Türk İnsanı Niye Öfkeli?

0
1436

Kürt gerillaların ‘Barış Heyeti’ olarak karşılanması “açılım süreci”ni AKP’ye pahalıya getirdi. AKP oy kaybediyor. Şaşkınlık ve öfke içindeki sıradan Türk insanı, savaşı sorgulayamadığı için “barış”ı sorguluyor. Muhalefet partilerince kışkırtılan Kürt düşmanlığı had safhada. Hükümet, muhalefetin önünü kesmek için “ıslak imza” işini gündeme getirdi.

Liberal yiğitler cuntaya karşı

Hükümet Kürt Meselesi yüzünden fena halde zora düşmüşken, aniden bir ihbar mektubu çıktı. Mektup posta ile gönderilmiş ve muhbirin şansı varmış ki kazasız belasız adrese ulaşmıştı. Üst düzeylerde seyrettiği ima edilen muhbir subay, “biz darbe hazırlıyorduk, ben pişman oldum, şimdi onları ihbar ediyorum, ne zaman isterseniz çağrın, gelip ifade vereyim” içerikli bir ihbar mektubu yazmıştı. Mektubuna, Cemaat’i ve AKP’yi hedef alan Albay Dursun Çiçek imzalı “kağıt parçası”nın “ıslak imzalı” orijinalini de delil olarak eklemişti.

Erdoğan “Ben şimdi gider Genelkurmay Başkanı ile konuşurum.” dedi. Gazetelerde General Başbuğ’un, disiplin kurulu karşısındaki yaramaz sınıfın mümessili gibi sıkıntılı resimleri yayınlandı. Bir kısım subayların da savcılara ifade vermekten geldikleri görülüyordu. İmza sahibi Albay Dursun Çiçek, zaten hep şaşkın bir görünümle başsayfalardaydı.

Az bir zaman öncesine kadar asker dendi mi liberaller esas duruşa geçerdi. Şimdilerde generaller dendi mi liberaller kaşlarını çatıyorlar ve demediklerini bırakmıyorlar. Islak imza haberi çıkınca, haliyle “Allahını seven vursun!” kampanyası başladı. Bu işler Birinci Ordu Komutanı’nın başının altından çıkıyor, haberleri yazıldı. Liberal yazarlar hızlarını alamayıp Genel Kurmay Başkanı Başbuğ’a da “Ya darbe yapmaya kalktın ya da karargahında millet sabah akşam darbe planı yapıyor, sense leyla gibi geziyorsun; istifa et!” yolunda yazılar yazdılar.

Yeni Şafak yazarı Tamer Korkmaz imdadına yetişmeseydi Başbuğ’un işi zordu. Korkmaz, “Tam bu noktada, ‘Genelkurmay Başkanı istifa etmeli’ çağrısında bulunanlara, dolmuşa binmemelerini tavsiye ediyorum.” diye yazdı (Islak Cunta, Yeni Şafak, 30 Ekim 2009). Başbuğ vakti zamanında Özkök ile tavır almış bir subaydır, hainlerden değildir, diyordu.

Başbuğ ile Erdoğan konuyu başbaşa görüştükten sonra mahkeme kararını beklediklerini bildirdiler. “Memlekette adalet var” mesajı yani. Belli ki pazarlıklar ediliyor. Öyle görünüyor ki “adalet” Başbuğ’un altındaki askerler ile Hükümet arasında bir güçler uzlaşmasına denk düşecek bir karar verecek.

Türk insanı niye şaşırdı?

Türk insanı ilkin ekonomik olarak zorda. İkincisi ise Hükümet’in Kürt Meselesi’nde işi eline yüzüne bulaştırması yüzünden sıradan insanın kafası karıştı.

AKP ilk genel seçimleri meydana idam ipi atarak kazanmıştı. Koalisyon Hükümeti partilerine “Apo’yu da asamadınız işte, sizden adam olmaz.” mesajı vermişti. Koalisyon Hükümeti’ni oluşturan DSP, ANAP ve MHP seçimlerde perişan oldular. En çok, yoksulu ezen ekonomik politikalar yüzünden kaybetmişlerdi. AKP onların halkın boğazını sıkarak yaptığı tasarrufa dayanarak ve uluslararası sermayenin de yardımıyla büyüme politikaları izledi. Bu sayede oy tabanı genişledi. Din istismarı ile milliyetçiliği de iyi kullandı. Bir yandan da Barzanicilerle ittifak yaparak seçimlerde Kürt oyların yarısını cebe indirmekteydi.

Kürt Açılımı’nı PKK aleyhine hazırladılar. İşin Suriye, İran, Irak, Ermenistan, Rusya boyutlarını inceden inceye ördüler. Türkiye yakın zamanda Suriye, İran, Irak, Rusya ve Ermenistan ile anlaşmalar yaptı. Bu anlaşmalar, hem Türkiye Burjuvazisi’ne ekonomik ve siyasi manevra alanı sağlıyor hem de yeni dönemde ABD’nin işine geliyor. Türkiye Oligarşisi kendi bölgesinde daha güçlü konuma ulaşıyor. Bu anlaşmalar diğer yandan ise PKK’nın manevra alanını daraltan nitelik taşımaktaydı. Tam barış süreci sırasında Murat Karayılan, Zübeyir Aydar ve Rıza Altun gibi isimlerin ABD tarafından kriminal ilan edilmesi sürecin bir parçası olarak görülmelidir.

Barış istiyoruz, diyen Hükümet bunu Öcalan ile PKK Yönetimi’nin tasfiyesi temelinde düşünüyordu. Öcalan tam bu noktada “barış sürecine yardımcı olmak” iddiasıyla devreye girdi. İşte bu noktada gelen kafile PKK’ye büyük bir moral sağladı. Gelenler binlerce Kürt göstericinin tezahüratları ile karşılanıp mahkemeye gittiler. Kurallara göre “Pişmanım, bir daha yapmayacağım.” yolunda ifade vermesi gereken gerillaların mahkemeye Öcalan’ın çağrısı ile sürece katkı sunmak için gelmiş olduklarını söyledikleri basında yazıldı. Karşılamalar Kürt Ulusal Hareketi’ne ve Öcalan’a büyük prestij sağladı.

Gerilla kıyafetli insanlar dağdan inip de zafer gösterileri arasında Hükümet’in sınırda kurdurduğu mahkemeye girdikten sonra serbest bırakılınca, insanlar PKK ile AKP kolkola girdiler, diye düşündü. Öcalan durumunu pekiştirirken Erdoğan’ın durumu sallantıya girdi. “Teröristler”, “vatan hainleri”, “bebek katili” kavramlarıyla düşünen Türkiye insanının olanı biteni aklı almadı. Yaşananlar PKK ile mücadele propagandalarına aykırı düşüyordu. On yıllardır bu mücadelenin vatan savunması uğruna verildiği iddia edilmekteydi. Ancak bu sefer dağdan törenle uğurlanan gerilla kıyafetli insanlar, binlerce Kürt tarafından kucaklandıktan sonra “ayaklarına getirilen” mahkemelere gidiyor ve hemen ardından da serbest bırakılıyorlardı. Basında ne pişmanlık, ne itirafçılığın söz konusu edildiği yazıldı. Türk insanı bunu ulusal yenilgi olarak gördü. Savaşta ayağını kaybetmiş insanlar “Biz bunun için mi sakat kaldık?” diye soruyorlar. Aileler çocuklarını savaşta niye kaybettiklerini soruyor ve şaşkın.

Kürt Sorunu’nu PKK’siz çözme yolundaki uluslararası hazırlıkların zora girmiş olduğu görülüyor. Barzani ile anlaşmanın sonuç alması çok zor. Çünkü Kuzey Irak’ta PKK sadece Kandil Dağı’nda yerleşmiş bir askeri güç değil, aynı zamanda o bölge halkının içinde bir kitlesel güç durumunda. Açılımın daha ilk adımında, sorunun Öcalan ve PKK’nin saf dışı bırakılarak çözülmesi yolu tıkandı.

Kaldı ki PKK Sorunu sırf Kandil ve gerilla sorunu değil, asıl sorun içeride. PKK Türkiye’deki Kürtler arasında etkili. Hükümet’in onunla anlaşmadan Kürt Sorunu’nun yarattığı büyük gerginliği çözmesi çok zor. Mesela işsiz, yoksul ve öfkeli insanlar “Kürt olduğumuz için böyle oluyor”, diye düşünecekler. Büyük şehirlerdeki mafyalaşmadan vb şikayetçi Türkler de “Kürtler olduğu için bunlar oluyor”, diye düşünüyor ve düşünecek.

Derin eziklik duygusu içinde, şaşkın ve öfkeli Türk Halkı’nın “Bu savaş ne içindi?” sorusunu sorması kolay değil. Çünkü o durumda savaşı sorgulaması gerekiyor. O yüzden Bahçelilerin, Baykalların ve ulusalcıların gösterdiği yönde düşünerek Kürtlere kızıyor ve öfkeleniyor.

Sahte milliyetçiler ise bir yandan Türk Halkı’na “Hükümet ülkeyi sattı” edebiyatı yaparken, diğer yandan da “Erdoğan İsrail’i ve Batıyı da sildi” diye alttan alta yaygara yaparak İsrail ve Batılı güçlerden destek almaya çalışıyorlar.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.