Erdal Kudiş Yazdı: 7 Haziran’dan 1990’lı Yıllara Dönüş

0
2252

Erdal KUDİŞ

Bir kediyi köşeye sıkıştırırsanız son çare olarak sizi tırmalayacaktır. Devrimci şiddet tercih değil, doğanın ve diyalektiğin kaçınılmaz sonucudur.

Karl Marx

7 Haziran seçimlerinde AKP aracılığı ile istediğini alamayan Erdoğan, iktidarını ayakta tutabilmek için ülkeyi iç savaşa sürüklüyor.

Erdoğan klasik Cumhurbaşkanı olmayacağını en başta söyledi ve başkanlık sistemini savunuyordu. Daha doğrusu başkanlıktan çok bir nevi tek adamlığı, eski adıyla padişahlığı düşlüyordu. 2023 hedefleri de bu çerçevede, Cumhuriyet’in 100. yıldönümünde İslami-Cumhuriyetin ilanını kapsıyor. Bunun temelleri ”Arap Baharları” ile atıldı.

Ancak Erdoğan’ın hesaplarını bozan 3 gelişme oldu.

1. Suriye‘de Esad’ın yıkılması ile bekledikleri ”Suriye Devrimi” olmadı;

2. Kürtler bölgede etkin bir güç oldular. Halkların başına bela olan İŞİD çetelerine karşı savaşta önemli bir güç oldular ve dünya halkları ve devletleri onlar ile ilişki kurmaya başladı. Yabancı kökenli insanlar onların saflarında savaşmaya gitti. ABD silah yardımında bulundu.

3. HDP seçimlerde barajı aşarak AKP’ye büyük bir darbe vurdu. Daha doğrusu Erdoğan’a.

Esad’ın iktidarda kalmasıyla planları alt-üst olan Erdoğan bir de seçimleri kaybetmesi ile iyice zıvanadan çıktı. Meclisi ve hükümeti devre dışı bırakmış durumda ve ülkeyi bir kaos ortamına sürüklüyor.

Yıllardır Esad’ı devirsin ve Kürtleri ezsin diye desteklediği İŞİD çetelerini şimdi de Türkiye’de amaçları için kullanmaya başladı. Padişahlığı kaybetti şimdi iktidara sahip çıkmaya çalışıyor.

Bunun için de bütün yönetim organlarını devre dışı bırakmış durumda. Meclis devre dışı, hükümet devre dışı. MİT, İçişleri Bakanı ve Genelkurmay Başkanlığı onun direktifleri ile hareket ediyor. Ve bunlar aracılığı ile kirli oyunlarını hayata geçiriyor.

Seçim sonrasında koalisyon kurması için AKP’ye bir ay sonra görev verdi. Bir ay boyunca oyaladı. Koalisyon kurulmaması için de sürekli zorluk çıkarıyor. CHP daha önce öne sürdüğü şartlarda feragat ettiği halde hükümet CHP ile de kurulamıyor. Bunda en büyük etken Erdoğan’dır. Erdoğan CHP ile bir koalisyona karşı. O yine tek başına AKP iktidarını istiyor. Bunun için de Kürtlerden kaybettiği oyları yükselen MHP oylarından almak istiyor. Bunu başarmanın tek yolu olarak da ülkeyi tehlikeli bir savaş ortamına çekmekte gördü. Yıllardır ”Çözüm Süreci”, ”Barış Süreci” diyerek oyaladığı kesimleri, seçimden kısa bir süre önce gündeme gelen ”Dolmabahçe Mutabakatı”yla beraber bir kenara attı. Ve ”Kürt sorunu yoktur!” diyerek savaş ilan etti. Sandıkta kaybettiğini silah ile geri döndürmeye çalışıyor.

1990’ların savaş konsepti yeniden devreye girdi. Yeni Genelkurmay başkanı, hem Kürt hem de Alevi düşmanı olarak biliniyor. Aynı zamanda Kürt illerine yeni atanan komutanlar da savaş yanlısı. Özel Hareket ve Olağanüstü Hal yeniden devrede(resmi olarak ilan edilmese de.). Ancak bu savaş çok tehlikeli bir durum teşkil ediyor. Bu, sadece Kürt-Türk değil aynı zamanda Alevi-Sünni çatışmasını da beraberinde getiriyor.

Seçimlere kadar ülkeyi kaos ortamına çevirip ”Bize oy vermediniz bakın ülke ne hale geldi.” mesajı vererek kaybettiği oyları geri toplamayı amaçlıyor. Ancak çok tehlikeli bir oyun oynanıyor. 90’lı yıllarda bir devlet politikası halinde Kürtlere karşı sistemli bir savaş uygulanıyordu. Bütün kurumları birbiri ile koordineli çalışıyordu ve güçlü bir iradi yapı vardı. Ancak günümüzde bu devlet kontrolü çok zayıf. Aynı zamanda kontrol dışı tehlikeli İslami örgütler de mevcut. Bunlar AKP sayesinde gelişse de onların politikalarını da artık yeterli bulmuyor ve şeriatı savunuyorlar. Buna karşı çıkacak herkesi de öldürmeye hazırlar. İlk sırada da Aleviler ve solcular geliyor. Aynı zamanda yıllardır Suriye’de desteklediği İŞİD çeteleri sınır bölgelerinde başta olmak üzere ciddi bir şekilde örgütlenmişler ve şimdiden halka karşı tehdit oluşturuyorlar. Bunların yanında direkt olarak MİT’in kontrol ettiği ve yönettiği İŞİD bağlantılı gruplar var. Bunları hem Suriye’de kullanırken hem de Türkiye’de kirli işlerinde görevlendiriyorlar. Reyhanlı, Diyarbakır ve Suruç bu çetelerin işleriydi.

Evet, bu eylemleri Suriye ve Irak’ta barbarca katliam yapan İŞİD yapmadı. Suriye’deki İŞİD ile de kontakta olan orada da savaşan ancak Türkiye’nin direkt kontrol ettiği İŞİD yaptı. Ve bunların başında da MİT müsteşarı Hakan Fidan ve İçişleri Bakanı Efkan Ala var. Bunlar da Erdoğan’ın direk- tifleri ile hareket ediyorlar.

Kürt Hareketi yıllardır oyalandığı ”Çözüm Süreci” masasından yapılan saldırılar sonrasında kalktı ve saldırılara karşılık vermeye başladı. Uzun süredir devam eden çatışmasızlık ortamı da bitti. Her gün çatışma ve karşılıklı ölüm haberleri geliyor. İki taraf da karşılıklı ciddi kayıplar veriyor. Erdoğan ve ekibi kontrol altına aldığı basın sayesinde çatışmaları Kürt Hareketi’nin başlattığını iddia edip bundan sonra gereken tek yolun savaş olduğunu anons ediyor. Ve gereken cevabı vereceğini aynı zamanda her türlü bedeli ödemeye de hazır olduklarını söylüyorlar. Verecekleri bedel de fakir-fukara ailelerin çocuklarının canları olacak. Kürtlere yönelik saldırıların yanında Aleviler de hedef gösterilmeye başlandı. Çünkü seçimlerde Alevi bölgelerinde AKP’ye hiç oy çıkmadı. İŞİD çetelerini alevi bölgelerinde dolaştırmaya başladılar. Bunlar bir iç savaş durumunda bölgeyi ele geçirmek için şimdiden hem keşif yapıyor, hem de Alevilere korku salıyorlar. ”Bakın bize oy vermezseniz bunları başınıza salarız.” Tüm toplumu kendine muhtaç kılmaya çalışıyor. Sol kesimler de bu süreçten nasibini alıyor. Suruç katliamı buna bir örnek. Yine DHKC’li Günay Özarslan’ın infaz edilmesi ve son süreçte İŞİD’e yönelik operasyon ile başlayan ancak onların dışında herkesin alındığı operasyonlar da toplumu hizaya getirmeye yöneliktir. Bu çatışma ortamı ile birlikte seçimlere gitmeyi hedefliyorlar. Ve ”Ya bizi tercih eder ve yeniden eskiye döneriz, ya da ülkeyi kaosa sokarız’” tehdidini dile getirecekler.

Bu süreçte ne yazık ki karşılarında Kürt Hareketinin dışında kimse ciddi bir direniş sergileyemiyor. Seçim öncesi AKP’ye en keskin muhalefeti yapanlardan CHP, gelişmeler karşısında gözlerini yummuş ve burjuvaziden aldığı direktif ile kendini koalisyona şartlandırmış. Ülke yanıyor, insanlar ölüyor ama CHP’den bir ses yok.

MHP zaten bunu arzuluyordu. Kürtlere yönelik topyekûn bir savaş başlasa göbek atacak. Öyle ki AKP’nin son saldırılarını yeterli bulmuyor. Ve Erdoğan’ın ”Operasyonlar silahlar gömülene kadar hatta üzerine beton dökülene kadar devam edecek!” sözüne karşın ”Ne beton dökülmesi, silah tutan elleri kırana kadar!” diyerek kandan ne kadar hoşlandığını dile getirirken aynı zamanda AKP’nin bu çatışmalar sayesinde yıpranmasını istiyor.

Kürt hareketi bir yandan Kürt Halkının özgürlük mücadelesine önderlik yaparken, diğer yanda emperyalistler ile bir takım ilişkiler içerisine giriyor ve girdiği ilişki onlar için ciddi tehlike oluşturuyor. İŞİD’e karşı yaptıkları işbirlikleri daha sonra özgürlük mücadelelerini hüsranla sonuçlandıracak ciddi tehlikeler oluşturuyor.

Amerika bölgede ciddi roller oynuyor. Düne kadar Esad’ın gitmesi için Türkiye ve körfez ülkeleri ile birlikte on binlerce insanın ölmesine neden oldular. Bugün ise Esad karşıtı politikasından geri adım attı. Ancak bunu anlamayan Türkiye’yi vazgeçiremiyor. Amerika’nın bölgedeki yeni ortağı Kürtler olacak gibi görünüyor.

Devrimci Harekete bu süreçte çok önemli görevler düşüyor. İç Savaş riskine göre örgütlenmeyi ihmal etmeden çalışmalara hız vermelidir. Toplumlun önemli dinamikleri ile ilişkiler geliştirmeli. Oluşacak bir iç savaşta her türlü yol ve yöntemi kullanacak araçlara da sahip olmak zorundayız. Tabii öncelikle çalismalarımızı ve örgülenmemizi bunu düşünerek yapmalıyız.

Ya Direneceğiz Ya Teslim Olacağız!

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.