Asgari ücrete yapılan düşük zam oranı, emekçilerden tepki almaya devam ediyor. Kadın emekçi Dilek Yılmaz’a asgari ücret ile ilgili sorular yönettik. Aldığımız cevapları sizlerle paylaşıyoruz.
Asgari Ücret Komisyonu’nun açıkladığı asgari ücreti siz ve çevreniz nasıl buldunuz? Sizce ne kadar olması gerekiyordu?
Asgari ücret komisyonunun belirlediği tutar açlık sınırının da altında yer alıyor. 2024 yılının Aralık ayında açlık sınırı 22 bin lira rakamlarına yaklaşmıştı. Yani asgari ücret açıklandığında arada sadece küçük bir fark vardı. Şimdi açlık sınırı asgari ücretin üzerine çıktı. Bu rakam kabul edilemez. Bazı sendika ve partiler asgari ücret rakamının 30-35 bin lira olması gerektiğini söylediler. Fakat emekçilerin alması gereken rakam yoksulluk sınırının üstünde olması gerekiyor. Bu rakamları önerenler milyonlarca işçinin daha iyi bir ücret alması için ne yaptılar, o da tartışmalı bir konu. İnsanlar ancak yoksulluk sınırının üstünde ücretler alarak temel ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Tek başına yaşayan birinin bile temel ihtiyaçlarını karşılayabilme rakamı 35 bin lirayı geçmiş durumda. Aileler, çocuğu olanlar, kirada oturanlar 22 bin ile nasıl yaşayacaklar?
Neden/Nasıl böyle bir karar alındı?
Benim düşüncem, iktidar bu duruma karşı çıkılmayacağını ve yeterli tepki gösterilmeyeceğini zaten biliyor. Sözlü şekilde ne kadar tepki gösterilirse gösterilsin ortada somut bir şey olmayınca bir etki yaratmıyor. Sendikaların durumu zaten ortada. Mücadele eden güçler 30 kişilik, 40 kişilik çok az kalabalıklarla tepkiler gösteriyor ama toplu anlamda bir ses çıkmadığını düşünüyorum. Halk bu duruma karşı isyankar ama örgütsüz ve kime nasıl tepki vereceğini bilmiyor. Tek başına bireysel olarak bir şey yapamayacağını düşünüyor ve biraz da korkuyor. Bundan dolayı sebat ediyor ve boyun eğiyor. Asgari ücret konusunda alınan kararın bu şekilde olması “ne de olsa tepki verilmeyecek, biz ne dersek öyle olacak, razı olmazlarsa zorla olduracağız” mantığından kaynaklanıyor. İnsanlar ise buna boyun eğmek zorunda kalıyor.
Bu karar sizi, ailenizi, çevrenizi ve ülkeyi nasıl etkileyecek?
Ben asgari ücretle geçinen biri değilim ve o ücretle çalışmayı düşünemiyorum bile. Asgari ücretle geçinilmiyor zaten. Böyle bir kavram söz konusu bile değil. Kimse geçinemiyor. Eğer bir aile desteği yoksa, oturacak bir evin yoksa tek başına bir kişinin asgari ücret alarak bir evi geçindirmesi mümkün değil. İki kişinin çalıştığı bir ailede dahi bu rakamlarla geçinmek çok zor. Daha düşük rakamlarla ve halkın gerçekliğinden kopuk şekilde asgari ücretin belirleniyor olması işverenlerde ücret zamlarının belirlenmesi konusunda zorba eğilim geliştiriyor. Asgari ücrete yapılan yüzde 30’luk oran tüm çalışanların tepesinde adeta bir sopa gibi kullanılıyor. Patronlar artık ücretlere yılda bir kere zam yapmaya başladılar ve asgari ücretin üzerinde ücret alan çalışanların bulunduğu yerlerde dahi bu oranı temel alarak zam oranları belirleniyor. Yaşamak için ihtiyaç duyduğumuz en temel ihtiyaçlarımıza bile yüzde 30’un çok üzerinde zamlar yapılıyor. Gıda, barınma, ulaşım gibi en temel ihtiyaçlara çok yüksek oranlarda zamlar yapılıyor. Birçok ürüne yüzde 100-150’ler oranında zamlar yapılıyor. Asgari ücrete yapılan zam oranı bir beyaz yakalı olarak benim ücretimi ve birçok sektördeki ücretleri de etkiliyor. Bu ücretlerle çalışmaya mahkûm ediliyoruz.
Geçim mücadelesinde geleceğe ilişkin planlarını nelerdi?
Geleceği ilişkin planlar yapamıyoruz, sadece hayal ediyoruz. Asgari ücretin üzerinde bir ücret almama rağmen sadece günü kurtarıyoruz. Kiramızı ödüyoruz, gıdamızı karşılıyoruz. Aslında sadece temel ihtiyaçlarımızı karşılamakla meşgulüz. Gidip bir yerlerde yemek yemeyi ancak 3-5 ayda bir yapabiliyoruz. Dışarda bir şeyler yiyebilmek, içebilmek, tiyatroya, konsere gidebilmek asgari ücretin üstünde ücret alan çalışanlar için dahi artık bir lüks. Neredeyse sosyal hiçbir aktivitemiz kalmayacak hale geldi.
İşçilere ve halka hayat pahalılığına karşı mücadelede neler öneriyorsunuz?
Hayat pahalılığına karşı mücadeleyle ilgili tek yapılabilecek şey karşı güç oluşturmak. Yani toplu bir şeyler yapabilmek gerekiyor. Toplu şekilde mücadele etmek ve bu sefalet dayatmalarına karşı hep birlikte karşı koymak gerekiyor. Bireysel mücadelelerin, küçük düzeyde verilen tepkilerin etkisi olmuyor. Toplumun yaklaşık yüzde 50’si asgari ücretle çalışıyor. Bu insanları yanına alabilecek bir mücadeleye ihtiyaç var. İktidar “ne de olsa çok az insan ses çıkarır, birkaç grup itiraz eder, onu da bastırırız ve bizim dediğimiz olur” yaklaşımı içinde. Emekçiler olarak örgütlenip sesimizi büyütmeye ihtiyacımız var.