ABD emperyalizminin sınır tanımayan savaş örgütü: NATO

0
1039

Mustafa Yılmaz

Rusya’nın Donbas bölgesindeki Lugansk ve Donetsk özerk cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını tanımasından ve Ukrayna’ya askeri müdahalesinden önce, başta, ABD Başkanı Joe Biden olmak üzere, NATO merkezinden ve Avrupa ülkeleri yönetimlerinden kışkırtıcı nitelikteki açıklamalar başlamıştı. Bu ülkelerin haber ajansları ve medyası da tek bir ses olarak dezenformasyonu kendine görev üstlenmişti. Bu tavır savaşın başlamasıyla sertleşerek sürdü.

Batı’nın, Rusya’nın Ukrayna’ya saldıracağı yönündeki ısrarlı açıklama ve yayınları karşısında Rusya tarafı, böyle bir niyetlerinin olmadığını iddia etmiş olsa da nihayetinde savaş başladı. Böylece, NATO vasıtasıyla Rusya’yı kuşatarak teslim alma peşinde olan ABD, Ukrayna meselesini hem kendine hem de NATO’ya yeniden bir “meşruiyet” alanına dönüştürme fırsatı yakalamış oldu.

İki üç yıl öncesine kadar “demode” olduğu ve “beyin ölümünün gerçekleştiği” teşhislerinin konulduğu NATO, Joe Biden’ın ABD başkanlığını devralması sonrası farklı bir biçimde yeniden gündeme getirildi. Biden ilk açıklamalarında Transatlantik İttifak’a mesajlar verirken, aynı zamanda, Rusya ve Çin’i düşman olarak hedef gösterdi. Biden, Batılı ortakları ile buluştuğu her zirveyi bu amaçla kullandı.

Biden ile başlayan bu değişimi memnuniyetle karşılayanlar oldu. ABD, AB içindeki etkisini artırırken, NATO dışında, yeni bir askeri koalisyon oluşturmayı planlayan AB içindeki tartışmalar da şimdilik bir tarafa bırakılmış oldu.

Geçtiğimiz yılın sonlarında ABD’nin Ukrayna üzerinden başlattığı yoğun propoganda ile süreç bugünlere vardırıldı. NATO, Ukrayna’daki savaşın başlatılmasında olduğu kadar Ukrayna’ya gönderdiği silahlar ve askeri yardım ile de savaşın tarafı durumundadır.

Bu nedenle süren savaşın Rusya ile ABD/AB-NATO arasında olduğu tespiti yanlış değildir.

Ukrayna ile “dayanışma” adı altında neo-Nazi faşist gruplara sunulan destekle o ülkenin mahvedilmesine yol açılmıştır.

NATO, Amerikan emperyalizminin çıkarları için kurulmuş bir savaş örgütüdür

Türkiye’nin 1952 yılında katıldığı (*) Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) 4 Nisan 1949 yılında ABD hegemonyasının bir aracı olarak kuruldu. Kurucu üye ülkeler, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Hollanda, Lüksemburg, Fransa, Belçika, Danimarka, İtalya, Norveç ve Portekiz’dir.

NATO’nun kuruluş amacı bir “savunma” örgütü olarak tanımlanmış olsa da, asıl olarak, 2. Dünya Savaşı’nda faşizmi yenilgiye uğratmış olan Sovyetler Birliği’nin etkisini kırarak, Avrupa’da sosyalist oluşumların önünü kesmeyi amaçlıyordu.

Bu bloklaşma içinde NATO, Amerikan istihbarat kuruluşlarının komutasında “Soğuk Savaş” olarak adlandırılan dönemde komünizme ve ulusal demokratik hareketlere karşı bir savaş aygıtı işlevi gördü. Avrupa’da ve Türkiye’de gizli ve silahlı örgütlenmeler oluşturuldu.

Bu örgütlenmenin İtalya’daki adı Gladio idi. Türkiye’de kontrgerilla veya Özel Harp Dairesi, Yunanistan’da B-8 ya da SheepSkin, Belçika’da SDRA-8, Hollanda’da NATO Command, Batı Almanya’da Gehlen Örgütü, Stay Behind ya da Sword, Avusturya’da Schwert, Fransa’da Rüzgâr Gülü, İspanya’da Anti-Terör Kurtarma Grubu (GAL), İngiltere’de ise Secret British Network olarak bilinir.

Çeşitli ülkelerdeki karşı-devrimci yeraltı örgütlenmeleri ile devrimci yapılanmaların gelişmesinin engellenmesi ve yok edilmesine, toplumun aydın kesiminin sol ve sosyalist düşüncelerden uzaklaştırılmasına ve endişe içine itilen halkların teslim alınmasına çalışıldı.

Bu amaçla, işkence merkezleri kurup, failli meçhul cinayetler, gözaltında kayıplar, sabotaj ve katliamlar tertip edildi.

NATO, askeri bir teşkilat olarak yakın tarih içinde yaşanan yıkım ve katliamlarından sorumludur.

Değişik coğrafyalarda “barış ve güvenlik” misyonu altında “insani müdahale ve operasyonları” ile girdiği topraklardan geride bir felaket ve yıkım bırakarak çıkmıştır.

Askeri harcamaların yüzde 70’inden fazlasını gerçekleştiren bir örgüt dünyaya barış getirebilir mi?

Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku’nun dağılmış olmasına karşın NATO ABD tarafından daha da güçlendirilmiştir.

Reel-sosyalizmin çöküşü sonrası nüfuz alanını genişletmeye yönelen NATO, ilkin 90’lı yılların sonunda Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya’yı birliğe kattı. 2000’li yılların başında doğuya doğru genişlemeyi sürdüren NATO, Rusya’nın çevresini kuşatacak şekilde Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya, Slovenya, Arnavutluk, Hırvatistan’ı da içine aldı. Son olarak 2017 yılında Karadağ NATO’ya üye olmuş, Ukrayna ve Gürcistan sıradaki ülkeler olarak belirlenmişti. Ukrayna’daki krizin provoke edilmesi savaşa neden olmuştur.

NATO “yeni roller” ve “misyonlar” çerçevesinde Balkanlar, Karadeniz, Akdeniz, Ortadoğu ve Orta Asya bölgelerinde aktif müdahalelerde bulunmaya göre konumlanmış durumdadır.

Bu durum, sıcak çatışma ortamlarını ve etkileyeceği alanı genişletiyor.

NATO katılımı ve çapı giderek artan askeri tatbikatlar düzenliyor. Son olarak Norveç’in kuzeyinde düzenlenen Cold Response adlı tatbikata ittifak üyesi olmayan İsveç ve Finlandiya da katıldı.

NATO, Amerikan silah tekellerini besleyen ve onlar için vazgeçilmez bir kuruluştur.

Silah tekellerinin çıkarları doğrultusunda salık verilen “savunma giderlerini” artırmak, silahlanmaya daha fazla harcama yapılması demektir.

“NATO üyelerinin savunma harcamaları 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 5,8 artarak 1,18 trilyon doları buldu. Rusya’nın 24 Şubat’ta başlayan Ukrayna işgali nedeniyle NATO ülkeleri “savunma harcamaları”nın 2022’de önemli artış kaydetmesi bekleniyor.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg tarafından Brüksel’de kamuoyuna açıklanan 2021 Yıllık Raporu’na göre savunma harcamalarında ABD yine başı çekti. ABD geçen yıl, diğer 29 ittifak üyesinin neredeyse iki katı kadar; toplam 811 milyar dolar ‘savunma harcaması’ yaptı. NATO ülkelerinin savunma harcamaları, ABD’nin harcamaları haricinde geçen yıl yüzde 11,6 artmış oldu.

NATO ülkelerinin toplam savunma harcamaları, en önemli hasımlar olarak görülen Rusya ve Çin’in savunma bütçesinden çok daha fazla. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nün (IISS) tahminlerine göre Rusya’nın savunma bütçesi 62,2 milyar dolarlık bir hacme sahipken Çin’in savunma harcamaları da 207,3 milyar dolar seviyesinde.” (DW, 31.03.2022)

Almanyanın bu ekonomik darboğazda askeri harcamalarını 100 milyar Avro gibi olağanüstü artırma kararı çok dikkat çekicidir. Bu nedenle ABD önümüzdeki süreçte muhtemelen, Almanya’nın denetim dışına çıkarak bir dünya gücü olması gibi, hiç arzulamadığı bir sonuçla karşılaşabilir.

Güvensizlik ortamından beslenen NATO, hem üyesi olan ülke halklarına hem de diğer bölgelerdeki halklara yine yoksulluk, yıkım ve ölüm vaadediyor.

NATO emperyalizmin yayılmacı bir aygıtı olarak dünya halkları için tehdit olmaya devam ediyor.

NATO içinde yer almak, saldırıları için üsler sunmak emperyalist saldırganlıkla işbirliği içinde olmak demektir.

(*) Menderes hükümeti, 1950 yılında yaptıkları üyelik başvurusunun kabulü karşılığında ABD emperyalizminin Kore işgaline destek için 5000 asker gönderdi. Giden askerlerin 741’i hayatını kaybetti, 2 binden fazla asker yaralandı. Aynı dönemde İncirlik Üssü inşası başladı. 18 Şubat 1952’de NATO’ya resmen üye olundu.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.