Haftanın özeti

0
1527


Hem “sosyalist” hem “Kemalist” hem “Atatürkçü” ve hem de AKP taraftarı Doğu Perinçek’in Taliban sevdası haftaya damgasını vuran konulardan biri oldu. Taliban’ın Afganistan’da iktidarı devralmasına çok sevinen Doğu Perinçek emperyalizmin kurup desteklediği; kadın ve çocuk düşmanı Taliban’ın Atatürk’ün yolunda yürüdüğünü iddia etti. Geçmişte Atatürkçü gösterdiği NATO’cu generallerin peşinden giden Perinçek, Erdoğan’ın o generalleri tasfiye edip kendi iktidarını pekiştirmesinden sonra Erdoğan’ın peşinden gitmeye ve onu Atatürkçü göstermeye başladı. Erdoğan “Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok. Daha iyi anlaşabileceğimize ihtimal veriyorum” deyince Perinçek “daha iyi anlaşabilmeye” katkı amacıyla Taliban’ın da Atatürk’le aynı yolda olduğunu iddia etti.

ABD’nin çekilmeye başladığını ilan etmesinin ardından Taliban’ın iktidarı çok hızlı ele alması gösterdi ki Afganistan ABD tarafından Taliban’a teslim edildi! ABD Dışişleri Bakanı, Afganistan’da amaçlarına ulaştıklarını açıkladı. ABD Afganistan’ın işgalini (2021) izleyen 20 yıl içinde Arap Baharı’nı hazırlayıp uygulayarak Orta Doğu’da kaosa ve milyonlarca insanın ölümüne yol açan yeni bir düzen kurdu. ABD Dışişleri Bakanı’nın başarı açıklaması bu anlamda doğrudur.

Taliban yaptığı açıklamalarla kendisine karşı gelişen direnişleri yatıştırmak için kadınlar hakkındaki tutumunu yumuşattığı izlenimi verse de, Afganistan’da Taliban işgaline karşı en yüksek duyarlılık dünya kadınlarından geldi. Türkiye’den çeşitli siyasal partiler, örgütler ve kadın hareketleri bu konuda açıklamalar yaptılar. Kadınlar Samsun’da ve Mersin’deki sokağa çıkarak Afgan kadınlarıyla dayanışmalarını ortaya koydular.

Afganistan’dan Türkiye’ye mülteci akını bu hafta da en çok tartışılan konulardan biriydi. Bilindiği gibi kitlesel göç işsizliğin artmasına, ücretlerin düşmesine, işçilerin kapitalistler karşısındaki durumlarının zayıflamasına yol açıyor. Zor durumdaki göçmenler çok düşük ücretlere ve kötü çalışma koşullarına itiraz edemiyorlar. Savunmasız durumdaki göçmenlerin kadınları ve çocukları istismar ediliyor. Topluma demokratik uyum olanaklarından yoksun insanların bir kısmı da organize suç dünyasına yöneliyor. 9 milyona ulaştığı tahmin edilen ve giderek artan göç, Altındağ’da yaşandığı gibi, toplumda gerginliğe, çatışmalara ve provokasyonlara olanak sağlıyor. Kılıçdaroğlu’nun Van sınırına giderek “sınır namustur” sloganıyla eylem yaptı. Cinsiyetçi çağrışım yapan bu problemli sloganın hiç değilse Suriye’nin işgaline onay verilmesi konusunda da düşünülmesi gerekir. Kendi ülkesinin sınırlarını namus görenler başka ülkeleri işgal etmemelidirler. Kaldı ki Suriye’nin işgali İle Türkiye’deki dinci gericilik ve kitlesel göçler bir ve aynı sürecin ürünleridirler.

Şimdi Metin Lokumcu’yu anladınız mı?

11 Ağustos 2021’de Kastamonu, Sinop ve Bartın illerinde yaşanan sel felaketi akıllara 2011 yılında Hopa’da çevre eyleminde yaşamını yitiren emekli öğretmen Metin Lokumcu’yu getirdi. Metin Lokumcu polisin biber gazına maruz kalmış ve fenalaşarak kaldırdığı hastanede yaşamını yitirmişti. Felaket bölgesinde bazı evlerin duvarlarına Metin Lokumcu’nun resmi yapıldı ve sosyal medyada “Şimdi Metin Lokumcu’yu anladınız mı?” sorusu soruldu. 78 kişinin hayatını kaybettiği 228 kişinin yaralandığı ve 47 kişi hakkında kayıp başvurusu yapıldığı sel felaketinin sebepleri tartışılırken; selden en çok etkilenen Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde 400 metrelik dere yatağının 15 metreye sıkıştırılmış, geri kalan alan imara açılmış olduğu saptandı. Kaçak yapılanmaya af üstüne af getirilmesi, maden çıkarmak amacıyla ormanların imha edilmesi, HES’ler yoluyla doğanın imhası ve su yataklarının denizlere kavuşmasının engellenmesi, ağaçsızlaştırılmaya dayanan betondan şehir yapılanmalarının alabildiğine gelişmesi, İstanbul’a gereksiz bir hava alanı yapmak amacıyla Kuzey Ormanları’nın imha edilmesi, Türk Hava Kurumu’nun AKP tarafından tasfiye edilmesi, Kanal İstanbul Projesi ile yeni çevre felaketlerine davetiye çıkarılması medyada yoğun olarak tartışıldı. Bilindiği gibi Türkiye sel felaketlerine, orman yangınlarına ve depremlere açık bir ülkedir. 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminde resmî rakamlara göre 17 bini aşkın insan hayatını kaybetmişti. Gerçek rakamın 50 bin civarında olduğu da iddia edilmektedir. AKP rejimi çevre felaketlerine karşı biriken fonları, vergi gelirlerini yandaş şirketlere peşkeş çekmekte, dinci örgütleri ve rejimleri desteklemeye ve Saray’ın lüks harcamalarına kullanmaktadır.
Ne mutlu ki ülkemizde çevre sadece sözde değil eylemlerle de savunuluyor.

9 Temmuz’da hapis cezaları Yargıtay tarafından onaylanarak kesinleşen 28 Şubat generalleri tutuklanmaya başladı. Cezalar bu insanların er rütbesine indirilmesi anlamına geliyor. 28 Şubat 1997 yılında Tansu Çiller liderliğindeki Doğru Yol Partisi (DYP) ile Necmeddin Erbakan liderliğindeki Refah Partisi’nin birlikte sürdürdüğü Refahyol hükümeti örtülü bir askeri müdahale ile devrilmişti. Devrik hükümet, terörle mücadele adına Susurluk’ta ortaya çıkan karanlık işlere bulaşmakla ve dinsel gericiliği azdırmakla suçlanmıştı. 28 Şubat müdahelesi dinci gericiliğin önünü keseceğini iddia ediyordu. Erdoğan ve arkadaşları zor duruma düşürülen Erbakan’ı terk etti ve ABD’nin desteğiyle Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AKP) kurdular (14 Ağustos 20001). Çok kısa zaman sonra ABD’nin ayarladığı erken seçimle (3 Kasım 2002) iktidara geldiler. Böylece 28 Şubat Darbesi Erdoğan’ın yolunu açmış oldu. Dinci kesimin desteğini korumak, yeni rejime alışamamış askerleri korkutmak ve böylece hem orduyu hem de toplumu eğitmek amacıyla verdirildiği görülen ceza AKP’nin kendisini mağdur ve güçlü göstermesine yarıyor. Ceza alan 28 Şubat generallerinin er rütbesine indirilmesi, AKP rejimi öncesi anlayışa orduda artık yer olmadığını ve olmayacağı iddiasını simgeliyor.

Türkiye’nin gurur kaynağı sporcularından Ebrar Karakurt Cübbeli Ahmet Hoca adlı gericinin başını çektiği homofobik dinci saldırılara hedef oldu. Ebrar Karakurt uluslararası karşılaşmalarda takımıyla birlikte  2 gümüş madalya kazanmış bir sporcudur. Takım arkadaşları, sanatçılar ve ilerici insanlar sosyal medyada Ebrar Karakurt’u destekleyerek gericilere meydan okudular

Haftaya damgasını vuran tartışmalardan birisi de Fethullahçı olduğu bilinen Cevheri Güven’in videosu ve Sedat Peker’in twitleri oldu. Cevheri Güven yayınladığı videoda, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile MİT Başkanı Hakan Fidan’ın ordudaki “Atatürkçü kesimle” anlaşarak 2021 ordu hiyerarşisini birlikte oluşturduklarını Erdoğan’ı tamamıyla güçsüz düşürdüklerini ve izleyen adımın darbe olacağını ileri sürdü. Sedat Peker’in yaptığı yayınlarla bu anlaşmanın koşullarını hazırladığını ileri sürdü. Sedat Peker ise Twitter’da verdiği cevapta terfi eden askerlerin en önemli kısmının SADAT listesinden olduğunu ve üstelik AKP ile Cemaat arasında yeniden birlik sağlanması için görüşmeler yapıldığını belirtti. AKP rejiminin kendi içindeki çelişkilerinin kızıştığı ve Erdoğan’ın sağlık konusu dahil çok zorlukları olduğu biliniyor. İşte bu koşullarda Cemaat’in sıkışık durumdaki Erdoğan’ı korkutup teslim almak istediği yolundaki yorumları akla uygun görüyoruz. Video aynı zamanda Erdoğan’dan seçimle kurtulma düşleri kuran CHP ve İyi Parti’yi de etkilemeyi amaçlıyor.

AKP içindeki çelişkiler gerçekten de özellikle artan ekonomik sorunlar, orman yangınları ve sel felaketleri rejimin zorluklarını ağırlaştırdıkça keskinleşti. Gidiş, halkın sahneye çıkmasının koşullarının geliştiğini gösteriyor. Bu gelişmenin ülkemizin yararına olabilmesi devrimcilerin gücüyle ilişkilidir. Gün bu gelişmeye hazırlanmak için taş üstüne taş koyarak örgütlenme günüdür. Rüzgar Türkiye devrimci hareketinden yana esiyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.