmesi hayra alamet gözükmüyor ama bir yandan da ülkedeki Azeri ve Kürt halkının rahatsızlıklarını azaltabileceği için önemli bir rol üstlenebilecek lider olabileceği de ifade ediliyor.

Geçen hafta İngiltere’deki seçimleri İşçi Partisi’nin kazanması sonrasında, “Bu durumda İngiltere’de emperyalist politikalar İşçi Partisi eliyle yürüyecek” değerlendirmesinde bulunmuştuk. Partinin lideri Keir Starmer, ABD’nin başkentindeki NATO zirvesi öncesinde NATO’ya bağlı kalacaklarını tekrarladı ve Ukrayna’ya destek vermeye devam edeceklerini yineledi. Starmer, Putin’in uluslararası mahkemede yargılanması gerektiğini belirtti. İngiliz İşçi Partisi’nin politik yönelimi, emperyalizmin bir ülkedeki sol grupları nasıl etki altına almaya çalıştığının ve yönlendirdiğinin en önemli örneklerinden birisi olması bakımından ülkemiz solunun dikkatle izlemesi gereken yönler barındırmaktadır. Bugün dünyada ABD emperyalizmine ve Batı’nın politikalarına itiraz geliştirmeyen bir sol, emperyalist politikaların parçası olmaya mahkumdur.

Bir önemli gelişme de Fransa’daki seçimlerdi. Seçimlerin ikinci turu, ilk turdaki sonuçların tersi bir şekilde sonuçlandı. Çeşitli sol gruplardan ve ilerici hareketlerden oluşan Yeni Halk Cephesi seçimlerden birinci çıktı. Macron’un “Birlikte” hareketi ikinci olurken, aşırı sağın oluşturduğu Ulusal Birlik ise üçüncü oldu. Seçim sonuçları halkın nezdinde sağcı, neo-liberal politikalara karşı gelişen öfkeyi doğrulamaktadır. Şimdi Yeni Halk Cephesi’nin Macron’un hareketi ile birlikte hükümet kurması bekleniyor.

Rusya-Ukrayna savaşı gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Rusya’nın Ukrayna’ya düzenlediği saldırılarda Kiev’de bir çocuk hastanesinin vurulması Batı’da “infial” olarak lanse edilmişti. Saldırının NATO zirvesi öncesinde gerçekleşmesi ilginçti ve zirveye “damga vuracağı” ifade edildi. Rusya böyle bir saldırıyı gerçekleştirmediklerini ifade etti ve sivil hedefleri vurmadıklarını, sadece askeri bölgeleri hedef aldıklarını ekledi. BBC gibi haber kanalları hızlı bir şekilde düşen füzenin Rus füzesi olduğunu belirtse de Birleşmiş Milletler daha ihtiyatlı bir açıklama yaparak “muhtemelen bir Rus füzesi” ifadesini kullandı.

Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin savaşın başlamasından beri ilk kez Rusya’yı ziyareti de önemli bir konuydu. Putin ile sıcak görüntüler sergileyen Modi, Zelenskiy’nin tepkisini çekti. Görüşme uzmanlar tarafından “Hindistan’ın çok kutuplu dünyada dengeli davranarak kendisine seçenekler yaratması” şeklinde değerlendiriliyor. Hindistan enerji ihtiyacının büyük kısmını Rusya’dan dünya pazarı ölçüleriyle çok uygun fiyatlarla satın alıyor. AB ülkeleri ABD’den korktukları için Rusya’dan petrol ve doğal gaz alamıyorlar.

ABD’de düzenlenen NATO zirvesinde, Ukrayna’nın Batılı ülkelerin çıkarları uğruna ateşe sürülmeye devam edilmesi kararları çıktı. Zirvede Çin’in NATO tarafından kuşatılması yönünde kararlar da çıktı. Türkiye hükumeti kararlara imza attı. Bu karar NATO’nun küreselleşmesi anlamına geliyor. NATO ittifakı İsrail’in Filistin’de yürüttüğü katliamı ele dahi almadı. Konu Erdoğan’ın zirve sonrası basın toplantısında dile getirildi. Bunun propaganda ve pazarlık amaçlı olduğu açıktır. Kasım’da yapılacak seçimlerde yeniden başkan seçilmek isteyen Biden NATO zirvesini bu yönde kullanmaya çalıştı fakat Biden Zelenski’yi taktim ederken yanlışlıkla “Cumhurbaşkanı Putin”, kendi yardımcısı Kamala Haris için de “Trump” dedi. Bu hataları Biden’ın başkan adaylığı için zihinsel yeteneklerinin elverişli olmadığı yolundaki iddiaları kuvvetlendiriyor. NATO’nun 2026’daki toplantısının Türkiye’de gerçekleştirilmesi planlanıyor. Zirve’de Türkiye’nin savunma harcamalarının gayrısafi yurtiçi hasılasının yüzde 2’sine yükselmesinin “takdirle karşılandığı” belirtildi. NATO savaşı Çin’e doğru genişletmenin hesaplarını yaparken kamuoyu araştırmaları Avrupa ülkelerindeki halkın çoğunluğunun Ukrayna’daki savaşı dahi desteklemediğini ortaya koyuyor.

Dünyada gerginlik ve savaş tehlikesi artarken İsrail’in ve NATO’nun saldırganlığına karşı barış talebi ve Türkiye’de emekçilerin ve halkın özellikle geçim konusundaki talepleri yükseliyor. Bu talepler halkların mücadelesinin ve Türkiye’de solunun gelişmesi için çok büyük olanaklar sunuyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.