Bir Belgesel: Erdoğan’ın Allah’ının Lütfu

0
4947

İlginç belgeseller yayınlamasıyla tanınan İsveç Televizyonu SVT Play, 29 Eylül’de Türkiye hakkında Norveç yapımlı bir belgesel yayınladı. İsveç’te “Erdoğan’ın Tanrısının Lütfu” (Erdoğans gudagåva) adıyla yayınlanan belgeselin Norveççe orijinal ismi “Tanrının bir lütfu” (En Gave Fra Gud).

Belgesel 15 Temmuz darbe girişimini konu alıyor. Yapımcıları Jörgen Lorentzen ve eşi Nefise Özkal Lorentzen.

55 dakikalık belgeselde 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında yaşanılan olaylar anlatılırken konuşmacılar arasında TELE 1 Tv ve ABC Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve gazeteci Merdan Yanardağ, TELE 1 Tv’de her sabah yayınlanan ”Gün Başlıyor” programının sunucusu ve gazeteci Can Ataklı, gazeteci Nevşin Mengü, HDP milletvekili Ahmet Şık, Türkiye uzmanı Amerikalı Prof. Henri Barkey, Fethullah Gülen, 15 Temmuz’dan sonra Avrupa’ya çıkan cemaat zanlıları, 15 Temmuz günü köprüde linç edilerek öldürülen askeri öğrenci Murat Tekin’in ailesi ve Doğu Perinçek de bulunuyor. Belgeselin sonunda konuyla ilgili AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a başvurulduğu fakat kendisinden cevap alınamadığı da belirtiliyor.

İsveççe tanıtımda Erdoğan’ın 15 Temmuz 2016 başarısız darbe girişiminin ardından muhaliflerine karşı çok sert bir saldırıya geçtiği, yüzbinlerce öğretmen, yargıç, polis ve askerin işlerini kaybettikleri; binlerce insanın göz altına alındığı ve yüzlerce insanın uzun hapis cezalarına çarptırıldıkları belirtiliyor. Tanıtımda “Erdoğan darbe girişiminin ardında Gülen hareketinin bulunduğunu iddia etse bile, darbe gecesi tanıklıkları bambaşka bir resim veriyor ve Erdoğan’ın kitlesel tasfiyelerine başka bir perspektifle bakılmasını sağlıyor.” deniyor. 

Belgesel, darbe gecesi hiç bir hükümet yetkilisi tutuklanmazken bir avuç askerin nasıl anlamsızca Boğaz Köprüsü’nü tutmaya görevlendirildiklerini, savunmasız genç askerlerin üzerine kışkırtılmış kalabalıkların nasıl sürüldüğü, polisin linç hadiselerine nasıl yol verdiği gösterilerek başlıyor. Linç edilen bir askeri öğrencinin anne babasını izlemek derin üzüntü veriyor. 

Hükümeti cesaretle eleştirebilen muhalif gazetecilerden Can Ataklı darbenin hükümet yetkililerini tutuklamayı nasıl akıl edemediğini ve diğer çelişkileri bir bir anlatıyor. Sonra benzeri çelişkilere eski CNN Türk ve şimdi Deutsche Welle muhabiri olan Nevşin Mengü’den de destekler alınıyor. En garibi de, programda ABD’nin Ortadoğu politikalarının oluşturulmasında etki sahibi ve CIA uzmanı olarak bilinen ve bir süredir Erdoğan ile arası bozuk Henri J Barkey’e bağımsız akademisyen gibi sık sık yer verilmesi oluyor. Henri Barkey, gazeteci Ruşen Çakır ile çok ilginç röportajından görüleceği gibi Gülen Cemaati ile ABD’nin ilişkisini bile reddedecek kadar “yansız” ve ayrıca gayet akıcı Türkçe konuşan bir isim. 

Programda Gülen yanlısı darbecilikten suçlanmış isimlerden hemen hepsinin yüzlerinin gizlenmesi çok dikkat çekiyor. Avrupa’da mülteci yaşayan bir kadın dışındaki herkes gizli.

Konuşması ve görünümüyle Cemaat’in “Abla”larından birisi olduğu izlenimi veren kadın 10 ay kadar hapis yatmış. Bir ziyaret sırasında küçük yaştaki oğlu ile yaşadığı duygusal anların anlatımı, izleyici üzerinde etki yaratıyor. Programcılar ailenin çocuklarına da yer veriyorlar. Diğer görüşülenlerin nedense yüzleri gizleniyor. Yüzlerini gizleyen ve yurt dışında yaşadıkları görülen eski askerlerin Batılı değerlerle yetiştirildiklerini söylemeleri de dikkat çekici. Belgeselde sıkça Erdoğan’ın Türkiye’yi NATO’dan ve Batı’dan uzaklaştırıp Rusya’ya yakınlaştırdığı mesajı veriliyor.

Onlara Perinçek destek çıkıyor. Programcılar onunla da görüşmüşler. Perinçek Erdoğan’ın NATO’ya karşı artık ABD, Çin ve İran ile birlikte saf tuttuğunu ve İskandinavyalı izleyiciyi kızdıracak ne varsa hepsini birden söylüyor. Perinçek bilinen AKP yanlısı yaklaşımıyla Cemaat ile IŞİD‘i Kürtlerle bir tutarak nefret toplayan “karakter oyuncusu” konumuna düşüyor. 

Türkiye’de olmayanlar yüzlerini gizlerken Türkiye’de yaşayan muhalif gazetecilerden Can Ataklı ile Merdan Yanardağ ve hem gazeteci hem milletvekili Ahmet Şık açıkça konuşuyorlar ve AKP’yi eleştiriyorlar. Cemaat’i nasıl eleştirdikleri çok iyi bilinen bu üç insanın görüşmede nasıl sadece AKP’yi eleştirdikleri merak konusu oluyor. Türkiye’yi bilen bilinçli bir izleyici, Cemaat’e karşı tutumları net olan o cesur insanların kasten sadece AKP karşıtı söylemlerinin yansıtıldığı izlenimini edinebilir ama bilmeyen birisinin çok kolay oyuna geleceğini sanıyoruz. 

Aslında programda Cemaat ile Erdoğan arasındaki işbirliğine ve hatta Cemaat’in devlet kurumlarına nasıl sızdığına bir parça değiniliyor fakat bu sadece görünüşü kurtarıyor. Sonuçta Cemaat sürecin en önemli sorumlularından birisi değil, en önemli mağduru oluyor. Program Erdoğan karşıtlığından yararlanarak bariz bir şekilde Cemaat’in savunulmasına hizmet ediyor. 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.