Dikkatinizi çekti mi, bilmiyorum. Yunanistan-Türkiye sınırında garip şeyler oluyor. Özellikle Meriç Nehri üzerinde insanlık adına utanç verici mülteci dramları yaşanıyor, hem de uzun süredir.
“Push back” yani “geri itme” olarak tabir edilen ve mültecileri geldikleri yerlere püskürtmeyi amaçlayan genel politikanın bir tezahürü bu. Sınırların, vücutları dayaktan morarmış çıplak mülteci bedenleriyle dolması ise literatür hanemize yeni bir kavram getirdi: “Push back işkencesi.”
Bazen bir tek olay bütün dünyayı sarsacak etki uyandırabilir. Alan bebeğin Bodrum kıyılarına vuran cansız bedeni böyle bir şeydi. Ne var ki tekil olaylar, bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlanmadıkça çoğu zaman sarsıcı etki oluşturmazlar. Meriç Nehrinde yaşanan vahşetin çetelesini çıkarmak bu bakımdan şart oldu:
– Meriç Nehri üzerinden Türkiye’ye geldikleri belirlenen birinin ayağı kırık 13 mülteci, yarı çıplak halde bulundu. Mülteciler Yunanistan polisi tarafından darbedilip kıyafetleri alındıktan sonra botla Türkiye tarafına gönderildi. (30 Eylül 2018 DHA)
– Yemen ve Filistinli bir grup göçmen, iddiaya göre Yunan polisi tarafından dövüldü. Kıyafetleri çıkarılıp eşyaları alındıktan sonra Meriç Nehri üzerinden Türkiye’ye gönderildi. Köylüler, vücutlarında darp izleri bulunan göçmenleri köy kahvesine götürüp soba başında ısınmalarını sağladı. (13 Kasım 2018 DHA)
– Yunanistan’a geçen 35 yaşındaki Iraklı İbrahim Hıdır, Yunanistan polisinin, kendilerini 2 gün aç bıraktığını; şok cihazı, cop ve plastik mermi kullanarak darbedip Meriç Nehri kenarına bıraktığını iddia etti. (30 Mayıs 2019 Evrensel)
– Edirne’nin Uzunköprü ilçesinde 1’inci derece askeri yasak bölgede, Meriç Nehri kıyısında yaralı ve bitkin halde bulunan Pakistanlılardan 4 çocuk babası Ali Riza, “İstanbul’da son ütücü olarak bir atölyede çalıştım. Biraz para biriktirip Almanya’ya gitmek için Yunanistan’a kaçak geçtim. Yunan polisi bizi yakaladı, kampa götürdü. Bize yemek vermediler ve sürekli dövdüler. Ayaklarıma demirle vurdular” dedi. (23 Eylül 2019 Sabah)
– Afganistanlı Abdülvahap Nasari (17), Yunan polisinin kendilerini yaralı halde botla Türkiye’ye gönderdiğini belirterek, “Yunan polisi otobüse ateş etti ve araç devrildi. Olay yerinde 12 ve 63 yaşındaki iki Afganistanlı öldü. Ambulans kaza yerine çok geç geldi. Bizi aç susuz saatlerce beklettiler. Yunan polisi bizi yaralı halde bota bindirip Türkiye’ye zorla gönderdi” dedi. (20 Ekim 2019 DHA)
– Edirne’de, Kapıkule Sınır Kapısı yakınlarında Yunanistan’a geçen ve iddiaya göre güvenlik güçleri tarafından darbedilerek Meriç Nehri üzerinden zorla Türkiye’ye gönderilen 252 mülteci göç idaresine gönderildi. Pakistan vatandaşı Seyit Habib, “Hepimize vurdular, telefonumuzu, paramızı aldılar, yemek vermediler, bizi botla nehirden bu tarafa attılar” diye konuştu. (4 Kasım 2019 Evrensel)
***
Kara liste böyle uzayıp gidiyor. Daha fazlasını burada anlatmak mümkün değil. Mülteci ifadelerine dayanan bu iddiaları Yunanistan’daki sivil örgütlenmeler de ciddiye alıyor. Zira Syriza hükümeti iş başındayken ve daha sağ-muhafazakar parti iktidar değilken bile hükümete şu sorular yöneltilmişti:
– Türkiye-Yunanistan sınır hattının batı kısmında hangi gruplar ve kolluk güçleri faaliyet gösteriyor?
– Sınır hattında icra edilen devriyeler kayıt altına alınıyor mu? Devriyelerin güzergahları takip ediliyor mu?
– Bu devriyelerin hareketlerinin yasallığı ilgili merciler tarafından denetleniyor mu? Uluslararası hukuk bu devriyeler için geçerli mi? (3 Mayıs 2019 Gazete Duvar)
Euronews Türkçe’ye konuşan Avrupa Komisyonu yetkilileri de “Meriç üzerinden Yunanistan’a geçen göçmenlerin bazı maskeli kişiler tarafından darbedilmesinin ardından Atina’ya uyarı” yaptıklarını bildirmişti.
Peki, içerden ve dışardan gelen bu tepkilere bugünkü hükümetin tavrı ne?
Sağcı partinin lideri Başbakan Miçotakis geçtiğimiz günlerde mültecilere şöyle seslendi: “Yunanistan’a hoş geldiniz. Ancak sadece bizim seçtiklerimiz.” (!) Devamında şunu ekledi: “Karşılamadıklarımız geri döndürülecek. Sığınma hakkı olmadığı halde girmek isteyenlere ve yasa dışı insan kaçakçılarına kapıları tamamen kapatıyoruz.” Yunan hükümeti sözcüsü Stelios Petsas da her biri 5 bin kişi kapasiteli yerleşkelerin (aslında bunlar gözaltı merkezleri) kurulacağını açıkladı. Mültecilere aba altından sopa gösteren Petsas “Bir insan kaçakçısına kendilerini Yunanistan’a getirmesi için para verirlerse kaybedeceklerini anlamalılar” demeyi de ihmal etmedi!
***
Atina hükümeti, AB patenti taşıyan “push back” hamlesini şimdi daha da pekiştiriyor: Türkiye sınırındaki sahil güvenlik birimlerine 400, adalardaki sahil güvenliğe de 800 ek personel atıyor.
Erdoğan ve AKP sözcülerinin “Ey Avrupa, açarız kapıları” dediği her durumda “push back”in dozu da bir kat artmış/arttırılmış oluyor.
Bitirirken…
Herkese güneşli pazartesiler dilerim, en çok da mültecilere.
(*) Bu yazı ilk kez 25.11.2019’da Evrensel’de yayınlanmıştır.