Düşük asgari ücret zammıyla ilgili genç emekçi Bilge Avcı ile söyleşi: “Umut ancak dayanışmayla, örgütlenmeyle ve birlikte hareket ederek yeşerebilir”

0
191

Asgari ücrete yapılan düşük zam oranı, emekçilerden tepki almaya devam ediyor. Genç emekçi Bilge Avcı’ya asgari ücret ile ilgili sorular yönettik. Aldığımız cevapları sizlerle paylaşıyoruz. 

Asgari Ücret Komisyonu’nun açıkladığı asgari ücreti siz ve çevreniz nasıl buldunuz? Sizce ne kadar olması gerekiyordu?

Açıklanan asgari ücret zammı, açlık sınırının altında kalan ve emekçilerin insanca yaşamasını sağlayamayacak bir seviyede. Ülkenin gerçeklerinden kopuk ve sermayenin çıkarlarını önceleyen bu karar, ekonomik krizin faturasını yine emekçilerin sırtına yükledi. Türkiye’de asgari ücretin yıllar içerisinde ortalama ücret haline gelmesi, sadece asgari ücretle çalışanları değil, tüm emekçileri ve ekonomik yapıyı derinden etkileyen bir durumdur. Bugün açıklanan ücret, hayat pahalılığına ve enflasyona karşı bir çözüm sunmuyor; aksine işçilerin yoksulluk döngüsünü derinleştiriyor. Asgari ücretin insanca yaşam koşullarını sağlayacak bir düzeyde, düzenli olarak enflasyon oranına göre güncellenmesi ve refah payının eklenmesi gerekiyor.

Neden veya nasıl böyle bir karar alındı?  

Bu kararın arkasında, siyasi iktidarın sermaye sınıfını önceleyen ekonomik politikaları var. Ücret artışları, enflasyon oranlarının altında bırakılarak işçilerin alım gücü bilinçli olarak azaltılıyor. Asgari ücret tespit süreci, işçilerin değil, sermaye çevrelerinin ihtiyaçlarını gözeten bir mekanizma haline geldi. Sermaye sahiplerinin kârı korunurken, emekçilerin alın teri ve emeği değersizleştiriliyor. Ekonomideki yapısal kriz ve sermaye lehine yapılan tercihler, bu adaletsiz zammın temel nedenleri arasında.

Bu karar sizi, ailenizi, çevrenizi ve ülkeyi nasıl etkileyecek?

Asgari ücretle çalışanlar bu zamla hiçbir rahatlama hissetmeyecek, çünkü artışlar enflasyon karşısında hızla eriyecek. Asgari ücretin ortalama maaş seviyesine yaklaşması nedeniyle tüm ücret skalasının daralmasının sonucu olarak özel sektörde çalışan biri olarak benim maaşıma da asgari ücret zammı yansıyacak ancak bu artış da hayat pahalılığı karşısında yeterli olmayacak. Asgari ücret düzenlemeleri, fiyat artışlarını kontrol altına alacak, yaşam maliyetlerini azaltacak politikalarla desteklenmediği sürece bu sorun büyüyerek devam edecek. Bu durum, ülke genelinde sosyal huzursuzluğa, umutsuzluğa ve daha fazla beyin göçüne yol açacak.

Geçim mücadelesinde geleceğe ilişkin planlarınız nelerdir?

Geçim mücadelesi artık sadece bireysel çabalarla değil, kolektif bir dayanışma ve mücadeleyle aşılabilir. Ben de mesleki ve kişisel hayatımda dayanışmacı bir yapı kurmaya, haklarımı savunmaya ve çevremdekilerle bu mücadeleyi büyütmeye odaklanıyorum. Ekonomik adaletsizlikleri aşmak için siyasi ve toplumsal bir dönüşüm şart. Gelecekte ekonomik güvenceye sahip, emeğin hakkının verildiği bir çalışma hayatı hayal ediyorum. Ancak bunun bireysel çabalarla değil, toplumsal bir dönüşümle mümkün olduğuna inanıyorum.

İşçilere ve halka hayat pahalılığına karşı mücadelede neler öneriyorsunuz?

Hayat pahalılığına ve ekonomik adaletsizliğe karşı mücadelenin bireysel çabalarla ya da yalnızca maaş artışlarıyla çözülemeyeceği açık. Bu, sistematik ve sınıfsal bir sorun. Kapitalist düzen, krizlerin faturasını her zaman emekçilerin sırtına yıkar, servet sahiplerini korur ve krizden güçlenerek çıkmalarını sağlar. Bu düzeni sorgulamadan, yalnızca küçük iyileştirmelerle sorunun kökten çözülmesi mümkün değil.  Sorun, yalnızca maaşların yetersizliği değil; sorun, bu maaşların yetersiz kalmasına neden olan ekonomik ve politik sistemdir. Dolayısıyla, kalıcı çözümler için sömürü düzenine karşı alternatif bir ekonomik ve sosyal düzen inşa etmek şarttır.  

Öncelikle, örgütlenmek gerekiyor. Sendikalar, meslek odaları ve demokratik kitle örgütleri, hayat pahalılığına ve sömürüye karşı mücadelede kritik araçlardır. Ancak bu örgütlenmelerin, sınıf bilinci ve sol perspektifle güçlendirilmesi şart. Bugün birçok sendika ve meslek örgütü, iktidar baskısıyla ya da sınıf mücadelesinden uzaklaşarak işlevsiz hale getirilmek isteniyor. Bunun karşısında, solun rehberliğinde gerçek bir sınıf dayanışması kurmalıyız. Farklı sektörlerden, farklı mesleklerden emekçiler, ortak talepler etrafında birleşmeli. 

Bununla birlikte, siyasi bilinç ve katılım önemlidir. Bugün işçilerin, emekçilerin, gençlerin ve kadınların sesi siyasette daha güçlü duyulmalıdır. Sol siyasi hareketler ve partiler, işçilerin haklarını savunmak için önemli araçlardır. Bugünkü ekonomik krize, adaletsiz zamlara ve ücret politikalarına karşı yalnızca meydanlarda değil, siyasetin her alanında güçlü bir sınıf tepkisi göstermeliyiz.  

Bu mücadele bireysel değil, kolektif bir mücadeledir. Umut ancak dayanışmayla, örgütlenmeyle ve birlikte hareket ederek yeşerebilir. Unutmamalıyız ki hak verilmez, mücadeleyle alınır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.