Suriye halkının dincilere ve işgalcilere karşı direnişini gözardı ettirmeyelim!

0
1443

Hamza Yalçın

Komünist İşçi Gazetesi’nin (KAZ) Alman sosyalist örgütünün davetlisi olarak geçtiğimiz ay (11 Kasım) bir tartışmaya katıldık. “Asıl düşman kendi ülkemizdedir” başlıklı ve çeşitli konuların ele alındığı tartışma Mayıs ayında Berlin’de canlı yapılacaktı. Pandemi dolayısıyla ertelendi ve sonra da internetten Zoom adlı bir programdan yapıldı. 

Hem arkadaşları görmek hem de toplantıya tercümanlık edecek olan Cumhur kardeşim ile toplantıda yan yana bulunmak amaçlıyla İsveç’ten Almanya’ya gidip oradan katıldım. Pandemi sonrası ilk seyahatimdi. Uçakla gittiğim halde araç değiştirmeler ve terslikler yüzünden hem varışı hem de dönüşü uzun bir yolculuktu. Trenle gitseydim daha az yorucu ve kısa olurdu. Toplantıya hazırlığım Odak’ta makale olarak yayınlandı

 Ortadoğu ve Büyük Orta Doğu kavramlarını coğrafi, tarihsel ve siyasal ve kültürel bakımlardan tarif ettim. ABD emperyalizminin Ortadoğu’ya neden ve nasıl saldırdığını ele aldım. Emperyalistler Sovyetler Birliği’nin yıkılması üzerine “Batı demokrasisi kazandı ve artık sınıf mücadelesi ve devrimler dönemi bitti”, diye propaganda yaparken çok yoğun, keskin ve sert bir sınıf saldırısı yürütüyorlardı. Çok sayda sosyalist, “sınıflar ve sınıf mücadelesi günümüzü açıklamıyor” masalına inandı. Saldırı 11 Eylül 2001 El Kaide provakasyonunun ardından zirveye çıkacaktı. Irak, Libya ve Suriye; emperyalistlerin ve bölge gericiliğinin işgalci saldırıları ve iç-savaş çıkarmaları ile yıkıldı. 

Türkiye bu süreçten en çok zarar gören ülkelerden birisi oldu. Çünkü emperyalistler saldırıya kolaylık olsun diye Türkiye’nin başına AKP hükümetini getirdiler ve bugünkü dinci rejimin kurulmasının yolunu açtılar. Emperyalistlerin Ilımlı İslam projesi IŞİD, Müslüman Kardeşler ve diğer dinci çetelerin canavarlıkları ile sonuçlanacaktı. Türkiye’de kurulan dinci rejim bu canavarlıkların koordinatörlüğünü yaptı. 

AKP eski derin devlete teslim oldu” diyenler AKP’nin Ortadoğu’da yarattığı karşı-devrim gücünü göz ardı ediyorlar. AKP’nin yarattığı uluslararası karşı-devrimci eylemler Cumhuriyet sonrası 80 yıllık dönemdeki karşı-devrimci eylemlerin toplamının kat be kat üstündedir. İşte o eylemler Türkiye’de yeni ve çok büyük bir kontr-gerilla kurdu. Tasfiye edilen eski derin devletin kalıntıları ve onun MHP, Aydınlık gibi kimi aktörleri Erdoğan iktidarının kurduğu yeni derin devletin hizmetine girdi. Ama AKP bu cihazı “demokratikleşme”, “Çözüm Süreci” gibi propagandalarla hazırladığı için Kürt ulusal hareketinin etkisindeki sol kesimler dahil olmak üzere halkın önemli bir kısmı yoğun propaganda ile aldatıldı. Şimdi liberal kesimler Erdoğan’ın yeni manevrasından yeniden umutlanmaya başladı. Erdoğan’ın “derin devlet” ile arayı açmasını ve ABD’de Biden’in başa gelmesinin bu süreci hızlandırmasını bekliyorlar. Halbuki 80 yıllık “derin devlet” Erdoğan’ın 19 yılda yarattığı kontr-gerilla cihazı karşısında çocuk oyuncağı kalır. Erdoğan’ın da yumuşama manevralarıyla beklentilere karşılık vereceği görülüyor.  

Savaşın nasıl geliştiğini, bölgede ve dünyada hangi sonuçlara yol açtığını anlatırken Suriye halkının direnişinin önemine dikkat çektim. Avrupa’da ne yapılması gerektiği hakkındaki görüşümüzü anlattıktan sonra göçmenlerin Avrupa’daki mücadeleye Avrupa işçi sınıfı ve sosyalistlerinin safında katılması gerektiğini belirttim. Son olarak ise sözü toplantının “Asıl düşman kendi ülkemizdedir” temasına bağladım. 

Sorular ve tartışma,  toplantının büyük kısmını oluşturdu. İlk soruyu soran bir Alman katılımcı Odak’ı öğrenmek istedi. Cevaben Türkiye devrimci hareketinin bir parçası olduğumuzu, devletin bizi Direniş Hareketi devrimci örgüt davasından yargıladığını, Eğitim ve Dayanışma Hareketi olarak ve Türkiye solunda Marksist devrimci yenilenme temelinde birlik için çalışıyor olduğumuzu, soldaki gruplar  ortadan kalkmadan da birliğin gerçekleştirilebileceğini, solda bireycilik ve grupçuluk aşıldıkça  solda rekabetin yerini dayanışmanın alacağını düşündüğümüzü, Türkiye solunun öncelikle hem burjuvaziden hem de diğer muhalefet güçlerinden bağımsız olarak kendi içinde birlik kurmasını savunduğumuzu ifade ettim. Birlik için devrimci yenilenmenin, her bir devrimci örgütün kendi içindeki ilişkilerde, halk içindeki çalışmasında ve örgütler arasındaki ilişkilerde birlikte süren bir yenilenme çalışmasına ihtiyaç olduğunu belirttim. 

Sorulardan biri Gülen Cemaati hakkında idi. Gülen Cemaati hakkında bazı yeni açıklamalar yaptıktan sonra Cemaat’in solu ve ilerici hareketleri manipüle etmeye çalıştığını, buna güçleri, imkanları ve tecrübeleri olduğunu, Batılı ülkelerden destek aldıklarını, onlarla uğraşmak istemedimizi ancak onlardan uzak durmak istediğimizi belirttim.

Söz alan bir Suriye kökenli katılımcı Arap Baharı hakkında açıklamalar yaptı. 

Söz alan Almanlardan birisi Kürtlerin bölgede diğer güçlerle birlik yapması gerektiğine işaret etti. Ben de bölgede Kürtlerin ilerici potansiyeline dikkat çekerek bu potansiyelin korunmasında Türk, Arap, İran halklarının Kürtlerin ulusal demokratik haklarına saygılı olmalarının önemine değindim. Israil kurulmadan önce Yahudi solunun yaşadığı tasfiyeden de örnek verdim.  

Toplantıda Ortadoğu’da dünya ilerici güçleri açısından en önemli direnişin Suriye halkının direnişi olduğunu belirttim. Kürt hareketi de büyük bir direniş ortaya koydu, bu direniş de çok önemlidir. Bu direnişle yakınlığımızdan dolayı ve bir de Batı basınının etkisiyle Suriye halkının direnişinin büyük önemi gözden kaçıyor. Ortadoğu’daki saldırının arkasındaki emperyalist planları zorlaştıran ve bölge gericiliğini dağıtan direniş Suriye halkının direnişidir. Dünya medyasını belirleyen Batı basını bu direnişi görmezden gelmektedir. Suriye halkı direnince AKP iktidarı ile Suudiler ve diğer bölge gericisi ülkeler arasındaki ittifak çöktü, maskeler düştü, Türkiye’de Gezi Direnişi ortaya çıktı, AKP ile Cemaat birbirine girdiler. Suriye halkının direnişi onun Rusya ile kurduğu ilişkiye dayanılarak gözden düşürülmeye çalışılıyor. Direnişin Ortadoğu’yu kana bulayan ana emperyalist saldırganlığı engellemesi Rusya ile ittifaktan çok çok daha önemlidir.  

Türkiye’den katılan bir arkadaş “Asıl düşman kendi ülkemizde ve düşman emperyalist sistemin bir parçasıysa sınıf temelinde ve anti-emperyalist bir birlik için çalışmayı düşünmemiz gerekmez mi?” diye sordu. Etkinliği organize eden arkadaşlar da bu noktada söz aldılar ve konunun  gelecek toplantının teması olacağını belirttiler. 

Almanya yolunda ilk kez maske taktım. Çok sevimsiz geldi. Ardından ise koronaya yakalandım. Maske buna engel olamadı. Toplantıdaki görüntülerdeki halimin biraz zayıf olduğunu fark ettim. Zayıf ve uykusuz iken sizi yakalayan korona daha etkili oluyor, görüşüne katılıyorum. 

Almanya seyahatimin bedeli beklenmedik şekilde ağır oldu. Ancak toplantıya hazırlık ile tartışma Ortadoğu, Kuzey Afrika, Kafkaslar ve Balkanlar hakkındaki ilgimi ve kavrayışımı geliştirdi. Nitelikli bir katılım vardı. Düzenleyen ve katılan arkadaşlara bir kez daha teşekkür ediyor toplantının videosunu buraya ekliyorum. 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.