CHP’ye Bakışımız

0
180

Bu yazıda güncel siyasi gelişmeler ışığında Cumhuriyet Halk Partisi’ni (CHP) ele alacağız. CHP’yi nasıl görüyoruz ve ona karşı tutumumuz nedir?

Güncel Siyasi Konum ve İmamoğlu Faktörü
CHP, parlamentoda ana muhalefet partisidir. 2024 yerel seçimlerinde aldığı oylarla Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AKP) ilk kez geride bırakmıştır. Kamuoyu yoklamalarının önemli bir kısmı, CHP’nin Cumhurbaşkanlığı adayı ilan ettiği Ekrem İmamoğlu’nun, Recep Tayyip Erdoğan’ın önünde olduğunu göstermektedir. İmamoğlu, yolsuzluk iddiasıyla hapse atılmış; ancak muhalif kamuoyu, hatta halkın büyük kısmı bu kararın politik gerekçelere dayandığına inanmaktadır. Erdoğan’ın “İstanbul’u alan Türkiye’yi alır” sözü de AKP’nin İstanbul seçimlerine verdiği önemi vurgulamaktadır.

Protestolar ve İktidarın Tepkisi
19 Mart 2025’te İmamoğlu’nun hapse atılması, Türkiye’de ve yurt dışında kitlesel protestolara yol açtı. Gösterileri öğrenci gençlik başlattı. CHP yönetimi gösterileri sahiplendi ve 11 Nisan’da Samsun’dan başlayarak, her hafta biri Türkiye’nin bir merkezinde diğeri İstanbul’da iki kitlesel miting birden düzenlemeye başladı. Özgür Özel Avrupa Sosyalist Partisi Liderler Toplantısı’nda bu mitinglerin sayısını 75 olarak açıkladı. Özel 16 belediye başkanı ve 102 CHP’linin hapsedildiğini belirtti. İktidar, çeşitli CHP belediyelerine kayyum atamakla kalmayıp, İstanbul il örgütüne de kayyum atadı.

Sosyalist Muhalefetin Desteği ve İç Çekişmeler
İmamoğlu’nun hapsedilmesi ve CHP’li belediyelere kayyum atanması karşısında, sosyalist hareket ve geniş muhalefet cephesi, CHP ve İmamoğlu’nu destekledi. CHP’nin genel başkanı Özgür Özel’dir; ancak partide asıl gücün İmamoğlu’nda olduğu bilinmektedir. CHP’nin eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yanlıları, İmamoğlu liderliğinin partiyi, delegelere menfaat sağlayarak ele geçirdiğini iddia etmektedir. Bu iddia birileri tarafından yargıya taşınmış, ancak yeterli kanıt bulunamadığı gerekçesiyle dava düşmüştür. İktidar, İstanbul il başkanlığına kayyum olarak Kılıçdaroğlu’na yakın isim olan Gürsel Tekin’i atamıştır. Amacın CHP’yi bölmek ve zayıflatmak olduğu bellidir.

Seçmen Algısı ve Partinin Sınıfsal Karakteri
CHP çok önemli siyasal baskı, iç çekişmeler ve yaşamakla birlikte girdiği etkili eylemler sayesinde bir bakıma da gayet dinamik ve prestijli durumdadır. Hatta CHP seçmenlerinin büyük kısmı, partinin halkın ve ülkenin çıkarlarını savunduğuna inanmakta ve İmamoğlu’nu bir “hürriyet kahramanı” olarak görmektedir. Ancak CHP, sol bir söyleme sahip olsa da aslında Ankara belediyesini eski bir MHP’li sayesinde, İstanbul’u Ekrem İmamoğlu gibi Turgut Özal çizgisinde biri sayesinde kazanması örneğinde görüleceği üzere, sağa yanaşmış bir burjuva partisidir. İşçiyi değil sermayedarları esas alır. AKP’yi Batı’dan uzaklaşmakla suçlayacak kadar Batılı emperyalist güçlere yakındır.

CHP’nin belediyelerdeki pratikleri nedeniyle AKP yolsuzlukları karşısında temiz toplumu savunduğunu iddia etmek dahi zordur. Zaten CHP’ye yöneltilen yolsuzluk iddialarının gerçekliğinden ziyade, politik nitelikte olmaları önemlidir. Türkiye’de yerel yönetimlerde yaygın bir çürüme olduğu bilinmekte ve bu çürümenin başını AKP çekmektedir; ancak AKP’nin yargı üzerindeki hakimiyeti sayesinde AKP’li hırsızlar kurtulmaktadır. CHP’de de belediye başkanı adayı olmak isteyenlerin partiye kayda değer miktarlarda para vermek zorunda olduğu da iddia edilmektedir.

İşçi Hareketinin Eleştirisi ve İç İşleyiş
CHP işçiler, emekçiler, kadınlar ve LGBT konusunda daha demokratik söylemlere sahip olmakla birlikte işçi hareketi, CHP belediyelerinin işçi haklarını çok ihlal ettiğini (İzmir Belediyesi çok tipik bir örnektir), sol olarak bilinen sendikaların yönetimlerini sınıf işbirlikçiliği çizgisine çekerek etkisiz hale getirdiklerini ifade etmektedir. Ayrıca CHP anti-demokratik bir iç işleyişe sahiptir; genel merkez aşırı derecede belirleyicidir. Odak Dergisi, CHP’nin basın konusunda AKP’yi örnek alarak yandaş bir medya oluşturduğu ve taraftarlarını fanatikleştirdiği eleştirisini yapmaktadır.

Tarihsel Süreklilik ve Liderlik Profili
CHP, 2025 parti programı girişinde, Kurtuluş Savaşı geleneğine bağlılığını vurgulamaya çalışmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü gibi Kurtuluş Savaşı liderleri tarafından kurulan CHP, iddia ettiği gibi halkçı bir çizgi izlememiş, sermaye sınıfının çıkarlarını savunmuştur. Kadro Hareketi ve Halkevleri gibi kendi içindeki sol kanatları sürekli tasfiye etmiştir. Bütün olumsuzluklara rağmen CHP bir dönem bağımsızlığa ve laikliğe önem vermiştir. Ancak 1950’lere gelirken ise hem din istismarına aşırı tavizler vermiş hem de hızla Batılı emperyalist güçlere yaklaşmıştır. CHP’nin bugünkü gerçek lideri olarak görülen İmamoğlu, yukarıda belirtildiği gibi, sağcı bir gelenekten yetişmiş ve Turgut Özal çizgisinde bir siyasetçidir. Kılıçdaroğlu yönetimiyle birlikte CHP, kendi seçmeninin oylarını kullanarak kendi dışındaki sağcı partilerden adaylar çıkarmayı alışkanlık edindi. İmamoğlu, Özgür Özel ve bugünkü yönetim dün bu tutuma ortaktı; bugün de aynı tutumu sürdürmektedir. CHP, bütün bunlara rağmen, gençliğe kendi liderlerini ülkesi ve halkı için mücadele eden idealist ve hatta adeta devrimci insanlar olarak benimsetmeye çalışmaktadır.

CHP liderliği ile Taraftarları Aynı Görülemez
Sosyalist sol CHP’nin liderliği ile taraftarları arasında bir ayrım yapmaktadır. Taraftarları ve yerel yöneticileri arasında çok sayıda demokrat ve yurtsever insan bulunduğu biliniyor. İktidarın yoğun saldırısı altındaki CHP yönetiminin, sosyalist solun desteğine ihtiyacı olduğu açıktır. Sosyalist sol da, CHP’yi bu saldırılara karşı desteklerken, aynı zamanda partinin sola açık taraftarlarıyla ilişki kurmayı amaçlamaktadır. Yerel düzeyde, karşılıklı yarar temelinde birlikte çalışma olanakları daha güçlüdür. Devrimci hareket, AKP’yi bırakıp CHP’yi eleştirmez; ancak CHP’nin sınıfsal niteliğini, anti-demokratik işleyişini ve sağcı politikalarını eleştirmeyi de ihmal etmeyecektir. Bir kısım sol, CHP içindeki Kılıçdaroğlu ile mevcut genel merkez arasındaki çatışmada taraf olmaktadır. Biz bu tutumu doğru bulmuyoruz.

Değerlendirme ve Sonuç
Odak Dergisi, her iki tarafın da işçi ve emekçilere, emperyalizme, laikliğe ve demokrasi mücadelesine yaklaşımda aynı çizgide olduğunu belirtmektedir. Odak dün Kılıçdaroğlu’nu linç girişimleri ve benzeri saldırılara karşı nasıl savunduysa, bugün saldırıya uğrayan CHP’lileri de aynı anlayışla savunmaktadır. CHP’nin, İmamoğlu ve yerel yöneticiler hapse atıldıktan sonra girdiği eylem çizgisini olumlu buluyoruz. Bununla birlikte, sosyalist solun (devrimci hareketlerin) güçlenmediği ve halk muhalefetinin yükselmediği koşullarda CHP’nin tek başına bir şey yapamayacağı açıktır. CHP yönetiminin asıl umudu halk değil, işbirlikçi sermayedarlar, ABD ve Avrupa ülkeleri olageldi. Aşırı derecede sömürülen ve ezilen işçi ve emekçilerin burjuvaziye karşı sınıf mücadelesini geliştirmek için çalışmadı. Gençliğin ve kadınların anti-emperyalist mücadelesini desteklemekten ısrarla uzak durdu. Anti-faşist mücadeleyi ise daha ziyade İmamoğlu’nun savunulması temelinde yürüttü. Her şeye rağmen muhalefette birlikte davranacağımız şartlar bulunuyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.