2025 yılına girerken…

0
413

2024 Siyonizme ve emperyalizme karşı ulusal direnişlerin zirveye çıktığı, hemen ardından da ezildiği bir karşı-devrim yılı oldu. Türkiye’de halk desteğini hızla kaybetmekte olan AKP iktidarı Suriye’de taşeronluğunu yaptığı karşı-devrimi başarıya ulaştırarak yeni bir güç kazandı. Dinsel ve etnik çatışmaların yükseleceği beklenen bir yıla girdik. Genel tahminlerin aksini merak etmek de olası: AKP iktidarı, ABD ve İsrail’in Suriye zaferi yeni yılda tersine dönüşebilir mi? On yıllardır tüm dünyada tarih sahnesinde geriye itilen emekçiler ve sosyalist hareketler yeni yılda bir karşı atağa geçebilecekler mi?

Baas iktidarının çok hızlı çöküşü Suriye’de 13 yıllık iç savaşın, ülkenin kritik bölgelerinin ABD emperyalizmi ve Türkiye egemenleri tarafından işgal edilmesinin ve 2022 sonrası ağırlaştırıllan ekonomik ablukanın; Gazze’deki soykırımın, Lübnan, Irak, Suriye ve İran’da Şii direnişinin ağır darbeler almasının ve Suriye’yi destekleyen Rusya’nın Ukrayna’daki savaşa çakılmasının sonucunda ortaya çıktı. Taraflar öyle yıpranmıştı ki Suriye ve müttefikleri bir süre daha direnebilseydi belki de karşı taraf bozguna uğrayacaktı. Suriye’nin 2011 yılında ABD dahil yüzden fazla ülkenin başlattığı saldırıya karşı direnişi sonucunda zaten saldırgan ittifakı büyük ölçüde dağılmıştı. AKP iktidarıya Suriye hükümetinin barıştırılması ve HTŞ çetelerinin tasfiye edilmesi bekleniyorken Suriye ulusal güçleri dağıldı.

Esat’ın en büyük iki günahından birisi İsrail’e biat etmemesi ve Siyonizm karşısında direnen güçleri desteklemesiydi. Diğeri ise Katar gazını kendi sınırlarından geçmesi teklifine yanaşmamasıydı. Boru hattı Türkiye üzerinden Avrupa’ya gidecekti. Böylece Avrupa ülkelerinin Rusya ile yakınlaşması engellenecekti. Söz konusu yakınlaşma AB ülkelerinin ABD’den bağımsızlaşması olanaklarını artırıyordu. Teklif Suriye’ye 2009’da yapıldı ve 2011 yılında Suriye’de iç savaş çıkarıldı. AKP iktidarı Suriye ile sıkı dostluk ediyor görünürken onun emperyalizmin yakın hedefinde olduğunu gördüğünde fırsatı kaçırmayıp Suriye hükümetini sırtından bıçakladı.

2024 yılındaki bazı gelişmeleri aşağıdaki şekilde not ettik:

Filistin, Lübnan, Irak ve Suriye’de yaşanan yenilgilerden dolayı anti-emperyalist Arap milliyetçiliği büyük darbe aldı. İsrail 7 Ekim Aksa Tufanı ardından bir süre sarsılan inisiyatiflini Gazze’yi ve Şii eksenini ezerek tekrar ele geçirdi.

Türkiye ve Suriye’de sosyalist hareketle yakın ilişkiler içindeki Kürt milli hareketi Batılı güçlerin eksenine doğru yer değiştirmeye devam etti.

Bir süredir adım adım oluşum içindeki Türk devletleri topluluğu 2024 yılında tamamıyla egemen güçlerin çizgisinde gelişmeye devam etti. Bu topluluğun içindeki halklar arasında ve Türklerin yaşadığı ülkelerde, bazı Batılı ülkeler hariç, Türkiye solunun inisiyatifi görülemedi.

2024 yılında İsveç’in NATO’ya 32’nci üye olarak katılma süreci tamamlandı. Finlandiya bir yıl önce katılmıştı. NATO’nun bu ülkelerde genişlemesi hem Baltık Denizi’nde hem de Arktik bölgesinde provokasyonların artırılacağı anlamına geliyor.

ABD emperyalistleri AB ülkelerinin Çin ve Rusya ile ilişkilerini keserek ekonomilerini baltalamaya devam etti. AB ülkelerinin ABD’den bağımsızlaşacak şekilde gelişmesi olanakları daraltıldı ve bu ülkeler ABD’ye sıkıca bağlandılar. AB ülkelerinde özellikle otomotiv sanayii çöküş sinyalleri vermeye başladı. AB ülkelerinde ABD emperyalizmine karşı tepkiler ise sosyalist hareket tarafından değil en çok yabancı düşmanı faşist hareketler tarafından örgütlendi. Böylece de Avrupa ülkelerinde emekçileri bölen yabancı düşmanlığı gelişti.

Suriye’de büyük bir zafer kazanmış olan Batılı emperyalistler gene de küresel planda gerileme sürecini tersine çeviremediler. Rusya’nın yıkılıp parçalanması ve Çin’in gelişmesinin baltalanması planları büyük ölçüde başarısız kaldı. Bu da Avrupa ülkeleri başta olmak üzere tüm Batılı bloktaki ekonomik ve sosyal sorunların ağırlaşmasına yol açtı.

İsrail’in saldırılarına karşı özellikle Gazze ve Lübnan’da ortaya konulan direniş geleceğe yönelik çok önemli miras bıraktı. Bugün Yemen’de Husilerin İsrail, ABD ve NATO güçleri ve Suudi Arabistan’ın saldırıları karşısında tek başlarına yürüttükleri mücadele insanlığın direniş tarihine geçti.

Türkiye solunun Kürt halkı ve Alevi kitleler içindeki etkisi yer yer düşmekle birlikte genel nüfusa kıyasla görece daha iyi olmaya devam etti. Kürt ulusal hareketinin emperyalizme yakın tutumu Kürt ulusal hareketine sempatiyle bakan devrimciler arasında kuşku ve güvensizlik yarattı. Türkiye solunun çeşitli milli kökenden enternasyonalist devrimciler açısından çekiciliği arttı.

Filistin direnişi dünyadaki anti-emperyalist duyarlılığa önemli katkıda bulundu. ABD, İsrail ve İngiltere dahil olmak üzere dünyanın metropollerinde aydınlar ve öğrenciler aylarca Filistin halkıyla dayanışma eylemleri gerçekleştirdiler. Bu eylemler çeşitli ülkelerde gençlik saflarında anti-emperyalist gruplar oluşmasını sağladı. Ukrayna halkı ile Batılı emperyalistlerin güdümündeki sözde dayanışma dünyadaki ilerici, demokratik ve sol güçleri emperyalizmin peşine takmıştı. Filistin halkının Siyonizme karşı mücadelesiyle dayanışma bu anlamda emperyalizmin kirlettiği zihinleri temizledi. Emperyalistler IŞİD’le mücadeleyi de Ukrayna’dakine benzer bir şekilde istismar etmiş, sadece kendi cephelerinin propagandasını yapmıştı. Emperyalistler bununla kalmayıp IŞİD’le mücadele ve Kürtleri savunma adına Suriyeyi işgal edip IŞİD’in esas hedeflerinden biri olan Suriye devletini yıktılar.

2024 yılında Afrika’da Batılı emperyalistlere karşı ulusal bağımsızlık yanlısı güçler gelişmeye devam etti.

2024 yılında BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) ülkeleri sayısı İran, Mısır, Etyopya ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin katılmasıyla 5’ten dokuza çıktı. 2 Eylül 2024 tarihinde Türkiye BRICS’e katılmak için resmen müracaat etti. 2025 yılında Belarus, Bolivya, Küba, Endonezya, Kazakistan, Malezya, Tayland, Uganda ve Özbekistan’ın BRICS ortakları olarak kabul edileceği belirtildi. Bu süreç ABD ve NATO’nun baskı ve saldırı olanaklarını sınırlamaktadır.

İşçi, gençlik ve kadın hareketi

Ana akım medyayı takip edenler devletlerin, hükümetlerin, milletlerin, dinlerin ve cinsiyetlerin birbirleriyle mücadelelerini izliyor. Ezen ve ezilen sınıflar arasındaki mücadele tartışmaların geri planında tutuluyor. İktidarın Suriye ve uluslararası maceraları dillerden düşmezken, Türkiye işçilerinin 2025 yılına resmi enflasyon oranının bile altında bir asgari ücret tespitiyle girmeleri de bu tabloya uyuyor. Diğer yandan sürekli geri plana itilen ezilenler alttan alta mücadele ediyor ve bu süreçte dünya her gün her saat yeniden kuruluyor.

2024 dünyada ve ülkemizde çeşitli hak ve özgürlük mücadelelerini barındıran bir yıl oldu. Türkiye’de ve dünya genelinde emekçilerde sınıfsal bilincin zayıf kaldığını gördük. Ezilenler gündelik hayatta adeta birer patron kimliğiyle dolaşır vaziyette ama herşeye rağmen hak ve özgürlük mücadelesine gönül verenler var.

2024 yılında iktidarın asgari ücret politikası emekçilerin derinleşen hayat zorluklarını giderek arttırdı. Geçtiğimiz yıl tüm çalışanlar düşük ücret dayatmalarıyla karşı karşıya kaldılar ve açlık koşullarına doğru itildiler. Patronları memnun etmek üzerine kurulan ücret politikaları Mehmet Şimşek’in uyguladığı yağma politikalarla emekçileri canından bezdirdi.

Gelişen tepkileri engellemeyi ve sermayeyi korumayı amaçlayan iktidar, işçi direnişlerine karşı polis saldırganlığını bu yıl giderek arttırdı. En temel haklardan biri olan sendikalaşma hakkı dahi bu saldırganlığın hedefi oldu. Birçok direnişte işçiler haklarını savunmak için kararlıca direndi.

Emekçiler bir yandan çeşitli alanlarda sendikalaşma mücadelesi verirken diğer yandan üyesi oldukları sendikaları sorgulayan tutumlar da geliştirdiler. Düşük ücret ve kötü çalışma koşulları karşısında sarı sendikacılara duyulan güvensizlik ve tepki daha da arttı.

Mücadeleci güçler emek alanında önemli çabalar harcasa da kendi aralarında kalıcı ve güçlü birlikler oluşturamadı. ŞartlarIn dayatmasına rağmen grupçu eğilimler, mücadeleci güçlerin bir araya gelmesini ve etkili bir güce dönüşmesini engelliyor. Emekçiler arasında ekonomik talepleri aşacak şekilde sınıf hareketinin gelişmesi mücadeleci güçlerin grup ufkunu aşacak şekilde davranabilmesinden geçiyor.

2024 yılında dünyada ve Türkiye’de gençlik mücadelede aktif yer almaya devam etti. Dünya’da emperyalistlerin saldırganlığı ve yayılmacılığı gitgide artarak devam ederken işgalciliğe ve yağmaya sessiz kalmayan gençler başta Avrupa olmak üzere ülkemizde de ses çıkardılar. İsrail’in Filistin üzerindeki soykırım saldırıları büyük yankı uyandırdı. Özellikle Avrupa’da öğrenci gençler başta okullarında olmak üzere çeşitli yerlerde Filistin mücadelesine destek amaçlı üniversite işgalleri ve çeşitli eylemler düzenlediler. Türkiye’de Avrupa kadar etkili bir eylemlilik olmasa dahi gençlik örgütleri yine çeşitli yerlerde eylemlerini sürdürmeye çalıştılar. İktidarın ve muhalefetteki güçlerin Filistin konusundaki iki yüzlü tutumları anti-emperyalist dayanışmanın gelişmesini engelledi.

2024 Türkiye’sinde asgari ücretin yoksulluk sınırının altında kalması, öğrenci destek bursu olarak adlandırılan KYK Burs/Kredi’lerinin günlük 66 liraya denk gelen rakamlar olması öğrencilerin bu yoksulluk altında ezilmesine sebep oldu. Bu yıl öğrencilerin yoksulluk, barınma krizi, yemekhane-yurt zamlarıyla son zamanlarda en ağır yüzleştiği yıl oldu. Gençler ekonomik krizin faturasını ağır ödediler. Öğrenci gençler geçimlerini sağlamak için güvencesiz işlerde çalışmak zorunda kaldılar. Genç ve çocuk işçiler iş kazalarında ölmeye ve yaralanmaya devam etti. Geçim sorunu yüzünden bir çok genç lise sonrası okumaya devam edemedi. Bazıları da okulu bıraktılar. Yoksulluk, aile baskısı gibi sebeplerle yakından ilişkili olarak özellikle 15-19 yaş grubundaki gençler arasında intihar vakalarında büyük bir artış yaşandı.

2024 yılında kadın hareketi, hem ülkemizde hem dünyada patriyarkal düzenin çeşitli boyutlarına karşı mücadele ortaya koydu. Ücret eşitsizliği, kadın emeğinin görünmezliği, güvencesiz çalışma koşulları ve düşük ücret politikalarına karşı kadınlar, sendikal mücadelelerle emeklerini görünür kılmaya çalıştı. Kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri ve çocuk cinayetlerine karşı hem yasal düzenlemelerin yetersizliği hem de mevcut yasaların uygulanmaması yoğun eleştirilerin hedefi oldu. Türkiye’de kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’ne dönüş talebiyle yürüttükleri mücadelede nafaka hakkı ve güvenli yaşam gibi temel taleplerini korumaya çabaladı. Dünya genelinde ise İran’daki kadınların direnişi, Latin Amerika’daki kürtaj hakları mücadelesi ve Asya ülkelerinde artan toplumsal farkındalık dikkat çekti.Ülkemizde milli ve dinsel temeldeki bölünme ezilenlerin örgütlenmelerini, bilincini ve eylemlerini bu yıl da çok etkiledi. İktidarın güç politikasına karşı tepkiler sık sık göçmenlere yöneldi. Sosyalist hareket ya birbiriyle rekabet halindeki tek tek örgütler olarak ya da Kürt hareketinin çevresinde örgütlendi ve davrandı. Grupçuluğun ve Kürt ulusal hareketinin etkisindeki Türkiye solu Filistin’le dayanışmada zayıf kaldı. Liberalizmin ağır etkisindeki Türkiye solunda anti-emperyalist geleneğin çok zayıflamış olduğu görüldü. Sol güçler Batılı emperyalistlere bel bağlayan CHP’nin teslimiyetçi çizgisine alternatif eylemler geliştirmekte zayıf kaldılar. Diğer yandan da Kürt siyasal hareketinin ABD ve Batılı ülkelerin gözüne bakması onun çevresindeki sol kesimde eleştirici düşünme olanağı da yarattı.

2025

NATO ittifakının Rusya ve Çin’i hedef alarak yol açtığı savaşlar büyük yıkımlar ve acılara mal olmaktadır. Sorunlarla dolu Suriye’nin geleceğinin nasıl şekillendirileceği yalnızca Suriye’yi değil bölgeyi de tümden etkileyecektir.

20 Ocak’ta iktidarı devralacak olan Donald Trump’ın Rusya ile barışması ve AB ülkelerini sıkıştırması ve Çin’e karşı yoğun bir ticaret savaşı başlatması bekleniyor. Trump ayrıca Kanada’yı ABD topraklarına katmayı ve Grönland’ı Danimarka’dan almayı istiyor. Latin Amerika’daki ABD egemenliğini artırmayı isteyen Trump Çin’i saf dışı etmek maksadıyla Panama Kanalı’nı da Panama devletinden almak istiyor. Bunlar gerçekleşirse dünyamız yeni bir karışıklığın içine girecektir.

Bu süreçte sınıf mücadelenin gelişmesi olanakları kesinlikle artmaktadır. Fransa’da Boyun Eğmeyenler Hareketi, Almanya’da Sarah Wagenknecht İttifakı pratiklerinin açıkça ortaya koymuş olduğu gibi sosyalist sol Batılı emperyalist güçlerin koyduğu kalıpların dışına çıkabildikçe halkta etkili karşılık bulabiliyor. Sosyalist hareketin, işçi hareketinin ve demokrasi mücadelesinin zayıflığının esas sebebi burjuvazinin beyinlere yerleştirdiği liberalizmdir. Sosyalist sol ve demokratik hareketler o nedenle örneğin Arap Baharı adlı karşı-devrimleri devrimci yükselişler gördü.

Suriye’de ipler her an kopabilir. Suriye’de iktidarı alan güç, eski IŞİD ve El Kaide’dir. Bu gücün İdlib’de Türkiye egemenleri yardımıyla nasıl bir dinci iktidar kurduğu biliniyor. Bu dinci grubun lideri Golani gözü esas olarak İsrail ve ABD’de. İlk fırsatta kendisini besleyen AKP’yi satacaktır.

ABD, İngiltere ve İsrail Suriye’nin yıkılmasında çok önemli rol oynadı. İsrail Yahudi şeriatına dayanan ırk ayrımcısı rejimine ve Gazze’de tespit edilmiş olan soykırımı suçuna rağmen bölgemizdeki Kürtleri, Azerbaycan Türklerini, laiklik yanlılarını, Alevileri, Hristiyanları ve azınlık milliyetleri kurtaracağını iddia ediyor. Amacının halkları birbirine düşürmek olduğu açıktır. Yahudi nüfusu çok az olduğu için bu yoldan genişlemeye çalışıyor. AKP iktidarı Batılı emperyalistlerin taşeronu olarak bu sürecin yükünü sırtlamış durumda. Türkiye emekçilerinin sırtından dün İdlib’i, ÖSO’yu ve diğer askeri maceraları finanse ettiler bugün fetih politikası masalıyla Suriye’de devlet kurmayı finanse edecekler. Türkiye ekonomisi Suriye’nin ihtiyaçlarını karşılayamaz.

İktidarın Öcalan ile başlattığı yeni çözüm süreci ağırlıkla Erdoğan’ın iktidarını koruma isteğine dayanıyor. AKP iktidarının bu yolda attığı adımlar sonucunda Suriye’de iktidarı HTŞ aldı ve İsrail Türkiye’ye komşu oldu. MHP; AKP iktidarının payandasıdır. Bahçeli AKP’nin iktidara gelmesinin yolunu açmak için 2002 yılında Ecevit hükümetini devirdi ve kritik dönemeçte AKP’ye destek oldu. SDG İsrail’e destek için işgalci ABD ile işbirliği içinde oluşturulmuş ve kendisine Suriye’nin ekonomik bakımdan merkezi alanı tahsis edilmiş bir yapıdır. Suriyedeki en büyük askeri güçtür. ABD ve İsrail’den de destek alma olanakları bulunmaktadır. Öcalan AKP ve ABD dahil her türlü politik güçle ittifaka açık bir pragmatik politik liderdir. Biz Kürt halkının ulusal demokratik haklarını kazanmasını destekliyoruz. Bugün Kürtlerin ve Türklerin ABD ve İsrail’in inisiyatifiyle sağlayacakları çözümü ise Kurt halkının kendi kaderini tayin etmesi görmüyoruz. Bu yoldan çözümler halklarımızın başına dertler açacaktır. Ülkemizde ve bölgemizde barış hareketi, emperyalizmin güdümünde değil onun karşısında yer almalıdır.

2025 yılı ülkemizde iş cinayetlerinin, güvencesizliğin, sömürünün, sefaletin ve kötü çalışma koşullarının daha da artacağı bir yıl olacaktır. AKP iktidarının emekçilere ve halka yaklaşımı her zaman bir önceki yılı mumla aratır durumda oldu. Öte yandan 2025 yılını işçi direnişleri ve hak arama potansiyeli açısından etkili bir yıl olacaktır. Enerjimizi birlikte davranmaya ve bu yöndeki engellerin aşılması yönünde harcamaya daha çok ihtiyacımız var.

2025 yılına girerken dünyada ve Türkiye’de gençliğin bireyci, sağcı ve milliyetçi akımların etkisinden kurtularak kendi hayatları için kolektif mücadeleye girmeleri halkın uyanışını etkileyecektir. Bunun için hem devrimci gençlerin bilinçli öncü çabalarına hem de gençlik hareketinin birliğine ihtiyaç bulunuyor.

2025 yılında kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinin Suriye’deki gerici rejime karşı protestolardan güç alarak artması beklenir. Bu mücadelenin Batılı fonlarla çalışan kurumların ve Sorosçu akımların etkisinden kurtulması gerekiyor.

Devrimci Hareketin parçasıyız

Odak Dergisi’nin sözcülüğünü yaptığı Direnişçiler olarak 2024 yılında örgütlü gayretlerimizi artırabilmemiz sayesinde gençlik, işçi, mahalle, kadın ve yayın gibi çalışmalarımızda küçük de olsa bazı gelişmeler sağlayabildik. 2023 yılında başlattığımız burs dayanışmasını grup sınırlarını aşan bir tutumla sürdürdük. Gayretlerimizi 2025 yılı boyunca ilerletmeyi istiyoruz. Amacımız bu ülkede kendi kafasıyla düşünebilen, halk gerçekliğimizin doğru kavranılışı temelinde ve başka güçlere dayanmadan kendi ayakları üzerinde durabilen, sol güçlerle dayanışma içinde başta işçiler olmak üzere ezilenlerin mücadelelerine destek olan bir devrimci hareket geliştirmektir. Ne denli küçük olursa olsun sönmeyecek bir ateş, solmayacak bir ışık yaratmak istiyoruz. Devrimci mücadelede bunun stratejik önemde olduğunu biliyoruz. Savaşların yakıp yıktığı bölgemizde ve dünyada anti-emperyalist barış hareketinin önemini de her geçen gün daha iyi anlıyoruz.

Her türlü milliyetçi vb güçlerden bağımsız olması gereken sosyalist hareket halk gerçekliğimize dayanmalıdır. Türk şovenizmine tepki olarak gelişen Turkofobinin sosyalist hareketi halka yabancılaştırarak Türk şovenistlerinin ekmeğine yağ sürdüğünü gördük. Ülkemizde devrimci güçlerin birbiriyle rekabet değil dayanışma içinde olmasını istiyoruz.

Türkiye işçi, öğrenci ve sosyalist hareketi esas olarak solun birlikte davranıyor olduğu dönemlerde nitelikli güç biriktirebildi. Ayrılıklar sürecinde ortaya konulan mücadeleler asıl olarak önceki dönemlerden birikmiş olan nitel gücün ürünüdür. Bölünme dönemlerinde Türkiye solu ne denli ses çıkarmış olursa olsun sonuçta etkisizleşti.

Sol örgütler kendi örgütsel yapılarını dağıtmaksızın mücadelelerini koordine edecek, aralarındaki rekabeti önleyecek ve dayanışmayı geliştirecek şekilde kalıcı birlikler kurabilirler ve kurmalıdırlar. Hiç bir devrimci örgüt kendisini halkın ve devrimci mücadelenin yerine koymamalıdır. Her birimiz devrimci mücadele bütününün parçasıyız. Ona uyumlu davranmalıyız. Hiç bir devrimci örgüt kendi gelişmesini diğerlerinin tasfiyesi üzerinde kurgulamamalıdır.

Dayanışma ve birlik yolunda sosyalist hareketin birlikte öğrenme ve mücadele alışkanlığının gelişmesini çok önemli görüyoruz. Bu konudaki ilk adım sağlıklı bir iletişim olabilir. 2025 yılında sosyalist hareket içinde devrimcilere yaraşan iletişimin gelişmesine katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. Sosyalist güçler birbirlerini önemsedikleri, birbirlerine yakın durdukları, birlikte öğrenip birlikte mücadele ettikleri ölçüde halkın mücadelesi için istikrarlı çekim merkezi ve ülke politikasında etkili bir güç haline gelebilir. Türkiye solu olarak dünya coğrafyasında çok geniş bir etki alanına sahip bulunuyoruz. Her şey çok zor, ümit kalmadı diye yakınmak yerine mücadele olanaklarımızı görüp değerlendirmemiz gerekiyor.

Odak Dergisi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.