HAFTANIN ÖZETİ: HALKIN ÇARESİZLİĞİ, EGEMEN GÜÇLERİN SUÇU VE BİZİM SORUMLULUĞUMUZ

0
604

Haftalık özetimizde Türkiye’de ve dünyada yaşanan gelişmeleri seçip ön plana çıkararak mücadele açısından anlam ve sonuçlar çıkarıyoruz. Bu yazımızın sonunda sol güçlere yani bizim cepheye, kendimize eleştirilerimiz olacak. Türkiye’den gelişmeler ile başlayalım.

Geçen hafta olduğu gibi, bu hafta da 6 Şubat’ta yaşanan deprem felaketinin açtığı yaralar ve sonrasında yaşananlar yine gündemde yerini koruyor. Depremde resmi verilere göre 45 binin üzerinde insanın hayatını kaybettiği belirtiliyor. Gerçek ise, ne yazık ki bunun çok daha ötesindedir. Yaşanan can kayıpları ve yıkım, ülkemizin deprem gerçekliğine karşı iktidarın ve sermaye güçlerinin insan hayatını ikinci plana atmalarının doğal sonucudur.

Depremin ilk anından beri sol güçlerin bölgeye dönük dayanışma çalışmalarında bulunması, çeşitli grupların halkın yaralarını sarmak için felaketin yaşandığı yerlerde olması saygı yarattı. Sol, halk ile doğrudan temas kurunca, bu iktidarın da dikkatini çekti. Buna toplumda dilden dile yayılan “devlet nerede” söylemi de eklenince, iktidarın sol güçlere saldırısı, alanda kurmak istediği baskı daha da körüklendi. Hatay Defne’de kimi ilerici güçlerin konuşlandığı Sevgi Parkı’na kurulan çadırların valilik kararıyla boşaltılmak istenmesi, tam da bunun sonucudur. İnsanların iktidarın bu tarz baskıcı tavırlarına karşı geldiği, halkın yanında olan devrimcileri sahiplendiği görülüyor.

Kızılay’ın Haluk Levent’in öncüsü olduğu AHBAP isimli derneğe çadır satışı, gündemde ciddi şekilde eleştirilen konular arasında oldu. Suriye’de cihatçı çetelere “yardım” çadırları yollayan Kızılay’ın, kendi halkının yaşadığı felaket karşısında “kar amacı” gütmesi, insanların tepkisiyle karşılaştı. Kızılay’ın bu tutumuna karşı protestolar sokağa da taştı. İstanbul’da, Ankara’da, Mersin’de çeşitli sol gruplar bu duruma ses çıkardı. Gözaltına alındılar. AKP iktidarının günlerce müdahale etmediği deprem bölgeleri gerçekliğinin yanında ona karşı gelişen protestolara yüzlerce polisi anında yığması çelişkisi ciddi şekilde eleştirildi, tepki çekti. Bilindiği üzere Kızılay da artık AKP’nin kurumu haline geldi. Halk bunu bildiğinden, AHBAP isimli derneğe de sosyal medya üzerinden tepki gösterdi. AHBAP’a karşı gelişen tepkiler, aslında AKP iktidarınadır.

Ülkemizin çok çeşitli kesimlerinde AKP karşısında öfke büyüyor. Bu hafta taraftarların dayanışma duyguları ve iktidara öfkeleri büyüktü. Beşiktaş ve Fenerbahçe taraftarları hem depremzedeler ile gönül birliği kurdu hem de iktidara dönük öfkelerini tezahüratlarına yansıttı. Tribünlerde “Hükümet istifa” sloganları yankılandı. Beşiktaş üyesi olduklarını belirten MHP lideri Devlet Bahçeli ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, yayınladıkları açıklamalarla Beşiktaş’tan istifa ettiklerini belirttiler.

27 Şubat’ta Malatya’nın Yeşilyurt ilçesinde meydana gelen 5.6 büyüklüğündeki deprem, Kahramanmaraş’ta da hissedildi. Daha önceki depremde ağır hasar alan bir fabrikanın bu depremde yıkıldığı; ağır hasarlı olduğu bilinmesine rağmen işçilerin çalışmaya zorlandığı, enkaz altında kalan 4 işçiden 1’inin hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Felaketler bile, patronların kar hırsının dizginlenmesine sebep olamıyor!

Patronlardan söz ediyoruz. Onlar için servetleri ne yazık ki her şeyden daha önemlidir. Akkuyu Nükleer Santrali’nden deprem bölgesine giden 30 inşaat işçisinin işten çıkarılması sonrasında direnişe geçtikleri, birçok işçinin de onlarla dayanışmak için iş bıraktığı haberleri bizleri sevindiriyor. Depremzedelerle dayanışma çalışmaları geliştiren çok sayıda işçinin işten atıldığını duyuyoruz. Onlardan birisi de LCWaikiki deposunda çalışan arkadaşımız Serkan Yılmaz.

20 Şubat’ta uydurma gerekçelerle işten çıkarılan Serkan Yılmaz, o günden beri direnmeye devam ediyor. Her gün belirlediği LCWaikiki mağazalarına giden Serkan Yılmaz, oradalardaki insanlara yaşadığı mağduriyet giderilene kadar LCWaikiki’ye tepki göstermelerini, buradan alışveriş yapmamalarını rica ediyor. Geçtiğimiz pazar günü İstanbul Şişli’de bulunan Cevahir AVM içerisindeki LCWaikiki mağazasına giden Yılmaz durumunu anlatarak insanlardan bu duruma karşı duyarlı olmalarını istedi. Halk mağdur edilen, direnen onurlu insanlara sahip çıkıyor. Yapılan konuşmalar, mağazada bulunan onlarca insanın LCWaikiki patronlarına tepki göstermesine sebep oldu. Serkan’ın talepleri aydınlardan sanatçılara, milletvekillerine, gazetecilere kadar çok sayıda insan tarafından dile getiriliyor. Serkan’ın tek talebi, yaşadığı mağduriyetin giderilmesidir. Biz de Haftanın Özeti vasıtasıyla tüm vicdanlı insanları bu duruma karşı ses çıkarmaya davet ediyoruz. Dayanışmanın hepimize kazandıracağını, bizi insanlaştıracağını biliyoruz.

Yurdumuzda işçilerin direnişi hız kesmeden devam ediyor. Nerede bir hak gaspı varsa, orada direniş büyüyor. Burdur’da A101’de çalışan DGD-Sen’li depo işçisi Ali Horasan, sağlık sebeplerinden dolayı 1 günlük istirahat raporu aldığı için şiddete uğradı ve işten atıldı. Antep’te bulunan Ahenk Halı’da Birtek-Sen üyesi işçiler direnişte. Antalya’da Uno Ekmek’te çalışan ve Öz Gıda İş’ten Gıda İş’e geçtiği için Kod-46 ile işten atılan 11 işçi direniyor. Kocaeli Çayırova’da Birleşik Metal-İş’e üye oldukları için işten atılan MKS Transformatör işçileri direnişte. Kartonsan işçileri direnişte. İstanbul Tuzla’da bulunan Mata Otomotiv’de çalışan Birleşik Metal İş üyesi işçiler direnişte… İşçilerin insanca çalışma koşulları için verdiği onur mücadelesi, hepimizi hem gururlandırıyor hem de heyecanlandırıyor. Onlara omuz vermeliyiz.

AKP Genel Başkanı Erdoğan, partisinin grup toplantısında seçimler için 14 Mayıs’ı yineledi. Erdoğan bir süredir muhalefete hakaret üstüne hakaret yağdırıyor. Ne hikmetse, küçücük eleştirileri dahi “hakaret” sayarak davaya dönüştüren AKP’nin yargısı, Erdoğan’ın saldırılarını görmezden geliyor. 6’lı Masa olarak da bilinen Millet İttifakı, 2 Mart günü yeniden toplandı. Yapılan bu toplantıda artık adayın belirleneceği ancak kamuoyu ile paylaşılmayacağı söylenmişti. Toplantı sonrasında yapılan yorumlar, adayın Kılıçdaroğlu olduğu üzerinde yoğunlaştı. İyi Parti’nin Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı belirgin bir itiraz içinde olduğu biliniyor. Toplantının ardından bu daha da hissedilir oldu.

Gelelim dünyadan gelişmelere. Ukrayna-Rusya savaşı 1. yılını doldururken, ABD ve AB’nin savaşta çözümsüzlüğe hizmet eden adımlar attığını görüyoruz. ABD, Ukrayna’ya ek 2 milyar dolarlık yardım yapacağını açıkladı. İsveç, ek Leopard 2 tank yardımı ve 1,5 milyar kronluk nakdi yardım yapacağını belirtti. Avrupa Birliği ise, Rusya’ya yönelik 10. yaptırım paketini açıkladı. Buna göre Rusya’ya yeni ticaret yasakları, ihracat kısıtlamaları vb. uygulanacak. Ne ABD’nin ne de Avrupa’nın çözümsüz savaşı yatıştırmaya derdi olduğu görülüyor. Savaş bu şekliyle uzayacak halde. Çok insancıl geçinen İsveç’in deprem sonrasında Türkiye ve Suriye’ye toplam yardımları 200 milyonu bulmamaktadır. Karşılığında, savaş örgütü NATO’ya üyelik onayı beklemektedır. İsveç’in Ukrayna için silaha ve öldürmeye yaptığı yardımlar ise sadece 2022 Kasım ayında 3 milyar krondu! Emperyalizm, iktidarlarından ve servetlerinden başka hiçbir şeyi düşünmüyor. Olan ise mazlum Ukrayna ve Rusya halklarına oluyor…

Yunanistan’da gerçekleşen tren kazası felaketinde ölü sayısı artıyor. Son açıklananlara göre 57 kişinin hayatını kaybettiği, 50’ye yakın insanın ise tedavi gördüğü belirtildi. Halk, kazanın meydana geldiği başkent Atina’da sokaklara döküldü ve “Kaza değil cinayet” sloganları attı. Protestolar, Ulaştırma Bakanı’nın istifasına sebep oldu. Halkın örgütlü gücünün nelere sonuç olduğu ortada. Ülkemizin pişkin liderleri ise, on binlerce insanın ölümünün ardından yapıştıkları koltuklarını bırakmama derdindi. Erdoğan’ın depremin ardından, “Bize 1 yıl verin” dediğini hepimiz duyduk!

Yaşanan felaketler hepimize ders olmalıdır. Ülkemizde ve dünyada gericiliğe ve faşizme karşı direnecek muazzam bir ilerici potansiyel mevcut. Erdoğan ve Bahçeli’nin deprem bölgesine yaptıkları ziyaretlerde nasıl yuhalandıklarını izledik. Onlar depremzedelerin ellerine tutuşturdukları 200 liralık banknotları medyada “diğerkamlık” (bencilliğin karşıtı olarak “herkesçilik”, “elcilik”) olarak gösterme derdinde. Deprem kuşağında yer alan Türkiye yüzyıllardır egemen güçlerin umursamazlığı nedeniyle her seferinde kurbanlar veriyor. Sözü bizim cephenin sorunuyla tamamlamak istiyoruz.

Bizler depremden yakınlarını kaybeden insanların “kaderimiz” diye boyun bükmesini saçma buluyorken pratikte ne yazık ki çok farklı bir tutumda değiliz. Halkın kader söyleminde ilerici güçlerin akılalmaz dar görüşlülüğünün etkisi çok önemlidir. Sol güçler halkın depremler karşısında onlarca yıldır çaresizliğinin pratikte ortağı durumundadır. Çünkü el ele verip, halkın iktidarlara baskı yapacak şekilde örgütlenmesine yardımcı olmamıştır. Eğer bunu yapabilmiş olsaydık 6 Şubat’ta yüreğimizden vurulmayacaktık. Bunu yapabilmiş olsaydık on milyonlarca insan yaşadığı evi ölüm yuvası görmekten kurtulacaktı. Depremzedelerin yardımına koşmak taktir edilecek bir özveridir. Ancak depremzedelerin yardımına örgütsüz olan binlerce insan da koşuyor. Sol güçlerin el ele vererek halkın birleşmesine öncülük etmek gibi bir sorumlulukları, duyarlılıkları ve yetenekleri olmalıdır. (Halkın kolay yoldan mal-mülk edinmek, yarını ve gelecek kuşakları düşünmemek gibi çok önemli bir sorununu burada ele almayacağız). Odak olarak sol güçlerin el ele vermesi yolunda çok daha aktif ve kararlı davranmamız gerekirdi. Dolayısıyla kendi sorumluluğumuzu asla göz ardı edemeyiz. “Söylemiştik” demekle yetinemeyiz. Depremin yaralarını sarmak ve gelecek depremlerde aynı şekilde çaresiz duruma düşmemek için yapılacak çok şey var. Direnen işçilere selam olsun. Dayanışmacı insanlara selam olsun. Solun güçbirliği için mücadele eden devrimcilere selam olsun!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.