Çorlu Tren Katliamı Davası’ndan yine karar çıkmadı

0
143

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 8 Temmuz 2018 yılında gerçekleşen ve 7’si çocuk olmak üzere 25 kişinin hayatını kaybettiği, 300’den fazla kişinin ise yaralandığı tren kazasına ilişkin 13 sanığın yargılandığı davanın 18. duruşması, Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

29 Şubat tarihine ertelenen duruşmadan yine karar çıkmadı. Duruşma sonrası yapılan basın açıklamasında konuşan Avukatlar Deniz Özen ve Sevgi Evren Köroğlu, duruşmada kamu kurumunda görevli personellerin görevlerini yapmadıklarını gördüklerini söyledi. Avukatlar, ailelerle birlikte bütün sorumlular davaya katılana kadar mücadele etmeye devam edeceklerini vurguladı.

Duruşmada, görüntü ve ses kaydı yapılmasına oy birliğiyle karar verildi. Avukatların, soruşturmanın genişletilmesi için yeniden bilirkişi incelemesi yapılması talebi reddedildi. Bir önceki duruşmada savcının mütalaasını sunduğu davanın bu duruşmasında karar verilmesi bekleniyordu.

“Gün gelecek, devran dönecek, katiller halka hesap verecek”

Aileler, duruşma öncesinde Çorlu Santral’den başlayarak “Adalet istiyoruz” yazılı pankartla ve “Gün gelecek, devran dönecek. Katiller halka hesap verecek” sloganlarıyla duruşmanın yapılacağı salona kadar yürüdü.

Bir önceki duruşmada mütalaasını açıklayan savcı, 3 sanığın bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma suçundan cezalandırılarak tutuklanmalarını; diğer sanıklar hakkında ise basit taksirden cezalandırılmalarını talep etmişti.

Duruşma savcısı esas hakkındaki mütalaasını tekrar okudu. Katılanların beyanlarından sonra katılan vekillerinin beyanlarına geçildi.

Duruşmada, esasa ilişkin konuşan mağdurların avukatlarından Akçay Taşçı, “Meteroloji Müdürlüğüyle katliamdan sonra protokol imzalandı. Bu yetki Tevfik Baran Önder’in ifadesiyle Genel Müdürlüktedir. Yağışlar sağlıklı bir şekilde takip edilseydi katliam yaşanmazdı. İkinci husus ise yol bekçileri. Bizzat Genel Müdürlük tarafından kaldırıldı. Daha önce yol bekçiliği yapan Ramazan Bey çok faydalı bir uygulama olduğunu söyledi. Bütün sanıklar personel yetersizliği konusunda hemfikir. Mümin Karasu mühendis eğitimi alan bir insanın yapması gereken işi yapmaktaydı. Burhan Ortancıl da bulunduğu pozisyon itibarıyla gerekli eğitimi almamıştı. Bu liyakatsizliklerin sorumlusu TCDD’dir. Eğer 25 insanın ölümüne ilişkin hakkaniyetli bir yargılama yapacaksak Süleyman Karaman, Talat Aydın, Şükrü Kutlu, Ümit Ulvi Canik, Veysi Kurt, İsa Apaydın sanık koltuğuna oturmalıdır” dedi.

Ailelerinin avukatlarından Yalçın Deniz Özen savcının mütalaasına karşı beyanında şunları söyledi:

“Esasla ilgili konuşmadan önce geriye dönüp bakmamız gerekiyor. Katliam derken yalnızca slogan atmıyoruz. Zira, Demiryolu işletmeciliğinin parça parça şirketleşmesine ve piyasalaşmasına baktığımızda; Türkiye’de 12 Eylül sonrası ilk emarelerini göstermeye başlayan ve Özal dönemi ile birlikte yaygınlaşıp nihayet AKP iktidarı döneminde zirvesine ulaşan neoliberal politikaların, bir bütün olarak kamu hizmeti olması gereken tüm alanlardaki piyasalaştırma ve özelleştirme hamlelerinin bugün bu sonuca yol açtığını daha net görebiliriz.

2013 yılında, Demiryolu Ulaşımının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun yürürlüğe girdi. Bu kanun ile TCDD Genel Müdürlüğü altyapı işletmecisi olarak yeniden yapılandırıldı. Tren işletmecisi olarak ise TCDD A.Ş. kuruldu. Bu kanun, demiryolu ulaşımının piyasalaştırılması ve özelleştirilmesinin en önemli adımı oldu. Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun ile demiryolu taşımacılığı hizmetlerinin rekabete dayalı esaslar çerçevesinde yeniden yapılandırıldığını, TCDD‘nin parçalanarak şirketleştirildiğini, ulaşım ağının özelleştirildiğini, kamu hizmeti anlayışı yerine sermaye-piyasa çıkarlarını gözeten işletme modellerinin esas alındığını, çalışanların da esnek-güvencesiz çalışma formuna geçirilmesinin amaçlandığını görüyoruz.

Soruşturmaları sürüncemede bırakılarak, yargılamadan kaçırılan yetkililer hakkında ısrarla iddianame düzenlenmemesi ve bu suretle hali hazırdaki yargılamaya devam edilememesi sebebiyle, tarafımızca soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Galip Yılmaz Özkurşun hakkında görevi kötüye kullanma ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etme suçlarından suç duyurusunda bulunulması talep edildi, bu talep mahkeme heyetince Çorlu CBS Bakanlık Muhabere Bürosuna bildirildi. Suç duyurusu talebimizin mahkemece kabul edilmesinden kısa bir süre sonra Cumhuriyet Savcısı Galip Yılmaz Özkurşun, Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2019/2966 Soruşturma sayılı dosyasındaki görevinden alındı. Gelinen aşamada, 20.02.2019 tarihinde tefrik edilen soruşturmada şüpheli olan TCDD 1. Bölge Müdürlüğü yetkilileri hakkında iddianame düzenlenmedi ve dava açılmadı. Katliamın üzerinden neredeyse 4 yıl geçmesine rağmen gerçek sorumluların yargılandığı bir yargılama faaliyeti gerçekleştirilmediği gibi yakınlarını kaybeden aileler, ailelerin avukatları ve gazeteciler hedef gösterilerek yargılandı. Katliamda oğlunu ve eşini kaybeden Mısra Öz kamu görevlisine hakaret nedeniyle yargılandı ve 8 bin 800 TL para cezasına hükmedildi.

Meslektaşımız, Hatay Milletvekili Avukat Can Atalay duruşma salonunun kapısını kırdığı gerekçesiyle hakkında soruşturma başlatıldı. Gazeteci Rıfat Doğan; duruşma salonunda ses ve görüntü aldığı gerekçesiyle hakkında dava açıldı, neyse ki mahkeme, paylaşılan görüntülerin duruşmanın sürdüğü esnada çekilmemiş olduğu gerekçesiyle beraat kararı verdi. Davayı ilk günden beri takip eden Gazeteci Mustafa Hoş, Çorlu Tren Katliamı ile ilgili olarak yazdığı ‘Ölüm Treni’ kitabında, savcılık işlemlerini eleştirdiği için bizzat soruşturma savcısı tarafından kendisine tazminat davası açıldı ve tazminata hükmedildi. Siyasetçiler, bürokratlar ve üst düzey yöneticilerle ilgili olarak verilen takipsizlik kararına karşı AYM’ye bireysel başvuru yapılmış ve bu başvuru sonrasında AYM önünde bir basın açıklaması yapılmıştı. Bu basın açıklaması nedeniyle de 3’ü avukat olmak üzere 7 kişiye 2911 sayılı yasaya muhalefet nedeniyle dava açıldı.”

Ailelerin avukatlarından Akçay Taşçı ise beyanında şunlara değindi:

“Meselenin teknik boyutundan dolayı bilirkişi heyeti oluşturulması gerekiyordu. Bakanlıktan ihale alan bilirkişiler önümüze bir rapor koydu. Raporda yönetimsel sorunlar olduğu belirtildiğinden biz bu bilirkişi raporuna güvendik. Uzun bir sürenin ardından savcı yalnızca dört kişiyi karşımıza çıkardı. İnsanların güvenebilecekleri bir savcıya ihtiyaçları vardır. Ailelerin eylemleri ve kamuoyu baskısıyla savcı çok affedersiniz ama bize dört tane yem verdi. Celalettin Çabuk bu dosyada suçsuz olduğuna inandığımız tek kişidir. Diğer bilirkişi raporu da aynı hususları belirtti. Biz yapılan tespitlerin Ankara’ya kadar ulaşabileceğini düşünmüştük. 9 sanık daha önümüze getirildi. Raporlarda adı geçen üst düzey mevkideki hiç kimse önümüze getirilmedi. Sanıkların sorumluluğun Genel Müdürlükte olduğunu gösteren ipuçlarını sıralamak istiyorum.

Meteroloji Müdürlüğü ile katliamdan sonra protokol imzalandı. Bu yetki Tevfik Baran Önder’in ifadesiyle Genel Müdürlüktedir. Yağışlar sağlıklı bir şekilde takip edilseydi katliam yaşanmazdı. İkinci husus ise yol bekçileri. Bizzat Genel Müdürlük tarafından kaldırıldı. Bu karar da dosyamıza girdi. Daha önce yol bekçiliği yapan Ramazan Bey’i salonda dinledik ve çok faydalı bir uygulama olduğunu söyledi. Bütün sanıklar personel yetersizliği konusunda hemfikir. Bu kurumda çalışan insanların liyakatli olması gerekiyor. Mümin Karasu mühendis eğitimi alan bir insanın yapması gereken işi yapmaktaydı. Burhan Ortancıl da bulunduğu pozisyon itibarıyla gerekli eğitimi almamıştı. Bu liyakatsizlikleri sorumlusu TCDD’dir.

Balast tutucu duvarın yapılıp yapılmaması bizim yargılamamızı bir süre esir aldı. Bilirkişi raporlarına göre öngörülemeyen bir yağış yağmadı ve menfez ömrünü tamamlamıştı. Herhangi bir sanığın münferit bir eyleminden bahsetmiyoruz. Genel Müdürlük tarafından herhangi bir belirleme yapılmadığından biz burada bir kakafoni halinde menfezi kimin kontrol etmesi gerektiğini tartıştık. Eğer 25 insanın ölümüne ilişkin hakkaniyetli bir yargılama yapacaksak Süleyman Karaman, Talat Aydın, Şükrü Kutlu, Ümit Ulvi Canik, Veysi Kurt, İsa Apaydın sanık koltuğuna oturmalıdır.”

Duruşma sonrasında avukatlardan basın açıklaması

Duruşma sonrası yapılan basın açıklamasında konuşan Av. Deniz Özen, “Az önce içeride söyledik bir kez daha söyleyelim: Bu yargılama eksiktir. Bu yargılama eksiktir çünkü dönemin TCDD Genel Müdürü hâlâ bu salona gelmedi. Bu yargılama eksiktir dönemin Ulaştırma Bakanı hâlâ buraya gelmedi. Bu yargılama eksiktir özelleştirme politikaların mimarlarından birisi olan Binali Yıldırım, AKP siyasi temsilcileri hâlâ bu salona gelmedi. 5 yıldır gerçek sorumluların buraya gelmesi için mücadele ediyoruz. Bu bir kaza değil katliam. Bütün sorumlular buraya gelene kadar bizler ve aileler devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Av. Sevgi Evren Köroğlu ise şunları söyledi:

“Bu duruşmada gördük ki kamu kurumunda görevli personeller görevlerini yapmamış. Menfez kontrol edilmemiş, Meteoroloji aranmamış, yapılması gerekenler yapılmamış. Hiçbir şeye bakmamışlar. Neye bakmışlar, koltuklarına bakmışlar. Keyiflerine bakmışlar. Neye bakmışlar, kariyerlerine bakmışlar.”

18. kez karar çıkmayan davada sonraki duruşma, 29 Şubat tarihine ertelendi.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.