EĞİTİMİN YÜREĞİ SUSTURULUYOR

1
116

Nadiye Karahan

“Eğitim bir inancın değil, bir milletin ortak aklıdır. O aklı susturmak, geleceği karartmaktır.”

Bir ülkenin temeli adalettir, ama geleceği eğitimdir. Bugün Türkiye’de eğitim, o geleceği inşa etmek yerine sessizce çökertiliyor. Sözde reformlarla süslenmiş, ruhu alınmış bir sistemin içinde nefes alamıyoruz artık.

Yusuf Tekin’in döneminde eğitim, “yenileniyoruz” adı altında sessiz bir çöküşe sürüklendi. Okullar, özgür düşüncenin değil, itaatin öğretildiği alanlara dönüştü. Öğretmen ışığını kaybetti. Öğrenci yönünü. Veliler umudunu. Ve eğitim, vicdanını.

Bir ülke öğretmenini susturursa, kendi geleceğini susturur. Bugün öğretmen fikir üreten değil, emir alan biri haline getirildi. Ders anlatmaktan çok, evrak dolduruyor; vicdanla değil, talimatla hareket etmesi bekleniyor. Sınıfta çocuklara doğruları değil, dayatılan doğruları öğretmesi isteniyor. Eskiden öğretmen ışık olurdu, şimdi gölgeye itiliyor. Çünkü sistem, sorgulayan değil, itaat eden öğretmen istiyor. Ama biz biliyoruz ki susturulan öğretmen, kararan bir halk demektir.

Sorgulamak, merak etmek, düşünmek… Bir zamanlar eğitimde bunlar değerdi. Şimdi sadece ezber, sınav, test ve sessizlik var. Yeni müfredat “değerler eğitimi” adıyla sunuluyor ama bilimin köklerini kesiyor. Çocuklarımız artık “neden?” diye sormuyor, “kaç net yaptım?” diyor. Onlara düşünen değil, boyun eğen bir gelecek hazırlanıyor.

Laiklik geri çekiliyor, bilim susuyor, tarih yeniden yazılıyor. Kız çocukları geri plana itiliyor, sorgulama korkuyla bastırılıyor. Oysa Atatürk’ün dediği gibi:

“Eğitimdir ki, bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı yüksek bir toplum halinde yaşatır ya da esaret ve sefalete sürükler.”

Bizim eğitimimiz bugün esaretin kapısına dayanmış durumda.

Her gelen bakan sistemi değiştiriyor, ama hiçbir sistem çocukların ruhuna dokunmuyor. Sınavlar, müfredatlar, yönetmelikler… Her biri ayrı bir kafa karışıklığı, ayrı bir yıkım. Veliler, “Bu yıl hangi sisteme göre sınava gireceğiz?” diye soruyor. Çocuklar istikrarsızlığa alışıyor. Bu kadar sık değişen bir eğitimde ne güven kalır ne umut. Eğitim artık üretmiyor, tüketiyor. Bilgi değil, yorgunluk öğretiyor. Ve buna “reform” deniyor. Oysa bu reform değil, bir enkazın sessizliğidir.

Laik eğitim oyuluyor. Müfredat dini referanslarla dolduruluyor, cemaat işbirlikleri normalleştiriliyor. Anayasa diyor ki: eğitim laik, bilimsel, karma ve eşit olmalı. Bugün bu sadece vitrin süsü. Eğitim artık bir toplumsal mühendislik aracına dönüştü. Atatürk’ün ışığı gölgelendi; 10 Kasım sessizlikle geçiyor, milli bayramlar “tesadüfen” tatillere denk geliyor. Sınıflarda artık Atatürk’ün değil, otoritenin sesi yankılanıyor.

Toplum olarak uyanmalıyız! Sessiz kalan her kurum, her veli, her öğretmen çocuklarımızın karanlığa itilişine ortak oluyor. Susmak artık tarafsızlık değil, adaletsizliğe ortak olmaktır. Eğitim, bir ideolojinin değil, bir halkın ortak aklıdır. O aklı susturmak, bir halkın geleceğini çalmaktır.

Biz susmayacağız. Bir kalem zincire vurulsa bile yazmaya devam eder. Bir öğretmen susturulsa bile gerçeği anlatacak başka biri çıkar. Bir müfredat karanlığa bürünse bile, çocukların gözlerindeki ışık o karanlığı yırtar.

Eğitim bizimdir. Bu ülkenin öğretmeninin, öğrencisinin, halkının elindedir. Ve bu ülkenin geleceği, tek bir adamın kaleminden değil, çocukların özgür yüreğinden yazılacaktır.

1 Yorum

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.