1 Mayıs Işığında Direnişin ve Dayanışmanın Haftası

0
270

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, bu yıl Türkiye’nin dört bir yanında gözaltılara rağmen kitlesel katılımla gerçekleşti. Odak Dergisi olarak İstanbul, Ankara ve İzmir’in yanı sıra Avrupa’da Almanya, Fransa ve İsveç’te alanlardaydık.

1 Mayıs’ı takip eden günlerde ise ülkenin birçok yerinde işçi direnişleri, öğrenci eylemleri ve kamu emekçilerinin mücadelesi gündeme geldi. Aynı hafta içerisinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik ikinci dalga operasyon gerçekleşti, çok sayıda yönetici gözaltına alındı ve tutuklandı. Öte yandan Suriye’de Alevilere yönelik yeni bir katliam dalgası yaşanırken, Dürziler için de benzer bir tehdit ortaya çıktı. Kamışlı’da düzenlenen Kürt konferansı ve Keşmir’de tırmanan Hindistan-Pakistan gerilimi de uluslararası gündemde öne çıkan başlıklar arasında yer aldı. Haftanın tüm bu başlıklarını sizler için derleyerek yorumlayacağız.

Bu yıl 1 Mayıs, özellikle büyükşehirlerde büyük bir direnişle karşılandı. İktidarın Taksim yasağına rağmen binlerce kişi Taksim’e çıkmak istedi. İstanbul Valiliği’nin engellemelerine ve neredeyse bütün yolların kapatılmasına rağmen, sabahın erken saatlerinden itibaren Taksim çevresinde gruplar toplanmaya çalıştı. Toplanan gruplara polis sert müdahalede bulundu ve bu müdahaleler sonucunda 400’ün üzerinde insan gözaltına alındı. İstanbul Kartal Meydanı’nda Türk-İş’in çağrısıyla gerçekleşen eylemde ise on binler bir araya geldi. “İnsanca yaşam, güvenceli iş” ve “vergide adalet” sloganlarının öne çıktığı eylemde Türk-İş Başkanı Ergün Atalay ve CHP lideri Özgür Özel konuşma yaptı. Sağanak yağmurdan dolayı eylem erken sonlandı.

İstanbul 1 Mayıs’ta Taksim’in fiilen zorlanmasını tek devrimci eylem gören bazı arkadaşlar, 1 Mayıs’a Kadıköy’de çıkılmasını adeta mücadeleye ihanet olarak gösterdi. Taksim’i zorlayan arkadaşların yanlış yaptıklarını iddia etmiyoruz. Biz bu yıl Kadıköy’e çıkmayı uygun bulduk. Konunun devrimciliğin ölçütü durumuna getirilmesi ve buradan hareketle farklı davranmış olan devrimci örgütlerin suçlanması ise şartlandırıcı ve sosyalist hareket içindeki iletişim ve ilişkilere zarar veren bir tutumdur. Bu tutumlar açlık grevleri döneminde ve başka zamanlarda da yaşandı.

Ankara’da binlerce kişi AKM önünde toplanarak 1 Mayıs miting alanı Tandoğan’a yürüdü. İzmir’de ise emekçiler, siyasi partiler, sendikalar, meslek örgütleri ve sosyalist gruplar Kültürpark Lozan Kapısı önünde kortejler halinde Gündoğdu Meydanı’na yürüdü.

Haftanın bir başka önemli gelişmesi ise İBB’ye yönelik ikinci operasyon oldu. İBB’ye yönelik yürütülen soruşturmanın ikinci dalga operasyonunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla birçok belediye yöneticisi, bürokrat ve sermayedar gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa, Genel Sekreter Yardımcısı Arif Gürkan Alpay, İBB İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Ramazan Gülten, Boğaziçi İmar Müdürü Elçin Karaoğlu, İSKİ Genel Müdür Yardımcısı Begüm Çelikdelen, İBB Özel Kalem Müdürü Kadriye Kasapoğlu, eski Genel Sekreter Murat Yazıcı, Bilgi İşlem Daire Başkanı Naim Erol Özgüner, İSTTELKOM Genel Müdürü Melih Geçek ve Kültür A.Ş. yöneticileri Onur Aldı, Hakan Karaköse gibi birçok üst düzey isim yer aldı. Ayrıca Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu’nun ağabeyi Cevat Kaya, Bakırköy Belediye Başkan Yardımcısı Ali Rıza Akyüz, CHP’li bazı yöneticiler ve muhalif saflara yakın sermayedarlar da gözaltına alındı. Gözaltına alınan 30 kişiden 18’i tutuklandı. Tutuklananlar arasında Cevat Kaya, Elçin Karaoğlu, Ramazan Gülten, zabıta şube müdürleri ve reklam yöneticileri de bulunuyor. Bu operasyon, iktidarın yerel seçimlerde kaybettiği İstanbul üzerindeki kuşatmasının devamıdır. İktidar bu yöndeki saldırılarına devam etmek istiyor.

Türkiye giderek işsizlerin ülkesi haline geliyor. TÜİK’in yayınladığı verilerde işsizlik oranı resmi olarak %10 civarında gösterilse de, gerçek rakamların %20’leri aştığı ifade ediliyor. Genç işsizliği %25’e dayandı, her dört gençten biri işsiz. Mezunlar, alan dışı işlerde ya da güvencesiz koşullarda çalışmak zorunda kalıyor. Kadın işsizliğinde de artış sürüyor. Bu tablo, gençler açısından geleceksizliği gözler önüne sermiş oldu.

Kürt hareketi saflarında aktif durumdaki Sırrı Süreyya Önder’in sağlık durumunun ağırlaşması üzüntü yarattı. Sırrı Süreyya Önder, 12 Eylül öncesinde Türkiye solunda mücadeleye katılmış ve bedel ödemiş bir insandır. Hapisten çıktıktan sonra sanatçı ve yazar olarak da Türkiye’de etki yarattı. Uzun zamandır Kürt siyasal hareketine yardımcı olmaya çalışıyor. Kürt ulusal hareketine şoven milliyetçi eleştirileriyle bilinen Doğu Perinçek’in Önder’in sağlık durumuyla özel ilgilenmesi kamuoyunda dikkat çekti. Yakın zamana kadar Kürt ulusal hareketiyle liberalleri yan yana getirmiş olan hayat, bugün de Perinçek, Öcalan ve Bahçeli’yi yan yana getirdi. Türkiye solunun Kürt siyasal hareketine yaptığı eleştirileri Doğu Perinçek, Aydınlık ve hatta MHP çizgisinin yaklaşımıyla bir tutmaya çalışan Kürt milliyetçileri belki şimdi biraz düşünürler.

İşçilerin mücadelesi açısından da yoğun bir haftaydı.

28 Nisan İş Cinayetlerinde Ölenleri Anma ve Yas Günü’nde İSİG Meclisi, Kocaeli İnsan Hakları Parkı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

İzmir Çiğli Belediyesi’nde çalışırken işten atılan ve birçok defa işe iade edilecekleri sözü verilmesine rağmen işe dönüşleri sağlanmayan kadın emekçiler, 1 Mayıs günü İzmir’den Ankara CHP Genel Merkezi önüne bir yürüyüş başlattılar. Bu hafta birçok belediyede emekçiler, ödenmeyen ücretleri ve toplu sözleşme hakları için eylemler gerçekleştirdiler. Şişli’de, Bayraklı’da, Esenyurt’ta, Dersim Belediyesi’nde haksızca işten atılan işçiler işlerine dönmek için mücadele etmeye ve direnmeye devam ediyor.

Gebze Erlau metal fabrikasında Birleşik Metal-İş Sendikası’nın yetki almasıyla birlikte işçilerin işten atılması sonucu başlayan eylemler devam ediyor.

İstanbul Merkez Bankası şantiyesinde Limak grubuna çalışan inşaat işçilerinin ücret alacaklarının ödenmemesi nedeniyle İnşaat-İş ve Dev Yapı-İş Sendikaları öncülüğünde iş bırakma eylemi yapıldı.

İzmir Kemalpaşa’da bulunan Temel Conta fabrikası işçileri 144 gündür patron baskısına ve sefalet düzeyindeki ücret dayatmasına karşı direniyor.

Sendikal haklarına sahip çıktıkları için işten atılan TKİS Perde işçileri 201 gündür direniyor.

Ayrıca hafta boyunca öğrenci eylemleri de gerçekleşti. İstanbul’da lise öğrencileri, proje okullarındaki öğretmen atamalarına karşı eylemler düzenledi. Kadıköy Lisesi öğrencisi Ece Su, “Binlerce öğretmen hiçbir gerekçe gösterilmeden görevlerinden alındı. Yerlerine yandaş sendikaların içinden seçilen, gerici yapılarla yakın ilişkiler kurmuş kadrolar atandı” diyerek tepkisini dile getirdi. Öğrenciler, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde “Liseler biat etmez” pankartı açarak protesto gerçekleştirdi.

28 Nisan 2025’te üniversite öğrencileri, DİSK Genel Merkezi önünde bir araya gelerek 1 Mayıs’ı Taksim Meydanı’nda kutlama çağrısı yaptı. Öğrenciler, sendikaların Kadıköy’e yaptığı çağrıyı eleştirerek, “Ne icazet bekleriz ne yasak tanırız” sloganıyla Taksim’de olacaklarını belirtti.

İstanbul Üniversitesi Öğrenci Meclisi, 1 Mayıs öncesinde İktisat Fakültesi’nde bir forum düzenledi. Forumda öğrenciler, 1 Mayıs’ın önemi, emek mücadelesi ve üniversitelerdeki sorunlar üzerine tartışmalar gerçekleştirdiler.

Hafta içinde yaşanan hak ve özgürlük mücadeleleri ise şöyle: 1 Mayıs öncesi Taksim çağrısı yapan kişileri ve örgütlü insanları polis baskınla evlerinden aldı. İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri, “1 Mayıs Baskı ve Gözaltılarla Engellenemez” başlıklı bir çağrı ile Kadıköy Süreyya Operası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Geride bıraktığımız hafta “hasta mahpusların” sesini yükseltmek için eylemlere de devam edildi. İstanbul ve Ankara’da gerçekleşen eylemlerde ağır hasta tutsaklar Enver Yanık ve Ferzende Elbi’nin durumuna dikkat çekilerek, derhal serbest bırakılmaları talep edildi.

Cumartesi Anneleri’nin eylemi bu hafta da sürdü. Cumartesi Anneleri, “kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle gerçekleştirdikleri eylemlerinin 1048. haftasında tekrar Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Toplanan kitle, gözaltında kaybedilen Kadir Keremoğlu’nun durumunu sordu.

Özetimize dünyada yaşanan önemli gelişmelerle devam ediyoruz.

Cihatçıların Suriye’de 6 Mart’tan itibaren katlettiği Alevi sayısının 10 binin üzerinde olduğu belirtiliyor. Geçen hafta ise Şam’ın güneyindeki Ceramana ve Sahnaya bölgelerinde Dürzi topluluklara yönelik saldırılar yoğunlaştı. Cihatçı grupların düzenlediği saldırılarda en az 13 kişi hayatını kaybetti. Ayrıca Şam’da, Dürzi nüfusun yoğun yaşadığı Eşrefiye Mahallesi’nde çatışmalar devam ediyor. Suriye’de Alevi ve Dürzi topluluklara yönelik son dönemde artan saldırılar, küresel güçlerin başlattığı yıkıcı savaşın sonuçlarından biridir. Özellikle Alevi köylere ve Dürzi yerleşimlerine yönelik cihatçı saldırıların yoğunlaşması, emperyalizmin “parçala ve yönet” stratejisinin mezhep kimlikleri üzerinden derinleştirildiğini gösteriyor. Cihatçı güçlerin büyümesini ve iktidara gelmesini desteklemiş olan İsrail, şimdi Dürzilerin, Alevilerin ve Kürtlerin savunucusu kesiliyor. Dürzilerin önemli bir kısmı, katliam tehditlerine rağmen İsrail ile birlikte davranmayı reddetmeyi sürdürüyor.

Suriye’nin kuzeyindeki Kamışlı kentinde düzenlenen Kürt konferansı, bölgesel Kürt hareketlerinin yeniden pozisyon aldığı ve özellikle Rojava’daki statü arayışının güncellendiği önemli bir siyasi gelişmeye işaret ediyor. Kadın temsiliyeti, anadil hakkı ve demokratik özerklik gibi başlıklar hem Kürt halkının tarihsel taleplerini hem de bölgesel dönüşümün yönünü ortaya koyuyor. Kürtlerin ulusal demokratik özgürlükler kazanması bu anlamıyla olumludur. Ancak bu sürecin aynı zamanda emperyalist güçlerin bölgedeki çıkar hesaplarıyla doğrudan bağlantılı olması sorunludur. ABD, Avrupalı emperyalistler ve İsrail, Kürtleri bölge halklarıyla düşmanca ilişkilere sokarken onları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışıyorlar. Emperyalistlerin, aynı zamanda Kürtlere verdikleri desteği bölge devletleriyle yapacakları pazarlıklarla sonlandırmaları da mümkündür.

Güney Asya’da iki nükleer güç arasındaki gerilim yeniden yükseldi. Pakistan’da bulunan Leşker-i Tayyibe adlı dinci örgütün yeni bir saldırısı, Hindistan ile Pakistan askerleri arasında sınır çatışmalarına yol açtı. 1960’lı yıllarda CIA tarafından kurdurulduğu bilinen ve sonraları Pakistan devletinin yasakladığı Leşker-i Tayyibe örgütü, Keşmir bölgesinin Pakistan’a bağlanmasını istiyor. Hindistan, Pakistan yönetimini “terör gruplarına destek vermekle” suçluyor. Hindistan ile Pakistan devletleri arasındaki gerilim, bu ülkelerin Rusya ve Çin devletleriyle birlikte yer aldığı Şanghay İşbirliği Örgütü’nü tehdit etmekte ve ABD’nin işine gelmektedir. ABD, Hindistan’la ekonomik ve askeri iş birliklerini derinleştirirken, aynı zamanda Pakistan’la olan “kontrollü gerilim” ilişkisini kullanarak bölgedeki nüfuzunu sürdürmeye çalışıyor. Bu tür çatışma ortamları hem silah endüstrisinin çıkarına hizmet ediyor hem de ABD’nin Asya-Pasifik stratejisi kapsamında Çin’i çevreleme politikasıyla uyumlu olarak Hindistan’ı Batılı emperyalistler tarafına çekme amacıyla kışkırtılıyor. Aynı zamanda, “terörle mücadele” gerekçesiyle yapılan askeri destekler ve istihbarat iş birlikleri, emperyalist güçlerin bölgeye müdahalesini meşrulaştırmaktadır.

Bu haftanın gelişmeleri, hem yerelde hem uluslararası alanda toplumsal mücadelenin sürekliliğini ve kaçınılmazlığını bir kez daha gözler önüne serdi. Emekçiler, gençler ve halklar karşılaştıkları tüm baskılara rağmen seslerini yükseltmeye devam ediyor. Sokakta, okullarda, işyerlerinde ve dünyanın dört bir yanında süren bu mücadeleler, içinde bulunduğumuz dönemi doğru yorumlamak ve örgütlü dayanışmayı büyütmek için çok önemlidir. Türkiye’de 1 Mayıs’a artan katılım, sosyalist örgütlerin 19 Mart’ta başlayan gösterileri değerlendirebildiklerini gösterdi. Özellikle gençlik saflarında devrimci mücadeleye olan ilgi arttı. Türkiye’deki 1 Mayıs’a Direnişçiler olarak biz de coşkuyla çalıştık. İzmir’den Berke Bozkurt arkadaşımızın 30 Nisan’da tahliye olur olmaz 1 Mayıs çağrısı yapması, Türkiye’deki genel havamızı yansıtıyordu. İstanbul, İzmir ve Ankara’da 1 Mayıs kortejlerimize katılımda da artış sağlandı. Sorun, bu canlanmayı örgütlenmeye, devrimcileşmeye ve solda birlik yolunda daha etkili çalışmalara dönüştürmektir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.