Günümüzde işçi örgütlenmesi ve sendikalardaki yapısal sorunlar

0
638

Odak Dergisi günümüzde işçi örgütlenmesi ve sendikalardaki yapısal sorunlar başlığı altında sınıf mücadelesinin ve sınıf hareketinin içinde bulunduğu sorunları, olanaklarını anlamaya çalışarak çeşitli isimlerden aldığı görüşlerle eleştirel bir düşünceye varmayı amaçlıyor. 12 Eylül öncesinde DİSK-Türkiye Maden-İş Sendikası GYK üyesi olan ve 15-16 Haziran büyük işçi direnişinde yer almış olan Ahmet Sarıcan ile bu konu hakkında söyleşi yaptık. Aşağıda aldığımız cevapları yayınlıyoruz:

Ülkemizde işçi sınıfının sınıf bilinci, örgütlenmesi ve mücadelesi hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Ülkemiz işçi sınıfının ciddi bir mücadele geçmişi vardır. Yakın tarihe bakılırsa; Kavel, Demirdöküm, Sungurlar, Singer ve daha birçok fabrika direnişleri ve fabrika işgalleri görülecektir. Ayrıca geçmişe bakınca büyük siyasallaşmış eylemlere tanık oluruz. 15-16 Haziran şanlı işçi direnişi, çok kitlesel 1976-77-78 yıllarındaki 1 Mayıs mitingleri, fabrikalarda DGM’ye hayır, genel yas eylemleri, faşizme ihtar eylemleri vb. bütün bunlardan da anlaşılıyor ki işçi sınıfımızın geçmişte bıraktığı izler yadsınacak veya küçük görülecek gibi değildir. Ancak, dünyada olduğu gibi ülkemizde de işçi sınıfının örgütlülüğünde ve mücadelesinde aşınmalar olduğunu görüyoruz. Ne yazık ki, gerek sendikal, gerek siyasal olarak mücadeleci geleneğimizin çok gerisinde bulunuyoruz.

Emperyalist kuruluşlar, iktidar, sermayedarlar ve yerel yönetimler sendikaların örgütlenmelerini ve mücadelelerini nasıl etkiliyor? Bu bağlamda Batılı fonlar sendikal mücadeleye ne gibi etkilerde bulunuyor? 

Kapitalist ülkelerde iktidarlar, her zaman işçilerin sendikalarda örgütlenmelerinin önüne çeşitli engeller çıkarmışlardır. Bazen zor kullanarak, bazen de hile, şantaj ve satın almalar ile işçilerin sendikalarda örgütlenmelerini önlemeye çalışmışlardır. Fakat buna rağmen işçi sınıfı her yerde, büyük oranda sendikalarda örgütlenmeyi ve birlikte mücadeleyi önüne koydu ve başarılı da oldu. Ancak sosyalist sistemin dağılması ile birlikte Avrupa’da ve dünyanın diğer bölgelerindeki ülkelerde sendikalaşma gerilemeye başladı veya nitelik kaybına uğradı. Böyle olmasının bir çok başka nedenlerin yanında iki önemli sebebi var. Birincisi emsal yok olmaya başlamıştı. Örneğin Sovyetler Birliği’nin kuruluşuyla birlikte bütün iş kollarında günlük çalışma sürelerinin sekiz saatle sınırlandırılması gibi… Çalışma koşulları ve işçi hakları konusunda bir örneğin olması Batıdaki işçiler için teşvik edici oluyordu, bu yitirilmiş oldu. İkinci neden ise sosyalist solun kafasının karışması, buna mukabil emperyalist sistemin özgüveninin, moralinin tavan yapması… Sosyalistlerin sesinin kısıldığı, ama emperyalist propaganda, çarpıtma, algı yaratma sektörünün azgınca saldırdığı bir dönemi hep birlikte yaşadık. Medyaları ve fonlama kurumları ile sendikal ve siyasal örgütlerimize yön verme, farklılıkları deşme, sınıf aidiyetini kırmak için kimlikleri öne çıkarma gibi taktikleri bolca kullandılar. Böylece bazı sendikalarda eksen sapmasına bazılarında bölünmelere, zayıflamalara neden oldular.

Sendikaların hukuksal yapısı, işleyişi ve yerleşik gelenekleri işçilerin hak ve özgürlük mücadelesi ve bilinci üzerindeki etkileri hakkında neler söyleyebilirsiniz?  

Ülkemizde işçilerin anca %14 gibi bir bölümü sendikalıdır. Üstelik bunlarda birkaç konfederasyona bölünmüş haldedir. İşçi sınıfımızın sendikal mücadelesinin yükseldiği dönemde, her ne kadar nicel olarak Türk-İş Konfederasyonunun ulaştığı sayıyı bulamasa da DİSK başarılı ve etkili bir sendikacılık örneği göstermiştir. Sosyalist sendikacıların yönetiminde olduğu dönemde DİSK işçi sınıfının sınıf bilincinin gelişmesine, sınıf içinden sosyalistler yetişmesine vesile olmuş, “sınıf ve kitle sendikacılığı” şiarı ile işçi sınıfının patron sınıfına karşı verdiği mücadelede önemli katkılar sağlamıştır. Bu durum patronları ve iktidarlarını ürkütmüştür. Bu nedenle harekete geçmişler ve CHP’li sendikacılar eliyle DİSK içinde bir operasyon yapmışlardır. Böylece 1970’de yapmak isteyip de başaramadıklarını, DİSK’in 1977’deki kongresinde başarmışlardır. Bu günkü etkisiz DİSK bu operasyonun sonucudur.

Kadınlar sendika yönetimlerinde sizce neden azınlıktalar?

Kadınlar, sendika örgütlenmesinde ve işyerlerindeki direnişlerde erkeklerden geride olmamasına rağmen sendikaların yönetimlerinde daha az görev alıyorlar. Bunun nedeni erkek egemen bir toplum olmamız olabilir. Tabii ki direnişlerde, grevlerde erkek sınıfdaşlarıyla birlikte olan kadınlar, sendika yönetimlerinde de layık oldukları yeri almalılar. Çalıştığım ilk fabrika Cevizli Tekel fabrikasıydı ve biz erkekler azınlıktaydık. 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin gerçek kahramanları da Tekelin kadın işçileridir. Keza, son çalıştığım fabrika MAKO’da da işçilerin çoğunluğu kadınlardı. Kadınlardan sendika ve haklarımız için verdiğimiz uğraşta hep destek gördüm.

Kadınları yönetime taşıyabilirsek sendikalılaşmanın ivme kazanmasına da katkıda bulunacağını düşünüyorum.

Sünni, Alevi, Türk ve Kürt vb dinsel ve milliyetçi akımların işçi hareketinin sınıf birliği üzerindeki etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?  

İşçi sınıfı ve onun ideolojisi sosyalizm,  kimliklere karşı nötrdür. Yani daha açık ifade etmek gerekirse işçi sınıfı; renk, cins, din, mezhep, etnisite vb hiçbir kimliğe daha yakın veya daha uzak değildir. İşçi sınıfını birleştiren insan emeğinin sömürüsüdür. İşçiler emeklerini sömüren patronlara ve onların siyasi erkine karşı birleşirler ve mücadele ederler. Onların bu mücadelesine kimlikleri sokuşturmaya çalışanlar, bilerek veya bilmeyerek işçi sınıfına en büyük kötülüğü yaparlar.

Günümüzde, işçilerin sınıfsal mücadelesini baltalayabilmek için emperyalizm kimlik siyasetini bir silah gibi kullanmaktadır. Kimlikçilik işçileri böler, emek mücadelesi işçileri birleştirir. Bu bu kadar nettir.  

Sonuç olarak işçi sınıfı hareketi ve sendikal mücadelenin kuvvetli ve zayıf tarafları nasıl görünüyor? 

Günümüzde kapitalist-emperyalist sistemin makyajları dökülmüş, altındaki çirkinlik gün yüzüne çıkmışken işçi sınıfının sendikal ve siyasal görünümünün hiç de iç açıcı olmadığına tanıklık ediyoruz. İçinde bulunduğumuz şartlar devrimci düşüncelerin gelişmesine ve yayılmasına yeni olanaklar açmaktadır. Bu durumun iyi değerlendirilebilmesi için sınıf adına siyaset yapanların birleşik hareketinin oluşması veya bu sağlanamıyorsa samimi ve yoldaşça ilişkilerin hakim olacağı, örgütlerin birlikte mücadelesinin zemini oluşturulmalı ve bu birliktelik gerçekleştirilmelidir. Kapitalist sistemin bizlerin üzerinde iz bıraktığı bireycilik gibi lanet alışkanlıkları elimizin tersiyle itekleyebilmeliyiz. Bireycilik, örgütlerimize ve yoldaşlık ilişkilerimize en büyük zarar verenlerdendir. Aynı derecede zarar gördüğümüz kimlikçilik de uzak durmamız gerekenlerdendir. Ne yazık ki ülkemizde önemli bir sol potansiyel kimlikçilik illetine yakalanmış vaziyettedir. Değiştiremiyorsak uzak durmak tercihtir. Daha önce de bahsettiğim gibi sendikal hareket de istemediğimiz bir noktada bulunuyor. İşçilerin DİSK’in örgütlenmesi ve mücadelesi için çok bedeller ödediğini biliyoruz. O konfederasyon için çok canlar çıra oldu yandı, nicelerimiz işkence odalarında sınav verdi. Her şeye rağmen, DİSK işçilerin tarihine yazılmış ve mutlaka kazanılması gereken bir sendikal yapıdır. Onu küllerinden yeniden yaratmanın bir yolu olmalı.

İşçilerin sınıf sendikacılığını geliştirme olanakları sizce nelerdir?

Sınıf sendikacılığını geliştirmek, yaygınlaştırmak sosyalist işçilerin önceliğidir. Sosyalist işçiler ve onların siyasi sözcüleri sınıf sendikası olabilmenin olmazsa olmaz özelliklerini önlerine koyup, bunların gayreti içinde olmalıdırlar. Örneğin, tüm yöneticilerin seçimle gelmesi gibi. Sendika yöneticilerinin yaşam statüleri, aldıkları ücret gibi konular.. Bilinmeli ki şatafat içinde yaşayan ve işçilerden çok fazla ücret alan yöneticiler hem o koltukları terketmemek için her şeyi yapacaklardır hem de uzlaşmaya, yani bir pazarlıkta işçileri satmaya namzet adaylardır.

Sendikalarda çalışma çok sabır ister. Genellikle patronlar sosyalist işçileri daha kök salmadan tesbit edip, uzaklaştırmaya çalışırlar. Böyle işçileri uzlaşmacı sendikalar yetkiliyse, onlar da savunmaz. Yani işçi sınıfı içinde programlı, disiplinli bir çalışma yapılmalıdır ki kayıp en aza indirilebilsin. Ama ne kadar zor olsa da geçmişte yapılabildi, bu gün de yapılabilir.

Türkiye solu sınıf sendikacılığının ve işçi hareketinin gelişmesine nasıl yardımcı olabilir?

Sosyalist solun bölünmüşlüğü esasen işçilerin bölünmesine de yardımcı oluyor. Bu nedenle de sosyalist solun siyasi birliği işçilerin birliğine katkı sunacağı için yakıcı bir önem arzetmektedir. Sosyalist sol bunu başarmalıdır. Bu ayrıca güç oluşması için de gereklidir. Güçsüz, bölük pörçük görüntüsü kitlelere güven vermiyor. Sol bu görüntüyü bertaraf etmelidir.

Türkiyede devrimciler ve onların örgütleri engin deneyimlere sahiptirler. Nice zorlu dönemeçlerden geçerek bu günlere gelindi. Enerjimizi ve aklımızı kullanarak, önümüzdeki zorlukların üstesinden gelebiliriz. Burjuvazinin provokasyonlarını ve saldırılarını boşa çıkarabilecek yetenek ve bilince sahip kadrolarımız var. Yeter ki yoldaşça ilişkiler kurabilelim, aklımızı birleştirelim, enerjimizi birlikte seferber edelim.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.