Haftanın özeti: AKP gidince dertler bitecek görünmüyor

0
569

Yeni yılın birinci ayını geride bıraktığımız haftalık özetimize emekçilerin Avrupa’nın iki önemli ülkesinde gerçekleştirdiği kitlesel grevler ve yürüyüşlerle başlıyoruz.

Fransa ve İngiltere’de grev dalgası sürüyor. Ocak ayının son günü Fransa’da ve Şubat ayının ilk günü İngiltere’de yüz binlerce kişinin katıldığı grevler yaşandı.

Fransa’da hükümetin Ulusal Meclis’e sunduğu “emeklilik reformuna” karşı sendikaların 31 Ocak’ta yaptığı çağrıya başkent Paris’te ve ülkenin değişik şehirlerinde yüz binlerce kişi katıldı. Fransa’da 62 olan emekliliğe ayrılma alt yaş sınırını 2030’da 64’e çıkarmak istiyorlar. Bunu alt yaş sınırını her yıl 3 ay artırarak yapmayı planlıyorlar. 6 Şubat’ta Meclis Genel Kurulu’nda gündeme gelecek olan tasarıya karşı sendikaların çağrısıyla çok sayıda kentte enerji, ulaşım, eğitim ve sağlık başta olmak üzere birçok sektörde iş bırakıldı, yürüyüş ve eylemler düzenlendi.

İngiltere’de geçtiğimiz yaz aylarından itibaren on binlerce işçinin katıldığı grev ve direnişler değişik iş kollarının katılımıyla sürüyor. 1 Şubat’ta öğretmenler, devlet memurları, demiryolu, otobüs ve üniversite çalışanlarının grevine yaklaşık 500 bin kişinin katıldığı gözlendi.

Son yılların en kapsamlı grevlerinin en önemli nedenlerinden biri ücret artışı tekliflerinin fiyatlardaki büyük artışın gerisinde kalması. Mali Çalışmalar Enstitüsüne’ne göre öğretmenlerin maaşları 2010-2022 arası reel olarak ortalama yüzde 11 azaldı. Sendikalar ise bu oranın gerçekte yüzde 23 olduğunu söylüyor.

Önümüzdeki günlerde her iki ülkede de grevlerin süreceği duyuruldu. Fransa’da 6 ve 11 Şubat’ta genel grev ve gösterilerin sürmesi bekleniyor. İngiltere’de, makinistlerin 3 Şubat’ta, öğretmenlerin ise 15 ve 16 Mart tarihlerinde iş bırakması bekleniyor. Yine, üniversite çalışanlarının, şubat ve mart aylarında, ambulans işçileri ve hemşirelerin de şubat ayı boyunca çeşitli günlerde grevde olacağı öngörülüyor.

Ukrayna’da süren savaşın birinci yılını doldurmasına haftalar kala Batı’dan bir yanda daha yüklü silah sevkiyatı akışı sürerken, diğer yandan artan silah sevkiyatının riskli boyutlara geldiğine dikkat çeken mesajlar verildi. Bilindiği gibi savaşı tırmandıran ABD ve İngiltere’nin baskısı altında kalan Almanya “göndermem” dediği tankları Ukrayna’ya gönderme kararı almıştı.

Macaristan Savunma Bakanı Kristof Szalay-Bobrovniczky ile Avusturya Savunma Bakanı Klaudia Tanner ise, savaşı daha da tırmandırmamak için Ukrayna’ya silah göndermeyeceklerini açıkladılar. Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de yapılan ikili görüşmede Szalay-Bobrovniczk, “Macaristan’ın duruşu net, çatışmaya silah göndermiyoruz çünkü tırmanmasını engellemek istiyoruz. Bu konuda Avusturya ile hemfikiriz. Tarafsız Avusturya da savaşa silah yollamıyor. Ama aynı zamanda her iki ülke de savaştan kaçanlara insani yardım sağlıyor” dedi. Klaudia Tanner ise, Avrupa’nın güvenlik durumunu Ukrayna’daki gelişmelerin oluşturduğunu ve en büyük tehlikenin savaşın Avrupa’ya yayılması olduğunu söyledi.

Fransa parlamentosundaki aşırı sağcı Ulusal Birlik fraksiyonunun lideri Marine Le Pen de NATO’nun Ukrayna’daki çatışmaya tam kapsamlı katılımının 3. Dünya Savaşı’na yol açabileceği uyarısında bulundu. Avrupa’dan koparak Hindistan ve Çin’in ayrıcalıklı ortağı haline gelen Rusya’nın ”yeni ittifaklarını” hafife almamak gerektiğini vurgulayan Le Pen, parlamentodaki konuşması sırasında, “Saldırı silahlarının kademeli tedariki muhtemelen 100 yıllık savaş anlamına gelecek. NATO’nun tam kapsamlı katılımı üçüncü dünya savaşına yol açacak” dedi. Sputnik’te yer alan habere göre, hükümetin diplomatik çabalarına destek verdiğini söyleyen Le Pen, konuşmanın sonunda, oturuma katılan Başbakan Elisabeth Borne’a, “Cumhurbaşkanı (Emmanuel Macron), barış için bir dünya konferansı düzenleyerek dünyaya hâlâ umut olduğunu duyurabilir mi?” diye sordu.

Türkiye’deki “güvenlik tehdidi” gerekçesiyle İstanbul’daki konsolosluklarının çalışmalarına ara veren Almanya, Hollanda, İngiltere ve İsviçre’nin de aralarında bulunduğu 9 ülkenin büyükelçileri Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ABD’nin telkiniyle konsolosluklarını kapatan ülkeleri Türkiye’ye karşı “psikolojik harp” uygulamakla suçladı. Hollanda, Fransa, İsviçre, İngiltere ve Almanya olası herhangi bir saldırı tehdidine karşı İstanbul’daki konsolosluk binalarının ‘artan güvenlik tehdidini’ gerekçe göstererek geçici olarak kapattıklarını duyurmuştu. Beyoğlu’nda bulunan Pierre Loti Fransız Lisesi de güvenlik gerekçesiyle geçici olarak eğitime ara verdiğini duyurmuştu.

İsveç’te, 21 Ocak’ta aşırı sağcı Sıkı Yön Partisi lideri Rasmus Paludan, Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kuran yakmış, Paludan’a destek vermek isteyen Hollandalı ırkçı, Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar (PEGIDA) hareketi lideri Edwin Wagensveld de Lahey kentinde yaptığı eylemde Kuran yırtmıştı. Mısır kökenli bir İsveç vatandaşının Tevrat yakma eylemi başvurusuna ise izin verilmemişti. Tepki çeken söz konusu eylemlerin ardından İstanbul’daki İsveç Büyükelçiliği önünde protesto gösterisi yapılmıştı. 27 Ocak’ta ABD, Fransa, İtalya, İspanya, Almanya ve İsveç, Türkiye’ye seyahat edecek vatandaşlarına olası “terör” eylemlerine karşı uyarılarda bulunmuştu.

İstihbaratın ABD tarafından elde edildiği ve bunların Türk emniyet birimleri ile ve diğer Batılı ülkelerle paylaşıldığı, elçiliklerin yaptığı güvenlik uyarılarında isim verilmese de IŞİD, El Kaide veya onlarla bağlantılı aşırı İslamcı grupların kastedildiği belirtiliyor. Söz konusu ülkelerden Türkiye’ye iletilen istihbarat bilgilerinin titizlikle incelendiğini belirten İçişleri Bakanlığı, “Daha önce dost bir ülkeden de gelen ve söz konusu ülkenin güvenlik uyarısı notunda da adı geçen şahıslar, gözaltına alınmıştır. Yapılan aramalarda herhangi bir silah, mühimmat ve eylem emaresine rastlanmamıştır. Ancak soruşturma, dijital materyal incelemeleri dahil olmak üzere tüm yönleriyle titizlikle sürdürülmektedir,” bilgisini verdi.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerine ilişkin Erdoğan’ın “Finlandiya’yla ilgili farklı mesajı verdiğimiz zaman İsveç şok olacak” açıklamasına yönelik tartışmalar sürüyor. Finlandiya Başbakanı Sanna Marin ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, iki ülkenin aynı anda NATO’ya katılmaya kararlı olduklarını ifade ettiler. İsveç’in başkenti Stockholm’de düzenlenen ortak basın toplantısında Sanna Marin, “İsveç’in problemli çocuk gibi göründüğü bir ortamdan haz etmiyorum” diyerek NATO’nun her iki ülkenin üyeliğini onaylaması gerektiğini vurguladı. İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ise “Bir şeyler yanarken müzakerelerin devam etmesi söz konusu değil” dedi. Joe Biden AKP hükümetinin İsveç’in üyeliğini onaylamadığı sürece Türkiye’ye F-16 uçaklarının verilmeyeceğini açıkladı.

Haftalık özetimize içeride yaşanan gelişmelerle devam edelim.

Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği’nin (BÜMED) üniversite içerisindeki ofisi, Sarıyer Kaymakamlığı’nın kararıyla tahliye edildi. Tahliyenin gerçekleştiği sırada okula girmek isteyen mezunlara ve derneğin yönetim kuruluna, polis ve güvenlik görevlileri izin vermedi. Aynı zamanda rektörlüğün kampüsleri ziyarete de kapattığı görüldü. Mahkemeden tahliye işlemi hakkında yürütmeyi durdurma kararı, tahliyenin ardından geldi.

Boğaziçi Üniversitesi’nde kayyum rektörlüğü 7 Ocak’ta tüm Boğaziçi Üniversitesi mezunların katkı ve bağışlarıyla inşa edilmiş ve 40 yıldır hizmet veren Mezunlar Derneği’nin (BÜMED) kira sözleşmesinin yenilenmeyeceği duyurmuştu. BÜMED söz konusu gelişmenin ardından yürütmenin durdurulması talebiyle hukuki sürece başvurmuş ve Boğaziçi Üniversitesi mezunlarına açık bir imza kampanyası başlatmıştı. Bir haftada 10 bine yakın mezun “Mezunlar yuvasından, Boğaziçi Üniversitesi Kampüsü’nden Çıkartılamaz” isimli kampanyaya imza atarak derneğin faaliyetlerinin kampüs içinde gerçekleşmesini istediğini belirtmiş ve üniversite yönetiminin aldığı karardan vazgeçmesini talep etmişti.

Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na (AYM) yeniden Zühtü Arslan seçildi. Zühtü Arslan 8 oyla seçilirken; adının doğrudan Erdoğan tarafından işaret edildiği belirtilen AYM üyesi İrfan Fidan 5 oy aldı. AYM’nin en kıdemsiz üçüncü üyesi olan İrfan Fidan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı görevini yürütürken Yargıtay Üyesi seçilmiş, hiçbir dosyaya bakmadan, Erdoğan tarafından AYM Üyesi yapılmıştı. Zühtü Arslan 8 oyla seçilirken; adının doğrudan Erdoğan tarafından işaret edildiği belirtilen AYM üyesi İrfan Fidan 5 oy aldı. AYM’nin en kıdemsiz üçüncü üyesi olan İrfan Fidan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı görevini yürütürken Yargıtay Üyesi seçilmiş, hiçbir dosyaya bakmadan, Erdoğan tarafından AYM Üyesi yapılmıştı. Öte yandan son yıllarda AYM’yi eleştiren MHP’den de Zühtü Arslan’a karşı seçim öncesi mesaj yayımlanmış, MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, sosyal medya hesabından Zühtü Arslan’a “artık bırak” diye seslenmişti.

Millet İttifakı adını alan Altılı Masa, 2023 seçimleri için hazırladığı “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”ni açıkladı. CHP, İyi Parti, Saadet Partisi, Deva Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti’nin oluşturduğu ittifakın hazırladığı metinde hukuk, adalet yargı, kamu yönetimi, yolsuzlukla mücadele, şeffaflık ve denetim, ekonomi, finans ve istihdam, bilim, Ar-Ge, yenilikçilik, girişimcilik ve dijital dönüşüm, sektörel politikalar, eğitim ve öğretim, sosyal politikalar ve dış politika, savunma, güvenlik ve göç olmak üzere dokuz ana başlık altında 75 alt başlık bulunuyor.

Metinde, Cumhuriyet tarihinin en derin yönetim ve ekonomik krizlerinden birinin yaşandığı, toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunların her geçen gün arttığı ifade edilirken, mevcut krizin en temel sebebi “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” gösterilmektedir. Keyfi ve kural tanımaz “Tek Adam” yönetiminin sonlandırılması üzerinden şekillenen metinde Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki ofislerin ve Varlık Fonu’nun kapatılması, Kamu-özel işbirliği projelerinin denetlenmesi gibi maddeler var. Metinde hukuk, yargı, kamu yönetimi, eğitim konularında bir dizi iyileştirme ve ekonomiyi düzeltme vaatleri yer alıyor.

Sorunlara ilişkin somut çözümler yerine vaatlerin sıralandığı metinde laiklik, işçi hakları, Kürt sorunu gibi önemli meselelere dair ise tek söz edilmemiş. Bu ittifakın oluşmasında ve yürütülmesinde asıl güç olan CHP’nin fazlasıyla sağa kaydığını ortaya koyuyor. Öyle ki, geri dönme vaadi verilen İstanbul Sözleşmesi de unutulmuş!

Mutabakat metninde asıl sorun metnin yetersizliği ve eksikliğinden ziyade onun sermayenin çıkarları doğrultusunda hazırlanmış olmasıdır. Emekçilerin ve ezilenlerin geleceği yine sermayenin insafına terkedilmiştir. Önümüzdeki seçimi tek kurtuluş umudu olarak ortaya koyanların seçim kazanıldığında uygulayacakları hükümet programı budur. Umudumuz ve geleceğimiz seçim sürecinde de seçim sonrasında da gerçek bir demokrasi ve sosyalizm mücadelesindedir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.