Aşağıda Hamza Yalçın arkadaşın NATO hakkında İsveç Komünist Partisi tarafından organize edilen panelde yaptığı konuşmanın hazırlık metnini yayınlıyoruz:
Hamza Yalçın
Konuşmamda önce bizim açımızdan NATO’nun Ortadoğu’daki ve İsveç’teki anlamına değinecek, sonra devletin iki yüzünü ve iki farklı İsveç’i ele alacağım.
NATO’yu biz özellikle Büyük Orta Doğu coğrafyasında emperyalizmin hizmetindeki siyasal İslam biçiminde gördük. Taliban, el-Kaide, IŞİD ve Suriye’deki Colani’nin haydutları gibi örgütler NATO’nun çocukları ve öğrencileridir. Bu örgütler ve Pakistan, Afganistan ve Türkiye’deki gerici rejimler, NATO’nun Sovyetler Birliği’ne ve ardından Rusya ve Çin’e yönelik politikasının bir sonucudur. NATO, İsrail’in Filistinlileri sürgün etmesi ve Arap ülkelerinin boyun eğdirilmesi demektir. NATO, Gazze’de apartheid ve soykırım demektir. Tıpkı Almanya’dan Mertz’in söylediği gibi, İsrail emperyalist Batı dünyasının kirli işini yapıyor. Ebba Bush (İsveç Hristiyan Demokrat Parti lideri) da benzer bir görüşü ifade ederek İsrail’in Gazze’de tüm dünyaya bir hizmette bulunduğunu söylemişti.
NATO’nun İsveç Üzerindeki Etkisi
İsveç’te NATO, halkın ABD yanlıları tarafından aldatılması anlamına geliyor. İsveç’in bazı bölgeleri DCA (Savunma ve İşbirliği Anlaşması) aracılığıyla ABD tarafından işgal edilmiştir, dış politikası ABD tarafından yönetilmekte ve ekonomisi giderek daha bağımlı hale gelmektedir. NATO, daha yüksek askeri harcamalara ve Rusya ile nükleer savaş riskine yol açmaktadır.
Kişisel Deneyim
1985’te sığınma başvurusunda bulunduğumda, İsveç’i özellikle NATO üyesi olmadığı için seçmiştim. İsveç NATO’ya katıldığında, Erdoğan iktidarına iade edilme riskiyle karşılaştım. Neyse ki, İsveç makamları bu durumda bir hukuk devleti gibi davrandı ve AKP İktidarının talebini kabul etmedi. Ancak dostumuz Mahmut Tat iade edildi ve hala hapiste bulunuyor.
İsveç’te İki Devlet
İsveç sadece hukuk devleti ilkesiyle yönetilmiyor. İsveç’te iki farklı devlet görüyoruz: Bunlar burjuva hukuk devleti ve NATO’nun yasadışı, paralel, gizli devleti, derin devletidir. İkincisine birçokları Gladio diyor. Hukuk devleti, 1986’dan beri gerilemesine rağmen, yasalara ve demokrasiye dayanır. Gizli devlet ise, İsveç’i NATO inisiyatifinde tutmuştur. Olabildiğince görünmeden hareket etmeye çalışır ama ara sıra daha kolayca teşhis edilecek durumdadır. Örneğin, 1980’lerin başında Sovyet denizaltılarının İsveç karasularında gezindiği yalanlarında ve komünistlerin devlet tarafından kaydının tutulması skandalında derin devleti daha kolay teşhis edebiliriz. 2018’de hanehalklarına dağıtılan “Kriz veya savaş gelirse” broşürü de benzer bir olaydı. Sonradan fark ettik ki bu broşür aslında Ukrayna’daki savaşı, İsveç’in NATO’ya katılmasını ve hatta ABD’ye teslimiyet anlaşmasını (DCA) öngörüyordu.
Gladio’nun Rolü
Gladio, İsveç’in NATO’ya alınmasında çok önemli rol oynadı. Karar ABD’de alındı ve İsveçli yetkililere dayatıldı. (İsveç ekonomisini elinde tutan) Wallenberg ailesi ABD’nin iradesine uymak zorunda bırakıldı. Hükümet kararı çok sonra öğrendi. En son da elbette halkın haberi oldu. 200 yıllık bağlantısızlık politikasının sona erdirilmesi kararı halka sorulmaksızın alındı ve ona empoze edildi.
1986’da Olof Palme suikastı (faili meçhul kaldı ve bir kısım muhalefet tarafından Gladio ile irtibatlandırıldı), günümüzün NATO çizgisinin yolunu açmıştı. Ukrayna’daki savaş, gizli devleti harekete geçirmek için kullanıldı.
İsveç’in ABD’ye Bağımlılığı
Dolayısıyla İsveç bağımsız değildir ve savaş tehlikesiyle karşı karşıyadır. Rusya korkusu, Rusya’nın İsveç’i işgal kapasitesi olmamasına rağmen, NATO üyeliğini ve savaş politikasını meşrulaştırmak için kullanılmaktadır.
Bilindiği gibi Rusya’nın aslında İsveç’e saldırmak için bir nedeni yoktur, ancak yetkililerin Rusya’ya karşı bir savaşı kışkırtma politikası, İsveç’i Rusya için bir nükleer hedef haline getirmektedir ki bu da bir “kendini gerçekleştiren kehanet” olacaktır.
Halkın İsveç’i vs. iktidarların İsveç’i
İki farklı İsveç var: egemen güçlerin İsveç’i ve halkın İsveç’i. Basında ‘İsveç’ denildiğinde neredeyse her zaman egemen güçler kastedilir. İşçilerin, gençliğin, kadınların, halkın İsveç’inden çok az bahsedilir. Halkın İsveç’i, dayanışma, eşitlik, sınıf mücadelesi ve dünyanın dört bir yanındaki özgürlük mücadelelerine destek ile karakterize edilmektedir. Bu ikisi arasında bir mücadele sürmektedir.
NATO’nun İsveç’i soykırımcı İsrail’i desteklerken halkın İsveç’i her hafta meydanlarda Filistin için gösteriler yapmaktadır.
Hukuk devleti, yasadışı devlete karşı galip gelmelidir. Halkın İsveç’i, demokrasi, eşitlik, dayanışma ve daha iyi bir gelecek için kolektif mücadele geleneğiyle, sermayenin ve NATO’nun İsveç’i’ne karşı galip gelmelidir.
İsveç halkının NATO İsveç’ine karşı mücadeleyi kazanabilmesi için anti-emperyalist, demokratik ve birleşik bir gençlik hareketine büyük ihtiyaç bulunuyor. İsveç’te yüksekokul öğrenimi artık aşağıdan yukarıya yani alt sınıflardan üst sınıflara doğru bir seyahat olmaktan çıkmaktadır. İsveç çok değişti. Öğrenci gençlik devrimci mesajları alabilmek için daha duyarlıdır.
Bunların gerçekleşmesi bu ülkenin devrimcilerine ve barıştan yana güçlerine bağlıdır.

























![“YERİMİZ MUTFAK DEĞİL, DÜNYA!”[1]](https://odakdergisi2.com/wp-content/uploads/2021/03/sibel-abla-100x70.jpg)