DEM Parti Grup Başkanvekilleri Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Sezai Temelli, bugün basın mensuplarıyla bir araya gelerek, soruları cevapladı. Koçyiğit ve Temelli, son süreçte dillendirilen yeni “çözüm süreci” ve anayasa tartışmalarına yönelik açıklamalarda da bulundu. Temelli, “Bir süreç başlayacaksa İmralı oradadır. İkinci muhatap ise Meclis’tir. Biz de Meclis’in bir partisiyiz. Bir müzakere başlayacaksa, DEM Parti sorumluluk almaya hazırdır ve o muhataplığa adaydır” dedi.
Yeni anayasa tartışmaları üzerine gelen soruları da yanıtlayan Temelli, “Anayasa tartışmaları doğru yerden başlamadı. İlk 4 maddeyi öncelikli mesele olarak ele almak yerine nasıl bir anayasa meselesiyle başlamak, toplumla ile birlikte bu tartışmaları sürdürmek gerekirken, bunu kısır tartışmalarının içine sürüklemek maddelere boğmak bence ‘nasıl bir anayasa tartışmasının’ önünü tıkamak anlamına geliyor. Herkes sivil anayasa çağrısı yalpıyor fakat 12 Eylül ruhundan kurtulmak lazım bunu için. Toplumla beraber anayasa yapacaksanız o zaman şimdiden anayasa formunu belirleyip bunu maddeler sürdürmek değil nasıl bir toplum sözleşmesi tartışmalarını öncelemek gerekir”.
Temelli çözüm süreci tartışmalarıyla ilgili de şunları söyledi: “Herhangi bir görüşme başladı mı başlamadı mı, bunlarla ilgili biz de bir bilgi yok. Bizim dışımızdaki gelişmelerle üzerine yorum yapmamız mümkün değil. Biz DEM Parti olarak durduğumuz yerden açıklamalar yapıyoruz. Bu konuda İmralı muhataptır. Bir çözüm sürecinden bahsedilecekse, bir süreç başlayacaksa buyrun İmralı orada ama ikinci muhatap, adres daha vardır, o da Meclis’tir. Biz de bu Meclis’in partisiyiz ve bu ortak muhattaplığa çözüm sürecine olan katkımızı belirleyecek tam da adresiyiz. Önümüzdeki süreçte eğer gerçekten bir müzakere, görüşme trafiği başlayacaksa Kürt meselesinin demokratik çözümüne doğru adımlar atılırsa DEM Parti sorumluluk almaya hazırdır.”
Ayrıca Gülistan Kılıç Koçyiğit şunları ekledi: “44 aydır İmralı’da bulunan sayın Öcalan ile hiçbir görüşme yapılmıyor. Oysaki bu ülkede bir Anayasa var. Ceza İnfaz Kanunu var. AİHM var. Tüm bunları üst üste koyduğumuzda uluslararası mevzuatta yaşanan şeyin kendisi defakto, hukuksuz, kanun dışı. O zaman sorumuz şöyle olmak zorunda değil mi? ‘AKP’nin kendisi İmralı ile görüşülmesini aileinin, avukatlarının gitmesini neden engelliyor’ sorusunu bütün kamuoyunun sorması gerekiyor. Burada temel hak ihlali var. İmralı’da tecrit rejimi süreci başladı nereye geldi. Can Atalay meselesinde Anayasa Makemesi’nin kararını tanımamasına kadar geldi. Bugün görüşme oluyor mu olmuyor mu, bilmiyoruz eğer İmralı’ya heyetler gitseydi bu bilgiyi teyit ederdik.
Şu meselenin altını çizmemiz gerekiyor, bir yeni döneme kapı aralanacaksa en niyatinde bu meselenin Kürt sorunuyla bağını hepimiz biliyoruz. Şimdiye kadar ‘barış istiyoruz’ dediğimizde ‘savaş mı var ki barış olsun. Kürt sorunu çözüldü’ deniliyordu. Geldiğimiz nokta da tam söylediğimiz sorunun teyit edildiğini görüyoruz… Sorunu ‘iç barışı sağlama’ üzerinden konuşuyoruz. Keşke bu zamana kadar iç barışı sağlasaydık.
…
Bir ‘merhabadan’ çözüm süreci çıkmaz. Çözüm süreci dediğimiz şey, 40 yıllık bir çatışmada yaşanmış 100 yıllık sorundan bahsediyoruz. İyi niyet mesajlarıyla bu işin olmayacağını herkes çok iyi biliyor. Bu işe soyunmak için cüret etmek lazım. Nasıl adım atılacağına dair Türkiye’nin deneyimi var. Bu deneyimin ışığında ne olması gerektiğini, nasıl olmaması gerektiğini Türkiye iyi biliyor. Bu iyi niyet adımları ilerler mi, bekleyip göreceğiz. Bu sorunların gerçek muhattapları biz değiliz. Bu mesajı verenler, diyalaog mesajı verenlerin kendisine sormak gerekiyor. Somut adım atacak mısınız, bir yol temizliği yapacak mısınız. AK Parti gurubuna ve temsilcilerine sormak gerekiyor. Yeni bir dönem başlıyor, çözüm süreci başlıyor demenin koşullarını, emarelerini göremiyoruz. Çok olağanüstü kamplaşmış bir siyasal iklimin kısmen rayına oturması, normalleşmesi var. Eylem düzeyinde rayına oturur mu, hep beraber göreceğiz. Nasıl eylem düzeyinde rayına oturur? Yasa yapma süreçlerinde kollektif olunursa, kritik davalar açısında adım atılırsa, Can Atalay özgürlüğüne kavuşursa, örneğin Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ açısından haksız, hukuksuz kumpas davaları hızlı bir şekilde ortadan kaldırılırsa, biz o zaman iyi bir niyet var deriz.”