30 Haziran, İstanbul
Odak Dergisi
CHP, Kılıçdaroğlu’nun kaybettiği genel başkanlık seçimi nedeniyle mahkemeye düştü. İmamoğlu ve arkadaşları, yolsuzluk iddiasıyla hapse atıldılar. Türkiye’de yolsuzluğa batmış birinci örgüt AKP’dir. Buna rağmen yargılananın iktidar değil de muhalefet olması başlı başına adaletsizliktir. Bu yüzden İmamoğlu’nun hapse atılmış olması tepki yaratıyor.
İmamoğlu’na yapılan saldırının, CHP Kurultayı davasıyla birbirine bağlanması ile de çok özel bir durum ortaya çıkıyor. Kurultay’da yolsuzluk yapıldığını düşündüğü bilinen Kılıçdaroğlu, niye mahkemede İmamoğlu lehine şahitlik etmediği gerekçesiyle AKP işbirlikçisi gösteriliyor. Kamuoyunda, İmamoğlu yanlısı öyle yoğun propaganda kampanyası yürütülüyor ki sosyalist bildiğimiz insanların bile sosyal medyada Kılıçdaroğlu’na nefret kampanyasına katıldığını görüyoruz.
CHP’nin tutarlı bir muhalefet gücü olmasını isteyen Odak Dergisi, Kemal Kılıçdaroğlu’nu NATO taraftarı bir sağcı politikacı gördü ve eleştirdi. Sağcı liderler etrafında sahte umutlar yaratılmasına karşı çıktık ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “Bir oy Kılıçdaroğlu’na” kampanyasına katılmadık. İmamoğlu’nun muhalif basını yandaşlaştırmasına ve basın yoluyla muhalefeti manipüle etmesine de dikkat çekiyoruz. Bunlar, demokrasi mücadelesine zarar veriyor. İhtilaf konusu CHP Kurultayı’ndan bu yana, CHP eski Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na AKP’ye hizmet ettiği gerekçesiyle medya tarafından linç uygulandığını gözlüyoruz. Kılıçdaroğlu’na karşı linç kampanyası yürütenler onun kadar tutarsız insanlar. Çoğu da Kılıçdaroğlu’nun eski adamları. Diğer yandan, Kılıçdaroğlu’nu iktidar düşkünü olmakla suçlayan İmamoğlu’nun, ne yazık ki ondan daha fazla, hatta Erdoğan ile kıyaslanacak kadar iktidar düşkünü olduğunu görüyoruz.
Kılıçdaroğlu da İmamoğlu da geleneksel CHP çizgisinden çok, ANAP çizgisine yakınlar. İkisi de Amerikancı ve NATO’cu. İkisi de burjuvazi yanlısı. İkisi de laikliği savunmuyor. İkisi de emekçilere karşı. İkisi de hırsızlarla çalıştı. Bir fark olarak, Kılıçdaroğlu’nun özel hayatında parayla, pulla, yolsuzlukla ilişkisi olmadığı biliniyor. Kılıçdaroğlu kendisine “Bozkurt Kemal” dedirtip MHP selamı çakıyorken, İmamoğlu Deniz Gezmiş ile faşist Muhsin Yazıcıoğlu’nu birden sahipleniyor. İki taraf da ABD’nin Kürt politikasına eşit mesafede. Fark olarak, İmamoğlu’nun şahsi iktidar için daha istekli olduğunu gördük. Bunu bir erdem görmüyoruz. Kılıçdaroğlu “Beşli Çete” adı verilen yandaş holdingleri karşısına almış görünürken, İmamoğlu onları yanına almaya çalıştı. Bütün siyasal konularda görüşler belirten İmamoğlu’nun, Suriye’de yürütülen NATO yanlısı tertiplere ses çıkardığını duymadık. Kılıçdaroğlu, 2018 yılında bölge devletlerinin Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı (OBİT) kurmasını önermişti. Bu yüzden Batılı güçlerin bütün desteğini kaybettiğini düşünüyoruz. Kılıçdaroğlu, sözünü ettiği OBİT doğrultusunda yürümeye cesaret edemeyince, bu durumlara düşmesinin yolu açıldı.
30 Temmuz Kurultay dava duruşması, erteleme kararıyla sonuçlandı. CHP’nin 30 Temmuz’daki Kurultay duruşmasına yaklaşıldıkça, parti içi rekabet ve gerilim arttı. Bilindiği gibi, 4–5 Kasım 2023’te gerçekleşen 38. Olağan Kurultay’da Özgür Özel’in Kemal Kılıçdaroğlu’nu ikinci turda yenerek Genel Başkan seçilmesi, bazı delege ve parti üyeleri tarafından kurultayın “usulsüz” gerçekleştiği ileri sürülerek mahkemeye taşınmış, kamuoyunda ise kurultayın “mutlak butlan” (hukuken yok sayılması) olarak değerlendirilebileceği ileri sürülmüştü. Kılıçdaroğlu daha önce, “Partimi adliye koridorlarında konuşmam, tartışmam.” ifadelerini kullansa da duruşmaya birkaç gün kala, “Partiyi kayyuma bırakmam.” dedi. Özel ile görüşme taleplerine yanıt vermeyen Kılıçdaroğlu, İmamoğlu’nu ziyaret etti. İleri sürülenlere göre, ziyaretin ardından İmamoğlu, Kılıçdaroğlu için “Beni burada betona gömmek istiyor.” dedi. Bu iddiayı gazeteci Timur Soykan gündeme taşıdı.
Kılıçdaroğlu’nun iktidara yakın basına demeçler vermesi, onu gerçekten de kötü duruma düşürüyor. Öte taraftan, İmamoğlu ve Özel’in onunla rekabette nasıl gözü kara davrandıkları da ayrıca sorgulanmalıdır. Erdoğan’a dikkat çekici benzer özellikler taşıyan İmamoğlu’nun, muhalefeti nasıl manipüle etmeye çalıştığı, kendisine nasıl yandaş basın ve troller yarattığı çok insan tarafından biliniyor. İmamoğlu ve Özel’in muhalefet tarafından daha sıkı bir biçimde sahiplenilebiliyor olması, onların AKP karşısında sokak eylemlerini Kılıçdaroğlu’ndan daha başarılı bir biçimde organize edebilmesiyle alakalıdır. CHP’nin eylem çağrısı yapması, kuşkusuz muhalefeti çok olumlu etkiledi. Ancak unutulmamalıdır ki İmamoğlu bu eylemleri “kendi iktidarı” için düzenletmektedir. İmamoğlu ve Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’nun sağcı ve pasif politikalarına baştan sona ortaktı.
İmamoğlu, AKP’nin saldırısı karşısında CHP’den ve tüm kamuoyundan destek bekliyor. İmamoğlu, desteği hak ediyor mu? CHP’lilerden vefa ve destek bekleyen İmamoğlu’nun, kendisinin seçilmesini sağlayan Canan Kaftancıoğlu’nu AKP saldırısı karşısında nasıl yalnız bıraktığı biliniyor. Kaftancıoğlu, yıllar önce yaptığı bir sosyal medya paylaşımı gerekçesiyle siyaset yasağı cezası aldı. İmamoğlu, iktidar uğruna Kılıçdaroğlu’nu da Meral Akşener ile iş birliği yaparak sabote etmişti.
İmamoğlu ve Özel’in, sosyalist hareketi de kolaylıkla taraflaştırabiliyor olması ayrıca düşünülmelidir. İmamoğlu’nun yandaşlaştırdığı muhalif medya, bu konuda manipülatif yayın yapıyor.
Eylemler ise her şeye rağmen, CHP içinde ve toplumda samimi, yurtsever ve demokratik bir birikim yaratmaktadır. Türkiye solu, CHP’nin muhalefeti eyleme geçirmesinden mümkün olduğunca yararlanarak, CHP içindeki her iki tarafa da eleştirici yaklaşmalı ve kendi saflarını sıklaştırmalıdır.
Sol güçler dahi, AKP tehdidi nedeniyle CHP içerisindeki iktidar kavgasının tarafı olmaya zorlanıyor. İki taraf da ne yazık ki tutarsız ve CHP’nin ilerici kitlesine layık değiller. AKP bu yüzden kazanıyor. AKP’nin mahkûm edilmesi, ancak tutarlı bir muhalefet hareketiyle mümkündür. Sosyalist hareket gelişmedikçe, CHP liderleri AKP zihniyetine hizmet etmeye devam edecekler. Bizler bu nedenle, baştan beri Türkiye solunun bağımsızlığının ve anti- emperyalist niteliğinin geliştirilmesi için çabalıyoruz. Bu karaktere sahip olamayan bir sol, ne dünyada emperyalizme- Siyonizme ne de ülkemizde AKP iktidarına gerçek bir muhalefet örebilir. Sosyalist sol, bu niteliklerini koruyup geliştirme temelinde saflarını sıklaştırdıkça, yaşanan süreçte kalıcı kazanımlar edinmesinin olanakları artacaktır.