Bu haftanın özetini içerideki gelişmelere ayırdık. Meşru çizgide mücadele etmeyi başaran öğrenci eylemleri toplumda ilgi, sempati ve dayanışma odağı oldu. AKP güç kaybederken muhalefet de örgütlü birleşik bir güç kazanamıyor. Erdoğan bu durumda bile Anayasa değişikliği adıyla dinciliği daha ileri götürmek ve iktidarını süreklileştirmek yolunda adımlar planlıyor. Kılıçdaroğlu yürüttüğü sağcı çizgi nedeniyle AKP iktidarına karşı bir direniş barikatı oluşturamadığı gibi eldeki avucundakini de kaybederek saf dışı kalma riskiyle karşı karşıya. Her şeye rağmen Türkiye solunun gelişme olanakları artıyor.
AKP iktidarı güç kaybedikçe, halk üzerindeki baskısını arttırmaya devam ediyor. Boğaziçili öğrencilerin ve öğretim üyelerinin kayyım rektör Melih Bulu’ya karşı haklı eylemleri, AKP’nin tutuklama ve gözaltı terörüyle karşı karşıya kaldı. AKP’li İçişleri Bakanı’nın provokatif söylemleri, demokratik haklarını kullanan öğrencileri hedef haline getirdi. Bu Erdoğan’ın ve Bahçeli’nin nefret dolu söylemleriyle devam etti. Söylenen bu sözler sonrasında İstanbul, Ankara ve İzmir’de yapılan dayanışma eylemlerinde yüzlerce öğrenci polis tarafından şiddet kullanılarak gözaltına alındı. Gözaltına alınan öğrencilerden ikisi tutuklanırken, bir kısım öğrenci de ev hapsi cezası aldı.
AKP bir yandan 1980 faşist darbe rejiminin uygulamalarını bile geride bırakan görüntülerle öğrencileri gözaltına alma emirleri verirken, diğer yandan da ‘’sivil ve demokratik bir anayasa’’ yalanıyla anayasa değişikliğini gündeme getirdi. Anayasa değişikliği konusunda AKP şimdiden ittifak arayışına girdi. İlk davetini bir televizyon programı aracılığıyla Saadet Partisi’ne gönderen Erdoğan, henüz açıktan ‘’evet’’ cevabını alamadı. Babacan’ın kurduğu Deva Partisi ve İyi Parti de yaptıkları ortak basın açıklamasıyla, AKP’nin anayasa değişikliğine karşı beraber tutum alacak gibi görülüyor. Erdoğan’ın her konuşmasında sık sık gündeme getirdiği anayasa değişikliğinin asıl amacı, dinciliği daha çok geliştirmek, yeni rejimi kurumlaştırmak ve yeniden cumhurbaşkanı seçilmesinin önündeki engelleri kaldırmak. Bilindiği üzere mevcut Başkanlık Sistemi’ne göre, cumhurbaşkanı en fazla iki kez seçilebiliyor. Ayrıca Erdoğan kendi rejimini kalıcılaştırmak istiyor.
Anayasa değişikliğine karşı çıkan CHP’de de işler pek yolunda gitmiyor. CHP’li İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi, Karabük milletvekili Hüseyin Avni Aksoy ve CHP Yalova Milletvekili Özcan Özel haftabaşında düzenledikleri basın toplantısıyla partiden istifa ettiklerini açıkladı. Kılıçdaroğlu, 10 Aralık’ta kendisine parti yönetimiyle ilgili eleştiri mektubu gönderen bu üç milletvekili ile görüşmüştü. Sağcılarla ittifak yapabilmek uğruna laiklik sorunu başta olmak üzere halkın temel, demokratik talepleri üzerinden muhalefet yürütmeyi önemsemeyen Kılıçdaroğlu, yürüdüğü çizgide çok zorlanıyor. Önümüzdeki süreçte Kılıçdaroğlu muhalefete memur edilen MHP ile başabaş kalabilir.
Doğuda Kürt hareketine karşı operasyonlar sürüyor. Erdoğan rejimi, ülkede birlik halinde bir muhalefet olmamasından yararlanarak karşılaştığı uluslararası zorlukları da imkana dönüştürmeye çalışıyor. Eğer İYİ Parti ve Saadet Partisi’ni yanına alırsa, halkı etkilemek için başta Kürt sorunu olmak üzere bütün ulusal sorunları ve dini daha kolay istismar edecektir. Erdoğan, bölgede Kürt hareketinin ABD ve Batılı güçlerle ittifakını öne çıkararak buradan kendisine mağdur edilmiş halkların temsilcisi görünümü yaratabilir.
Burjuva muhalefeti için zorlaşan koşullar Türkiye solu için olanaklar sağlıyor. AKP iktidarı uzun süredir Türkiye’ye yeni-Osmanlıcılığı dayatıyor. Boğaziçi’ndeki eylemler, despotik iktidara karşı halkın bütün kesimlerinin birleşebileceği bir zemin gösteriyor. Laiklik başta olmak üzere iş, aş, demokratik hak ve özgürlükler için mücadele edilmesi, Türkiye solunun gelişebileceği zemindir. Eğer emekçilerin örgütlenmesine ve solda birliğe önem verirsek o zaman “Kahrolsun İstibdad Yaşasın Hürriyet!” sloganı bu gidişe daha uygun bir cevap teşkil edecek.
